GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÛMETİ İLE AVUSTRALYA HÜKÛMETİ ARASINDA HAVA ULAŞTIRMA ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:30
Tarih:07.12.2011

CHP GRUBU ADINA İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Avustralya Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın 1'inci maddesinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Güney yarım kürede yer alan, karadan komşusu olmayan Avustralya'da verimli ovaların yer aldığını biliyorum. Bu ifademden daha sonra tarım konusunda bahsedeceğimi belirtmek isterim.

İkili anlaşmaların, Tarım Komisyonumuza geldiğinde belirttiğimiz gibi, dilerim, neticeleri faydalı olmuştur.

Değerli milletvekilleri, Avustralya ile hava ulaşımını hazırlayan yetkililere Bursa Yenişehir Havaalanından bahsetmek istiyorum. Bursa bir tarım kenti, Bursa sanayi kenti, Bursa turizm kenti. Bursa, aynı zamanda göç alan bir ilimiz 2,5 milyon nüfusuyla, Artvin'den, Trabzon'dan, Erzurum'dan, göçmenlerden, Balkanlardan, Bulgaristan'dan göç alan bir ilimiz. Ancak değerli milletvekilleri, sorarsanız "Bursa Yenişehir Havaalanından herhangi bir ile direkt olarak kaç tane hava ulaşımı var?" derseniz, sadece Ankara'ya günde 2 defa ulaşım olduğunu söylemek isterim.

Peki, turizmde, sanayide, tarımda en önde gelen illerden olan Bursa'ya bunun niçin reva görüldüğünü öğrenmek istiyorum. Çünkü her iktidar döneminde çok değerli bakanlarımızın olduğunu da ifade etmek istiyorum. Hemen şunu söyleyebilir arkadaşlar: "Efendim, Ankara üzeri?" Ama Ankara üzeri? Bugün direkt olarak Bursa'dan Antalya, Trabzon, Erzurum, hiçbir ile direkt bir uçuşumuz yok. Ankara'ya geleceksiniz, iki saat bekleyeceksiniz, uçak değiştireceksiniz ve ondan sonra da başka bir uçakla bulunduğunuz ile gideceksiniz.

Değerli arkadaşlar, ayrıca dış hava ulaşımında da Bursa'nın sıfır çektiğini söylemek istiyorum. Uluslararası hava ulaşımına müsait olan Yenişehir Havaalanının bu şekilde kullanılmamasının bir amacı mı var diye düşünüyorum ve bu amacının da sakın ola, şehrin içerisindeki Yunuseli Havaalanını faaliyete geçirmek için bir anlam taşıdığının olmamasını diliyorum. Zira Yunuseli Havaalanı değerli arkadaşlar, şehrin içerisinde ve tamamen birinci sınıf tarım alanlarının bulunduğu bölgede.

Bu bakımdan, buradan az önce konuşan AKP'li arkadaşlarımıza şöyle seslenmek istiyorum: Uçak sayıları, havaalanı sayıları mutlaka artmıştır, zaman içerisinde de artması gerekir ama şunu da gayet iyi bilmemiz gerekir ki maalesef Bursa'mızdan hava ulaşımının tamamen Ankara olduğunu da belirtmek isterim ve buradan, yetkililerinden, bu konunun bir an önce çözülmesini istediğimizi ifade etmek isterim.

Arkadaşlar, konuya devam ediyorum ve yukarıda ifade etmiştim, ikili antlaşmalarda tarımla ilgili konuya değineceğimi söylemiştim. Evet, 18 Ocak 2007 tarihinde Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü ile Batı Avustralya Tarım ve Gıda Departmanı arasında bir anlaşma imzalanmış. Hangi noktada olduğunu gerçekten bilmiyorum ama bunu öğrenmek için çaba sarf edeceğim. Çünkü, değerli arkadaşlar, her gün gündeme gelen, belli zamanlarda konuşulan Somali, 1980'lere kadar, gıda üretimi bakımından kendine yeterliliğini koruyan, ihracat yapan ülkelerden birisiydi. Ancak, IMF ve Dünya Bankası kıskacında, kamuya ait çiftlikler Dünya Bankası kontrolünde kapatılmış veya özelleştirilmiş, en verimli tarım arazileri çiftçi olmayanların, çok uluslu şirketlerin eline geçmiştir, su ticaretleştirilmiş, mera ve otlak koruma hizmetleri ihmal edilmiş, kamuya yatırım yapılması âdeta yasaklanmış, tarım destekleri kaldırılmış ve tarım yok edilmiştir. Bugün gelinen nokta, yaşanan süreçte, işte, kıtlık ve açlıktır.

