Konu: | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 50 |
Tarih: | 29.01.2025 |
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 191 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Sizleri ve aziz milletimizi hürmetle selamlıyorum.
Kanun teklifinin 4 maddesi, daha önce kanun hükmünde kararnameyle ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yapılan bazı düzenlemelerin Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi üzerine kanunla yapılmasını içermektedir. Bilindiği üzere 16 Nisan 2017 tarihli halk oylamasıyla Türk milleti tarafından onaylanan Anayasa değişikliğiyle Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilmesi kabul edilmiştir. Böylelikle, temel amacı Türkiye'nin birlik ve dirliğini korumak, beka ve istiklalini yaşatmak olan yeni bir siyasi sürece girilmiştir. Anayasa değişikliğini takiben öncelikle siyasi partiler arasında ittifak kurulmasının yasal altyapısı oluşturulmuş, siyasi partiler ve seçim kanunları ile diğer bazı kanunlarda değişiklikler yapılmıştır. 10 Mayıs 2018 tarihli ve 7142 sayılı Yetki Kanunu'yla da Anayasa değişikliklerine uyum sağlamak üzere Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verilmiştir. Anılan Yetki Kanunu çerçevesinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle Cumhurbaşkanlığı Bakanlık ve kurumların teşkilatı ve personeliyle ilgili olarak uyum düzenlemeleri yapılmıştır. Bu kapsamda 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle Elektrik Piyasası Kanunu'nun 26'ncı maddesine eklenen fıkralar Anayasa Mahkemesinin 7/12/2023 tarihli kararıyla Yetki Kanunu kapsamına girmediği gerekçesiyle iptal edilmiştir. İptal kararı 4 Haziran 2025 tarihinde yürürlüğe girecek olup söz konusu fıkralar bu kanun teklifinin 6'ncı maddesiyle aynen yeniden düzenlenmektedir. Anayasa’nın 108'inci maddesinde yapılan değişiklikle Devlet Denetleme Kuruluna mevcut görev ve yetkilerine ilaveten idari soruşturma yetkisi verilmiş, Silahlı Kuvvetler denetim kapsamına alınmış ve Kurulun işleyişi, üyelerinin görev süresi ve diğer özlük işlerinin Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenmesi öngörülmüştür. 15/7/2018 tarihli 5 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'yle Devlet Denetleme Kurulunun kuruluşu, görevleri ve işleyişine dair usul ve esaslar düzenlenmiştir. 19/8/2021 tarihli 82 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'yle de 5 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nde bazı değişiklikler yapılmıştır. Ancak bu kararnamelerin bazı hükümleri Anayasa Mahkemesinin 11/11/2021 ve 1/2/2024 tarihli kararlarıyla iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesi Anayasa'da yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile siyasi haklar ve ödevlerin Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemeyeceğine, yine memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görev, yetki ve sorumluluklarının münhasıran kanunla düzenlenmesi gerektiğine dayanmaktadır. Bu doğrultuda söz konusu hükümlerin kanunla düzenlenmesi öngörülerek Anayasa'ya aykırılık giderilmektedir. Buna göre, teklifin ilk 3 maddesinde Devlet Denetleme Kurulunun kamuya yararlı dernekler ile vakıflarda, kooperatiflerde, birliklerde ve bu kurum ve kuruluşların her türlü ortaklık ve iştiraklerinde her türlü idari soruşturma, inceleme, araştırma ve denetleme yapabilmesi, Kurul üyeleri ve denetçilerin denetim görevi mucibince denetim kapsamına dâhil kurum ve kuruluşların teftiş, denetim veya bu maksatla kurulmuş birimlerinin görev, yetki ve sorumluluklarını haiz olduğu, görevden uzaklaştırma tedbirinin Devlet Denetleme Kurulu üyeleri ve denetçiler tarafından hangi hâllerde ve nasıl uygulanacağı düzenlenmektedir.
