Konu: | Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 41 |
Tarih: | 24.12.2024 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Teşekkürler Sayın Başkan.
(2/2731) esas numaralı Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde grubum adına söz aldım. Cezaevlerindeki yoldaşlarımızı, ekranları başındaki halkımızı ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum; tabii, Genel Kurulun sadece yüzde 20'si burada yanlış değilsem.
Görüştüğümüz kanun teklifinin başlığında geçen "bazı" sözcüğü öyle geniş ki her şeyi kapsıyor olabilir. AKP iktidarı son on üç yıldır belgisiz sıfatla neler yapabileceğini gösteren bir maharete sahip. Sihirbazların ellerinde şapkası olur ama AKP'nin elinde de bir torba var, içinde birbiriyle alakasız her konuda her şey var; torba yasa tekniğinden, diğer adıyla "çorba yasa" anlayışından bahsediyorum sizlere. Bu teklifte birçok başlık kendi ihtisas komisyonunda ele alınmalıydı. Bunun yerine hızlı olması amacıyla sağlıktan eğitime, teknolojiden çevreye birbiriyle bağlantısız, karmakarışık hâlde bir yasa tekniğinde ısrar ediliyor maalesef. Böylece izahat içermeyen metinlerle etki analizleri dahi hazırlanmadan, verimlilik ve fayda dengesi gözetilmeden süratle bir yasalaştırma gayreti içerisinde AKP iktidarı çünkü siyasi iktidar torbanın içine her şeyi doldurarak toplumu yakından ilgilendiren bazı düzenlemeleri muhalefetin itirazına takılmadan geçirebilmenin hesabı içerisinde.
Bu sebeple, görüştüğümüz teklifte de görüldüğü üzere birçok madde Anayasa Mahkemesince reddedilen düzenlemelerle ilgili; katılımı esas alan, demokratik ve şeffaf bir süreçten maalesef bahsedemiyoruz. Buna bağlı olarak torba yasalarda görüşülen kanun maddelerinin gerekli şartları sağlamaması ve yeterli istişareden yoksun olması sebebiyle her defasında Anayasa Mahkemesinden dönen düzenlemelerle karşı karşıya kalıyoruz. Şu an üzerinde konuştuğumuz teklifte en az 13 düzenlemenin tekrar önümüze gelmesinin sebebi de tam olarak budur. Dolayısıyla torba yasa tekniğinden, Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle değişikliklerden vazgeçilmesi elzemdir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin adından da anlaşılacağı üzere, devlet memurlarıyla ilgili de birtakım düzenlemeler yapılıyor dolayısıyla karşımızda kamuda çalışan milyonlarca emekçiyi ilgilendiren maddeler de yer almakta. Kademe ilerlemesine sözleşmeli memurların dâhil edilmesi, yurt dışındaki memurlara yönelik aylıksız izin, istifa edip yeniden memuriyete dönme koşulları, belediyelerde çalışan emekçiler ve benzeri konularda düzenlemeler yapılmakta. Tabii, bazı madde içeriklerine baktığımızda bunun sipariş üzerine mi, adrese teslim bir teklif mi olup olmadığını da sormadan edemiyoruz çünkü gaye kamu emekçilerinin menfaati olsaydı başlanacak yer burası olmazdı diye düşünüyoruz.
Mesela, kamuda mülakat meselesi gerçekten çok önemli bir mesele olarak karşımızda durmakta. Birçok genç yıllarca eğitim aldıktan sonra atanmak için de aylarca sınava hazırlanıyor ama atanmasına yetecek puanı alsa da bir mülakatla tüm emeği heba edilebiliyor. Daha birkaç hafta önce Millî Eğitim Bakanlığının önünde mülakat mağduru öğretmenler seslerini duyurmak istediler ama yaka paça gözaltına alındı bu öğretmenler. Dolayısıyla burada yapılmak istenen değişiklikleri DEM PARTİ olarak kesinlikle yeterli görmüyoruz, AKP iktidarını emekçilerin mağduriyetini giderecek esaslı konularla ilgili adım atmaya buradan bir kez daha davet ediyoruz.
