| Konu: | Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 48 |
| Tarih: | 15.01.2025 |
EYLEM ERTUĞ ERTUĞRUL (Zonguldak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde 142 ülke arasında 117'nci sırada yani 25 sıra daha aşağıya gelirsek en dipte olacağız ve yerini, adını bile bilmediğimiz ülkeler, maalesef, Türkiye'nin üzerinde yer alıyorlar. Şimdi ise bu kanun teklifiyle Adalet Akademisinin yapısını düzenliyoruz. Hâkim ve savcıların mesleğe başlamadan önce ve meslek içi eğitimlerinden sorumlu olan bu Akademi hakkındaki düzenlemelerin Meclise gelmesinin sebebi, Anayasa Mahkemesi tarafından bir önceki düzenlemenin işlevsiz hâle getirilmesi, iptal edilmesi. Bakın, bütün komisyonlarda kanun teklifleri sırasında aynı süreci biz yaşıyoruz "Bunu bu şekilde geçirirseniz bu iptal olacak. Bu çıkardığınız kanun Anayasa'ya aykırı, buradan geçse bile iptal olacak, tekrar karşımıza gelecek." diyoruz fakat vurdumduymaz bir tavırla, maalesef, aynı şekilde bu kanunları sayısal üstünlüğünüze güvenerek ve dayanarak geçiriyorsunuz. "Ben yaptım oldu." diyorsunuz ve bile bile Anayasa'ya aykırı şekilde kanunları çıkarıyoruz. Diyorsunuz ki: "Anayasa Mahkemesi iptal edinceye kadar bir zaman geçecek, o zaman içerisinde de biz istediğimiz şeyleri gerçekleştireceğiz. Anayasa Mahkemesinin kararı da kanunda geriye doğru yürümeyeceğinden biz istediğimiz işleri o zamana kadar halletmiş olacağız." Yani, atı alan Üsküdar'ı geçecek diye düşünüyorsunuz, bu çok yanlış bir anlayış ama bunda ısrar etmeye devam ediyorsunuz.
Bu ülkede artık Anayasa’nın tanınmadığı, yüksek yargı kararlarının hukuk dünyasında görülmemiş bir şekilde tartışmaya açıldığı bir süreç yarattınız. Seçilmiş belediye başkanlarını uydurma delillerle, uydurma bağlantılarla görevden el çektiriyorsunuz. Çağırsanız gelecek ve ifade verecek olan belediye başkanlarımızı gözdağı vermek için sabaha karşı, sabahın kör vaktinde evlerinden alıyorsunuz, gözaltına alıyorsunuz, kayyum atıyorsunuz. Konuşanı, yazanı, düşüneni hapisle tehdit ediyorsunuz; topluma düşman bir ceza hukuku uyguluyorsunuz ve giderek boşa düşen bu yönetiminize karşı oluşan toplumsal muhalefeti sindirmek için hukuku bir aparat olarak kullanıyorsunuz. Cümlelere "Türkiye, hukuk devleti" diye başlıyorsunuz, "hukukun üstünlüğü" diyorsunuz, "yargı bağımsızlığı" diyorsunuz. Madem Türkiye bir hukuk devleti neden Can Atalay bugün Genel Kurulda değil? Neden bu mahkeme kararına uymuyorsunuz? Hani hukuk devleti? (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü yok, kalmadı, ortada bırakmadınız. Bakın, vatandaşlar artık işlerini mahkemelerde çözerken bile torpil arar hâle geldi; gerçi siz bunu bizden daha fazla biliyorsunuz çünkü dosyası olan vatandaşlar geliyorlar, tabiri caizse yukarılardan bir tanıdıkla işlerini çözmeye çalışıyorlar.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Adalet Akademisinin yapısını düzenleyelim, evet, düzenleyelim çünkü ülkede yargının işlerliğini sağlayacak 3 sacayağından 2'si hâkim ve savcılar ama önemli olan Adalet Akademisi değil sayın milletvekilleri; önemli olan, akademinin yetiştirdiği hâkim ve savcıların doğrulardan ayrılmaması ve ayrılmadığı için de cezalandırılmaması, sağa sola sürülmemesi. Ama bizim ülkemizde ne oluyor şu an? Bakın, sadece bu hafta içerisinde 2 hâkim, savcı adayının intihar haberlerini aldık; biri mülakatta elenmiş, diğeri ise sistem içerisinde mobbinge uğramış. Yani bu genç çocuklarımız onca emek veriyorlar, bugünlere geliyorlar ama sonrasında ne oluyor? Daha hâkim ve savcı olamadan başka bir gerçekle karşılaşıyorlar, sizin o meşhur mülakat duvarınıza tosluyorlar, o gerçekliği görüyorlar. İşte, bu noktada da sizin referans mektuplarınız devreye giriyor. Bakın, bu anlayışla devletin tüm kurumlarını çürüttünüz ve maalesef artık devlet ahlakı, devlet terbiyesiyle yetişmiş memur, savcı, hâkim sayısı hızla azalıyor. Kendinizden olan adamları yerleştirmek için anne-babaların yıllarca dişinden tırnağından artırarak binbir zorlukla okuttukları tertemiz, pırıl pırıl çocukları mülakatlarda ediyorsunuz ya da sisteminize bir şekilde girseler bile sizden olmadıklarını fark ettiğiniz anda hemen mobbinge uğratarak o sistemin dışına atıyorsunuz. Sizin bu çocuklarla derdiniz nedir? Bu çocuklar bu vatanın evlatları değil mi, niye onlara bu muameleyi reva görüyorsunuz?
Bakın, 2017 yılında stajı sırasında tayt giydiği gerekçesiyle uyarılan ve ataması yapılmayınca hayatına son veren hâkim Didem Yaylalı, hâkimlik sınavında 93 puanla Türkiye 2'ncisi olan ancak üç dakikalık mülakatta elenen depremzede Gökhan Kuşcuoğlu, hâkimlik ve savcılık sınavında 115'inci olan ancak sözlü mülakatta elenen Mert Akdoğan...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ertuğrul, lütfen tamamlayın.
EYLEM ERTUĞ ERTUĞRUL (Devamla) - Tamamlıyorum Başkanım.
İdari yargı hâkim adaylığı yazılı sınavında Türkiye genelinde başarılar elde eden, sınavın üç farklı yılında Türkiye 1'incisi, Türkiye 8'incisi olan, 2023 yılında Türkiye rekoru kıran Emre Pişiren; daha buralara sığdıramayacağımız pek çok kayıp giden hayat. Nedir sizin derdiniz? Bu çocukları niye eliyorsunuz? Bunlar gelip sizin kapılarınızda yatmadı diye mi eliyorsunuz? Sizden bir referans mektubu bulamadı diye mi veya aileden herhangi birisi iktidardan birisini tanımıyor diye mi eliyorsunuz? Yani sayın vekillerim, sorun Adalet Akademisi değil, bozuk düzenin akademisi de bozuk olacaktır. Yargının bağımsızlığının tartışılır hâle geldiği bir ortamda adaletin akademisini bir kanunla düzeltmek mümkün değildir. Anayasa’nın uygulanmadığı yerde anayasa yapmaya kalkışmak ne kadar anlamsızsa adaletin olmadığı bir ülkede adalet akademisi konuşmak da o kadar anlamsızdır. Çünkü siz kantarın ayarını bozdunuz. Ancak unutmayın, gün gelecek ayarını bozduğunuz kantar sizi de tartacaktır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.