| Konu: | 6111 SAYILI BAZI ALACAKLARIN YENİDEN YAPILANDIRILMASI İLE SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU VE DİĞER BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 62 |
| Tarih: | 07.02.2012 |
MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten geç kalmış olmakla beraber çok gerekli, faydalı bir kanun görüşüyoruz; hazırlayan arkadaşımıza, bunun görüşülmesine karar veren iktidar partisi grubuna çok teşekkür ediyorum. Doğru bir kanun, geç kalmış bir kanun yalnız; ancak bunun tekâmül ettirilmesi, mükemmelleştirilmesi de bir zorunluluk. Burada çok önemli uyarılarda bulundu arkadaşlarımız. Özellikle bu afet yaşayan bölgelerle ilgili -ki Van depremi, Van bölgesi kastediliyor- bu bölgeyle ticaret yapan, buradan dolayı, burada yaşanan afetten dolayı ödemede zorluk çeken çevre iller veya Türkiye'nin her bölgesindeki insanımızın da borçlarının yapılandırılması bir zorunluluk yani bir şeyi yaparken eksik de bırakmamak, adaleti gözden ırak tutmamak gerekiyor.
Bir başka hususu Sayın Susam dile getirdi ki çok önemli bir hadise. Özellikle, iktidar on yıllık iktidarında, çok sayıda bu yeniden yapılandırma kanunlarına müracaat etti. Yaşanan ekonomik krizler diyebilirsiniz, başka sebepler diyebilirsiniz ama sonuç itibarıyla toplumun, insanlarımızın -sebebi kendileri olmamak kaydıyla yani işte afet yaşamış veya ekonomik kriz yaşamış, borcunu ödeyememiş- piyasaya olan borcu bir ayrı bela, bir ayrı problem ama kamuya olan, devlete olan borcunun yapılandırılması zorunluluk hâline gelmiş, buna Hükûmet birkaç defa teşebbüs etmiş. Galiba bu, dördüncü, beşinci, altıncı yapılanma oldu ama her yapılanmadan sonra bir yeni yapılandırma mağdurları doğuyor. Farkındaysanız kendi iradesiyle gitmiş, borcunu yapılandırmış ama yine elinde olmayan sebeplerden dolayı borcunu ödeyememiş, borcu daha da artmış, daha da problemli duruma düşmüş.
Yeniden bir yapılandırma kanunu çıkartıyorsak bunları da dikkate alan bir düzenleme yapmamız lazım. Yani burası hukuk kuran bir müessese ise adaleti temin etmek veya çözümü -kalıcı, sürekliliği olan bir çözümü- üretmek mecburiyetinde.
Burada istişare ediyoruz, birleşim yapıyoruz, müzakere ediyoruz ama birbirimizi dinlemeden, işte gerek komisyonda gerekse Genel Kurulda bu türlü uyarıları da aslında dikkate almamak noktasında bir inatlaşma içerisindeyiz. Bunu da gerçekten anlamakta zorlanıyorum.
Değerli arkadaşlar, burada çok sıkıntılı, Komisyonda da çok sıkıntılı birkaç soru soruldu. Bu soruların cevabı verilmelidir; sayın bakanlar, Sayın Hükûmet, sayın iktidar partisi grubu bu sorunun cevabını vermeli. Bu yapılanmadan, özellikle yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinden dolayı borçlarını ödeyememek durumuna düşen kimlerdir bu yapılandırmadan faydalanacak? Bu sorunun cevabı verilmezse verilen cevaplar yapılan işin hayrını ortadan kaldırıyor. Bunu bilmek durumunda; Hükûmetin bilmesi veya bu kanunun hazırlanmasında katkı veren bürokrasinin bilmek durumu var. Bu kanundan, bu yapılandırmadan hangi müteahhitler, kimler faydalanıyor? Bunu lütfen, kamuya, topluma, bu Genel Kurula açıklamak gibi bir sorumluluğunuz var. Yoksa şaibe altında kalınır.
Bir başka şey, yani gerek dünyada gelişen şartlardan gerekse Hükûmetin politikalarından dolayı yaşanan dış politika krizleri var. İşte, yani Libya'daki hadise malum. Şimdi önümüzde bir hadise var, Suriye. Suriye'de yaşanan hadiseler, gerçekten krize dönüşmenin ötesinde orada yatırım yapan, Türkiye'nin, Türkiye'yi yönetenlerin dostluğuna ve politikalarına güvenerek orada yatırım yapan Türk firmalarını çok zor duruma düşürdü. Benim de katkımın olduğu, teşvikimin olduğu öyle yatırımlar var ki? Sayın Başbakanın, Sayın Cumhurbaşkanımızın böyle teşvikiyle 250 milyon dolar, 300 milyon dolar yatırım yapan Türk firmaları var Suriye'de. E, şimdi, Hükûmetin politikasından dolayı Türkiye-Suriye ilişkileri bozuldu, bu müteşebbislerimizin, bu iş adamlarımızın bu riski ortada kaldı. Bunun sorumlusu bu iş adamları değil. Ne yapacaklar bunlar şimdi? Yani Türkiye'de kamu kurumlarına olan borçlarının yeniden yapılandırılması önemli ama onun ötesinde orada yaptıkları yatırımın riskini kim karşılayacak? Sebebi kendileri değil, Türkiye'nin, Türkiye'yi yönetenlerin kendi kararlarıyla bozulan ilişkilerin sonucunda böyle bir maliyet var ortada. Bu maliyeti kim karşılayacak? GÜRİŞ'in? Yani ismini söylemekte bir beis yok, televizyonda reklam falan veya muhalefet siyaseti olarak iktidarı hırpalamak anlamında söylemiyorum ama GÜRİŞ, Türkiye'nin gözde firmalarından biri. Güvenerek, inanarak, bütün riskleri göğüsleyerek gitti orada yatırım yaptı. 250 milyon doların üzerinde yatırımı var bugün Suriye'de. Şimdi ne yapacak? Girişi, çıkışı bile zora girdi. Dolayısıyla bu yapılandırma kanununda bunlara da dikkat edilmesi gerektiğini? Yani sorumlusu ve suçlusu kendileri olmayan sonuçlardan dolayı insanlarımızın mağduriyetini ortadan kaldırmak hakkı, hukuku Hükûmetin üzerindedir. Bunun yerine getirilmesi lazım.
