GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: DEM PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:59
Tarih:19.02.2025

DEM PARTİ GRUBU ADINA SALİHE AYDENİZ (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de öncelikle, televizyonları başında bizi izleyen halklarımızı saygıyla selamlıyorum.

21 Şubat Uluslararası Ana Dili Günü halkların en temel haklarından olan ana dilinde eğitime ve yaşam haklarına dikkat çekmek için önemli bir gündür. Bu vesileyle, Ana Dili Günü "..."(*). Ancak bizler her yıl bugünü kutlamaktan ziyade anayasal ve hukuki güvence altına alınması gereken bir hakkı savunmak zorunda kalıyoruz. Tarih boyunca Anadolu'da ve Mezopotamya'da yüzlerce dil konuşuluyordu ama şimdi geldiğimiz bu aşamada onlarca dil artık konuşulmuyor, onlarcası da konuşulmamayla yüz yüze kaldı. Peki, bu dillerin artık konuşulmuyor olması ya da konuşulmayacak olması tek dilde ısrar eden insanları, tek dilde ısrar eden zihniyeti daha çok mu mutlu ediyor? Bugün dünyada Türkçe Irak'ta Türkmenlerin yaşadığı bölgede, Kosova'nın belli bölgelerinde, Kuzey Makedonya'da ve Kıbrıs'ta resmî dil statüsündedir; Romanya'da da azınlık dili olarak eğitimde kullanılmakta; ayrıca, Bulgaristan'da, Yunanistan'da, Almanya'da ve birçok Balkan ülkelerinde, belli bölgelerde Türkçenin azınlık dili olarak statüsü var ve kullanılmakta. Peki, bu ülkeler bölünmüş mü oldu ya da bu ülkeler daha az mı gelişmiş oldu? O hâlde, neden Kürtçeye ve diğer dillere eşit hakların tanınmasından bu kadar korkuluyor?

Kürtçe, milyonlarca kişinin, insanın konuştuğu, kültürel ve tarihsel derinliği olan bir dildir. Bu halkların varlığı en başta kendi ana dilini her alanda özgürce kullanabilmesiyle anlam kazanır. Kürt halkı statüsü için, dili için, eşit yurttaşlık için direnmekte ve ağır bedeller ödemektedir. Gelişmişlik, Türkiye'nin demokratik geleceği için Kürtleri, Kürtçeyi ve diğer tüm dilleri tehdit olarak görmek değil tüm renkleri zenginlik olarak kabul etmekle mümkündür. Bugün Türkiye'de milyonlarca insanın ana dili olan Kürtçe ve diğer diller resmî statüden yoksun kalmakta, eğitimden kamusal hizmetlere kadar her alanda yok sayılmaktadır. 2016 yılında çıkarılan bir KHK'yle KURDİ-DER'e bağlı 33 kurum kapatıldı, belediyeler bünyesinde akademiler ve dil çalışması yapılan kurumlara kilit vuruldu. Yürütülen bu asimilasyon politikaları halkların dilini unutmaya, o kültürel miraslarını yok etmeye yönelik bilinçli bir saldırıdır. Oysa, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 30'uncu maddesinde çocukların etnik, dinî, dilsel haklarından yoksun bırakılamayacakları söyleniyor. Bu sözleşmeye taraf olan Türkiye çocukların ana dili hakkını tanımak ve güvence altına almakla yükümlüdür. Ana dilinde eğitim hakkı herhangi bir lütuf değildir; hukukun, İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ve en temel vicdani değerlerin gereğidir.

Ana dilini yok saymak aslında şiddet yöntemlerinin bir biçimidir. Bugün Türkiye'de şiddet yalnızca fiziksel olarak değil, toplumsal ve kültürel alanlarda daha sistematik bir hâle gelmiştir. Kürtçenin kamusal alandan silinmeye çalışılması, eğitimde, yargıda, sağlık hizmetlerinde ana dilinin yok sayılması halklara yönelik bir baskı ve asimilasyon politikasının ötesinde doğrudan bir şiddet pratiğidir. Bu politikalar yalnızca yasaklarla değil, Kürtçeyi ve diğer ana dilleri fiilen kullanılmaz hâle getirerek halkların kimliksizleştirilmesi ve birbirinden kopmayı amaçlamaktadır.

Ana dili hakkı bir talep olduğu kadar kadınların yaşam hakkından çocukların akademik başarısına kadar yine halkların siyasi bir talebidir. Çocuk hakları dediğimizde ana dilinde eğitim hakkı tartışmaya açık değildir. Bilimsel araştırmalar da göstermiştir ki ana dilinde eğitim alan çocukların hem akademik başarısı hem de kendi öz güvenleri daha yüksek olmaktadır. Seçmeli ders gibi göstermelik uygulamalar bu hakkın tam anlamıyla tanındığı anlamına gelmez çünkü ana dili varlığın ta kendisidir. Dolayısıyla, anaokulundan üniversiteye kadar ana dilinde eğitimin sağlanması gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

SALİHE AYDENİZ (Devamla) - Bugün milyonlarca insanın konuştuğu Kürtçe hâlâ eğitim dili değilse bu yalnızca hukuki bir mesele değil, bir inkâr ve asimilasyon politikasıdır. Kamusal alanda ana dilinin kullanılmaması Kürt halkının varlığının ve kimliğinin sistematik bir şekilde yok sayılmasıdır. Bu ülkede yaşayan herkesin ana dilinde eğitim alma, ana dilinde kamusal hizmet alma, ana dilinde yaşamını sürdürme hakkı vardır, bu hak bir pazarlık konusu veya bir lütuf gibi sunulamaz. Ana dilinde eğitim ve yaşam hakkı engellenemez. 21'inci yüzyılda Kürt ve Türk kardeşliğini tarihsel bir güncellikle ele alarak Türkiye'yi halkların ve dillerin özgürce yaşadığı bir ülkeye dönüştürelim, halkların dili zenginliğimizdir diyelim. Kadınların, çocukların, milyonların talebi olan ana dili hakkı yok sayılamaz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)