GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 6 Şubat depremlerinin 2’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:3
Birleşim:52
Tarih:04.02.2025

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; depremin 2’nci yılında yine aynı şeyleri konuşmaya devam ediyoruz. Ne yazık ki resmî rakamlara göre 53.557 vatandaşımızı kaybettik ve 120 bin kilometre alana tesir eden bir depremle karşı karşıya kaldı bölgemiz; ben de onu yaşayan jeoloji mühendisi bir milletvekiliyim.

Evet, 6 milyondan fazla insan doğrudan etkilendi arkadaşlar, binlerce engelli insan oluştu deprem sonrasında ve 36.932 binanın yıkıldığı açıklanan depremin üzerinden iki yıl geçti, ders aldık mı; bunun gelin hep beraber üzerinden geçelim. Sayın Vekilim Hatay'da yaşamış bu depremi, kayıpları için de başsağlığı diliyorum, bütün kayıplarımız için başsağlığı diliyorum, dedi ki: “Avrupa’da olsaydı altından kalkamazdı.” Avrupa’da olmazdı Sayın Bakanım çünkü hiç kimse gidip fay zonları üzerine yerleşmezdi (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü insanlar yerleşirken doğru alanları seçerlerdi, doğru zeminleri seçerlerdi, doğru binalar yaparak onları denetlerlerdi; böyle bir can kaybı yaşanmazdı zaten orada, doğru söylüyorsunuz. Evet, 14 milyon insanın etkilendiği bu deprem hepimizi tabii derinden yaralamıştır ama sadece deprem sonrası önlem almaya dönük ve deprem sonrası yara sarmaya dönük önlemler yeterli değildir arkadaşlar. Biz, her şeyden önce, yıllardır toplamakta olduğumuz özel iletişim vergisini, yaklaşık olarak 100 milyar liraya yaklaşan özel iletişim vergisini kentleri dirençli hâle getirmek için kullanmadık arkadaşlar. Yine, 133 milyar 236 milyon -Sayın İçişleri Bakanının açıklamasına göre- yurt dışından yardım geldi, bunların ne kadarını deprem bölgesine kullandık ve şeffaf olarak bunun ne kadarını vatandaşla paylaşıyoruz; bunu da buradan sorgulamak isterim. Türkiye'de 20 milyondan fazla hasarlı olacak, yüzde 75'i ruhsatsız olan yapı stoku var arkadaşlar, yüzde 60'tan fazlası 20 yaş üzeri konutlardan oluşuyor ve yüzde 50'ye yakını da oturulmaz durumda. Depremden önce defalarca uyardık, ülkemizde 25 il, 80'i aşkın ilçe ve 502 köy, mahalle aktif fay zonu üzerinde bulunuyor. Neden bunlara dair... Bakın, Bayraklı depremi sonrası kurulan komisyonda 500 sayfalık bir rapor hazırladık, "Fay zonu yasası çıkmalıdır." dedik, kanun teklifi çıkardık ortaya ama sizlerin oylarıyla reddedildi arkadaşlar. Yine, 11 ilimizi vuran deprem sonrası bin sayfa için aylarca uğraştık arkadaşlar, aylarca uğraşmamıza rağmen bugün hayata geçen afet öncesi tedbirlere dönük yasalar hâlâ çıkarılmıyor arkadaşlar, hâlâ bunlara dair bir şey yapmıyoruz. İnsanlar hâlâ bugün konteynerlerde; yazın sıcakta, kışın soğukta; altyapı yetersiz, gıdaya erişim yetersiz, hijyen yetersiz ve sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalmış durumdalar. Bugün kendi ilimde de 7 bine yakın orta hasarlı bina var, hâlâ bunlara dair ne yapılacağı belli değil; kira alamıyor insanlar, ortada -kaderiyle baş başa- bırakılmış durumda. Bütün bu toplanan paralar, kentleri dirençli hâle getirmek için, insanların barınmasını, geçinmesini sağlamak için harcansaydı acaba daha doğru bir politika izlenmiş olmaz mıydı? İnsanlar işini gücünü kaybetti, vergiden vazgeçmediniz bunlarla ilgili. Evet, ayrıca, ülkede koordinasyonsuzluk; insanlar enkazın altında üç gün kurtarılmayı beklerken öldüler arkadaşlar, bunu önce kabul etmemiz gerekiyor. Pek çok insan kurtarılabilecekken kurtarma ekipleri geç gitti, hatta yabancı kurtarma şirketleri terk etti "Böyle kurtarma olmaz." diye. Evet, şu komisyon raporunda da söyledik arkadaşlar depremin toplam maliyeti ülkeye 2 trilyon 853 milyar 300 milyon olarak hesaplanmıştır. Buradan soruyorum: Önlem almak daha ucuz değil mi arkadaşlar? Önlem almak daha ucuz değil mi? Ama biz ne yapıyoruz? Maalesef, önlem almak yerine deprem sonrası yara sarma politikası uyguluyoruz. Soruyorum sizlere: İnsanların yaşamdan koparılmasını, kaynağımızın, insan kaynağımızın yok olmasını hangi maddi değerle ölçebiliriz arkadaşlar? Herhangi bir maddi değer bunu ölçebilir mi? (CHP sıralarından alkışlar) Bir insanı nasıl geri getirebiliriz arkadaşlar -rakamlarla ifade ediyoruz- bunu telafi edebilmek mümkün mü? Bu kadar koordinasyonsuzluğun yaşandığı bir süreçte tüm koordinasyonu yüklenecek bir afet ve iklim değişikliği bakanlığına acilen ihtiyaç vardır arkadaşlar. Yıllardır söylüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) - 7269 sayılı Afet Yasası altmış altı yıllık bir yasa, günümüz koşullarına uydurulması gerekiyor. Hepsi burada önermelerde var, yeter ki niyet olsun, yeter ki niyet olsun. Alınacak tüm önlemler, mühendislik yapıları, malzeme, yerleşilen zemin birimi, fay zonundan uzaklaşma gibi tüm önlemleri almamız gerekiyor. Anayasa'da devletin sorumlulukları mutlaka tanımlanmalı, imar barışı ve affından derhâl vazgeçilmeli, kentsel dönüşüm yerine getirilmeli, yapı denetimi sağlanmalı ama bu olayları "kader planı" ya da "fıtrat" olarak nitelendiren bu yönetim biçiminin tezahürüdür bu yaşadıklarımız. Olaylar ve sonrasında yaşananlar ülke yönetiminin politik tercihlerinin sonucudur arkadaşlar; ölümler, kayıplar kader değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) - Sadece selamlamak için...

BAŞKAN - Selamlayın.

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) - Beka sorunu aranıyorsa işte, deprem bir beka sorunudur, İstanbul'da beklenen deprem beka sorunudur. Afet için sorumlu da aranıyorsa Türkiye'yi yirmi üç yıldır yöneten Adalet ve Kalkınma Partisi bu ülkenin başına gelmiş en büyük afettir, en büyük felakettir diyorum, bunu da dikkatlerinize sunuyorum, ülke hâlâ hazır değil arkadaşlar, ülke hâlâ depreme hazır değil.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)