GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:58
Tarih:18.02.2025

YENİ YOL GRUBU ADINA CEM AVŞAR (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; TÜBİTAK ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerine YENİ YOL Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Söz konusu teklifi biz iki açıdan değerlendiriyoruz: Bir, teklifin usulü, diğeri içeriği. Bir, yasama yetkisinin gasbedildiği başka bir teklifle karşı karşıyayız. Neden? Mecelle der ki: "Usul esasa mukaddemdir." Evet, usul esastan önce gelir ancak hukuku bir araç olarak gören iktidarın yasa yapma usulü Meclisin yetkilerini fiilen ortadan kaldırmaktadır. Bugün, burada tartıştığımız şey sadece bir kanun teklifi değil, bugün, burada, yasama yetkisinin nasıl gasbedildiğini, Meclisin nasıl devre dışı bırakıldığını ve Anayasa Mahkemesi kararlarının nasıl yok sayıldığını konuşuyoruz. Bu yöntem artık maalesef sistematik bir hâle geldi. Önce, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Anayasa'ya aykırı bir düzenleme yapılıyor, sonra Anayasa Mahkemesi bu düzenlemeyi iptal ediyor. Ardından, iktidar, iptal edilen düzenlemeyi küçük değişiklik ve redaksiyonlarla bugün olduğu gibi yasa teklifi olarak Meclise getiriyor, bu süreçte yasama yetkisi tek bir kişinin kararlarında maalesef toplanmış oluyor. Hatırlayalım, Öğretmenlik Meslek Kanunu'nda aynısını yaşadık, Adalet Akademisinde geçen hafta aynı yol izlendi, baroların yapısının değiştirilmesiyle alakalı yine aynı yöntem kullanıldı. Şimdi, TÜBİTAK gibi bilim ve teknolojide Türkiye'nin geleceğiyle alakalı bir kurum bu yöntemle düzenlenmeye çalışılıyor. Peki, yasaları Meclis mi yapıyor yoksa Anayasa Mahkemesi iptal ettikçe Hükûmet Meclise yasa mı getiriyor? Bugün önümüzdeki torba kanunun birçok maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen düzenlemeleri aynı şekilde ufak redaksiyonlarla Meclise getirilmiştir. Bu yöntem Meclisi itibarsızlaştırmaktadır. Eğer yasaları burada tartışmayacaksak, eğer kararları bir kişi alacaksa, Anayasa Mahkemesi iptal ettikçe buraya gelecekse biz niye buradayız? Milletvekillerinin varlığı sorgulanır. Torba kanunlar, yasama faaliyetlerini felç eden bir araç hâline gelmiştir. Bu yöntemle yasalar hızla, tartışılmadan ve taraflar yeterince dinlenilmeden geçirilmekte, Meclis sadece onay mercisi olarak kullanılmaktadır. 2018'den bu yana onlarca Cumhurbaşkanlığı kararnamesi Anayasa Mahkemesinden dönmüştür. Sonuç olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi 2024 yılında mesaisinin büyük bir kısmını iptal edilen maddeleri tekrar yasalaştırmaya ayırmıştır. 2025 yılına geldiğimizde de durum farklı olmayacak maalesef. Meclis iktidarın hukuka aykırı düzenlemelerini yasalaştırma makinesine doğru hızla ilerlemektedir. Bu, asli yasama faaliyetlerinin engellenmesine ve halkın gerçek sorunlarının göz ardı edilmesine yol açar. Bugün bu yüce Meclisin Anayasa'ya aykırı kararnameleri kitaba uydurma yeri hâline getirilmesi kabul edilemez.

