GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Ortak Türkmen-Türk Genel Eğitim Okuluna İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:61
Tarih:26.02.2025

YENİ YOL GRUBU ADINA ELİF ESEN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; YENİ YOL Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Şu anda üzerinde görüşmelerini sürdürdüğümüz 61 sıra sayılı uluslararası sözleşmenin konusu, hepimizin bildiği gibi, Türkmenistan Hükûmeti ile aramızdaki Türkmen-Türk Genel Eğitim Okuluna ilişkin mutabakat.

Peki, biz bu mutabakatları neden bu kadar önemli buluyor, üzerine uzun uzun konuşuyor, tartışıyor, diplomatik görüşmeler yürütüyoruz? Çünkü eğitim, sınırlarımızın ötesinde bile çok önemli bağlar, dostluklar kurulmasını sağlayan, iki akraba ülke arasında aidiyete kapı açan en kıymetli adım.

Aslında ben bu konuşmayı 6 Şubat öncesinde yapmak için hazırlanmıştım ama silmemiştim. Eğitimin önemini düşünürken deprem bölgesindeki çocuklarımız, gençlerimiz aklımdaydı. Planımı değiştirmedim çünkü 6 Şubatın 2'nci yıl dönümünde uzmanlar büyük İstanbul depremi için uyarırken, Ege kıyıları binlerce sarsıntıyla kaynarken ve bu, hem bizi hem komşu ülkemizi tehdit ederken ve bir yandan da Erzincan, Tunceli, Bingöl havzasında 7 üzerinde deprem tehlikesi varken biz bunları konuşmak zorundayız, tedbir almak ve bölgede hâlâ kanayan yaraları sarmak zorundayız.

Ülkemizi derinden sarsan 6 Şubat depreminin 2'nci yıl dönümünü çok yeni atlattık. Resmî rakamlara göre 50 binden fazla canımızı kaybettik; hayatını kaybedenleri rahmetle anıyor, yakınlarını kaybeden ailelere de yürekten sabırlar diliyorum. Ancak bu acıyı yaşayarak bu sorunu da geride bırakmış olmuyoruz.

Unutulmamalı ki bir felaketi gerçekten geride bırakmak, sadece geçmişi hatırlamakla, yâd etmekle değil ondan ders almakla, geleceği de doğru planlayarak güvence altına almakla mümkün olabilecektir. O hâlde gelelim eğitime, kendi ülkemize, kendi sınırlarımızın içinde yaşayan çocuklarımıza, gençlerimize.

Özellikle deprem bölgesinde evleri, hayatları yıkılmış çocukların ülkelerine yeniden inanması, güvenmesi, nitelikli bireyler olarak ülkelerinde mutlu bir yaşam sürmesi için okulları hayal edebileceğimizden çok ama çok daha önemli. 6 Şubat depremleri; Hatay, Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya, Elâzığ, Diyarbakır, Adana, Kilis, Osmaniye olmak üzere 11 ilde 4 milyon öğrenciyi ve 220 bin eğitim emekçisini derinden etkiledi. Hatay'da 1.604 eğitim binasından 210'u yıkıldı, 180'i orta hasarlı durumda. Hâlâ on binlerce öğrencimiz eğitime uygun olmayan konteynerlerde ve geçici barınma merkezlerinde eğitimine devam etmeye çalışıyor.

Sayın milletvekilleri, deprem bölgesinden görüştüğümüz arkadaşlarımızdan gelen bilgiler, şikâyetler bizleri hâlen üzmeye ve endişelendirmeye devam ediyor. Özellikle çocukların hâlâ yaşadıkları zorluklar, eğitim hakkına erişimlerindeki sorunlar büyük sıkıntılar, acil çözümler bekliyor.

Bakın, dostlarımız neler anlatıyor bizlere: Birçok okulda ikili eğitim uygulanıyor. Bazı okul binalarında, birçok farklı okul öğrencisi bir arada eğitim görmeye devam ediyor. Sınıf mevcutları 40'ın üzerinde. Bu ortamda kaliteli bir eğitimden söz etmek mümkün müdür, soruyorum sizlere.

Eğitime erişim ve servis sorunu çok fazla. Servisler bazen gelmiyor, belediyeler bunu desteklemeye çalışıyor ama bu da sürdürülebilir değil. Çocuklar eğitimden düşüyor. Eğitime erişim olmadığında nitelikli eğitimden de bahsetmek mümkün değil. Bu çocuklarımız ya yaşıtlarıyla beraber, farklı şehirlerde eğitim gören yaşıtları ya da çok daha iyi şartlarda eğitim gören arkadaşlarıyla aynı şartlarda eğitim görmüyor ancak aynı şartlarda sınavlara tabi tutuluyorlar.

Başıboş, işsiz genç sayısı hızla artıyor, gençler arasında bağımlılıklar artıyor; özellikle met, sanal bahis. Ekonomik yoksunluklar çocukları hırsızlığa, fuhşa, çetelere ve teröre itiyor. Gençlerin ve çocukların nitelikli zaman geçirip sosyalleşebileceği, spor yapabileceği, hayata tutunabilecekleri alanlar çok az ve yetersiz.

4+4+4 eğitim sistemi nedeniyle son dört yıl denetim kesinlikle yok. Bu yüzden de bölgede özellikle tarım işçisi olan çocuklar, gençler, erken yaşta, çocuk yaşta evliliğe itilen kız çocukları ve beraberinde hamile kalan çocuk anne sayısı oldukça fazla.

