| Konu: | BDP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 63 |
| Tarih: | 08.02.2012 |
SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de grubumuz adına olan bu önergeyle ilgili düşüncelerimi sizlerle paylaşmak üzere buradayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, bugün bizim gündemimiz? İki gün önce Sayın Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın Kürt diliyle ilgili söylediği bu sözlerle ilgili bir önergemiz vardı ama biraz önce Sayın Başbakanı valiler toplantısında dinlerken gündemimizi tekrar değiştirerek faili meçhullerle ilgili Parlamentoyu bilgilendirmek istiyorum.
Şimdi, Sayın Başbakanı dinlerken orada ilin valileri vardı. Sayın Başbakan ilin valilerine talimat veriyordu. Daha önce kolluk kuvvetlerine verdiği talimat yetmiyor, yargıya verdiği talimatlar yetmiyor, bu kez de BDP'yi hedef gösteren ve il başkanları görevine doğru hareket eden valileri? "Lütfen, gidin BDP'ye saldırın." Bir bütün olarak BDP'ye karşı bir savaş cephesi açmıştı ve insafsızca şunu söyleyebiliyordu: "Faili meçhul cinayetlerle ilgili biz bir şeyler yapmak istiyoruz ama Barış ve Demokrasi Partisi buna engel olmak istiyor." El vicdan, el vicdan, el vicdan! Barış ve Demokrasi Partisi iki dönemdir toplam 14 kez faili meçhul cinayetlerle ilgili araştırma komisyonlarının oluşması için bu kürsüde onlarca kez konuşmuştur ama sizin sayısal çoğunluğunuz reddetmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi aynı önergeleri getirmiştir ama yine reddedilmiştir.
Şimdi, daha 12'ye iki kala yani 2011'in son günlerinde 34 tane faili meçhul cinayet işlenmiştir Uludere'de, Roboski'de. Bunların faili ortaya çıkmamış. Barış ve Demokrasi Partisi "Bunların faillerini ortaya çıkarın." demiş, Hükûmeti göreve davet etmiş, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları İnceleme Komisyonunu göreve davet etmiştir, araştırma önergeleri vermiştir ama Sayın Başbakan halkın gözünün içine baka baka bu işin mağduru olan Barış ve Demokrasi Partisini de hedef göstermiştir.
Bugün Tüzük'le ilgili görüşmeler olacak. Aslında, korktuğunuz budur. Bizim sesimizi kısmak istiyorsunuz çünkü biz buraya, bu ülkenin, bu devletin, cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar bu halka uygulanan zulüm politikalarını korkmadan bu kürsüye taşıyan bir grubuz. Bundan korkuyorsunuz. Ensenizde olacağız. Uludere'deki o cinayetler ortaya çıkıncaya kadar Barış ve Demokrasi Partisi onu buraya getirecektir. Bunu böyle saklamaya, çıkıp kürsüde nutuk atmaya, Suriye'ye, Libya'ya, oraya, buraya demokrasi dersleri verenler kendi ülkelerindeki cinayete seyirci kalıp ve muhalefetin sesini kısmaya çalışıyorlar. Şimdi, eğer yüreğiniz yetiyorsa orada çıkarın, o gece Heron'ların görüntüsünü çıkarın. 4 tane siyasi partinin liderini çağırın Başbakanlığa, getirin, inceleyin. Nerede, Ankara'da nasıl bir talimat verdiğini hep birlikte göreceğiz. Oraya giden Komisyon üyelerine oradaki mağdurlar ne dediler size? "Ankara bu işin sorumlusudur." Oradaki yetkililer "Ankara sorumludur." diyor ve?
İHSAN ŞENER (Ordu) - Asla öyle bir şey söylemedi, asla. Kim söylediyse?
SIRRI SAKIK (Devamla) - Neyse? Basına yansıyan bu. Ankara'nın sorumlu olduğunu biz söylüyoruz, Ankara bu işten sorumludur. Ankara bu failleri bulmalıdır. Şimdi, içeriden feryatlar yükseliyor. Özel timci Ayhan Çarkın çıkıp diyor ki: "Ya, geçmiş dönemde Millî Güvenlik Kurulunda kararlar alınıyordu, faili meçhul cinayetler öyle işleniyordu. Burada siyasilerin, burada askerî ve sivil bürokratların rolü vardı." O zaman açın, Millî Güvenlik Kurulundaki tutanakları açın. Nasıl kararlar verildiğini açın.
İsmet Paşa İkinci Dünya Savaşı'nda Türk halkına şöyle diyordu: "Sizi belki ekmeksiz bıraktım ama babasız bırakmadım." Ama bu cumhuriyet, Kürtleri, hem babasız bıraktı hem ekmeksiz bıraktı hem eşsiz bıraktı hem çocuksuz bıraktı ve bugün de faili meçhuller yaşanıyor ve bu faili meçhulleri ortaya çıkarmanız gerekirken siz çıkıp Barış ve Demokrasi Partisini sorumlu tutuyorsunuz.