Anayasa Mahkemesinin 11/11/2021 tarihli kararında da belirtildiği üzere, aynen okuyorum: "Yeni hükûmet sisteminde Başbakanlığa bağlı Teftiş Kurulu Başkanlığı kapatılarak bu Kurulun icra ettiği fonksiyonlar Cumhurbaşkanlığına bağlı Devlet Denetleme Kuruluna verilmiştir. Nitekim 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 220'nci maddesinde maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından başlatılan inceleme, soruşturma ve denetimlerin ilgili mevzuata göre Devlet Denetleme Kurulu tarafından sonuçlandırılacağı hüküm altına alınmıştır." Anayasa Mahkemesi kararında yer alan bu değerlendirmeler, Devlet Denetleme Kurulunun Başbakanlık Teftiş Kuruluyla aynı yetkilere sahip olması gerektiğini göstermektedir. Mülga 3056 sayılı Kanun'da Başbakanlık Teftiş Kurulunun görevleri tadat edilmiş olup bütün kamu kurum ve kuruluşları, vakıflar, dernekler, kooperatifler ve işveren teşekküllerinin yanı sıra imtiyazlı şirketler ile özel kuruluşlar dahi denetim kapsamındadır. Ayrıca, Anayasa’nın 108'inci maddesinde Devlet Denetleme Kurulunun görev alanı dışında olduğu belirtilen sadece yargı organları bulunmaktadır. Devlet Denetleme Kuruluna Anayasa'yla idari soruşturma yetkisi verilmiş olup görevden uzaklaştırma tedbiri soruşturma yetkisinin bir gereğidir. 657 sayılı Kanun’un 138'inci maddesinde görevden uzaklaştırmaya yetkililer arasında atamaya yetkili amirler, valiler ve kaymakamlar ile müfettişler yer almaktadır. Soruşturma yetkisine sahip müfettişlere verilen bu yetkinin Cumhurbaşkanlığına bağlı üst denetim organı olan ve soruşturma yetkisini haiz Devlet Denetleme Kurulunun üyeleri ile denetçilerine de tanınması gerekli ve yerinde bir düzenlemedir. Keza, görevden uzaklaştırma, soruşturmanın sağlıklı bir biçimde yürütülmesi için görevi başında kalmasında sakınca görülen personel hakkında alınan geçici bir önlemdir. Netice olarak, daha önce Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Devlet Denetleme Kuruluna verilen bazı yetkiler, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemeyeceğine dair Anayasa Mahkemesi kararları uyarınca kanunla düzenlenmektedir.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin 4'üncü maddesinde emekli aylığı asgari ödeme tutarı 12.500 liradan 2025 Ocak ayı ödeme döneminden geçerli olmak üzere 14.469 liraya yükseltilmektedir. En düşük emekli aylığı 2024 yılında yüzde 66,7 artırılmış; bu teklifle de yüzde 15,75 oranında artırılmaktadır. Mevcut durumda SGK tarafından gelir ve aylık ödenen 16 milyon 606 bin kişi bulunmaktadır. 2024 Aralık ayı itibarıyla 12.500 liranın altında dosya maaşına sahip kişi sayısı 3 milyon 800 bin iken bu ay bu tutarın 14.469 liraya çıkarılmasıyla aylıkları bu tutara yükseltilerek ödenecek kişi sayısı 3 milyon 870 bin olacaktır.
5510 sayılı Kanun'da SSK ve BAĞ-KUR emekli aylıklarının bir önceki altı aylık TÜFE değişim oranı kadar artırılması hükmü bulunmaktadır. Memur emeklilerinin aylıklarındaki artışlar ise memurlarla ilgili toplu sözleşmeye göre belirlenmektedir. Buna göre, SSK ve BAĞ-KUR emekli aylıkları 2024 yılında yüzde 86,16; 2025 Ocak itibarıyla yüzde 15,75 oranında; memur emekli aylıkları 2024 yılında yüzde 78,1; 2025 Ocak itibarıyla yüzde 11,54 oranında artırılmıştır.
Emekli aylıklarındaki artışların farklı hükümlere tabi olması nedeniyle her maaş artışı döneminde emekli aylığı artış oranları arasında da fark ortaya çıkmaktadır. Otuz üç yıl önce yapılan erken emeklilik düzenlemesinin Kuruma getirdiği yükün karşılanması amacıyla yapılan düzenlemeler bağlanan emekli aylıklarının da düşmesine yol açmıştır. Zira, 1992 yılında emeklilik yaş haddinin kaldırılarak kadınlarda 38, erkeklerde 43 yaşında emekli olma yolu açılması, sosyal güvenlik sistemine devasa yük getirmiştir. 2023 yılında 8 Eylül 1999 öncesi sigortalıların yaş şartının kaldırılması da bu yükü artırmıştır. Genç emeklilik nedeniyle sistem daha uzun yıllar olumsuz etkilenecektir. Aslında 1999 ve 2008 yıllarında yapılan sosyal güvenlik düzenlemeleriyle sistemin tümüyle çöküşü önlenmiştir ancak bu düzenlemelerle özellikle aylık bağlama oranlarının düşürülmesi ve güncelleme katsayısının hesabında büyümeden tam olarak verilen payın yüzde 30'a indirilmesi nedenleriyle bağlanan emekli aylıkları da ciddi düzeyde düşmüştür. Şüphesiz, 1992 yılında yaş haddi kaldırılmamış olsaydı bugün sosyal güvenlik sisteminin mali yapısı güçlü olacaktı, emeklilikte yaşa takılanlar diye bir durum söz konusu olmayacaktı, ayrıca emeklilerimize çok daha fazla maaş bağlanacak ve en düşük emekli aylığı yaklaşık 20 bin liranın üzerinde olacaktı.
