Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Ortak Türkmen-Türk Genel Eğitim Okuluna İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 61 |
Tarih: | 26.02.2025 |
YENİ YOL GRUBU ADINA MUSTAFA KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Türkmenistan ve Azerbaycan'la ilgili uluslararası sözleşmeler hakkında grubumuz adına kanaatlerimizi paylaşmak için huzurlarınızdayım. Öncelikle sizleri saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Azerbaycan'la ilgili olan, doğal gaz tedarikiyle ilgili bir sözleşme bu ama aynı zamanda Türkmen gazının 2026 sonuna kadar transit geçişinin sağlanması adına ve Iğdır-Nahçıvan Boru Hattı'nın da yine Nahçıvan'a gaz tedarikini sağlaması adına da bir anlaşma, bir sözleşme olduğunu görüyoruz.
Önce bazı detayları sizlerin dikkatine sunmak istiyorum. Türkiye'nin doğal gaz sistemine giren toplam miktar 2024 yılında bir önceki yıla göre yüzde 9,5 artarak 56 milyar 390 milyon 412 bin metreküp olmuş. Yani bizim enerjide dışa bağımlılığımızın, enerjide yaşadığımız sıkıntının, zaman zaman problemlerin hangi bağlamda olduğunu görüyoruz. Bir de başka bir detay paylaşmak istiyorum; bunlar ortalama, üç aşağı beş yukarı ama genel hatlarıyla böyle. Biz dünyada 5 farklı destinasyondan doğal gaz tedarik ediyoruz. Bunların birincisi Rusya, yüzde 47 civarında; ikincisi İran, yüzde 21 civarında; üçüncüsü Azerbaycan, yüzde 18 civarında; dördüncüsü Cezayir, yüzde 9 civarında; beşincisi Amerika Birleşik Devletleri, yüzde 6 civarında.
Şimdi, Avrupa'da son yaşanan bu Rusya-Ukrayna savaşıyla beraber, doğal gaz tedarikinde yaşanan problemleri, hâlihazırda Münih Güvenlik Konferansı'nda da yine aynı şekilde Rusya'nın Amerika'yla iş birliği yapmasıyla birlikte Avrupa'nın gazla ilgili Rusya'yla ilişkilerinin ne denli etkilendiğini hep beraber gördük. Şimdi, bizim Azerbaycan'dan gelecek bu doğal gazı almamız ve çeşitlendirmemiz, doğal gaz kaynaklarımızı ithal ettiğimiz kaynakları daha farklı noktalara taşımamız tabii ki önemli. Hatırlayacağınız gibi, 54'üncü Hükûmet döneminde, yarın vefat yıl dönümü olan Erbakan Hocamızın Başbakanlığında, Enerji Bakanının Recai Kutan olduğu dönemde -Allah her ikisine de rahmet eylesin- İran'la yapılan anlaşmayla birlikte Rusya'yla olan bağımlılık olabildiğince düşürülmüştü. Şu anda İran'dan yüzde 21 civarında doğal gaz alıyoruz, bu önemli ama bütün bu tartışmaları ben farklı bir boyuta taşımak istiyorum. Evet, biz gaz tedarik kaynaklarımızı artırmalıyız; evet, dışa bağımlılığımızı olabildiğince azaltmalıyız ama nasıl? Yani, doğal gaz ihtiyacımızı nasıl azaltacağız? En önemli kaynak bizde Akdeniz olarak görünüyor. Hayalci olarak değerlendirebilirsiniz ama bu hayalin ne kadar gerçekçi olduğunu sizlere birazdan ifade etmeye, ispat etmeye çalışacağım.
Değerli milletvekilleri, şu anda bildiğiniz gibi, daha yeni, Mısır ile Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti arasında bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşma... Yani, şu anda hâlihazırda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin de hakkı olan ve Mısır'la yapılan anlaşmayla beraber gazın boru hatlarıyla Mısır'a taşınması, sonrasında Mısır'dan da Avrupa'ya taşınmasıyla ilgili bir proje var. Bu proje, doğrudan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin hakkını gasbetmektir ve gasbedildiği için de Türkiye'nin bir şey yapması gerekir. Ne yapacak? Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının, şu anda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'yle yapmış olduğu anlaşma gereğince bazı ruhsat alanlarında arama izni var. Bu arama izni, şurada da gördüğünüz gibi, çok net bir şekilde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin hakkı olan bölgelerde Türkiye'ye doğal gaz temin etme, gaz çıkarma hakkı ve neticesinde hem Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin hem Türkiye'nin ekonomik olarak farklı bir noktaya taşınmasına katkı sağlayacaktır. Bazı riskli alanlar var, o riskli alanlar şu taralı olarak gördüğünüz bölgeler; bu taralı olarak gördüğünüz bölgelerde Güney Kıbrıs Rum kesimi verdiği ruhsatlarla birlikte aslında şu anda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin de hakkını doğrudan gasbediyor. İşte, bu gasbı önlemek, aynı zamanda Türkiye'nin hakkını, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin hakkını korumak adına yapılacak adımlar aslında bölgedeki dengeleri Türkiye lehine değiştirebilir, Türkiye lehine bu noktada bize farklı bir açılım sağlayabilir diye buradan ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, şurada şu gördüğünüz alanlarda şu anda Mısır ile Güney Kıbrıs Rum kesimi arasında en son yapılan anlaşma neticesinde, Mısır'a bakan taraflarda, Türkiye'nin de daha doğrusu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin de hakkı olan bölgelerde şu anda böyle bir anlaşma yapıldı. Bu anlaşmanın bir an önce boşa düşürülmesi, bu anlaşma neticesinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin hak gasbının önlenmesi en önemli işimiz olmak durumunda.
