GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:44
Tarih:07.01.2025

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AHMET EŞREF FAKIBABA (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin geneli üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

İYİ Parti olarak 2024 yılından sonra emekli olacak vatandaşlarımızın uğrayacağı ve ömür boyu sürecek hak kayıplarının giderilmesi amacıyla sunduğumuz ek madde talebimiz maalesef Komisyonda kabul edilmemiştir. "Yüzde 30'a varan maaş kaybının yaşanmaması için geçici düzenleme yapılması" veya "güncelleme katsayısının ilgili yıl içinde emekli aylıklarına yapılan toplam artıştan düşük olmayacağı" şeklinde kalıcı bir çözüm getirilmesi teklifimiz ise ne yazık ki görüşülmesi dahi gerek görülmeden reddedilmiştir. Bu durum, emekli vatandaşlarımızın ekonomik güvenliğini ve yaşam standartlarını iyileştirmeye yönelik önemli bir fırsatın göz ardı edilmesi anlamına gelmektedir. Maalesef, Hükûmetin bu talepleri dikkate almaması milyonlarca emeklinin hak kaybına uğramasına yol açacaktır. Bu kanun teklifinin bazı maddelerini destekliyoruz ancak bazı hükümler vatandaşlarımız için olumsuz sonuçlar doğuracak, adaletsizliğe yol açacak ve sağlık sisteminde ciddi aksamalara sebep olacaktır.

Genel olarak 2, 4, 5, 9 ve 12'nci maddeler üzerinde Komisyonda çıkarma önergelerimiz ve üstte belirttiğim gibi, yüzde 30'luk maaş kaybının yaşanmaması için bir ek madde talebimiz maalesef reddedilmiştir.

Teklifin 2'nci maddesi, özetle, Sağlık Bakanlığının muayene ve tedavi ettiği tüm hastaların bilgisini bir çatı altında toplamayı hedeflemektedir. Bu madde Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yapılmış ancak Anayasa Mahkemesi bunun kararnameyle değil kanunla yapılması gerektiğine karar vermiş ve bu nedenle yasalaşması için Komisyona sevk edilmiştir.

Sağlık verileri bireyin fiziksel, psikolojik ve genetik özellikleri hakkında son derece kişisel bilgiler içermektedir. Bu bilgiler yalnızca bireyin tedavi sürecinde değil aynı zamanda iş başvurularında, sigorta poliçelerinde ve hatta sosyal ilişkilerinde dahi önemli etkilere sahiptir. Bu madde hasta tedavi ve bakımının iyileştirilmesi, tetkiklerin tekrarından kaçınma ve zamandan kazanma, yasal bilgi ve belge oluşturulmasında kolaylık sağlama açısından olumludur ancak hastanın gizli bilgilerinin ihlali kişilerin hem maddi hem de manevi açıdan büyük zararlara uğramasına yol açabilir. Dahası, toplanan verilerin ticari amaçla alınıp satılma riski de söz konusudur ancak bu düzenlemede bu tehlikenin nasıl önleneceğine dair hiçbir somut çözüm bulunmamaktadır.