Aslında sosyal sigorta sisteminde ödenen primler ile bağlanan emekli aylıkları arasında bir denge olması gerekmektedir. Prim-maaş dengesi kısaca "ne kadar prim o kadar maaş" olarak ifade edilmektedir. Bugün bu dengede bozulma olduğu, emekli aylıkları arasında ciddi eşitsizlikler oluştuğu görülmektedir. Enflasyonun etkisiyle 2024 yılı yerine 2025 yılında emekli olunması hâlinde yüzde 30'a varan düşük aylık bağlanması da emekli aylıkları arasında var olan eşitsizlikleri daha da artıracaktır. Sigortalılık süresi daha az olan, düşük kazanç üzerinden prim ödeyen sigortalılar ile sigortalılık süresi daha fazla olan yüksek kazanç üzerinden prim ödeyen sigortalılara aynı tutarda hatta daha düşük emekli aylığı ödenmesi sosyal sigorta sisteminin ruhuna aykırıdır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, sigortalılar arasında her bakımdan norm ve standart birliğinin sağlanması, tüm emeklilerin maaş artışlarının aynı esaslara göre belirlenmesi, emekli aylığı bağlanmasında güncelleme katsayısı ve aylık bağlama oranlarının gözden geçirilmesi ve emekli aylıkları arasındaki eşitsizlikleri giderecek düzenlemenin kademeli bir şekilde yapılması görüşündeyiz.
Değerli milletvekilleri, teklifin 5'inci maddesinde işverenlerin iş gücü maliyetlerinin düşürülerek istihdamı korumaları ve artırmalarını desteklemek amacıyla 2016 yılında başlatılan asgari ücret desteği uygulamasının 2025 yılı için aylık 700 liradan bin liraya yükseltilerek devam ettirilmesi öngörülmektedir. 2025 yılına dair net 22.104 lira olarak belirlenen asgari ücretin işverene maliyeti yüzde 30 oranında artarak 30.621 liraya yükselmiştir. Ekonomimizin rekabet gücünün olumsuz etkilenmemesi, kayıt dışı istihdama ve işçi çıkarmalarına neden olunmaması bakımından asgari ücret artışından gelen maliyetin hafifletilmesi yaklaşımını destekliyoruz. İstihdam, alınan etkin önlemler sayesinde 2023 yılında 880 bin kişi, 2024 Kasım ayı itibarıyla da son bir yılda 986 bin kişi artmıştır. Son beş yılda pandemi ve Şubat 2023 depremlerinin olumsuz etkilerine rağmen istihdam 4 milyon 495 bin kişi artmış ve yıllık ortalama istihdam artışı yaklaşık 900 bin kişi düzeyindedir. İşsizlik oranı on dokuz aydır tek haneli gerçekleşmektedir. İş gücüne katılım ve istihdam oranları tarihî seviyelere çıkmıştır. Bununla birlikte, iş gücü piyasasında had safhada ara eleman sıkıntısı yaşanmakta, kalifiye eleman, çırak, usta ihtiyacı karşılanamamaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak eğitim, istihdam planlaması yapılması, mesleki eğitimin güçlendirilmesi, mevcut ve yeni meslek alanları ile bu alanların gerektirdiği beceri düzeylerinin belirlenmesi ve iş gücü niteliğinin geliştirilmesi yönünde yapısal düzenlemeler yapılması görüşündeyiz.