Daha önce çeşitli konuşmalarda burada ifade etmeye çalışmıştım. Bölgenin önemini ifade etmek adına söylüyorum, şu gördüğünüz de "Eastmed" denilen bir proje. Eastmed Projesi, Amerika tarafından Rusya-Ukrayna savaşından önce gündeme getirilmişti, Rodos ve Girit adaları üzerinden Akdeniz gazının Avrupa'ya taşınması planlanıyordu ama maliyetli bir projeydi, yaklaşık 20 milyar dolar bir maliyeti vardı. Bu gazın Türkiye üzerinden taşınması, diğerine göre, Girit ve Rodos alternatifine göre dörtte 1 fiyatındaydı ve bu gazın en doğru destinasyonu da Türkiye olduğu hâlde şimdi Türkiye'nin elindeki bu gücü almak, neticesinde Mısır üzerinden farklı bir alan açmak adına böyle bir girişim olduğunu görüyoruz. Bu girişimi hep beraber engellemek zorundayız. Evet, Azerbaycan'dan gaz alalım; evet, Türkmenistan'dan gaz alalım; evet, olabildiğince kaynaklarımızı çeşitlendirelim ama son tahlilde dışa bağımlılığı azaltacak en önemli girişimlerimizin başında işte, burada gördüğünüz şekliyle hem de Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının da şu anda ruhsatı olan bölgelerde gaz çıkarmasına, doğal gazın Türkiye'ye taşınmasına çok önemli katkıları olacaktır.
Değerli milletvekilleri, ayrıca şunu ifade etmek istiyorum: Biz bu çeşitlendirmeyi yaparken yani 54'üncü Hükûmet döneminde bu çeşitlendirmeyi yaparken bu tür projelere kimlerin engel olmaya çalıştığını net olarak biliyoruz. Bir örnek vereceğim size: Recai Kutan Bey Enerji Bakanıyken şöyle bir konuşma yapıyor, diyor ki: "Amerika'dan 2 bakan beni ziyaret etti. Bana 'Bizim D'Amato Yasamıza göre İran'la yılda 300 milyon dolardan fazla bir ticaret yapan kurumlar hakkında bazı önleyici tedbirler alıyoruz -tehdit ediyor- onun için İran'dan doğal gaz almamanızı öneriyoruz. Arzu ederseniz biz ihtiyacınız olan gazı başka kaynaklardan temin edebiliriz.' dediler." Recai Bey soruyor: "Peki, İran'dan geçmek bize daha kolay, teknik olarak da mümkünken bu gazı siz bize nereden getireceksiniz?" "Biz size Katar'dan sıvılaştırılmış gaz getirerek ihtiyacınızı karşılayacağız." diyorlar. "Peki, İran gazı ile Katar gazı arasında oluşan o maliyet farkı ne olacak?" "O, sizin probleminiz." diyorlar. Yani şimdi, bizim böyle bir durumda yapmamız gereken şey; evet, her zaman olduğu gibi dışa bağımlılığı olabildiğince azaltmak ama en önemlisi de bizim kendi kaynaklarımızı oluşturabilmek adına bir adım atmamızdır.
Değerli milletvekilleri, doğu Akdeniz bölgesinin önemi özellikle son dönemde çok daha net anlaşıldı. Süveyş Kanalı'nın dünya ticaretinin yüzde 12'sine sahip olduğu bir ortamda ve Akdeniz gibi önemli bir coğrafyada, dünya ticaretinin üçte 1'inin döndüğü bir coğrafyada Türkiye'nin doğal gaz noktasında atacağı adımlar, yapacağı araştırmalar aynı zamanda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin hakkını korumak adına önemli adımlardır.
Hepimiz kabul edelim, bugün daha net sonuçlarını görüyoruz; özellikle iktidar partisindeki arkadaşlarımızın daha net görmesini umut ederek söylüyorum: 2004 Annan referandumunda, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne özellikle Annan referandumunu tanıması noktasında yapılan baskıların sonuçlarının ne kadar olumsuz olduğu bugün net olarak görülmekte. Biz bugün, bir kere daha, o zararı ortadan kaldırmak, Akdeniz'deki olan gücümüzü tahkim etmek, doğal gaz piyasasında başrole oynayan bir oyuncu olduğumuzu hissettirmek, Türkiye olmadan bu bölgede enerji nakil hatlarının asla sonuca ulaşamayacağını göstermek adına radikal bir karar alacağız. Tehditlere boyun eğmemeliyiz, her türlü tehdit gelebilir ama bazı durumlarda her şeyi göze almak gibi bir risk daima olur ve büyük devletler her şeyi göze alırlarsa kendilerini geleceğe taşıyabilirler. Akdeniz gibi bir coğrafyanın önemini, Kuzey Kıbrıs'ın önemini hiçbir zaman atlamamalıyız.
Azerbaycan'la olan ilişkilerimiz, Türkmenistan'la olan ilişkilerimiz, onlarla yürüttüğümüz ticari ilişkilerimiz elbette değerlidir; onlara da bir anlam katar, bize de bir anlam katar ama son tahlilde biz güçlü olursak onlar da güçlü olur diyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL ve CHP sıralarından alkışlar)