Teklifin 4'üncü maddesi, özetle, ülkemizde bulunmayan bazı tıbbi ürünlerin ve yenilikçi tedavilerin yurt dışından getirilerek hastaya ulaştırılmasını amaçlıyor ancak teklif SGK'yi yurt dışında ilaç alımlarında Kamu İhale Kanunu'nun temel ilkelerinden muaf tutmayı amaçlamaktadır. Bu durum, yapılmak istenen işlemlerin belirli bir düzen ve şeffaflık içinde yapılacağı konusunda soru işaretleri yaratmaktadır. İhalesiz ilaç alımında fiyat kadar kalitenin de önemli olduğu unutulmamalıdır. Madde taslağı gerekçede belirtilen maddeler için 984 sayılı ecza depolarına mahsus kanunun tamamından yetki istemektedir ancak gerekçede belirtilen yalnızca 984 sayılı Kanun’un 11'inci maddesinin ikinci fıkrasıdır. Bu maddenin, 11'inci maddenin ikinci fıkrasını değiştirmek gerekirken 984 sayılı Kanun’un tamamından yetki talep edilmesi, eski SSK'de ilaç satımları ve depolanması gibi arka planda farklı amaçların olabileceği şüphesini doğurmaktadır. Eğer mutlaka bir düzenleme yapılacaksa şeffaflığı ve rekabeti sağlayacak bir sistemin getirilmesi elzemdir. Teklifin 5'inci maddesi özetle, geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarının mesai dışında ve aile hekimliği biriminde yapılmasını sağlamak ve ikinci olarak da ikinci ve üçüncü basamak sağlık kuruluşlarında ücretli olarak verilen sürücü, sporcu, işe giriş gibi sağlık raporlarının daha düşük bedelle ASM'lerde görev yapan hekimler tarafından verilmesini içermektedir. Bu yöntemle ikinci ve üçüncü basamak sağlık kuruluşlarında yaşanan başvuru yoğunluğunun önüne geçilmesi ve gereksiz başvuruların yapılmaması amaçlanmaktadır ancak ASM'de çalışan hekim arkadaşlarımla görüştüm, aynen şöyle diyorlar: "Biz raporları bilirkişi değerlendirmesi olarak kabul ediyoruz. Bunun da birinci basamakta değil, ikinci ve üçüncü basamakta verilmesini uygun görüyoruz. Hekimlik mesleği öncelikle para kazanmak için değil, insanlara hizmet için vardır, hekimlik bir yaşam tarzıdır." Bu bağlamda, biz para alacağız diye bilirkişi kararı olan raporların sorumluluğunun verilmesini kabul etmiyoruz. Biz birinci basamakta istirahat raporları dışında hiçbir şekilde rapor verilmesini uygun görmüyoruz. GETAT uygulamaları için Bakanlığın bu konuyu sıkı bir şekilde denetleyip ehil ellerde bilimsel bir şekilde uygulamasını ve takip etmesini istiyoruz. Aile hekimlerinin ASM'lerde mesai dışı bu uygulamaları ücretli bir şekilde yapmasını uygun görmüyoruz. Hekimlerimizin asıl amaçları fazla para kazanmak değil gerçekten halkımıza sağlık konusunda gerekli önemi ve hizmeti sunmaktır. GETAT uygulamaları yapmak isteyen aile hekimlerinin bununla ilgili merkezlerde iş birliği içerisinde ASM'den bağımsız olarak Bakanlığın belirlediği ücretlerle yapılmasını istiyoruz. Bizim İYİ Parti olarak isteğimiz:

1) Birinci basamak sağlık hizmetleri tamamen kamulaştırılmalı ve hizmet verilen binalar mutlaka standart projelerle inşa edilmiş, devletin kendi mülkü olmalıdır. Üzülerek belirtmek isterim ki merdiven altlarında bile ASM'ler bulunuyor. Bu durum, kabul edilmez bir sağlık hizmeti standardına işaret etmektedir.

2) ASM'de çalışan, başta doktor arkadaşlarımız olmak üzere, tüm çalışanların kamu personeli olması gereklidir.

3) GETAT geleneksel ve tamamlayıcı tıp ruhsatlarının belediyeler tarafından verilmesi yerine Sağlık Bakanlığı tarafından verilmesi ve sıkı şekilde denetlenmesi uygundur.

4) GETAT uygulamalarının bazıları cerrahi müdahale niteliği taşımaktadır ve hijyen açısından ASM'lerin mevcut koşulları buna uygun değildir. Bu durum ciddi enfeksiyon riski taşımaktadır.

Son olarak, ASM'ler, birinci basamak sağlık hizmetinin temel taşıdır. Bu hizmetlerin niteliğini korumak son derece önemlidir. Özellikle altını çizmek isterim ki bu basamağın GETAT veya başka şeylerle sulandırılmaması gereklidir.