Şimdi, bakın, sevgili arkadaşlar, yıl 1994, burada birkaç kez dile getirdim. Bizi buradan alıp götürdüklerinde bir tek, bizi suçlayabilecek, kanla, şiddetle, ölümle bir tek suçlama bulamazsınız. Bugün tutuklanan 8 bin -KCK adı altında tutuklanan- BDP'lilerde bir tek tane şiddete davetiye çıkaran, ölüme onay veren bir insan bulamazsınız. Gittik, içeride on yıl kaldık, kimi arkadaşlarımız on yıl, kimileri beş yıl ama kimse çıkıp diyemedi ki: "Bunların silahların tetiğinde parmak izi var, kandan sorumludur." diyemediler. Bugün içeride olan gazeteci, avukat ve partinin yöneticilerinin, milletvekillerinin, belediye başkanlarının da bir tek tanesini kandan sorumlu tutamazsınız. Bu kadar kanın ve şiddetin dışında olan bir parti ve kana, şiddete maruz kalan bir partiyi kandan ve şiddetten besleniyor tezi, Allah adına, kelimenin tek anlamıyla vicdansızlıktır. Biz her birimiz, onlarca yakınını bu faili meçhullerde kaybetmiş insanlarız ve bu yetmiyor, çıkıp grubumuza nifak sokmak adına şunları söyleyebiliyor bazı milletvekili arkadaşlar bizim arkadaşlarımızla görüşürken: "Biz sizin gibi düşünüyoruz?" Nasıl sizin gibi düşünebiliriz? Yani Uluderede'deki failler ortaya çıkmadan biz nasıl sizin gibi düşünebiliriz? 8 bin tane insanı tutuklayacaksınız, nasıl biz sizin gibi düşüneceğiz? Siz Kürt diliyle alay edeceksiniz, biz nasıl sizin gibi düşüneceğiz? Ama bizim görevimiz şu: Biz buradayız, diyalog istiyoruz. Zaman zaman, Sayın Başbakana yakın olan şahıslarla oturup konuşuyoruz. Girdiğiniz yol doğru yol değildir. Bu yol, bu ülkeye daha çok kan, daha çok gözyaşı, daha çok acı yaşatır. Onun için, diyalog ve müzakerelerin kaçınılmaz olduğunu söylüyoruz. Siyaset dünyasının var olma nedeni de budur. Bizim burada olmamızın nedeni de budur. Bizim Türkiye'de iktidar olmak gibi, şu aşamada böyle bir hülyamız yoktur. Biz kanı durdurmak istiyoruz. Biz bu faili meçhul cinayetlerle ilgili, nereye kadar uzanıyorsa, gelin, birlikte bu önergeyi kabul edelim, araştıralım. Sayın Başbakan diyor ki: "Mahsum Korkmaz'ı kim öldürdü? Hikmet Fidan'ı kim öldürdü?" Sayın Başbakan, aha buradayız. Bizim getirdiğimiz önergeyi kabul etmiyorsanız siz bir önerge getirin, getirin biz de oy verelim, kabul edelim. Hakikatleri araştırma komisyonunu oluşturalım. Mahsum Korkmaz'dan Hikmet Fidan'a, Uğur Mumcu'dan Ape Musa'ya kadar ve bu ülkede kim acı çektiyse, bu acıların bir an önce ortaya çıkması için siz getirin biz size destek sunalım. Ama sizin yüreğiniz buna yetmiyor. Çıkıp valilere talimat vereceksiniz, çıkıp valiler bölgeye gidecek.
Şimdi, dün, Batman'da, il ve ilçe binamız, belediye binamız kurşunlanıyor. Bundan sonra, Başbakanın bu açıklamalarından sonra, bu saldırılar bir bütün olarak gerçekleşecek. Ama Başbakanın bilmediği bir şey var, eğer bu saldırılara bu grup, bu halk boyun eğmiş olsaydı bütün olumsuzluklara rağmen, 36 tane milletvekili çıkarmazdı ve bu bir şanstır. "Bakın, biz son bir nesiliz." diyoruz. Eğer Kürtler ve Türkiye demokrasi güçleri dönüp Parlamentoyu adres gösteriyorsa, demokratik zemini adres gösteriyorsa sizin demokratik zemine saldırmaya hakkınız yoktur. Kürtlerin bu iradesine saygı duymalısınız, bunu büyütmelisiniz ama siz bunu yapacağınıza tam tersine Kürtleri ve demokratik zemini hedef göstererek? Son günlerde çıkan anketlerde Kürt coğrafyasında, Kürtlerde ciddi bir oy kaybınız vardır. Bunun yolu, yöntemi militarist güçlerle, kolluk kuvvetleriyle geri almaya çalışıyorsunuz. Vallahi, bu boyun sizin önünüzde eğilmez. Zor günler gördük ve yaşadık ve 1990'ları siz de biliyorsunuz. Onlara boyun eğmeyenler bugünlere hiç, hiç boyun eğmezler. Otuz yıllık süreç içerisinde çok şey öğrendik, çok acılar çektik ve çok şey de gördük. Ama sizin bunları görmeniz gerektiğine inanıyorum, daha çok sağduyulu olmanızı ve vicdanlı olmanızı diliyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sakık.