GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk pasaportu verilen kişilere, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bir pırlanta firmasıyla yapmış olduğu anlaşmaya ve 2025 yılının "Aile Yılı" olarak ilan edilmesine ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:45
Tarih:08.01.2025

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Pasaport, bir ülkenin itibarını gösteren en önemli değerlerden bir tanesidir. Maalesef, AK PARTİ iktidarı döneminde Türk pasaportunun giderek değerinin kaybolduğunu ve dünyada itibarının kaybolduğunu görüyoruz; vizelerden görüyoruz, yurt dışına giden vatandaşlarımızın muhatap olduğu muameleden görüyoruz. Peki, bununla ilgili Türkiye neler yapıyor ve Türkiye buna dair hangi zaafları, hangi yanlışlıkları ortaya koydu? Bakın, pasaport meselesinin ne kadar önemli olduğunu ve yabancılara pasaport verilmesiyle ilgili Türkiye'nin attığı adımların ne kadar yanlış olduğunu müteaddit defalar Parlamentoda pek çok sayın milletvekili konuştu. Ben bugün bir örnek göstereceğim size. Maliye Bakanlığı bir açıklamada bulundu, dedi ki: "30 teröristin mal varlığını biz dondurduk, mal varlıklarına ipotek koyduk, dondurduk." Listeye bakıyorsunuz -liste elimde, Resmî Gazete'de yayımlanmış liste elimde- 17'nci ve 18'inci sıradaki teröristlere bu ülke vatandaşlık vermiş. Bir daha söylüyorum: Bir taraftan malını donduruyorsunuz, mal varlığını donduruyorsunuz, bir taraftan teröristlere vatandaşlık veriyorsunuz. Allah aşkına, bunu nasıl yapıyorsunuz? Bu kadar ucuz mu, bu kadar kolay mı? Biz çocuklarımızı sokağa nasıl bırakacağız? Gençlerimiz, kadınlarımız, yavrularımız sokaklarda nasıl dolaşacak? Bizler nasıl dolaşacağız sokaklarda? Bu insanlara kim veriyor bu pasaportu? Belli ki parayla almışlar ve bununla ilgili bütün yetkililere soru soruyoruz, soru önergesi veriyoruz, cevap yok.

Bir başka örnek daha vereceğim size: Somali Cumhurbaşkanının oğlu... Hatırlayacaksınız, yaklaşık on dört on beş ay önce burada bir trafik kazası yaşandı; muhatabı Somali Cumhurbaşkanının oğluydu ve kaçtı, ülkeden kaçtı. Sonra öğrendik ki kendisi aslında Türkiye'de oturma almış, sığınma hakkı almış. Nasıl almış bu sığınma hakkını? Babasının Cumhurbaşkanı olduğu ülkede rahat edemediğini söylemiş, güvenli olmadığını söylemiş, Türkiye'den sığınma hakkı almış ve kaçtı gitti. Sığınma hakkı almış ve trafik kazasına karışmış birisi, ülke sınırlarını elini kolunu sallaya sallaya terk etti. Sonra ne oldu? Sonra geri geldi. Şimdi, asıl mesele burada, bugün, değerli gazeteci Fatih Ergin çok önemli bir açıklama yaptı, ben de meseleyi tetkik ettim. Meğer kendisine, bir başka Türk ismiyle Türkiye'ye geldikten sonra ve bu olayın ardından vatandaşlık verilmiş, bir daha söylüyorum, kendisine vatandaşlık verilmiş; o da yetmemiş, Somali Cumhurbaşkanının ailesinden 36 kişiye vatandaşlık verilmiş. Allah aşkına, bu ülkenin pasaportu, bu ülkenin vatandaşlık hakkı bu kadar ayaklar altına alınır mı? Gelmiş bu ülkede trafik kazasına karışmış, babasının Cumhurbaşkanı olduğu bir ülkeden şikâyetçi olmuş, burada oturum almış, sonra da kaçmış, gitmiş ve bir başka isimle kendisine ve ailesinden 36 kişiye vatandaşlık hakkı verilmiş. Peki, biz ne yaptık? Sayın İçişleri Bakanına tam on üç ay önce bir soru önergesi verdik "Sayın Bakan, nedir bu işin aslı?" diye, cevap vermedi. Bir daha söylüyorum: Cevap vermedi. Allah aşkına, iktidarın yetkililerine sesleniyorum: Bakanlarınıza söyleyin, bu yüce Meclisi ciddiye alsınlar. Biz burada son derece ciddi ve önemli işler yapıyoruz. Vatandaşın, milletin hakkını, hukukunu korumaya gayret ediyoruz. Verdiğimiz soru önergelerini cevapsız bırakmayın. Cevap vermezseniz biz burada ve milletin huzurunda bütün bunları söylemeye devam edeceğiz, konuşmaya devam edeceğiz. Bu vatandaşlık meselesine lütfen, iktidar yetkilileri ciddi bir şekilde baksınlar, artık, teröristlere veya bir başka isimlere kaçak yollardan sahte isimlerle pasaport vermeyi bıraksınlar.

