GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk yargısına, açılan soruşturmalara ve davalara, TÜSİAD’a ve MÜSİAD’a, Lozan Antlaşması’na ve kayyım atamalarına ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:58
Tarih:18.02.2025

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidarla ülkemiz yargıda altın çağını yaşıyor maşallah! Kendisine ihtiyaç duyulduğu dönemlerde önemli bir siyasetçi olan birinin dediği gibi "Yargı siyasetin ya da iktidarın şeyi midir?" demişti. Ben bu sözleri söylemeye hicap ediyorum. Ama yargıyı inhisarına almış bazılarının, böyle bir sözü geçtim, yaptıkları için bile en küçük bir utanç duymadıklarını görüyoruz maalesef.

Bakınız, size ülkemizde son birkaç haftada yaşanan yargısal aktiviteler hakkında birkaç not aktarayım. Bu arada "yargısal aktiviteler" tanımı da saray hukukçusu bir zatın kendinden menkul birtakım lakırtılarından ibarettir. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında 3-5 dava, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ tutuklandı, Halk TV Genel Yönetmeni Suat Toktaş tutuklandı; gazeteciler Seda Selek, Kürşad Oğuz, Serhan Asker, Barış Pehlivan, Özlem Gürses gözaltına alındılar, serbest bırakıldılar. Tutuklananlar; BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen, Ayşe Barım -önce tahliye, sonra tutuklama- DEM PARTİ Merkez Yönetim Kurulu üyeleri, Emek Partisi yöneticileri ve gazetecilerin de aralarında bulunduğu onlarca kişi ve haklarında inceleme başlatılanlardan birisi de TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Mehmet Ömer Arif Aras ve daha bilmediğimiz inceleme ve soruşturmalar ile kendisine yönelmesi murat edilen diğer belediye başkan ve yöneticileri, dava ve soruşturmalar...

TÜSİAD Yüksek İstişare Başkanına gelince; yargıyı etkileme ve gerçeğe aykırı beyanda bulunma gerekçesiyle soruşturma başlatan malum başsavcılığa, bu ülkede yargıyı etkileme ve gerçeğe aykırı açıklamaların şahımerdanı olan iktidar siyasetçilerine niye güçlerinin yetmediğini sormak istiyorum. Türk yargısı, doğruları söyleyen Türk milletinin gazetecilerine, akademisyenlerine, siyasetçilerine, iş insanlarına soruşturma ve dava açmakta gösterdiği cevvalliği gerçek suçlulara ne zaman gösterecek, merak ediyorum. Ya da bu soruşturma ve davaları iktidarın etkisinde kalmadan ve talimatla yapmadığını bu millete nasıl izah edecek? Adalet Bakanı şöyle söylüyordu, "Bakın, yargıyı etkiliyorsunuz." diyordu ve ardından da hemen soruşturma açıldı. Başka davalarda savcılar, başsavcılar resen soruşturma açarken bu konuda, bu konuşma üzerine resen soruşturma açmamışlardı; hemen Adalet Bakanı konuşmayı yaptı, ihsasıreyde bulundu ve hemen soruşturma açılmıştı.

Bir de geçmişin hesabıyla rövanşist duyguları kabaran bir güruh var. Ne diyor bunlar? Bu TÜSİAD var ya, bu TÜSİAD; bunların geçmişi kirli ve şaibeliymiş, bunların cibilliyetleri biliniyormuş, bunlar zamanında seçilmiş iktidarlara sopa gösterenlerin yanında saf tutmuş, had bildirmişler yani demokrasi ve hukuku savunmamışlar, güce ram olmuşlar. Bu yüzden, şimdi başlarına gelen soruşturma ve hukuksuzlukları hak ediyorlarmış. Allah aşkına, iki sene önce bir demeç vermişlerdi, bu demeci verdikten sonra Sayın Erdoğan da çok ağır bir şekilde bu insanlara hakaret etmişti; eleştirmemişti, cibilliyetlerinden bahsetmişti. Hatta Sayın Erdoğan konuşmasında şöyle söylüyordu: "Nas var, nas." diyordu, ekonomiden bahsediyordu, "Faizler düşecek." diyordu. Peki, ekonominin akıbeti ne oldu biliyoruz değil mi? Ekonominin akıbeti yüzde 80 enflasyon oldu resmî rakamlarla; gayriresmî rakamlarla yüzde 105 gibi üç haneli rakamlara doğru evrilmişti. Peki, madem geçmişteki tavır ve duruşlar -ki bu konular tartışmalı- tüm bu haksızlıklara gerekçe oluyor, o zaman geçmişte benzer bir tavır içinde olduğu bilinen TOBB, TESK gibi şimdi sesi soluğu çıkmayan diğerlerine neden tek laf etmiyorsunuz? Hem TÜSİAD'ın gücün yanında durması zül ise, hakikatleri dile getirmesi takdir edilecek bir şey ise bugün gücün karşısında bazı gerçekleri dile getirmeleri takdir edilecek bir şey değil mi? Ama sizin derdiniz bu değil elbette, siz bu türden tumturaklı lafları işinize geldiği gibi kullanırsınız.