Bugün, disiplin affı konusunda bir adım atılması beklenmekte çünkü bu konu altı yedi ay önce de gündeme gelmiş ve kamuoyuyla da paylaşılmıştır.
Yine, 2023 Mayıs ayında bizzat dönemin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu tarafından yapılan açıklamada büyükşehirlerde memurlara il ve ilçe bazında kira katkısı verileceği ifade edilmiş olmasına rağmen bu konuda şimdiye kadar somut bir adım maalesef atılmamıştır; 3,5 milyon kamu emekçisi bu düzenlemenin hayata geçirilmesini beklemekte.
Öte yandan 11 Nisan 2023 tarihinde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından genel seçimler öncesi yapılan "Kamuya işe alımları, görevin getirdiği zorunluluklar dışında mülakatı kaldırarak gençlerimizin sınavlardaki başarı sıralamasına göre yapacağız." açıklamasının hiçbir karşılığı olmamıştır. Son yapılan öğretmen atamalarında da yaşanan mülakat puanları zulmüyle binlerce öğretmenin geleceği gasbedilmiş, hayalleri çalınmıştır. Mülakat komisyonlarının tutarsız, keyfî ve yanlı puanlamalarıyla bu uygulamanın nasıl adaletsizlikler yarattığı ortaya çıkmış, bu durum yüzlerce öğretmenin telafisi mümkün olmayan mağduriyetler yaşamasına da sebebiyet vermiştir maalesef. Bu nedenle, kamuya alımlarda daha fazla gecikmeden mülakatların kaldırılıp liyakatin esas alınması zaruri hâle gelmiştir.
Ayrıca, bu kanun teklifinde siyasi kadrolaşma amacıyla yapılmış olan düzenlemeler de söz konusu. Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığında sözleşmeli personel statüsünde görevlendirilecek kişilere olağanüstü ayrıcalıklar tanınmıştır. Örneğin, sözleşmeli olarak çalıştırılacaklara ödenecek ücret, 657 sayılı Kanun’un 4'üncü maddesinin (B) fıkrasına göre çalıştırılanlar için uygulanmakta olan sözleşme ücreti tavanının 3 katına kadar belirlenebilecektir. Başka bir deyişle söylemek gerekirse bu kişiler 3 kat maaş alabileceklerdir. Yine Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığında Cumhurbaşkanlığı raportörü ve raportör yardımcısı olarak görevlendirilen sözleşmeli personele kamu kurumlarına yatay geçişle sınavsız şekilde geçme hakkı tanınmakta ve bunların ekonomik ve özlük haklarında iyileştirmeler hayata geçirilmektedir. Liyakat esası gözetilmeksizin yapılan bu atamalar kadrolaşmanın önünü sonuna kadar açmaktadır. Böylece, yandaşlar her zaman olduğu gibi sınavsız, zahmetsiz, emeksiz bir şekilde hak etmedikleri kamu kadrolarıyla ödüllendirilmekte, yoksul halkın emekçi çocukları ise maruz bırakıldıkları mülakatlarda keyfî bir şekilde elenerek işsizliğe, sefalete, yoksulluğa AKP tarafından mahkûm edilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun teklifiyle getirilmek istenen bir başka düzenleme ise Devlet Denetleme Kurulu denetçilerinin görev ve yetkilerinin Anayasa'ya aykırı bir şekilde genişletilmesi olayıdır. Devlet Denetleme Kuruluna, vakıflarda, kooperatiflerde, birliklerde ve bu kurum ve kuruluşların her türlü ortaklık ve iştirakinde her türlü idari soruşturma, araştırma, inceleme yetkisi verilecek. Anayasa’nın 108'inci maddesinde açıkça belirtilen yetkinin dışına çıkılmış ve bu Kurula âdeta bir çeşit genel müfettişlik yetkisi verilmiştir.
