GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İYİ Parti Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:58
Tarih:18.02.2025

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAKAN ŞEREF OLGUN (Afyonkarahisar) - Sayın milletvekilleri, öncelikle, aziz vatanımız için 18 Şubat 2019 tarihinde Suriye'nin kuzeyinde bölücü terör örgütü tarafından şehit edilen Onbaşı Umut Öznütepe'yi rahmet, saygı ve hürmetle anıyor; bütün şehitlerimizi, gazilerimizi ve ekranları başında Genel Kurulu takip eden bütün şehit ailelerini ve yakınlarını saygılarımla selamlıyorum. Sizleri unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün burada Türkiye'de üniversitelerin nasıl birer siyasi arpalığa dönüştürüldüğünü, siyasi kadrolaşmanın arka bahçesini, bilim insanlarının nasıl harcandığını anlatacağım. Türkiye'de artık akademik kariyer yapmanın 3 yolu var. Ya bir siyasi partiye sırtınızı dayayacaksınız ya da bir tarikat ya da cemaat desteğiyle yol olacaksınız. Liyakat mi? O, artık tarihe gömülmüş bir kelime. Genç akademisyenler çareyi yurt dışında arıyor. Bilime ömrünü adamış insanlar burada kadro bulamayıp bavulunu toplayıp gidiyor. Biz yetiştiriyoruz, onlar kullanıyor. Türkiye'nin en parlak beyinleri yabancı ülkelerin laboratuvarlarında bilim üretiyor. Bilim konuşmamız gereken üniversitelerde skandallar manşet oluyor, akademik yayınların yerini torpil listeleri alıyor. Yeni bir bilimsel buluş yerine hangi dekan kimin yeğenini kadroya aldı haberlerini okuyoruz.

Değerli arkadaşlar, öyle bir noktaya geldik ki akademik kadrolar artık rekabete dayalı, adrese teslim ilanlarla belirli isimlere resmen peşkeş çekilmektedir. Bakın, bir üniversitede ilan edilen bir doçentlik kadrosu için verilen şart şu: "Otoinflamatuar hastalıklar, terapötik plazma değişimi, ekstrakorporal membran oksijenizasyonu ve hemoperfüzyon alanlarında bilimsel çalışmaları olmak." Bu kadar özel şartlarla yazılmış bir ilan olabilir mi? İlanın dili resmî ama mesajı çok net: Dikkat bu kadro sadece Ahmet Bey'e veya Ayşe Hanım'a özeldir, başkaları hiç zahmet etmesin!

Bakın, ben burada boş konuşmuyorum. Mahkeme kararları ortada. Danıştay bile "Bu kadar da olmaz." diyor. Bir değil, iki değil, onlarca üniversitede aynı senaryo. İşte Danıştay 8. Dairesinin son kararları ortada. Bilimsel yeterliliği daha yüksek adaylar düşük puanlı isimler lehine saf dışı bırakılmış. Ne diyor mahkeme? "Bir üniversitede akademik kadro ilanı açılmış ancak ilan edilen şartlar tek bir kişiye uyacak şekilde düzenlenmiş. Başvuran adaylar arasında daha yüksek akademik puana sahip olanların elenmesi için özel şartlar eklenmiş." Ve mahkeme açıkça söylüyor: "Bu ilanlar objektif ve bilimsel kriterlere dayanmıyor."

Haberdar olduğum diğer bir akademisyenin puanı 960 ama atanmıyor çünkü 660 puanı olan, siyasi bağlantısı güçlü biri için özel ilan açılıyor. On beş ay içinde tam 6 kez kadro açılıyor. Ana bilim dalı sadece 2 kadro istemişken 6 kadro dayatılıyor. Yetmiyor, itiraz eden akademisyene mobbing yapılıyor. Yetmiyor, itirazını geri çekmezse diğer akademisyenlerin atamalarını donduracaklarını söylüyorlar. Yetmiyor, sınav jürileri bile torpilliyi kazandıracak şekilde ayarlanıyor ve tüm bunlar Türkiye'nin en köklü tıp fakültelerinin birinde yaşanıyor; burası İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi. Yüzyıllardır bilimin ve akademinin kalesi olan bir kurum torpilin, kayırmacılığın merkezi hâline getiriliyor.

Sayın milletvekilleri, bu düzen böyle devam etmez, edemez. Türkiye Cumhuriyeti'nin üniversiteleri yandaşların çiftliği değildir. Anayasa’nın 10'uncu maddesi der ki: "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir." Anayasa’nın 42'nci maddesi der ki: "Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz." Anayasa'yı bir kenara koyduk diyelim, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 3'üncü maddesi ne der: "Üniversiteler bilimsel özerkliğe sahiptir, kamu yararı gözeterek faaliyet gösterir."

Üniversitelerimizdeki liyakatsizlik öyle bir noktaya ulaştı ki artık fıkra gibi atamalar yapılıyor. Bir üniversitemizde güzel sanatlar fakültesinin dekanlığına ilahiyat alanında uzman bir akademisyen atanıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Şeref Bey.

HAKAN ŞEREF OLGUN (Devamla) - Daha da ilginci, bir üniversitemizde iktisadi ve idari bilimler fakültesine dekan olarak atanan kişi veterinerlik alanında uzman. Bir başka üniversitede dekan olan ismin akademik yayın sayısı 2, bilimsel çalışması yok ama siyasi bağlantısı çok; bir sabah uyanıyor, kadrolu profesör oluyor. Eğer biz bugün bu adaletsizliğe, torpile ve kayırmacılığa "Dur!" demezsek yarın bilim için yas tutan bir ülkeye dönüşeceğiz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)