Burada iki çift laf da MÜSİAD'a etmek istiyorum. Sizler zamanında TÜSİAD'ın bu açıklamalarına rahmet okutacak derecede ve üslupla yüksek perdeden açıklamalar yapıyordunuz. O zaman ki 28 Şubat dönemiydi, kimse kalkıp MÜSİAD için "Hükûmete muhtıra veriyor; askere, yargıya kafa tutuyor." diye soruşturmalar açmıyordu. Kimse, sizleri sadece kendinizi savunuyor ve hükûmetin politikalarını eleştiriyorsunuz diye hain ilan edip ellerinize kelepçe vurup kodese falan da atmıyordu. Akit ve Yeni Şafak gibi gazeteler geçmiş dönemlerde, mesela, gazetelerine baskın yapıldığında kendilerini savunmaktan alıkonulmamışlardı, çatır çatır itiraz edip eleştiri ve meydan okuyuşları manşetlere taşıyorlardı ki bu sebeple de kimse bunları hain ve terörist yaftasıyla kodese atmamıştı. Zamanında öyle yazılar döşendiniz ki aynısını bugün başkaları Adalet ve Kalkınma Partisi ve yargısı için yazacak olsa vallahi gün yüzü görmez, güneş yüzü görmez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Tamamlayacağım efendim.

Belki de bunu bildikleri için MÜSİAD gibi yapılar zamanında güç sahiplerine karşı sahip oldukları ifade ve itiraz hakkını bugün başkalarına çok görüyor ve sanırım bunun sebebi ya korku ya da menfaat; ben her ikisinin de beraber olduğunu düşünüyorum. Bugünkü rövanşlarına gerekçe üretmek için kalkıp TÜSİAD mensubu firmaların marka değer üretmediğini, ülkeyi sömürdüğünü söylüyorsunuz; madem onlar üretemediler ve ülkeye marka değeri olan bir şey kazandıramadılar ve diyelim ki bu doğru, doğru değil ya, peki, çeyrek asırdır iktidardasınız, sayenizde MÜSİAD ya da benzeri onlarca kurumun üyesi, yoldaşı firmalara zemin yarattınız, hani onların ülke için ürettikleri marka değerleri nerede? İş insanı ve Hükûmetinizin desteklediği birileri İHA'lar dışında bu ülkeye marka değeri kazandıracak tek bir şey yaptı mı Allah aşkına, söyler misiniz? Ve bu "TÜSİAD" dediğiniz, eleştirdiğiniz "Birileri bir şeyler söyledi." diyerek ifadelerini istediğiniz, bunlarla ilgili savcılığın soruşturma istediği yeri de söyleyeyim...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Müsaade ederseniz efendim.