Değerli milletvekilleri, ülkemize gelirsek, 1980'lere kadar kendi kendine yeten bir ülkeydik ancak Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının en üst düzey yöneticileri, Bakan, Müsteşar ve diğerlerinin, kendi kendine yeterliliği bir palavra olarak nitelendirmelerini, ülkemizdeki tarımın gözden çıkarılışının ilk işaretleri olarak tespit edebiliriz. Üreticiler üretimden çıktıklarını açıkladıkları zaman Tarım Bakanı "Kârdan zarar ediyorlar.", "Süt mitingleri ideolojik mitingler.", bir bakan "Gözünüzü toprak doyursun.", "Artistlik yapma lan!", "Ananı da al git!" diyen, "Artistlik yapma!", "Sesini yükseltme!" diyen bakanlarımızın olduğunu ifade etmek istiyorum. Hâlbuki, değerli milletvekilleri, ülkemiz coğrafi konumu, toprak ve su varlığı, iklim koşulları ve ekolojik zenginliği nedeniyle oldukça yüksek bir tarım potansiyeline sahiptir. Sahip olduğu üretim potansiyeli, geniş ürün deseni ve önemli pazarlara yakınlığı dikkate alındığında Türkiye'nin dünya tarımında önemli bir konuma sahip olması gerektiği ortaya çıkar. Ancak uygulanan yanlış politikalarla bir yönden çiftçi tarımdan uzaklaşmış, öte yandan da ihracat kısıtlanmış, üstelik ithalat yoluyla döviz kaybı yaşanmıştır, ayrıca, sübvansiyonlarla desteklendiği için dışarıdan ucuza alınan ürünler yerli üreticilere rakip olmuş, onların ürünleri ucuza satmasına ve yoksullaşmasına neden olmuştur. Kısacası, Türkiye toprağı aç, insanı aç, hayvanı aç bir ülke hâline gelmiştir. Bunun baş nedeni ülkemiz tarımının 1980'li yıllardan bu yana IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşlar tarafından biçimlendirilmesidir. Bu kuruluşların denetiminde uygulanan tarım politikalarının özü bir yandan çok uluslu tarım gıda şirketleri için yeni ve geniş pazarlar açmak, öte yandan çiftçileri topraktan kopartmak, ucuz iş gücü olarak kentlere göçlere zorlamak olmuştur.

Değerli milletvekilleri, tarımı destekleyen, girdi ve teknoloji sağlayan kurumlar özelleştirilmiş veya tasfiye edilmiş, tarım birlikleri zayıflamış, işlevsiz hâle getirilmiş ve tasfiye koşulları yaratılmıştır. Kısacası, çiftçi örgütsüz, desteksiz, çaresiz kılınmıştır. Bugün gelinen noktada IMF ve Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü destekli tarım politikaları ile tarım toprakları amaç dışı kullanılmış, girdi maliyetleri yükseltilmiş, tarımsal destekler kaldırılmış, tarımsal kamu kuruluşlarının özelleştirilmesi gerçekleşmiştir.

Değerli milletvekilleri, netice olarak şunları ifade edebiliriz: Tarımda ithalatçı ülkeler içerisinde yer aldık. Tarım alanlarını amaç dışı kullandık. Tarımsal kamu kuruluşlarını yok pahasına özelleştirdik. Meraları azalttık, amaç dışı kullandık meraları. Çiftçi girdi fiyatları yükseldi. 2,5 milyon hektar tarım alanı ekilmiyor. İnsanlar tarımdan, köylerinden uzaklaştırıldı. Yine 2,5 milyon hektar tarım alanının boş bırakıldığını ifade etmek istiyorum.

Ve bu Kurban Bayramı'nda gördüğümüz gibi, ithalatla hayvan açığını kapatmak isteyen Hükûmet döneminde, yani bu dokuz yıllık dönemde hayvan varlığının 4 milyon azaldığını ifade etmek isterim.

2006 yılında kendi çıkardığı Tarım Kanunu'nu dikkate almadığını ve bu Kanun'a uymadığını ifade etmek isterim.

Çiftçilerimizin, Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatifine olan borçlarının katlanarak arttığını ifade etmek isterim.

Özel bankaların tarım alanlarına sahip olma yönünde hızla ilerlediğini ifade etmek isterim.

Ve son olarak tarımsal alanların sulanmasında önemli bir adım atılmadığını söyleyerek, hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.

Sağ olun, var olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Demiröz.