GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:50
Tarih:29.01.2025

YENİ YOL GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, Genel Kurula hitaplarda esasen "değerli milletvekilleri" diye başlamak âdettir; ben, kanunun huzura gelen şekliyle yani "Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi" hakkında diye başlayarak aslında bir şey anlatmak istiyorum. Sayın milletvekilleri, gerçekten anlamak istediğim için soruyorum: Böyle ne olduğu, ne anlattığı, neyi kapsadığı belli olmayan bir kanun düzenlemesi başlığı olur mu? Ne demek, Allah aşkına, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi? Bu işte bir yanlışlık, bir eksiklik, bir garabet yok mu? Sizler türlü gerekçelerle buna bir izahat getireceksiniz ama ben bu hâliyle huzura getirilen ve adına "torba yasa" denilen bu garabet uygulamaya ilkesel olarak karşıyım ve baştan beri de "hayır" oyu veriyorum.

İçinde milletimizin ihtiyacı olan birkaç hususu "bonus" olarak koyup kendi işinize gelen ve milletimizin aleyhine olan ne kadar saçmalık varsa bu torbanın, bazen de çuvalın içine boca ediyorsunuz yani her zaman söylediğim gibi, tam bir elma şekeri içerisinde zehir uygulaması yapıyorsunuz. Bu "torba" ya da "çuval" denilen yasa teklifleri ne kanun sistematiği bıraktı ne de hangi konunun hangi yasal mevzuat içine dercedildiğine ilişkin bir düzen bıraktı. Bir bakıyorsunuz, memur maaşları içine kış lastiği hakkında bir standart getiriyorsunuz. Bir bakıyoruz, gıda kodeksini düzenleyen bir düzenlemenin içine basın etiğiyle ilgili bir şey yerleştiriyorsunuz. Bir bakıyoruz, huzurdaki teklifte olduğu gibi, Devlet Denetleme Kurulunun yapısını düzenleyen konunun içine emekli maaşlarıyla ilgili bir hüküm koyuyorsunuz. Deve kuşuna "Sen deve misin, kuş musun?" diye sormuşlar, o da "Deveyim." demiş. "O zaman şu yükü taşı bakalım." denilince "Kuşum." demiş. "O zaman uç da görelim." denilince "Deveyim." demiş. Siz ne dersiniz bilmem ama ben bu deve kuşuna AK PARTİ zihniyetinin yansıması diyorum.

Değerli milletvekilleri, huzura getirilen yasa teklifine teklif sahipleri ya da saray hukukçuları bir sürü gerekçe sıralamış fakat her zaman yapıldığı gibi, daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen hüküm ve içerikleri, kelimelerin yerlerini değiştirerek aynı hükme ve sonuca çıkan hâliyle tekrar Türkiye Büyük Millet Meclisine getiriyorsunuz. Mesela, Anayasa Mahkemesi "Mustafa Ali"yi iptal ediyor, siz "Ali Mustafa" olarak güya değiştirip ısrarla huzura getiriyorsunuz. Yani bu dünyada bir siz akıllı ve süper zekâsınız, geri kalan herkes -beni bağışlayın ama- ahmak öyle mi? Yok, ahmak demeyeyim, başıma işler açarım bu sefer.

Değerli milletvekilleri, zaten ciddi bir kanun teklifi olsa torba kanun olarak gelmez. Gerçi sizler bunu öyle bir alışkanlık hâline getirdiniz ki temel kanunları bile torba yasa gibi getiriyorsunuz. Esasen baştan sonra absürt ve yasal olmayan bir uygulamaya şahitlik ediyoruz. Getirilen torba kanun uygulamasının kendisi bizatihi Anayasa'ya uygun değil. Anayasa’nın açık hükmüne göre, Anayasa hükümlerinin bağlayıcılığı sizin mahalleye pek uğramadığı için bu konuda dil dökmenin bir faydası yok ama ben yine de hatırlatmış olayım. Söz konusu kanun teklifi güya Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği bazı hükümleri yeniden düzenliyor ama mesela, amaç, kapsam, gerekçe ve uygulama açısından 3'üncü maddede Devlet Denetleme Kuruluna resmen sınırsız bir yetkinin verildiğini görüyoruz. Peki, bu durum Anayasa'yla teminat altına alınan hakların çiğnendiği anlamına gelmiyor mu? Size göre gelmiyor çünkü sizin Anayasa'ya uymak gibi bir yükümlülüğünüz yok, siz sadece işinize gelen konularda Anayasa'yı hatırlarsınız. Devlet Denetleme Kuruluyla ilgili hükümler daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmişti. Siz ne yapıyorsunuz? "Madem AYM iptal etti, biz daha beterini getiririz." diyorsunuz değil mi? Evet, aynen öyle diyorsunuz. Devlet Denetleme Kuruluna yani idareye sınırsız bir yetki vererek yargıyı da yürütmeyi de yasamayı da bir kurula havale ediyorsunuz. Ne diyeyim ben size?

