Konu: | Siber Güvenlik Kanunu Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 63 |
Tarih: | 05.03.2025 |
CELAL FIRAT (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Anayasa'da herkesin bir vatandaşlık hakkına sahip olduğu ve buna bağlı olarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın hukuki temel ilkeleri doğrultusunda keyfî olarak vatandaşlıktan yoksun bırakılmayacağı yazar. İşte, bu tanım doğrultusunda Alevi toplumunun vatandaşlık haklarını kullanmasında devlet, yükümlülüklerini kasten yerine getirmemektedir. Buradan şunu sormak gerekiyor: Özel düzenlemelerle yönettiğiniz Alevi toplumu bu ülkenin vatandaşı değil midir ya da vatandaş sayılan Aleviler eşit vatandaşlık hakkından neden mahrum bırakılıyorlar? Anayasa’nın uygulanmayan ilkeleri -keyfîlik, ayrımcılık, yok sayılma, yargı yollarının kapatılması nedeniyle- sonucu kendi içinde bir koruma alanı oluşturan Alevi halkı başka devletlerden hakları konusunda taleplerde bulunmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa Birliği Adalet Divanı gibi kuruluşlardan Alevilerin sorunlarını çözme yolunda davalar açmak zorunda bırakılıyorlar. Kısacası, bizler, bu topraklarda, bizlerden esirgenmiş, bizlere kapatılmış adalet sistemi içinde hak ve özgürlüklerimizi yabancı ülkelerde aramak zorunda kalmışız yani devlet, uluslararası insan hakları metinlerinin emredici hükümlerini reddetmiştir. Alevi toplumu ile devlet arasında kurulan hukuki, siyasi ilişkiler başka devletleri ve uluslararası devletleri ilgilendirecek konuma gelmiştir. Alevilere haksızlık yapılmıştır. Bugün, bu kürsüde "Aleviler devletten ne istiyor?" dediğimde bunun cevabı "Devlet, Alevilerden ne istiyor?" sorusuyla cevaplanabilir. Devlet, Alevileri tercihli bir muameleyle, ayrımcılıkla yönetmek istiyor. Aleviler ise hak ve özgürlüklerinin insan hakları kapsamına alınmasını, vadedilen özgürlüklerin kendi açılarından pratiğe dönüşmesini istiyor. Devletin tarafsızlık konumu ve laiklik gereği Alevilerin inanç pratikleri, ritüelleri ve bunların icra edilme biçimleri ile meşruiyeti konularında söz söyleme, takdir hakkı yoktur. Devlet, geleneksel fetihçi zihniyetle Alevilere hak kaybını reva görüyor, Alevi toplumunu vatandaş olmakla elde ettiği kazanımlardan yoksun bırakmayı tarihsel görev olarak kabul ediyor. Alevileri iç güvenlik meselesi olarak görüyor. Aleviler ise ötekileştirilmeme, eşit muamele görme ve ekonomik, sosyal, inançsal haklardan yararlanmanın güvencesini istiyor. Devlet, Alevilerin hak ve hukukunu arafta bırakarak kendi kurdurduğu daire başkanlığıyla kendi Alevilerini yaratmaya gayret ediyor. Aleviler ise eşit vatandaşlık sorunlarını görünür kılmaya çalışıyor; cemevlerinin ibadethane olarak tanınması, zorunlu derslerin kaldırılması için alanlarda mücadele ediyor. Lütfen elinizi vicdanınıza koyun. Bulunduğu yerde kabul görmeyen, ayrıldığı yere geri dönemeyen ve bu ülkenin ikinci sınıf vatandaşı konumuna koyulan Alevilere bu yapılan zulüm değil midir? Cemevlerimiz her zaman nefret söylemlerine, şiddet içeren eylemlere maruz kalmaktadır, sonrasında buna dair kamuoyunu tatmin edecek, Alevi toplumunu rahatlatacak bir söz, yargı, idari işlem de yapılmamaktadır.
Sayın milletvekilleri, gördüğünüz ve bildiğiniz gibi, Alevilerin vatandaşlık haklarıyla ilgili tablo ortadayken hiçbir şey yokmuş gibi devam edemeyiz, etmemeliyiz. Bu ülkede temel hak ve hürriyetlerin yükümlüsü devlettir, her düzey ve nitelikte tüm organ ve görevleriyle yasa önünde eşitlik ilkesine uygun davranması gerekir. Devleti yönetenlerin ise kendi siyasi, politik dayatmalarıyla ceza ve adalet politikalarının uygulama biçimine müdahale edip yol gösterici ya da affedici görünme ikiyüzlülüğünden vazgeçmesi gerekmektedir.
Sayın milletvekilleri, son olarak bugünlerde en güzel şeyin barış olduğunu söyleyerek sözlerimi toparlamak istiyorum. Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaş Veli buyurur ki: "Irkı, rengi, kökeni, dili ne olursa olsun iyiler, iyidir." Her bir canımızın, her bir vatandaşın bugüne dair güzel söz, güzel söylemler dillendirmesi lazım. Erdemli toplum adalet ve siyasetin ahlaksal sonuç sağlayıcısıdır. Siyasi, toplumsal dinamikleriyle derin güzellikler, farklılıklar barındıran ülkemizde çatışma süreçlerinin büyük bir kısmının hak, hukuk, adaletsizlikten kaynaklandığına dair bütün bir kanaat, toplumsal deneyim vardır hepimizde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Fırat, lütfen tamamlayın.
CELAL FIRAT (Devamla) - Barış inşası, çatışma öncesi süresi ve sonrası farklı aşamalarında gerçekleştirilen ortak toplum inşası ve sürdürülebilir barış projesi olarak görülüyor ve Türkiye halklarının toplumsal gerekliliği yeni bir boyutta anlama 21'inci yüzyılın gereğidir diyor, saygılarımı sunuyorum.
Aşk ile. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)