Konu: | Siber Güvenlik Kanunu Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 64 |
Tarih: | 11.03.2025 |
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yirmi üç yıllık AKP iktidarında demokrasi, özgürlükler, hukuk devleti açısından geldiğimiz noktaya dair tespitlerimi yapacağım. Geldiğimiz nokta şu: Sabahları bakıyoruz, her sabah yeni bir şafak operasyonu ve uyanıyoruz, diyoruz ki: Bugün sabah yine ne oldu? İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı bugün, biliyorsunuz, sabahleyin 38 kişi hakkında gözaltı kararı verdi. Ve, bu gözaltı kararı niçin verildi? 2014-2016 tarihleri arasında -iddia şu- ihale yolsuzluğu iddiaları var. 4 Cumhuriyet Halk Partili belediye hakkında verildi, 38 kişi gözaltına alındı. Yani İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı, bakıyoruz, ne yapması gerekiyor? Katiller, uyuşturucu tacirleri, suç örgütleri, tecavüzcüler sokakta gezerken İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı iktidarın, sarayın talimatıyla gece gündüz müflis bakkal misali Cumhuriyet Halk Partisi belediyelerine operasyon yapmakla meşgul. Ya, biliyoruz, geçmişini biliyoruz İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının, nereden geldiğini de biliyoruz. Türkiye'deki hangi davalarda gezici hakem heyeti olarak görev yaptığını da biliyoruz. Yani Sözcü davasından tutun Demirtaş davasına, Can'ın davasından tutun ÇHD davasına kadar bütün davalarda, Enis Berberoğlu davasında... Enis Berberoğlu davasında 14. Ağır Ceza Reisi olarak çıkıp da "Ben Anayasa Mahkemesini tanımıyorum." diyen savcı bu. Diyoruz ki... Yani... Bir de bir özelliği var, şöyle: Çıkmış, siyasilerin kürsü konuşmasından sonra suç duyurusunda bulunuyor. Ey savcı, sana buradan sesleniyorum: Ben kürsü konuşması yapıyorum demokrasi, özgürlükler ve hukuk devleti adına, hadi benim için de suç duyurusunda bulun. Hadi bulun bulunursan. (CHP sıralarından "Bravo!" sesi, alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bakınız, AKP'nin Büyükşehir Belediye Başkanlığı dönemine, Melih Gökçek dönemine; 97 kez açılan soruşturmayla ilgili hazırlanan dosyaları İçişleri Bakanı ne yaptı? Götürdü, "Biz ilgileneceğiz." dedi. İstanbul'da ne oldu? İstanbul'da da 37 tane soruşturma, ihale dosyalarıyla ilgili Ekrem İmamoğlu'nun hazırladığı suç duyuruları ne oldu? Sayın İçişleri Bakanı "Biz halledeceğiz." dedi, oturdu. Nerede onlar Sayın savcı, nerede cumhuriyet başsavcısı? Onlarla uğraşana çıkıp da 2014 yılında -on bir sene geçmiş- on bir sene sonraki işlerle uğraşacağına. Bunun hesabı sorulmayacak mı zannediyorsun? Bunların hesabını yarın vermeyecek mi zannediyorsun? (CHP sıralarından "Bravo!" sesi, alkışlar)
Değerli arkadaşlar, operasyonlardan sorumlu başsavcı bu. Dört ayda 135 kişiyi tutuklattırdı. Kim biliyor musunuz onlar? Bakınız, AKP yargısının dört aylık bilançosu: 135 tutuklama; gazeteciler, sanatçılar, siyasetçiler, belediye başkanları, insan hakları savunucuları ve sendika temsilcileri. Kimdir bunlar? İktidara karşı demokrasi talep eden, özgürlük talep eden, hukuk devleti talep eden kişiler. Bakınız, burada, liste burada. Listeye bakıyorum: Ahmet Özer yüz otuz bir gündür tutuklu, iddianamesi 115'inci günde yazıldı, 128'inci günde kabul edildi. Rıza Akpolat, elli iki gün oldu, iddianame yok. Ümit Özdağ -parti Genel Başkanı- kırk sekiz gün oldu, iddianame yok, Antalya'ya gönderildi. Daha mı? Gazeteciler, İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyesi Fırat Epözdemir, insan hakları savunucuları, gazeteci Elif Akgül -daha devam edeyim mi arkadaşlar- Ercüment Akdeniz gazeteci ve birçok gazeteci, insan hakları savunucusu nerede? Tutuklandı. Neden tutuklandı arkadaşlar? Nedenini sorgulayalım: Bakınız, iktidarın hukuksuzluklarını haber yaptıkları için gazeteciler tutuklandı, iktidar sandıkta belediyeleri kazanamadığı için seçilmiş belediye başkanları tutuklandı, baro yönetim kurulu üyeleri, insan hakları savunucuları insan hakkı ihlallerini dile getirdikleri için tutuklandı, bir kısmı ise iktidarın hoşuna gitmeyecek şeyler söyledikleri için tutuklandı. Yani şöyle tutuklananlara bakıyorum, sonra... Halk TV'nin Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş, otuz dört gün yatırdınız, ondan sonra "pardon" dediniz. Binlerce kişiyi yıllarca içeride yatırdınız, ondan sonra "Pardon." dediniz. Onların hakları ne olacak, onların özgürlükleri ne olacak, onların aileleri yok muydu? (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bülbül, tamamlayın lütfen.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Yani daha "pardon" nelere diyeceksiniz.
Değerli arkadaşlar, ben Adalet Komisyonu Grup Sözcüsüyüm, her konuşmamda şunu söylüyorum: Türkiye nereye geldi? Bakınız, Hitler Almanyasından bir örnek -günümüz yargısına çok güzel uyuyor- Führer'in hukuk danışmanı Hans Frank, Führer'e bir mektup göndermiş ve mektubunda "Sayın Führer'im, hiç endişe etmeyin, savcı ve hâkimlere şöyle dedim: 'Karar verirken anayasaya, hukuka, kanuna ve yönetmeliklere takılmayın. Führer benim yerimde olsaydı diye düşünün ve kararı öyle deyin.'" demiş; aynı Türkiye. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, son sözüm şu: Allah rahmet eylesin, Süleyman Demirel, 9'uncu Cumhurbaşkanımız, ne demişti? "Camiye siyaset girerse ibadet kalmaz, mahkemeye siyaset girerse adalet kalmaz." demişti, onu da saygıyla anıyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum; sağ olun, var olun. (CHP sıralarından alkışlar)