GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Siber Güvenlik Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:62
Tarih:04.03.2025

YENİ YOL GRUBU ADINA ERTUĞRUL KAYA (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri YENİ YOL Grubumuz ve DEVA Partisi adına saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizde siber güvenlik alanında mevzuat düzenlemesi an itibarıyla, evet, önemli bir ihtiyaçtır hatta geç bile kalınmıştır. Dünyada teknolojinin hızla geliştiğine hep birlikte şahitlik ediyoruz. Türkiye'nin dört bir yanının 5G altyapısına hazır hâle getirilmesi, bunu yaparken de parti programımızda ifade ettiğimiz, eylem planlarıyla da kamuoyuyla paylaştığımız ve adını "5H" olarak koyduğumuz bir planlamayla yapılması elzemdir. Yani hızlı, her yerde, hesaplı, hizmet odaklı ve hür internete acil ihtiyacımız var. 5G'nin yanı sıra ülkemizin en az 1 milyon kilometrekare fiber altyapı sistemiyle acilen donatılması; bilgisayar, tablet ve oyun konsolu gibi dijital cihazlar üzerindeki vergi yükünün de acilen azaltılması; öğrencilerimize gelir düzeylerine göre bedava veya indirimli teknolojik ekipman ve yazılım desteğinin sağlanması; eğitim müfredatımıza da çağın gereklilikleri doğrultusunda ilköğretimden itibaren veri okuma, sosyal medya okuryazarlığı ve güvenli internet kullanımı gibi konuların eklenmesi gerekiyor. Liseden mezun olan her gencimizin de algoritma ve temel kodlama bilgisine sahip olarak okuduğu süre içerisinde yapay zekâ, girişimcilik ve siber güvenlik gibi alanlarda temel altyapıyı alarak hayata ilk adımlarını atması gerekiyor.

Evet, arkadaşlar, bu işler bir vizyon meselesidir. Biz DEVA Partisi olarak az önce bir kısmını dile getirdiğim hedefleri ne zaman açıkladık? 27 Ekim 2021 tarihinde. Siber güvenlik meselesini ne zaman açıklamışız? 2021 yılında yani bu kanun teklifinden tam dört yıl evvel. Evet, şu anda siber güvenliğin adının konuşulması önemli bir adımdır. Dikkat edin "adının konuşulması" diye ifade ettim.

Bu kürsüden çok kez ifade ettiğimiz üzere bir kez daha ifade etmek istiyorum: Değerli arkadaşlar, iktidarın değerli mensupları; Türkiye'nin sorunları ucundan, kıyısından tutarak plansız, programsız, bütüncül olmayan bölük pörçük metotlarla çözülmez, çözülmeyecek de. Hele ki çözmeyi arzuladığınız konuların içerisine ideolojik kaygılarınızı, yetkiyi tek kişide toplama dürtülerinizi ufak ufak, ince ince yerleştirirseniz hiçbir sorunu çözemeyeceksiniz. Şimdi görüşmeye başladığımız kanun teklifinde ilk bakışta neyi görüyoruz? Sizin o temel dürtünüz olan, mümkünse yargı yerine karar verme, bu iş eğer sırıtıyorsa yargıyı elinize alma çabanızı ayan beyan görüyoruz. Talimatla hareket eden yargı bile artık sizi tatmin etmiyor, "Mümkünse yargı da ben olayım." diyorsunuz ama bir yandan toplumdan gelen veya gelebilecek tepkilerden çekindiğiniz için de bunu toplumun gözüne sokmadan yapmaya, doğrudan yapmamaya gayret ediyorsunuz. Bu teklifte de aynı arzu kendini hemen belli ediyor. Evrensel hukuk normlarına göre hâkimlere ait olan, olması gereken bir yetkiyi ola ki geçenlerde -az önce Selçuk Bey'in ifade ettiği üzere- HSK soruşturması başlattığınız hâkim gibi hâkimler çıkarsa alacağı kararlarla canınız sıkılmasın diye hâkimleri devreden çıkarıp kendiniz bu kararı alma yetkisini kendi atadığınız bir memura vermek istiyorsunuz. Biz size yıllardır her şeyi, tüm yetkiyi, tüm gücü bir kişiye vermenin tehlikelerini, ülkemizi düşürdüğü ve düşüreceği vahim hâlleri anlattık, anlatmaya da devam edeceğiz. Evet, anlatmaya da devam edeceğiz. Biz, sizin hata yapmanızı politik fırsatlar olarak, oy toplama vesilesi olarak görmüyoruz çünkü siz hata yaptıkça ülkemiz kaybediyor, siz hata yaptıkça milletimiz kaybediyor. Onun için uyarıyoruz; Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle yetkiyi bir kişiye verdiniz, sonuç ortada, bir avuç mutlu azınlık dışında 85 milyon vatandaşımız perişan hâlde ama siz hatalardan ders çıkartmadığınız gibi hatalarınıza yeni hatalar eklemekte ısrar ediyorsunuz, tıpkı görüşmekte olduğumuz bu kanun teklifinde olduğu gibi. Bu yasa teklifinizde "Siber Güvenlik Başkanı" adını verdiğiniz tek bir kişiye yine tüm yetkileri, tüm gücü verme peşindesiniz. Bu "siber reis" yargının kararlarını da verecek, interneti de kapatmaya karar verecek; sayfa, site engellemeye de karar verecek, her şeye kendi karar verecek. Geçtiğimiz yaz Gazze sansürü bahanesiyle sekiz gün Instagram'ı engellediniz; orası üzerinden ticaret yapan, işletmesini ayakta tutmaya çalışan yüz binlerce esnafı, işvereni mağdur ettiniz. Sonra, Instagram hiçbir kararında, uygulamasında geri adım atmamışken atmış gibi haberler yaptırarak kamuoyu oluşturup zafer havasıyla yeniden Instagram'ı açtırdınız. Şimdi siber reis aracılığıyla bunun için artık hâkime uzun uzun gerekçeli karar yazımı beklemeye gerek kalmayacak. Başka ne yapacak bu siber reis? İstediği mala mülke hemen el koyabilecek, istediği yeri aratacak, istediği verilere el koyabilecek; gerçek hayatta bu uygulamalar sizlere çok tanıdık geliyor değil mi? Ama siber hayatta bunun eksikliğini duyuyorduk. Bir siber reisimiz eksikti, hayatımızda eksik halkayı da hamdolsun tamamlıyorsunuz. Böylece, artık emeklimiz 14 bin liraya maaşla rahatça geçimini sağlar, torunlarına harçlık da verir, onlara hediyeler de alır. İşçimiz 22 bin liralık maaşıyla arabasını da alır, evini de alır, yazın denizine de gider, isterse yurt dışına tatile de gider. Gençlerimiz istediği gibi gezip eğlenir, arkadaşlarıyla yurt dışına gidebilir. Esnafımız dükkânını büyütme, yeni şube açma planları yapar çünkü artık bir siber reisimiz olacak. Bu vaatler de size tanıdık geldi değil mi? Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçince karar alma süreçleri ve bürokrasi dâhil olmak üzere her şey hızlanacak, şaha kalkacaktı. Peki, ne oldu? Emeklimiz, işçimiz, çiftçimiz, gençlerimiz; topyekûn bir milleti, bırakın yükselmeyi, uçurumdan aşağı atıverdiniz. Siber reisimizle de artık uçurumdan çıkıp siber uzayda şaha kalkarız.