Deprem sonrası artan ampute çocuklar; büyüdükleri için o protezlerin belirli aralıklarla değişmesi gerekiyor ama beslenmeye bile zor erişebilen aileler için bu elbette mümkün değil. Devletin şefkatli ellerini bekliyor bu çocuklar ve bir de şunu çok merak ediyorlar: Özellikle iktidar sıralarında oturan sizlere, değerli milletvekillerine ve Hükûmet yetkililerine soruyorlar, diyorlar ki: "Deprem bölgesi inşa edilirken bizim engelli aile bireylerimizin ya da yaşlılarımızın, ampute çocuklarımızın hayata tutunabilmesi için gerekli imar planlamaları yapılıyor mu?"

Değerli milletvekilleri, eğer kalıcı çözümler üretilmezse bu çocuklar sadece eğitim hayatlarında değil gelecekte de büyük dezavantajlar yaşayacaklar. Eğitimde fırsat eşitliğini sağlayamazsak deprem bölgesindeki çocuklarımızın hayalleri enkaz altında kalmaya devam edecek. Eğitim bir lütuf değil bir hak, devletin temel görevi, daha da önemlisi ülkemizi geleceğe taşıyacak çocuklarımız, gençlerimiz yani aslında gerçek beka meselemiz.

Türkmenistan'daki Türkmen-Türk Genel Eğitim Okulundaki 428 öğrenciyi düşündüğümüz gibi, deprem bölgesinde ve dahi ülkemizin tüm sathındaki okullarda okuyan, okumaya çalışan, yoksullukla mücadele eden, dersleri aç dinleyen öğrencilerimizin eğitimden düşmesini heybemizden çıkarıp, önümüze koyup bu yoksulluğu ve deprem riskini hep beraber düşünmeli, ders almalı ve çözmeliyiz.

Değerli milletvekilleri, bugün burada hep birlikte bir sorumluluk üstlenmeliyiz. Gelecek nesillerimizin bu acıları tekrar yaşamaması için müfredata kalıcı olarak "afet bilinci ve güvenliği dersi"ni eklemek zorundayız. Bu ders yalnızca bir zorunluluk değil hepimizin vicdani sorumluluğudur. Zira, maarif yüzyılı içerisinde afet ve sürdürülebilir çevre ünitesi gibi kısıtlı verilecek dersler bunun için yeterli değildir. Bizler eğer bugün afet bilincine sahip çocuklar yetiştirmeyi başarabilirsek ne olur? Biz aynı zamanda ülkemizin yarınlarının bilinçli mühendislerini, duyarlı, vicdanlı müteahhitlerini, sorumluluk sahibi yöneticilerini de yetiştirmiş oluruz. Afetleri sadece yaşayan değil onlardan ders alan, önlem alabilen bilinçli toplumlar yetiştirebiliriz.

Öte yandan, 2023'te açıklanan Türkiye Yüzyılı İçin Doğru Adımlar Seçim Beyannamenizdeki vaatlerinizden birini sizlere hatırlatmak istiyorum: "Büyükşehirlerden il, ilçe ve beldeye kadar tüm belediyelerimizi içeren Türkiye afet riski yüksek alanlar haritası ve altyapısını oluşturacağız." demiştiniz. "Bu alanlarda kentsel dönüşüm sürecini hızlandıracağız." demiştiniz. Yapılan, topluma yansıyan bir çalışma var mı? Ne yazık ki etkili, verimli çalışmalar yok. Yerel seçimde bozguna uğrayınca bu sözler tutulmadığı gibi, deprem bölgesindeki halka o dönem ne dediniz? "Oy vermeyene hizmet yok." dediniz. Hak mı, reva mı bu; sormak istiyorum sizlere ve hatırlatmak istiyorum tekrar.

Peki, ne yapılmalı? Başta milyonlarca insanın yaşadığı, ülkemizin kalbi niteliğinde öneme sahip İstanbul olmak üzere risk altındaki tüm şehirlerimiz için gerekli simülasyon çalışmaları, planlamalar, koruyucu, önleyici tedbirler, eğitimler, kentsel dönüşüm, güçlendirmeler, toplanma alanları olmak üzere hiçbir boşluk bırakmadan çalışmalar hızla tamamlanmalı. İstanbul'un geleceğini korumak yalnızca binaları güçlendirmekten ibaret değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Esen, lütfen tamamlayın.

ELİF ESEN (Devamla) - Tamam Başkanım.

İşte size bir beka meselesi daha. DEVA Partisi olarak Afet Eylem Planı'mızda Hayat İstanbul Projemiz'le bilimsel, planlı ve sürdürülebilir çözümler öneriyoruz; lütfen açıp bir bakın. Bunca insanımızın yaşamı şansa bırakılamaz; siyasete, hamasete kurban edilemez; önlenebilir, tedbir alınabilir faciaların arkasına "kader" diyerek saklanılamaz. Elhak, kitabımız bize emin olmayı, sözünü tutmayı tavsiye etmiyor mu? Henüz imkânımız varken elimizi taşın altına koyup gerekeni yapmak, çocuklarımızı geleceğe taşıyacak politikaları kurgulamak hepimizin boynunun borcudur.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)