Değerli milletvekilleri, düzenleme bu hâliyle yasalaşırsa Devlet Denetleme Kurulu kurum ve kuruluşların iştiraklerinde soruşturma başlatabilecek, görevliler hakkında görevden uzaklaştırma önerisi ve uygulaması yapabilecektir. Muğlak ifadelerle adamına ve durumuna göre mevzi alma anlayışınızın bir yansıması olarak, mesela, "diğer kamu görevlileri" gibi ifadelerin uygulamada ne maksatlar için kullanıldığını biliyoruz. Esasen, bu tarz ifadelerle amaçlananın seçimle işbaşına gelmiş belediye yönetimlerinin Devlet Denetleme Kurulu tarafından görevden alınması olduğunu düşünmemek elde değil, zira sizin bugüne kadar farklı bir yol izlemediğinizi biliyoruz. Huzurdaki yasa teklifiyle, mesela, Kurul üyesi veya denetçi, denetlemeler sırasında denetimi güçleştiren veya engelleyen davranışlarda bulunan, görevde kalması hâlinde kamu zararını artıracağı anlaşılan, suç delillerini karartacağı anlaşılan, kamu hizmetinin gerekleri yönünden görevi başında kalmasında sakınca görülen her kademedeki ve rütbedeki görevliler hakkında görevden uzaklaştırma tedbirinin uygulanmasını yetkili makamlara önerebilecektir, memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında da bu tedbiri uygulayabilecektir. Bakınız, bu ne anlama geliyor biliyor musunuz? Bu yetkiler tam da siyasi iradenin yani iktidarın istemediği belediye başkanlarını ve seçilmiş farklı kurum ve yöneticilerini görevden alma, uzaklaştırma gibi kararları alabilmesine imkân tanımaktadır. Bunun ise demokratik anlayışı zaten sabıkalı bu iktidarın suistimallerine yol açabileceğini, kapı açabileceğini bilmemiz gerekiyor. Bazılarınız "Biz zaten şimdi de istediğimizi yapabiliyoruz, abartmayın Allah aşkına." diyebilir; evet, aynen, dediğiniz gibi, şimdi de istediğiniz her hukuksuzluğu yapabiliyorsunuz ama bu düzenlemeyle ileride işler ters döndüğünde kendinize kanuni bir gerekçe de oluşturmak istiyorsunuz.

Aslında bu düzenlemenin gerekçesi olan konu, Mart 2022'de Devlet Denetleme Kurulu denetim yetkilerini dernekleri de kapsayacak şekilde genişleten Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin iptal edilmesi neticesinde yeniden düzenlenerek huzura getirildi. AYM bu yetkinin Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemeyeceğini belirtmişti. AYM kararında "Bu yetki dernek kurma hakkına sınırlama niteliğindedir." demişti. Şimdi, kelimelerin yerlerini değiştirip aynı yetkileri Anayasa Mahkemesi kararının etrafından dolanarak tekrar Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna getiriyorsunuz. Ülkeyi her yerden kuşatarak bir baskı imparatorluğu kuruyorsunuz. Bunu yaparken de Türkiye Büyük Millet Meclisindeki sayı üstünlüğünüze dayanarak mı uygulamalarınızı güya meşrulaştırmak adına bu yüce makamı alet ediyorsunuz? "Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir." sözünün yerine "Hakimiyet kayıtsız şartsız bir partinin, sadece iktidar partisinin." demeye çok az kaldı mı diyorsunuz? Zira, ne hukuk ne teamül ne vicdan umursadığınız var, varsa yoksa dediğim dedik, çaldığım liderin düdüğü anlayışındadır. Ülkeyi batan geminin malı gibi gördüğünüzü saklama gereği bile duymayan bir zümre var artık Türkiye'de. Bunların ne ülke ne millet ne de geleceğimiz umurlarında. Ülkemiz için hassas oldukları tek konu Türkiye'yi iş yerlerinin kasası gibi görmelerinden ibarettir.