Ayrıca bu düzenleme, Cumhurbaşkanına bağlı Devlet Denetleme Kurulunun inceleme ve denetim işlevini aşarak Kurulun yargının yerine geçmesinin ve kendi özel, keyfî ceza hukukuna tabi kılmasının da yolunu açma riski barındırmaktadır. Sözü edilen bu kurum ve kuruluşlar âdeta Cumhurbaşkanlığı bürolarına dönüştürülebilecek, her türlü belge ve bilgileri hiçbir sınırlama olmaksızın idari bir birim olan ve yargısal niteliği olmayan Kurul tarafından denetlenebilecektir. Bu durum da Anayasa’nın 9'uncu maddesinde belirtilen yargı yetkisinin bağımsız mahkemeler tarafından kullanılacağı hükmüne de açık bir şekilde aykırı bir durum teşkil etmektedir.
Yine bu düzenlemeyle, Devlet Denetleme Kurulunun ilgili Kurul üyesi ile denetçisine, özel hukuk tüzel kişilikleri olan ve örgütlenme özgürlüğü ve hak arama hürriyeti kapsamında korunan haklara aykırı bir biçimde görevden uzaklaştırma yetkisi de tanınmaktadır. Bu hüküm de Anayasa'ya açıkça aykırıdır.
Öte yandan bu kanun teklifinin görüşmeleri esnasında âdeta baskın yapılarak 4 yeni madde ihdas edilmesi de yasama etiğine aykırıdır. Sarayın son dakikada aklına gelen düzenlemeleri "Bunu da torba yasa teklifinin içine koyun." diyerek ek madde ihdasına gitmesi Meclise de tam olarak saygısızlıktır. Yasa tekliflerinin kamuoyunda tartışılmasına ve Mecliste yeterince üzerinde çalışılmasına fırsat verilmemesi yetmiyormuş gibi, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi vekillerin önüne yasa teklifi görüşülürken aniden 4 madde daha çıkarılarak görüş bildirmeye zorlanmaları da kabul edilebilir bir durum değildir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de sayıları 10 milyonu aşan engelli yurttaşın çok ciddi sorunu var. 2025 bütçesinde engelliler için ayrılan payla sorunların çözülmeyeceğini de gördük. Kamu hizmetine erişim ve kamuda istihdam başta olmak üzere ciddi beklentiler söz konusu. Bunlara bir çözüm bulmak yerine engelli yurttaşın araç alımındaki vergi istisnasına göz diken bir AKP'yle maalesef karşı karşıyayız çünkü bu teklifte, istisnanın kapsamı, motor hacmi gibi çeşitli bahanelerle daraltılmak istenmekte. Bu düzenlemeyle de yeniden değerleme oranı yüksek çıktığı için ithal araç alınmasının önüne geçilmesi amaçlanmakta. Siyasi iktidar, ekonomiyi, bir engelli yurttaşın hakkını ortadan kaldırarak kurtaramaz, yurttaşın sağlık ve eğitim hakkını "tasarruf" adı altında gasbederek düzeltemez.
Sonuç itibarıyla, AKP Hükûmeti torba teklifleriyle yurttaşın menfaatine bugüne kadar hiçbir adım atmadı, bugünden sonra da bu anlayışla bir adım atmayacaktır. Burada da aceleyle getirilmiş, asıl sorun alanlarına girmeyen, her maddede tek adam rejiminin gölgesini her yere yaymak isteyen bir yaklaşım hâkim. AKP iktidarına yeni yılda demode alışkanlıklarını bırakması çağrısı yaparken 2025 yılının onurlu bir barışa evrileceği ve siyasi mahpusların özgürlüklerine kavuşacağı bir yıl olmasını diliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kaçmaz Sayyiğit, lütfen tamamlayın.
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Devamla) - Tamam Başkan.
Ayrıca, yeni yılda da örgütlü mücadelemizi büyüteceğimizin altını çiziyorum.
Genel Kurulu ve halkımızı saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)