Siz uçup kaçmadan, şaha kalkmadan önce size bir kıssa anlatayım, hissesini de artık siz çıkartıverirsiniz.

Değerli arkadaşlar, köyün birine eski zamanlarda bir çakmak getirmişler. Çakmak o kadar kıymetliymiş ki sağı solu yakmaması için, yanlış işlerde kullanılmaması için güvenilir birine teslim etmek gerekiyormuş. Köylüler toplanıp "Bu ateş aletini kime verelim?" diye istişare etmişler ve sonunda çakmağı muhtara vermeye karar vermişler. Tabii, "Muhtardan da ihtiyaç hâlinde alıp ihtiyaçlarımızı görürüz." diye karar vermişler. Muhtar çakmağı alınca, tabii, ateşin sahibi olarak saygınlığı giderek artmış; etrafında dalkavuklar, yağcılar toplanmaya başlamış. Saygı arttıkça muhtarın tabii, kibri de artmış. Bir tarafta muhtara saygı artarken ondan korkanlar da artmış. Gel zaman git zaman, muhtar, ateşi kendine verenin köylüler olduğunu unutuvermiş. Dalkavukların da tahrikleriyle ateşi baskı ve korkutmak için kullanmaya başlamış; kiminin evini, kiminin tarlasını yakıvermiş; artık tarlalar sürülemez, evler yaşanamaz hâle gelmiş. Muhtarın baskısından köylüler yavaş yavaş köyden ayrılmaya başlamışlar. Ticaret durmuş, köye gelen çerçilerin ayağı kesilivermiş. Çevre köyler gelişirken muhtarın köyü giderek gerilemiş. Muhtarın köylülerinden biri kendileri gerilerken komşu köylerin niçin geliştiğini merak edip o köylerden birine gitmiş; oradaki zenginliği, bağı bahçeyi görünce komşu köylüye sormuş: "Sizde çakmak yok mu?" Köylüler "Var." demişler. "Peki, sizin köy nasıl böyle gelişti? Bağınız bahçeniz yanmadan nasıl böyle kaldı? Bizim köyde her şey tarumar oldu." Bunu duyan komşu köylü sormuş: "Yoksa siz çakmağı bir kişiye mi teslim ettiniz?" Tarlası, bağı viran olan köylü: "Evet, muhtara verdik." demiş. Komşu köylü "Eyvah, büyük yanlış yapmışsınız, hiç çakmak bir kişiye verilir mi?" demiş. Muhtarın köylüsü hayretle "Siz öyle yapmadınız mı?" diye sormuş. Komşu köylüyse "Hayır, biz öyle yapmadık; biz çakmağı bir kişiye verdik, çakmak taşını bir başka kişiye, benzini de başkasına verdik. Ateş yakmak için 3'ünün bir araya gelmesi gerekiyor. Biri yanlış bir şey yapmaya kalksa, ötekiler izin vermiyor." demiş. Muhtarın köylüsü "Desene, biz hepsini bir kişiye vermekle kendi kendimizi yakmışız." demiş.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)