GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BATMAN'DA NEVRUZ KUTLAMALARI SIRASINDA MEYDANA GELEN OLAYLARA İLİŞKİN
Yasama Yılı:2
Birleşim:85
Tarih:29.03.2012

AHMET TÜRK (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi, 18 Mart "nevroz" kutlamalarında gerçekten Türkiye'ye yakışmayan görüntülerle karşı karşıya kaldık.

Bugün, bu Meclise yaşananları aktarmak için bana imkân veren Sayın Başkana da teşekkür ediyorum.

Batman'a gittiğimizde, gerçekten, bütün sokaklar tutulmuş, Diyarbakır'dan, Elâzığ'dan getirilen polislerle bütün mahalleler kontrol altına alınmıştı. Bu durumu görünce Belediye Konuk Evi'ne çekilerek arkadaşlarımızla bir durum değerlendirmesi yaptık. Tabii, hem kalp pili olduğu için hem de akciğerlerimde sorun olduğu için, arkadaşlarımla şakalaşarak "Gazın olduğu yere gelmem, siz gidin, mümkün olduğu kadar `nevroz'un kutlanması konusunda halka kolaylık sağlayın?" Tabii ki bulunduğumuz yer, yüksek bir yer. Batman Konuk Evi'ni bilen arkadaşlarımız çok iyi bilir, Batman'a hâkim bir tepe ve orada her taraftan bir gaz bulutu, şehir gaz bulutu altında. Aradan saatler geçtikten sonra arkadaşlarım telefonla aradılar, durumun çok iyi olmadığını, oraya gitmem hâlinde belki bu sorunu sancısız bir şekilde çözebileceklerini söylediler, bunun üzerine gittim. Otobüsümüz bir tarlaya çekilmiş, bir dakikada on tane gaz bombası düşüyor, o gençler, düşen gaz bombalarını bizden uzaklaştırmak için hemen düştüğü gibi oraya yöneliyor ve farklı, boş alanlara atıyor. Bu arada, Milletvekili Arkadaşımız Nursel Aydoğan Vali Bey'i aradı. Ben telefonu kendisinden aldım, durumun çok hassas olduğunu söyledim, eğer "nevroz" alanına girersek beş on dakikalık bir konuşmayla kitleyi sakinleştirebileceğimizi ifade ettim. Tabii ki Sayın Vali bir daha dönmedi ve gittikçe yoğun gaz başladı. O tarlanın içinde artık boğulma noktasındayız. Bunun üzerine, "nevroz" alanına doğru gittik. "Nevroz" alanına giderken otobüsle, tabii ki alana girdiğimizde 40-50 polis, parti otobüsünü taşlarla, gaz bombalarıyla taşlamaya başladı, kırılan camlardan gaz bombaları içeri düştü. Nefes alacak hâlimiz yok, kendimizi dışarı attık. Sonuç olarak, iner inmez -zaten yarı baygın bir hâldeyim- tıknaz, orta boylu bir polis yaklaştı -ben böyle bir şey beklemiyordum- ve birdenbire sol gözüme yumruklar indirdi. Tabii, o hâl de Valinin açıkladığı gibi değil. Biz, oradaki bir polis arabasına yöneldik, çünkü orada bir tek sivil yok, bir tek insan yok, sadece polisler var, biz varız. Yöneldik, o polis bizi götürüp götürmemekte tereddüt geçirdi. Üç yıldızlı bir komiser işaret verdi: "Götürün." Çünkü vahim bir durum ortada, bir arkadaşımız baygınlık geçiriyor, hepimiz o hâldeyiz. Şimdi, tabii, bir polis öfkesine yenilebilir, faşist biri olabilir, provokatör olabilir; bunun hepsini anlıyoruz biz ama bir Valinin bu olayı örtbas etmek için âdeta bizi yalancı çıkarmaya çalışması gerçekten demokrasimiz açısından vahim bir durumdur.

Bakınız sayın milletvekilleri, otobüs alana geliyor, görüntüler mevcut; polisler taşlarla otobüsü taşladığı zaman görüntüler kesiliyor, ben orada yumruklanıyorum görüntü yok ama yumruklamadan sonra, 2 metre sonra arabaya geçtiğimizde görüntüler yine başlıyor. Şimdi, Sayın Vali diyor ki: "Kimin elinde görüntü varsa getirsin." veya diyor ki: "Araba gelirken tarladan geçtiğinde sarsıntı yapmış, bir yere çarpmış olabilir." Oysaki yüzlerce insan orada, hastaneye gittiğimizde doktorlar, hem gözcü hem kardiyolog?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET TÜRK (Devamla) - Sayın Başkan, biraz izin verir misiniz?

(CHP sıralarından "Ver Başkan, ver; önemli bir konu konuşuyor." sesleri)

PERVİN BULDAN (Iğdır) - Bir dakika verebilirseniz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Efendim, yumruk yemiş bir insan bırakın da derdini anlatsın.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, ondan sonra da "O partiye verdiniz, bu partiye vermediniz." diyorsunuz. Lütfen ama?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Ama hayır, Sayın Başkan, bu başka bir konu, hoşgörü gösterin.

PERVİN BULDAN (Iğdır) - Sayın Başkan, sadece Sayın Türk'e verin diyoruz.

SIRRI SAKIK (Muş) - Bir milletvekili meslektaşınız saldırıya uğramış, bu konunun aydınlanması lazım.

AHMET TÜRK (Devamla) - Burada bir milletvekili bir olayla karşı karşıya kalıyor, bu Meclisin bunu bilmesi gerekiyor.

BAŞKAN - Sayın Türk, sayın grup başkan vekilleri "BDP'ye söz verdiniz, bize vermiyorsunuz." demesinler, söz versinler kendi aralarında, vereyim. Benim meselem değil.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Tamam, demeyeceğiz.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Türk.

AHMET TÜRK (Devamla) - Tabii durum vahim.

Ben burada birilerinin yumruk atmasını önemsemiyorum. Bir Valinin olayı örtbas etmeye çalışması ve bütün şahitlere rağmen, ki milletvekili arkadaşlarımız o yumruğu atan polisleri de tanıyor, yine bizi arabasıyla götüren polis belli, üç yıldızlı, orada görev yapmış olan komiser belli. Eğer bu Hükûmet isterse bunu çıkarır ama bunu örtbas ederse biz bunun peşini bırakmayacağız, bunun çok iyi anlaşılması gerekiyor. Öyle birileri de rahat gelip o bölgede dolaşamayacak.

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) - Senin babanın çiftliği mi orası?

AHMET TÜRK (Devamla) - Burada hiçbir zaman öfkeye kapılmadım ama inanın ki eğer meydanlarda yumruk yersek bu alışkanlık her tarafa yayılacak. Lütfen bu konuda, bu suçu işleyenler, valinin bu aymazlığını giderecek tedbirler alın ve bu olayı ortaya çıkarın. Ben, bir polisin ceza almasını önemsemiyorum; ben, hiç kimsenin mağdur olmasını da istemem ama gerçekten biz burada bu Parlamentoda demokratik değerleri, demokratik bir Türkiye'yi, yaşanan olumsuzlukları ortadan kaldıracak bir sorumlulukla mı hareket edeceğiz, yoksa siyasileri, kendi ideolojilerine, kendi anlayışlarına yakın olmadığı için, farklı baktığı için onları tehditle mi terbiye edeceğiz? Aslında bu Parlamentonun bunun üzerinde durması lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET TÜRK (Devamla) - Ben Sayın Valimize uzun ömürler diliyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Türk. Tekrar geçmiş olsun diyorum.