Kanun Teklifi'nin 9'uncu maddesinde bu düzenlemenin tanı, tedavi ve ilaç teknolojilerinin uygulanması için üzerinde deney yapılacak hastalara yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bu deneylerin hangi hastalıkların tedavisine yönelik yapılacağı, tıbbi ilaç ve cihazların geliştirilmesinde kullanım amacı ve maliyet gibi önemli faktörlerin önceden belirlenmesi gereklidir. Topluma faydalı klinik araştırmalara, yerli ilaç, tıbbi cihaz ve malzeme sektörlerinin geliştirilmesine yönelik her olumlu düzenlemeye İYİ Parti olarak destek veriyoruz ancak bol miktarda yaşanabilecek olası sorunlarla ilgili endişelerimizi de özellikle belirtmek istiyoruz. Teklif bu hâliyle belirli ve öngörülebilir değildir.

Teklifin 12'nci maddesi 21'inci maddeyle birlikte değerlendirilmiştir. Özel sektör işverenlerinin SGK'ye ödeyecekleri primde uygulanan indirim oranı 5 puandan 4 puana düşmektedir ancak teklifin 21'inci maddesi yalnızca imalat sektörünü bu düzenlemenin dışında tutmaktadır. Bize göre devlet desteğinin şartlarını yerine getiren imalat sektörünün dışındaki diğer özel sektörün 5 puanını 4'e indirmek doğru değildir. Zaten iş insanlarının büyük bir kısmı kriz içindeler, bu, mevcut krizi daha da derinleştirecektir. İmalat sektöründe olduğu gibi şartlarını yerine getiren tüm iş insanlarına bu 5 puanlık desteğin verilmesi gerekir diye düşünüyoruz.

Bu kanun teklifinin içeriğinde öncelikle şu maddeler olmasını beklerdik:

1) 2024 sonrası emekli olacakların aylıklarındaki yüzde 30'luk kaybı giderecek düzenleme.

2) Emekli aylıklarındaki adaletsizliği giderecek kalıcı düzenleme.

3) İntibak düzenlemesi.

4) En düşük emekli aylığının insan onuruna yakışır şekilde düzenlenmesi.

5) Kademeli emeklilikteki adaletsizliğin giderilmesi.

6) Aylık bağlama oranlarının yeniden düzenlenmesiyle emekli aylıklarının yükseltilmesi.

7) BAĞ-KUR'luların yaşlılık aylığına esas prim gün sayılarının diğer sigortalılarla eşitlenmesi.

8) İşçilerin vergi yükünü azaltacak düzenlemeler içermesini isterdik.

9) Kamu görevlisi emekli aylıklarının düşmesine yol açan ilave ödemenin yaşlılık aylığında dikkate alınmaması uygulamasının değişmesini beklerdik.

10) Staj ve çıraklık mağdurları hakkında herhangi bir çözüm önerisi olmalıydı.

11) Kasımda yürürlüğe giren tartışmalı Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği'nin geri çekilmesini umut ederdik.

12) Özellikle kanser hastaları için ciddi tehlike oluşturan sahte ilaç piyasasına karşı ilaç güvenliğinin sağlanmasını beklerdik.

13) SMA, DMD hastası çocukların Türkiye'de ruhsatlandırılmış ilaçlara dahi erişiminde yaşadıkları sorunların çözülmesini ve bu gibi nadir görülen hastalıklar ve kapsam dışı olan bazı onkolojik ilaçların geri ödeme kapsamına alınması ve bu tür hastalıklar için nadir hastalıklar fonu kurulmasını beklerdik.

14) Yenidoğan çetesi skandalı olarak bilinen ve maddi menfaat sağlamak amacıyla hastanelerde doktor, hemşire ve sağlık çalışanları eliyle işlendiği ortaya çıkan cinayetlerin gölgesinde özel hastanelere dönük idari düzenlemeler yapmasını beklerdik.

