GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:39
Tarih:19.12.2024

DEM PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ İRMEZ (Şırnak) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, televizyon ekranlarından bizleri izleyen tüm Türkiye halklarını, emekçileri, emeklileri, asgari ücretlileri ve koğuşundan, tekli hücresinden bizleri izleyen tüm tutsakları saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Bugün 19 Aralık 2024, bundan tam dokuz yıl önce Taybet anne Silopi'de kent ablukasında katledildi; cansız bedeni günlerce sokak ortasında kaldı, bu vahşete dayanamayıp naaşını almak isteyenlere de ateş açıldı, Taybet annenin eşi yaralandı ve akrabası olan Yusuf İnan maalesef kan kaybından yaşamını yitirdi.

Yine, 14 Aralıkta başlayıp 2 Mart tarihinde sonlanan ve yetmiş dokuz gün süren sokağa çıkma yasağında vahşet bodrumlarında yüzlerce kişi diri diri yakıldı. O günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan kaymakamlarına şu sözlerle seslendi: "Mevzuat şöyledir böyledir, yeri geldiği zaman koyun mevzuatı bir tarafa, siz zihinsel inkılabınızı devreye sokun." Aynı şekilde 2006'da Amed için de "Kadın da olsa çocuk da olsa güvenlik güçleri gerekeni yapsın." diye ferman buyuruyordu. Taybet ananın şahsında tüm katledilmişlerimizi saygıyla ve minnetle anıyorum. Amacımız yaşananları hatırlatarak kabuk bağlayan yaraları tekrardan kanatmak değil, onurlu bir yüzleşmenin tesis edilmesini talep edip barışa giden yolun taşlarını döşemektir çünkü barış yaşananları halının altına süpürerek sağlanmaz. Kürsüye her çıktığımızda selam yollayacak çok yer, anılacak çok kişi var. Acaba dünyanın kaç parlamentosunda aynı trajik selamlama seremonisi yaşanıyordur, acaba kaç parlamentoda cezaevlerinde rehin tutulan politikacılar anılıyordur sürekli?

Sayın milletvekilleri, bu bütçe yoksulluğun ve adaletsizliğin bütçesidir. Bu bütçede yurttaş yok, emekçiler yok, gençler, kadınlar, çocuklar yok, bu bütçede Şırnak ve Şırnaklılar da yok.

Parlamentoya ilk geldiğimiz günden itibaren tüm arkadaşlarımızla beraber, tıpkı şimdi kimisi tutsak, kimisi sürgün edilmiş tüm arkadaşlarımız gibi Şırnak'ın sorunlarından bahsettik, çözümün yolunu gösterdik ama iktidarın bir kulağından girdi diğer kulağından çıktı, kafasını her zamanki gibi başka tarafa döndü. Şırnak ve ilçelerinde ulaşım sorunları had safhada, sağlık problemleri var, eğitim problemleri var, özel savaş politikaları devrede. Bakınız, Valiliğin sürekli hâle getirdiği girişe yasak bölgelerde ne hayvancılık ne tarım ne de arıcılık yapılabiliyor. Yurttaşlarımız meraları kullanamıyor, ekim biçim gerçekleştiremiyor. Ekonomik olarak kıskaca alınmış köylülere zorla göçün bir başka modeli uygulanıyor. Amaç ve hedef, 90'larda uygulamaya konulan politikaları bugünlere taşımak, köylüleri bezdirip göçertme politikasını hayata geçirmektir.

Yine, aynı şekilde, Şırnak'ta sağlık sistemi çökmüş durumda. Hastalar şifa bulmak için çevre kentlere gitmek zorunda kalıyor. Şırnak'ta yapılmak istenen 500 yataklı bir devlet hastanesi var; inşaatının çoktan bitmesi gerekirken iki ay içinde 2 defa yangın çıktı. Bir önceki bütçe döneminde Sayın Fahrettin Koca'ya durumu ilettik, bu bütçe döneminde Sayın Memişoğlu'na da ilettik. Muhtemelen hastane inşaatı bitmeyecek ve bir sonraki bütçe döneminde artık kim Sağlık Bakanı olur bilmiyoruz, ona da ileteceğiz. Beytüşşebap Devlet Hastanesi okuldan bozma bir yerde hastalara hizmet veriyor; uzman doktor yok, sağlık personeli yok, ekipman yok. Geçtiğimiz günlerde hamile bir kadına zamanında ve etkin müdahale edilmediği için yaşamını maalesef yitirdi.

Devlet istediğinde petrol için delik deşik edilen Cudi'de, Gabar'da 500 kilometrelik yol yapabiliyor ama Şırnak ve ilçeleri arasındaki yollar bir türlü düzeltilmiyor. Kazalara davetiye çıkaran bu yollarda sürüş güvenliği söz konusu değil, Şırnak-Van kara yolu bitirilmiş değil, Cizre-Silopi arası yol çalışması bir arpa boyu yol alabilmiş değil.