Net asgari ücret 2024 yılında yüzde 49,1; 2025 yılında yüzde 30 oranında artırılmıştır. Net asgari ücret iki yıl öncesine göre 2,6 katına, beş yıl öncesine göre ise 9,5 katına yükselmiştir. Esasen net asgari ücret ile TÜRK-İŞ'in her ay açıkladığı açlık sınırı tutarı kıyaslandığında daha önceki yıllarda açlık sınırının çok altında kalan net asgari ücretin ilk defa 2019 yılı Ocak ayında açlık sınırının üzerine çıkarıldığı ve müteakip beş yılın dördünde de ocak ayları itibarıyla bu durumun sürdürüldüğü görülmektedir. Bununla birlikte yaşanan yüksek enflasyon ve geçim şartları da dikkate alındığında elbette asgari ücret ve emekli aylıklarındaki artışlar yeterli değildir.
En çok dar ve sabit gelirlileri olumsuz etkileyen enflasyonla mücadele kararlılıkla sürdürülmektedir. 2022 yılında yüzde 64,3; 2023 yılında yüzde 64,8 gerçekleşen yıllık enflasyon 2024 yılında yüzde 44,4'e gerilemiş olup enflasyondaki gerilemenin devam edeceği görülmektedir. Uygulanan politikaların temel amacı enflasyonun düştüğü, istikrarın pekiştiği bir ortamda kapsayıcı ve sürdürülebilir büyümeyle kalıcı sosyal refahı sağlamaktır.
Enflasyonda düşüş olmakla birlikte fahiş fiyat ve stokçuluk konusundaki sıkıntılar devam etmektedir. Vatandaşlarımızın mağduriyetine yol açan kontrolsüz fiyat artışlarının önüne geçmek amacıyla piyasa denetiminin daha etkin hâle getirilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, esnafımızın ve iş âleminin tamamı da zan altında bırakılmamalıdır. Adil rekabet şartlarını sağlamak ve esnafı korumak için AVM ve zincir marketlere yönelik tedbirlerin alınmasını, fahiş fiyat ve stokçulukla mücadelede, iş yerlerinde denetimden ziyade, özellikle şirket merkezlerinde, başta vergi müfettişleri olmak üzere ilgili denetim elemanlarından oluşturulacak ekiplerle denetim yapılmasını gerekli görüyoruz. Bu denetimler gerek enflasyonla gerekse kayıt dışılıkla mücadeleye büyük katkı sağlayacaktır.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin 7'nci maddesinde Türk Ceza Kanunu ile Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun'a göre suç gelirleri ile suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama, silahlı örgüt veya bu örgütlere silah sağlama, terör ve terörizmin finansmanını sağlama suçlarının işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı hâlinde Ceza Muhakemesi Kanunu uyarınca şirketlere veya mal varlığı değerlerine Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun beş yıl süreyle kayyum atanması düzenlenmektedir. TMSF, 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrasında 674 sayılı KHK ve 6758 sayılı Kanun kapsamında terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı nedeniyle şirketlere de kayyum sıfatıyla görev yapmakta olup, öngörülen süre 2024 Temmuz ayında sona ermiştir. TMSF hâlen 64'ü denetim kayyumluğu olmak üzere toplam 684 şirkette kayyum olarak görev yapmaktadır. TMSF'nin kayyum olarak görevlendirildiği şirketlerin 30 Haziran 2024 tarihi itibarıyla toplam aktif büyüklüğü 212 milyar lira, öz kaynak toplamı 127 milyar lira, ciro toplamı 62 milyar lira düzeyinde olup bu şirketlerde 23.951 kişi istihdam edilmektedir. Bu şirketlerin yönetimlerine 197'si TMSF personel olmak üzere toplam 305 kişi atanmıştır. Tasarruf mevduatının korunması amacıyla kurulmuş olan TMSF, kayyum olarak atandığı şirketlerle büyük bir holding yönetimi hâline gelmiş olup aktif ve öz kaynak büyüklüğüyle ve cirosuyla devasa varlığa hükmetmektedir. Aralarında hastaneler, televizyonlar, radyolar, tasarruf finansman şirketleri de bulunan şirketlerin işlemleriyle ilgili olarak açılan ve yüksek tutarlar içeren davalara da muhatap kalınmaktadır. TMSF'ye ek görev olarak verilen kayyum uygulamasının sağlıklı ve etkin bir şekilde yürütülmesi için yapısal bir düzenlemeye ihtiyaç bulunmaktadır. Bu konuda TMSF, MASAK, Adalet Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığının dâhil olacağı yeni bir yapılanmaya gidilmesi uygun olacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak kabul oyu vereceğimiz kanun teklifinin ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini niyaz ediyor, sizlere ve aziz Türk milletine saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)