Sonuç olarak, teklif, çalışanlar, emekliler, hastalar ve işverenler açısından adil olmayan düzenlemeler içermektedir. Aile sağlığı merkezlerinde uygulanması planlanan geleneksel ve tamamlayıcı tıp -GETAT- uygulamalarının merdiven altı ve hijyenik olmayan ASM'lerde yapılması enfeksiyon riskine yol açacak ve doktor ile hastayı karşı karşıya getirecektir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin anayasal güvenceler ve Anayasa Mahkemesi kararları görmezden gelinerek bu verilerin işlenmesi yetkisinin Bakanlığa bırakılması, kötüye kullanım riskini artırmakta ve açık bir şekilde Anayasa'ya aykırılık teşkil etmektedir. Bunun yanı sıra, Kamu İhale Kanunu kapsamındaki istisnaların genişletilmesi, kamu kaynaklarının etkili, ekonomik, verimli ve şeffaf bir şekilde kullanılması amacını zedeleyecektir.

Ülkemizde açlık sınırı 21 bin lira, yoksulluk sınırı 72 bin lira seviyesine ulaşmıştır. Bu tablo halkımızın içinde bulunduğu zor durumu açıkça ortaya koymaktadır. 16 milyon emeklimizden 4 milyonu en düşük emekli maaşı olan 12.500 liradan 14.469 liraya çıkarılmıştır ancak bu rakam gerçekten çok yetersizdir.

Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu'nun da vurguladığı gibi, en düşük emekli maaşı ve asgari ücret acilen en az 28 bin liraya çıkarılmalıdır. Asgari ücretli sayısı yaklaşık 8 milyon kişiye dayanmakta ve onlara reva görülen maaş, yapılan son zamla birlikte yalnızca 22.104 lira olmuştur. İşsizlik ise yaklaşık 11 milyon kişiye ulaşmış durumdadır.

Toparlayacak olursam, 16 milyon emekliyi 2'yle çarptığımızda 32 milyon insan eder. Asgari ücretli 8 milyon kişiyi 3'le çarptığımızda 24 milyon insan eder. Bunun üzerine bir de 11 milyon işsizi koyduğumuzda ortalama 70 milyon insan eder. Yani bu 70 milyon insan gerçekten açlık sınırında veya açlık sınırının altında yaşamaktadır. 10 milyon insan ise orta düzeyde yaşamak için mücadele veriyor, 10 milyon. Geriye kalan 5 milyon insan ise hiçbir fiyat artışından etkilenmeden rahatça hayat sürdürüyor. Yani 80 milyon insan 5 milyon insana hizmet etmektedir. Bu tabloya baktığımızda ilk önce vatandaşlarımızın bu ciddi ekonomik sorunlarına çözüm üretmemiz gerekmez mi?

70 milyon insan açlık sınırının altında veya açlık sınırında yaşıyor, 10 milyon insan yaşayabilmek için büyük mücadele veriyor ve 5 milyon insan enflasyondan etkilenmeden hayatını çok rahat bir şekilde idame ettiriyor. Bazen insanlar diyor ki: "Ya, lokantalar dolu Ankara'da." Tabii, Ankara'nın nüfusu 6 milyon, müsaade edin de bunun içerisinde 300 bin insan zengin olsun ve o lokantaları doldursun, aynen Türkiye örneğinde olduğu gibi. Dolayısıyla, teklifin bazı maddeleri toplumun taleplerini karşılar gibi görünse de ayrıntılı olarak ortaya koyduğumuz gerekçeler doğrultusunda bu düzenlemelerin vatandaşlarımızın ana sorunlarını halletmeyeceği ortadadır. Bu nedenle, teklifin belirli maddelerinin yeniden gözden geçirilmesini ve toplumun tüm kesimlerini gözeten, vatandaşın beklentilerini karşılayan daha adil düzenlemelerin yapılmasını talep ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)