Türkiye'deki bugün istihdamın ve ihracatın yüzde 80'ini yapıyorlar bunlar ve aynı zamanda, devlet memurları ve devlet işçileri haricinde çalışanların yüzde 80'ini barındırıyorlar ve bu insanlar eğer olmamış olsaydı bugün Türkiye'de istihdam olur muydu? Allah aşkına, bu soruşturmalarla beraber ne yapmak istiyorsunuz siz? Bu soruşturmalarla insanlar konuşmasın mı istiyorsunuz, sussunlar mı istiyorsunuz? Evet, konuşmasın istiyorsunuz. Siz konuşun, başkaları dinleyecek ve konuştuklarınızla ilgili olarak da "Hikmet arayın." diyorsunuz, "Tevil edin." diyorsunuz, "Tasdikleyin." diyorsunuz ve insanlar konuşunca da "Bizim iktidarımızda kesinlikle bir yargı tasallutu yoktur, yargı vesayeti yoktur." ifadesini kullanıyorsunuz. Peki, öyleyse Sayın Erdoğan, Yargıtay ile Anayasa Mahkemesi arasında bir problem çıktı biliyorsunuz, Can Atalay konusunda niye orada hakem olmak istedi? Bir Cumhurbaşkanı, bir Genel Başkan hakemlik yapabilir mi? Yürütme yürütmenin başındadır, yargı bağımsızdır ve yürütme, yasama da aynı şekilde bağımsız olmalıdır ama Sayın Erdoğan bunu yapmamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Son kez efendim, toparlayayım Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Hepsini geçtim, ya, şu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devletini Azerbaycan'a bile tanıtamadınız, Türk dünyasına bile tanıtamadınız. Sonra şu, adalar meselesi var. Hani şu, Lozan için diyorsunuz ya "Hezimeti bize yıllarca zafer olarak takdim ettiniz." "Hezimetmiş." diyorsunuz, ben bir tarihçi olarak söylüyorum ki döneminin en iyi anlaşmasıdır. O antlaşmadan daha iyi bir anlaşma yapmayı size söylüyorum: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni dünyaya tanıtmaktır ama bir şey daha söylüyorum size: Oradaki adaların Lozan Antlaşması'yla bir kısmı Yunanistan'a, bir kısmı Türkiye'ye verilmişti, bazı yerler ise onlar serbest bıraktı, ne Yunan'a bırakıldı ne Türkiye'ye bırakıldı, Türk'e bırakıldı. Bu adalarla ilgili olarak uzun zamandır Yunanistan buraları işgal ediyor, şimdi de ilhak ediyor ve kalkıyorsunuz, buralarla ilgili hiç ağzınızı bile açamıyorsunuz.

Ve kayyımla ilgili de şunu söyleyeyim: Bakın, Türkiye bir ayıp yaşıyor. Bu ayıp Türkiye'nin, bu tutuklamalar bir ayıp, bu, yargının baskıları, tasallutları bir ayıp ve aynı zamanda bu kayyım atamaları da bir ayıp. 5 parti burada kanun teklifi verdik...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - İzin verir misiniz efendim?

BAŞKAN - Dokuzuncu dakikadayız.

Buyurun.

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Çok teşekkür ederim.

Ve bu 5 parti bir kanun teklifi verdik. Biz, insanlar suç işledikleri zaman yargı veyahut da İçişleri Bakanlığı müfettişleri gözlerini kapatsın istemiyoruz ama burada bir kişi görevden alındığı zaman objektif ve bağımsız yargıyla alınsın, objektif ve bağımsız İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin tasarrufuyla alınsın istiyoruz ama maalesef hem yürütme hem yasama hem de aynı zamanda yargıda da bu ayıplı işlerin yapıldığını gözlemliyoruz. Yapmayın; bir belediye başkan yardımcısını orada atayın ve ardından da şunu yapın: O belediye meclis üyelerinin içerisinden bir seçim yapın. Ya, bir kişi suç işlediyse belediye meclis üyelerinin hepsi mi aynı suçu işlediler? Hepsi mi hırsız, hepsi mi terörist, hepsi mi burada usulsüzlük yapan, yolsuzluk yapan insanlar? Değil ki. Bu şekilde işlem yapmak suçların şahsiliği prensibine aykırı olmak demektir. O nedenle, ben iktidarı hukuka davet ediyorum ve bu hukuka davet etmek; Anayasa'ya davet etmek, AİHM kararlarına davet etmek ve uluslararası arenada da Türkiye'yi mahcup etmeyecek bir ortamı ve iklimi sağlamaktır diyorum.

Teşekkür ediyorum.

Meclis çalışmalarımız hayırlara vesile olsun efendim.