Şimdi size bir resim göstereceğim, bu resim benim gençliğimin geçtiği mahallede birkaç gün önce çekildi. Bu gördüğünüz yaşlı bir emekli, zavallı bir Bandırmalı ve bir marketin önündeki konteynerden nafakasını temin etmeye çalışıyor, gıdasını temin etmeye çalışıyor, karnını doyurmaya çalışıyor, konteynerlerdeki atıklarla ve oradan topladığı atıklarla aç karnını doyurmaya çalışıyor. Bu ülkede Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı var, en çok eleştirdiğim bakanlıklardan bir tanesi, doğru işler yaptığı zaman da samimi niyetle kendisine teşekkür ederim. Ancak maalesef bu ülkenin en büyük problemlerinden bir tanesidir Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı. "Dicle'nin kıyısında bir kuzuyu kurt kapsa ondan ben sorumluyum." diyerek iktidara gelenlerin bu fotoğraflara tahammülünün olmaması lazım.

Peki, böyle bir Bakanlık...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Çömez, tamamlayın lütfen.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Burada defalarca konuştuk, çocuk yuvalarında yaşananları konuştuk; sadece 2023 yılında 26 bin yavrumuza tecavüz edildiğinden bahsettik, kadın cinayetlerinden bahsettik, geçen yılın sadece bir ayında 46 kadının nasıl katledildiğinden bahsettik ve böyle bir Bakanlığın üzerinde bu kadar önemli sorumluluklar varken bu Bakanlık ne yapmış biliyor musunuz? Bir pırlanta firmasıyla anlaşma yapmış. Anlaşmanın metni de burada. Nasıl bir anlaşma yapmış? Bu pırlanta firmasına demiş ki: "Sen bana yüzde 10 indirim ver, bir de kod numarası ver, verdiğin bu kod numarasını ben de personelime dağıtayım; o personelim de gitsin, tektaş pırlanta alsın, pırlanta saatler alsın." Allah aşkına, insanların bu kadar açlık ve sefalet içerisinde olduğu; nafakası, rızkı için, karnını doyurmak için konteynerlere müracaat ettiği bir ülkede bir Bakanlık nasıl olur da bir pırlanta firmasıyla anlaşır ve personeline indirimli, ucuz pırlanta teminatı verir? Yüce Türk milletine buradan sesleniyorum: Emeklinin aç, çoluğun çocuğun güvensiz olduğu, kadınların katledildiği, çoluğun çocuğun aç yaşadığı, akşam yatağa aç girdiği bir ülkede pırlanta peşinde olan bir iktidar var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitireceğim Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Çömez.

Buyurun.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Pırlanta deyince başka bir şey daha söyleyeceğim size. Bu ülkede pırlantaya ÖTV ödenmiyor, pırlanta işlenmemiş hâlde geldiğinde hem ÖTV hem de KDV ödenmiyor. Allah aşkına, bakın, mutfak tüpünün ÖTV'si var; çorbasını kaynatacak, çayını pişirecek, demleyecek insanların mutfak tüpünden KDV'nin, ÖTV'nin alındığı bir ülkede, siz pırlantaya ÖTV ödemiyorsunuz ve pırlanta firmalarıyla anlaşma yapıyorsunuz. Allah aşkına, siz ne oldu da bu kadar lükse ve şatafata düştünüz? Ne oldu da toplum gerçeklerinden bu kadar uzaklaştınız? Bu yılı Aile Yılı ilan ettiniz. Geçen yılı Emekliler Yılı ilan ettiniz ve neticeyi gördük, emeklinin ne hâle geldiğini gördük.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitireceğim, son kez lütfen rica ediyorum.

BAŞKAN - Son kez açıyorum Sayın Çömez.

Buyurun.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Aile Yılı ilan ettiniz. Bakın, rakamları çıkarttım, Aile Yılı ilan ettiniz de ne oldu? 2024 yılında bir önceki yıla göre boşanma oranları yüzde 15 artmış. 2002'den 2024'e boşanma oranlarında inanılmaz artış var. Çocuk doğumuyla ilgili doğurganlık oranlarında inanılmaz azalma var. Bunun bir tek temeli var, bir tek sebebi var; sosyal dokuyu perişan ettiniz, bu ülkeyi açlığa ve sefalete mahkûm ettiniz. Maalesef, bu insanlar yuva kurmaktan âciz hâle geldiler, yuva kuramaz hâle geldiler, çoluğuna çocuğuna sahip çıkamaz hâle geldiler ve ne yazık ki boşanmalar arttı, doğurganlıklar azaldı. Siz diyorsunuz ki: "Biz Aile Yılı ilan ediyoruz, bunun için de çalışanlarımıza pırlanta hediye ediyoruz. Tektaş pırlantanız da bizden olsun." Yazıklar olsun diyorum. Siz nasıl bu hâle geldiniz diyorum.

Teşekkür ederim.