İki: Esas açısından kanun teklifinin içeriği... TÜBİTAK Kanunu olarak sunulan bu teklif aslında dört farklı kanunu toplayan bir torba yasa ancak teklife yakından bakıldığında, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen birçok düzenlemenin aynen korunduğunu görüyoruz. Peki, Anayasa Mahkemesi niye iptal kararı verdi? Çünkü getirilen düzenlemeler Anayasa’nın açık hükümlerine aykırılık taşımaktadır. Özellikle TÜBİTAK'la ilgili düzenlemeler, öğrencilere verilecek burslar, Kurumun gelirleri ve KOSGEB'in veri toplama yetkisi, yürütmenin yasama yetkisini gasbetmesi nedeniyle iptal edilmiştir. Ancak Hükûmet, iptal edilen düzenlemeleri küçük değişikliklerle tekrar Meclise getirmiştir. Dolayısıyla, en kritik sorunlardan bir tanesi hukuki belirsizlik ve keyfî yetkiler verilmesi. İdareye geniş, muğlak yetkiler verilmekte, bu durum keyfî uygulamalara zemin hazırlayıcı riskler taşımaktadır, hukuk güvenliği zedelenmektedir.

TÜBİTAK ve KOSGEB'e ek bütçeler, muafiyetler diğer bir konu. Bu bütçelerin nasıl kullanılacağına dair yani bu ek bütçelerin nasıl kullanılacağına dair şeffaf bir denetim mekanizması yasada yok, TÜBİTAK'a geniş yetkiler verilmekte ancak hesap verilebilir bir mekanizmaya bağlılığı sağlanmamakta.

Dördüncüsü, TÜBİTAK'ın siyasallaşması... Bilim insanlarının yerine liyakatsiz atamaların yapılma riski var yine kanunda. TÜBİTAK burslarının ve projelerinin, akademik başarıya göre değil siyasi bağlantılara göre dağıtılmasının da bu yasayla önü açılmakta.

Başka bir önemli konu, kişisel verilerin korunmasının ihlali var burada. KOSGEB'in veri toplama yetkisi genişletiliyor ve bu, şirketlerin ticari sırlarının üçüncü kişilerin eline geçmesi yönünde ciddi bir yolu açıyor maalesef.

Diğer bir konu, vergi muafiyetleriyle kamu maliyesine yük getirilmesi hususu. TÜBİTAK'a muğlak ifadelerle tanımlanan vergi muafiyetleri tanınıyor, içeriği tam olarak belli değil. Niye tanınıyor bu vergi muafiyetleri? Bu, tabii ki de toplumun her kesiminde olduğu gibi vergide de bir adaletsizliğin önünü açacaktır.

Son olarak, altıncı riskli kısmı idari para cezalarının keyfî bir şekilde artırılması. Ölçüler ve Ayar Kanunu'na eklenen yeni cezalar küçük ve orta ölçekli işletmeleri zor durumda bırakacak. Cezaların 10 kat artırılması zaten ciddi ekonomik sıkıntı içerisindeki KOBİ'leri ve içerisindeki sektör temsilcilerini, üyelerini daha çok zorlayacaktır. Şu soruyu sormamız lazım: Bu kanundan sonra TÜBİTAK'a gerçekten bilime hizmet edecek bir şekil mi verilmeye çalışılıyor yoksa siyasetin başka bir aracı hâline mi getirilmeye çalışılıyor? Bu teklif TÜBİTAK'ı bilimden uzaklaştıran, kurumları keyfî şekilde yöneten bir anlayışın ürünü olma yolunda ilerlemekte ve şimdi bu anlayış KOBİ'lerin ticari verilerini Hükûmetin kontrolüne verecek, bu da diğer bir risk. Bugün burada konuştuğumuz şey sadece bir yasa teklifi değil -diğer haftalarda konuştuklarımızda olduğu gibi- Meclisin itibarı, yasama yetkisinin korunması ve hukukun üstünlüğü mücadelesi, Anayasa’nın kutsallığı mücadelesi. Eğer bu yasa teklifi geçerse üç başlık hayata geçecek: Bir, TÜBİTAK siyasallaşır; iki, KOBİ'lerin verileri Hükûmetin veya üçüncü kişilerin eline geçer; üç, Anayasa Mahkemesinin kararları yeniden yok sayılır. Türkiye Cumhuriyeti devletinde yasa yapma yetkisi sadece ve sadece Türkiye Büyük Millet Meclisine aittir. Bu Meclis halkın iradesini temsil etmek için vardır.

Bu düzenlemeye karşı çıktığımızı bildiriyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL ve CHP sıralarından alkışlar)