Eğitim sorunlarına da değinirsek zaten işin içinden çıkamayız. Yıkım kararı verilen onlarca okul var ama yıkım gerçekleşmiyor ve yerine yeni okullar da yapılmıyor. Soruyorum o vakit: Hastane yapılmıyorsa, okul yapılmıyorsa, yol yapılmıyorsa bu bütçe kime ve neye harcanıyor?

Sayın milletvekilleri, bugün Türkiye'de siyasal anlamda AKP-MHP iktidarı hiçbir olumlu gelişme için umut vadetmiyor, Meclis işlevsizleştirilmiştir. Usul gereği izahat veren, sunum yapan bakanlar, saraydaki bürokratların ellerine tutuşturduklarını gelip burada bizlerin, halkların gözünün içine baka baka anlatmaktadır. Halk iradesini yok sayan kayyum politikası, iktidarın siyasal icraatının ve emellerinin temelini oluşturmuştur. Milyonlarca emekçi KHK'yle kamu kurumlarından ihraç edilmiştir. Allah'ın lütfu sayılan darbe girişimine dört elle sarılmıştır bu iktidar. Polis şiddeti ve işkencesi gündelik yaşamın bir parçası hâline gelmiştir.

Toplumsal çürüme had safhaya ulaşmıştır. Kadınlar her gün sokak ortasında katledilmektedir. Erkek şiddeti iktidarın cezasızlık politikasıyla devasa boyuta ulaşmıştır. Cinsel saldırı failleri her yerde elini kolunu sallayarak gezmektedir. Kültürel, sanatsal üretim baltalanmıştır. Toplumun nefes alabileceği can damarları tıkanmak istenmiştir.

Değerli Genel Kurul, iktidarın iktisadi politikaları "yanlış ekonomi politikaları" olarak adlandırılamaz çünkü yanlıştan öte bilinçli politikalar uygulanmaktadır. Enflasyon, alım gücünün düşmesi, okula aç giden çocuklar, birbirini boğazlama seviyesine gelen ev sahibi-kiracı ilişkisi, çeteleşmiş sermaye düzeni, bu gelişmelerin hepsi birbiriyle bağlantılı ve birbirini besleyen konulardır. Konuşmamın başında da değinmiştim; bu anlattığım elbette ki umudu kırmak değil asla ama eksiğiyle, fazlasıyla bunları yaşıyoruz ve bunu değiştirmek zorundayız.

Değerli Türkiye halkları, konuşmamın ve süremin sonuna yaklaşırken Türkiye'yi de yakından ilgilendirir hâle gelen Orta Doğu'da yaşanan son gelişmelere de kısaca değinmek istiyorum. 2011'de başlayan Suriye iç savaşının üzerinden tam on üç yılı aşkın bir süre geçti. Savaşın seyri zaman zaman değişiklik gösterse de sonuç olarak Beşşar Esed Suriye'yi terk etti, Baas rejimi çöktü. Kazanan, kaybeden dışında odaklanılması gereken nokta, baskı politikasının ve derinleşmiş iç çelişkilerin nasıl da ülkeleri altüst edebileceğidir. Gelelim Kürt halkına, Rojava'ya ve halklarına. Rojavalı Kürtler ve diğer halklar mücadeleden ve topraklarını savunmaktan geri durmadı ve tarihin öznesi olmayı seçti. Kuzey ve doğu Suriye'de diğer halklarla birlikte yeni yaşamın, kolektif üretimin altyapısını hazırladı. Orta Doğu için yeni bir model yaşama geçirildi. Şimdi ise tüm dünyaya 21'inci yüzyılda devrim umudunu hatırlatan Rojava halkları kırımdan geçirilmek isteniyor. Rojava'daki gelişmeler ile Türkiye'deki yaşanabilecek olan barış süreci birbirine göbekten bağlıdır. Cumhuriyet döneminde yapılmış olan ve etkileri bir yüz yıl süren hataların tekrarlanması önümüzdeki bir yüz yılın daha karanlık geçmesine neden olacaktır. Orta Doğu'da halkların bir arada, eşit ve özgür yaşamın ortadan kaldırılmasına dönük politikalardan vazgeçilmelidir, Kürt düşmanı politikalar toprağın altına gömülmelidir. Bu yaşama geçerse şayet umut o zaman belirleyecektir, kavganın sonu gelecektir. Herkesi bu farkındalıkla düşünmeye, konuşmaya ve pratiğe geçmeye davet ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın İrmez, lütfen tamamlayın.

MEHMET ZEKİ İRMEZ (Devamla) - Sayın milletvekilleri, dile getirdiğimiz gelişmeler, içinden geçtiğimiz süreç, iktidarın ideolojik ve politik tutumu, yapılan sunumlar bütçenin nasıl harcanacağını, geçmiş tercihlerin tekrar edeceğini gösterse de halkın taleplerini dile getirmekten, savaş ekonomisine "Dur!" demekten vazgeçmeyeceğiz. Yoksulluğun ve adaletsizliğin bütçesine karşı ekmek, adalet ve barış bütçesi istemekten geri durmayacağız.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)