| Konu: | DEM PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 51 |
| Tarih: | 30.01.2025 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Önergemiz tek bir seferde okunduğunda bile son birkaç ay içinde nasıl bir hukuksuzluk batağına çekildiğimizi görüyoruz. Bakın, bu hukuku guguk yapma süreçleri nasıl başladı, onu hep birlikte hatırlayalım. 2015'te barış masasını devirip savaş masasını kurdular. Kürtlere karşı her türlü hukuksuzluğu hak gördüler. Ardından 2016 darbe girişimini nimet görüp tüm muhaliflere karşı hukuksuzlukları sürdürdüler. Aldınız sazı elinize, bir yandan kanun hükmünde kararnameler yağmur gibi yağdı diğer yandan tam bağımlı bir yargıyı ellerinizle yarattınız. Şimdi de tüm gücünüzü demokratik muhalefeti susturmak, iktidarın yaptıklarına ses çıkarmayan bir Türkiye yaratmak için pervasızca kullanıyorsunuz. Yıl 2016, 3 Kasımı 4 Kasıma bağlayan gece yarısı Eş Başkanlarımız dâhil 15 milletvekilimiz hakkında bir siyasi darbe gerçekleştirdiniz. Gece saat birde Eş Genel Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş'ın evi kar maskeli, silahlı kolluk kuvveti görevlileriyle ablukaya alındı. Yine, Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağ, evinin kapısı kırılarak gözaltına alındı ve tutuklandı. Bu iktidarınız darbeleriyle maalesef ki her geçen gün dozunu artıran bir yerde. Bununla da bitirmediniz, ardından HDP'yi kapatma davası ve Kobani davasıyla Kürtlerin demokratik siyasetine yönelik saldırıları, bugünkü karanlığın kapısını ardına kadar açtınız. İşte bugün, yıl oldu 2025; 18 milyonluk, dünyanın en büyük kentlerinden biri olan İstanbul'un Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na karşı başlatılan yargısal süreç bu darbenin bir devamıdır. Bunu görmemek mümkün değil. Yalnızca siyasetçiler mi bundan nasibini aldı? Tabii ki değil. Son iki aydır ya, İstanbul Barosuna dava açtınız, Yönetim Kurulu üyesi Avukat Fırat Epözdemir'i gözaltına aldınız, 34 sosyalisti tutukladınız; yetmedi, gazetecileri tutukladınız, bununla da yetinmediniz, Gezi'nin hırsını alabilmek için sanatçılara kadar el uzattınız. Bunu nasıl yaptınız peki? Yeni sürüm Zekeriya Özlerinizle yaptınız. Bir Bakan atamışsınız ya, akıllara ziyan ya, ismi "Adalet" olan Bakanlığın başına; halkla dalga geçer gibi çıkıp şunu söylüyor: Basın hürmüş, yok efendim, gazetecilik faaliyetleriyle kimse tutuklanamazmış, yok efendim, bu ülkede ifade özgürlüğü varmış, yok efendim, kayyumlar hukuki gerekçelerle aslında atanmış. Bunu, bu halkın gözünün içine baka baka söyleyen bir Adalet Bakanınız var sizin. Bu iktidar en çok neyin varlığını vurguluyorsa o ülkede o, eksik olandır. İfade ve düşünce özgürlüğü bugün bu ülkede kalmamıştır. Hiç kimsenin hukuki bir güvenliği yoktur.
Değerli milletvekilleri, size mitolojiden Kronos'u hatırlatacağım. Neydi Kronos, ne yapmıştı? Kendi zalim babasını öldürerek dünyayı yöneten bir tanrıydı kendisi ancak kendi çocuklarından birisinin kendisini devirerek yerini alacağı korkusuyla her gün bir tane çocuğunu yedi. Fakat ne oldu Kronos'un kaderine, ne oldu? Zulmettiği çocukları bir gün kendisine karşı birleşerek onun bu zalimliğine son verdi.
Şimdi, bu hikâyeden AKP iktidarının payına düşen bir şey var, nedir o? Kürtlere, kadınlara, muhaliflere, sosyalistlere yapılan bu zulüm sizi ve iktidarınızı korumayacak, daha güçlü bir hâle getirmeyecek ve yenileceksiniz, büyük yenileceksiniz. Bu hikâyede elbette ki biz muhaliflere de bir şey düşüyor, o da nedir? Karşımızda duran bu ceberut anlayışa karşı birleşeceğiz ve birleşik mücadelemizle sizlerin bu iktidarlığına son vereceğiz.
Değerli Genel Kurul, çok kritik ve tarihsel zamanlardan geçiyoruz. Bir yandan 1 Ekim itibarıyla barışa, demokratik siyasete, ortak yaşama kavuşmak için girişimler, görüşmeler devam ediyor. Elbette ki çok kıymetli buluyoruz bu durumu. Bir umut, ya, bir umut, bu umudun kendisi bile toplumdaki barış taleplerini, barışın sesini yükseltmeye yetiyor ancak şunu net bir şekilde ifade etmemiz gerekiyor: Siyasi iktidarın eylemleri ile söylemleri arasındaki fark iktidarın samimiyetini bu halk karşısında sorgulatıyor; halkların barışa karşı umuduna, inancına zarar veriyor. Bir yandan toplumsal barışın inşa edilebilmesi için İmralı'da Sayın Öcalan'la görüşmeler yapılıyor, ertesi gün gece vakti belediyelerimize kayyum atanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Tabii, sizin de aklınız karıştı böyle olunca.
DİLAN KUNT AYAN (Devamla) - Seçilmişlerimiz tutuklanıyor, Rojava'da siviller bombalanıyor. Bu halkın güvenliğini nasıl kazanacaksınız, nasıl ikna edeceksiniz? Bizim istediğimiz, toplumun tüm kesimlerinin diyalog kurabildiği; herkesin demokrasinin güvenli ortamında sorunlarını, taleplerini konuşabildiği, ikna edebildiği bir ortamdır. Bunun yollarından biri de hak ve özgürlükleri güvence altına alan demokratik bir hukuktan, yargının bağımsızlığından ve tarafsızlığından geçer. Ezcümle, her gün artarak devam eden yargı kumpaslarının derhâl son bulması için, Meclis önergemiz çerçevesinde, Meclisi sorumluluk almaya davet ediyoruz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)