Bitirirken en düşük emekli maaşının 14.469 TL olmasını düzenleyen 4'üncü madde hakkında bir çift söz söylemek istiyorum. Her zaman söylediğim gibi, bu iktidar "mış" "miş" "ecek" ve "acak" iktidarıdır. İktidar, sebebi olduğu ve Türk halkına yaşattığı tüm krizlerin faturasını yine çalışana ve emekliye ödetmeyi alışkanlık hâline getirmiştir. En düşük emekli maaşının 12.500 liradan -ki kök aylığı 12.500 liranın altında olan emekliler bunu bile alamayacaklar- 14.469 TL olacağını büyük bir müjdeyle açıklamışlardı. En düşük memur maaşı 39.177 liradan 43.698 liraya, en düşük memur emeklisi aylığı 17.587 liradan 19.916 liraya yükselecek. Bozdur bozdur harca, ne güzel İstanbul değil mi? Hâlihazırda çalışanın bile yoksulluğa itildiği bir ekonomi yönetiminde emeklinin durumunun iyileştirilmesini beklemek zaten saflık olurdu. Bugün en düşüğü 10.000-12.500 TL olan emeklilik aylığı kesinlikle vatandaşlarımızın insanca ve adil yaşamalarını sağlayacak bir düzeyde değildir. Peki, 14.469 TL çok mu iyi? Milyonlarca emekli alışveriş yapmayı unutmuş, pazara ayda bir gider olmuş, çocuklarına yardımı bırakın, torunlarına bir küçük hediye alamaz hâle gelmiştir.

Bir diğer büyük problem, intibak yasası yani emekli aylığı bağlama oranı veya katsayısıdır. AK PARTİ iktidara gelmeden önce emeklilik aylığı, maaşının yüzde 60 ve 70'iydi. Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidara geldiği 2002'de oranlar düşürüldü, 2008'de yeniden düşürüldü, sonra da her sene kademe kademe düşürülmeye devam edildi, sonunda da yüzde 28'e kadar geriledi yani Adalet ve Kalkınma Partisinden önce 10 bin TL maaşın emekli aylığı 7 bin TL'ye tekabül ederken AK PARTİ'yle aynı maaşın emekli aylığı 2.800 TL oldu. İşte, bu yüzden, 2002'de emekli maaşı asgari ücretten fazla iken bugün asgari ücretin yarısından bile azdır. 2002'den itibaren yapılan düzenlemelerle emeklilik sisteminin kantarını bozdular. Sistem öyle bir hâle geldi ki ne kadar çok çalışır, ne kadar çok prim ödersen o kadar az emekli aylığı alıyorsun. TÜİK yani Tayyip'i üzmeme istatistik kurumu; vallahi, ben söylemiyorum, her zaman sizin geçmişteki bakanınız söylüyor, sabık bakanınız söylüyor. Üzmeme kurumu, neye ve kime göre bulduğu belli olmayan enflasyon rakamlarıyla zaten milletin cebindeki parayı, maaşını, sofrasındaki ekmeği çalan bir canavar gibi davranmaktadır. Bu TÜİK, enflasyon sepetini mahkemeye bile göstermeyecek kadar da yargıya tepeden bakan bir anlayışın ürünüdür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun tamamlayın.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, bakınız, normal bir hukuk devletinde bu işlere imza atanlar ağır cezada yargılanırlar ve iktidar değiştiğinde ve hukuk geri geldiğinde bunların mutlaka hesabı sorulacaktır.

Değerli milletvekilleri, ülkenin gerçekleriyle bağı kalmamış, yalı, rezidans, köşk ve saray eliti zengin bir zümrenin masallarına inanan yok ama yalanlarıyla zehirlediği bir çoğunluk maalesef var. Bunların kesinlikle masallarına inanan yok ama yalanlarıyla zehirlediği bir çoğunluk maalesef var. Huzura getirilen bu nevi düzenlemeler de bu zihniyete yol veren hükümlerden ibarettir. Dolayısıyla, içinde vatandaşlarımız için güya olumlu gibi görünen ama aslında cebindeki parasına, sofrasındaki ekmeğe kan doğrayan bu hükümlere ve üstelik torba olduğu için de zaten onay vermediğim bu yasa teklifine "hayır" diyeceğimizi söylüyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)