Konu: | Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 56 |
Tarih: | 12.02.2025 |
HÜSMEN KIRKPINAR (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi'nin 16'ncı maddesi üzerine İYİ Parti Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teklifin 16'ncı maddesinde Akademide hâkimlik ve savcılık mesleğinde bulunanlara ait kadro ünvanları ve sayı tahsisini içeren cetvele yer veriliyor. Aynı zamanda, cetvelde tanımlanan kadrolardan boş olanlarda ünvan değişikliğinin Cumhurbaşkanı tarafından yapılması düzenleniyor. Maddeye bakınca sanki Akademide sadece hâkimlik ve savcılık mesleği varmış gibi görev alan diğer çalışanlar için düzenleme yapılmadığını görüyoruz. Elbette maddede belirtilmeyen kadroların sehven boş bırakıldığını, sonrasında Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenmesine imkân tanındığını anlamak çok da zor değil. Öyle ki getirdiğiniz kanun teklifiyle tüm yargı birimleri gibi Akademi de Cumhurbaşkanının emrinde çalışmaya devam edecek. Yine, teklifte Türkiye Barolar Birliği tarafından meslekte en az on yıl kıdemi bulunan avukatlar arasından görevlendirilecek bir avukata da yer verilmesi şüphesiz Akademinin güçlendirilmesine katkı sağlayacaktır. Sonuçta, hâkim, savcı ve avukatlar her ne kadar hukuki süreçte farklı roller üstlenseler de adil yargılanmanın sağlanmasında iş birliği içinde olmak zorundadır.
Değerli milletvekilleri, hâkim ve savcıların meslek içi eğitimlerini gerçekleştiren Adalet Akademisinin yürütmenin konusu olmadığı hâlde Cumhurbaşkanlığı kararnamesine konu edilmesi, Anayasa ve kuvvetler ayrılığı ilkesi bakımından ciddi sakıncalar barındırmaktadır. Bu sakıncaların doğurduğu sonuçlar uluslararası raporlara da yansıyor. Mesela, Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde bir değerlendirme kuruluşu olan Uluslararası Hukuk Araştırmaları Merkezi tarafından yayımlanan "Demokrasinin Küresel Durumu" raporuna göre Türkiye 173 ülke arasında 148'inci sırada ve 45 Avrupa ülkesi içerisinde de sondan 2'ncidir. Hukukun üstünlüğünün olmadığı bir ülkede elbette yargıya da güven azalıyor. Oysa yargıya duyulan yüksek güven gelişmiş ülke olmanın şartlarındandır. Türkiye 38 OECD üyesi ülke arasından yargıya güven sıralamasında 36'ncı sırayla sondan 2'nci olmuştur.
Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliğiyle müzakere sürecinde ilk kez 2009 yılında hazırlanan Yargı Reformu Stratejisi Belgesi'yle adalete erişimin kolaylaşacağı, yargı bağımsızlığının güçleneceği ve temel hak ve özgürlüklerin artacağı verilen vaatler arasındaydı. 2019 yılına gelindiğindeyse bu belgede yer alan 246 faaliyetten sadece yüzde 70'i hayata geçmiştir. Üstelik gerçekleştirilen faaliyetlerde adalet sisteminin derinleşen sorunlarına da çözüm bulunmamaktadır. Şimdilerde ise Adalet Bakanı 2024-2028 dönemini kapsayacak olan Yargı Reformu Strateji Belgesi için de yine benzer cümleler sarf ediyor yani aynı zamanda aradan geçen on dört senede doğru düzgün yol alınmadığını da itiraf etmiş oluyor.
Gelinen noktada iktidarın yıllardır adalet sistemini kullanarak toplumda oluşturduğu baskı ve korku imparatorluğunun çöküşünün yakın olduğunu buradan ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)