Değerli arkadaşlar, bakın, Van depremini amaçlayan bir kanun ama Van depremi? Sayın Bakanımız burada. Ben depremi yaşamış bir insan olarak, depremin yaşandığı dönemde iktidar sorumluluğunu yüklenmiş bir partinin sözcüsü olarak konuşuyorum. Depremden dolayı siyaset yapmamak, depremin acıları üzerinden siyaset yapmamak gerekiyor, yapmayız ama yüreğimin yangısını söylüyorum. Biraz önce soru soracaktım vazgeçtim, "Bir müjde verin deprem bölgesine, Van halkına." diyecektim ama televizyon yayınları kesti. Ama bir açıklama da bekliyoruz doğrusu çünkü bize her gün telefonlar geliyor, hâlâ çadırda yaşayan insanlarımız var. Türkiye'ye yakışmaz, bu Hükûmete yakışmaz, bu Meclise yakışmaz değerli milletvekilleri. Bu kış şartlarında çadırda yaşayan ve yani bir sebeple de yaşanan yangınlarda çocukları yanan insanlar var, aileler var. Şimdi, bu acının karşısında kendimizi savunmak falan değil, buna çözüm üretmek mecburiyetindeyiz. Mersin'e gittiğimiz her defasında yollarda hâlâ konteyner gidiyor. Giden konteynerlerin altyapısı yapılamadığı için içerisinde oturulamıyor. Deprem yaşanalı yaklaşık yüz günü geçti, yüz günün üstünde zaman geçti. Hâlâ eğer bu çadır zulmü devam ediyorsa, buna bir çözüm üretmek mecburiyetinde Hükûmet. Buradan bir şey söyleyin yani bize söyleyin, bize soranlara biz söyleyelim veya televizyonlara çıkın, söyleyin, "Bu zulüm şu zamanda bitecek.", "Şu sebepten bitmedi." demenizin bir anlamı yok. Sebep hiç kimsenin karnını doyurmuyor.
Değerli arkadaşlar, bir başka husus? Yani Van depremi konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye, başta Hükûmet, bana göre bu depremi yaşayan insanlara karşı görevlerini yeterince yerine getiremedi. Bunu kabul edelim. Hiç olmazsa bugünden sonra yapılması gereken ne varsa onu yapalım ve bu insanlarımızın mağduriyetini ortadan kaldıralım.
Değerli arkadaşlar, bir başka şey? Kanunun gerekçesinde yazıyor işte, biraz önce de sordum, Sayın Bakan cevap vermedi, tekrar soruyorum: Tabii afet yaşanan yerler, bunların belirlenmesi nasıl olacak? Bakın, 2090 sayılı Afet Kanunu'nda afete uğrayanların veya afet kapsamına alınmanın şartı, varlığının yüzde 40'ını kaybetmesi şartı var. Böyle bir şey olmaz ya. Yani hiçbir yerde böyle bir durum olmuyor, Allah göstermesin, talep etmiyoruz. Şimdi benim memleketim Hatay veya Muğla, Antalya muhtemel önümüzdeki zamanlarda yaşanacak diğer afetlerin hiçbirinde çiftçi varlığının yüzde 40'ını kaybetmez. Yani mahsulü gider ama evi duruyordur, mahsulü gider ama traktörü duruyordur. Şimdi, eğer, 2090'a göre siz afet yaşanan bölgeler belirlemesi yapıp buradaki borçları yapılandırmayı kanunlaştırıyorsanız milleti aldatıyorsunuz. Yani bunun bir anlamı yok değerli arkadaşlar. Yani Hatay'da yaşanan sel felaketinin mağdurlarını bu kanunla yeniden yapılandıracak mısınız Sayın Bakan?
Yani Hükûmet yok. Allah varlığını, yokluğunu? Bir şey söylemiyorum ama bir soru soruyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Oraya bakma, Hükûmet sıralarına bak.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - 2090'a göre eğer afet bölgesi belirlemesi yapıp buradaki mağduriyetleri yeniden yapılandıracağız diyorsanız Hatay çiftçisine yapacağınız bir şey yok burada Sayın Bakan. Neye göre belirleyeceksiniz? Hangi kanuna göre afet yaşanan bölge tespiti yapacaksınız? Bunu düzenlememiz lazım arkadaşlar. Yani kanun yapmak böyle yazboz tahtası, el kaldır el indir bir oyun değil.
Gerçekten Hatay'da en az 200 bin dönüm arazide çiftçinin mahsulü öldü, ekini öldü, sebzesi öldü, pamuk ekilemez duruma geldi. O araziler -ben biliyorum, benim memleketim- yeniden kuruyacak da su çekilecek de çiftçi onu tekrar sürecek de? Çok ciddi bir mağduriyet var. Bu mağduriyetin karşılanması için getirilen bu kanun yeterli değil değerli arkadaşlar.
Ben, her şeye rağmen bu kanunun hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.