GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 12 Mart askerî muhtırasının ve Gazi olaylarının yıl dönümlerine, İzmir'deki bir geri dönüşüm şirketinin atıklarına, siyasi iktidar sahiplerinin Cumhuriyet Halk Partisine bakışına, Cumhurbaşkanının ilan ettiği "Emekliler Yılı" ile "Aile Yılı"na ve Türkiye'nin gündemine ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:65
Tarih:12.03.2025

MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün 12 Mart; 12 Mart askerî muhtırasının yıl dönümü ve bir kez daha bu yüce Meclisin çatısı altında demokrasiye bağlılığımızı ifade etmek isterim. 12 Mart askerî muhtırası sonrasında özellikle Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idam edilmesi, sonrasında Mahir Çayan ve arkadaşlarının Kızıldere'de katledilmesi ve buna benzer sol sosyalist hareketlerin üzerine ağır ve sert bir şekilde gidilmesi Türkiye demokrasisi açısından tam bir kırılmaya dönüşmüştür. Buradan bu katledilen devrimcileri de anmak isterim.

Yine, Gazi katliamının da yıl dönümü. Hepimizin bildiği gibi, yüzleşilmeyen, üzerine olması gerektiği gibi gidilmeyen katliamlar tekrar ediliyorlar. Sivas katliamı bunun bir örneğiydi, Gazi katliamı yine bunun bir örneği ve bunların üzerine olması gerektiği gibi gidilmedikçe, bunlar yargılanmadıkça, failler bulunmadıkça, failler korundukça da maalesef ülkemizde böylesine katliamlara tanık olmaya devam ediyoruz.

Değerli arkadaşlar, önemli bir sağlık ve çevre sorununu gündeme getirmek isterim: İzmir'de bir geri dönüşüm şirketinin atıkları başka 2 şirket tarafından Torbalı'da Yoğurtçular Mahallesi'ne bırakılırken yakalandı. Bunu yakalayan İzmir Büyükşehir Belediyemiz, oysa bunu seyreden bir Çevre Bakanlığı var, bu tam bir skandaldır. Radyoaktif madde karışmış olan toprak bizim yasalarımıza göre, yönetmeliklerimize göre Çevre Bakanlığının ağır denetiminde olması gereken bu işlemler Çevre Bakanlığının umursamazlığı ve görevini yapmaması sonucunda maalesef açık alana bırakılmıştır. O bölgedeki çocuklar, insanlar ağır sağlık tehlikesi altındadırlar ve bildiğimiz gibi, maalesef, radyoaktivite zaman içerisinde kendini gösterecek bir sorun olduğu için de uzun dönemde de ciddi sağlık risklerine maruz bırakılmışlardır. Burada, altını çizmek istediğim nokta, Nükleer Düzenleme Kurumu "Ekovar" isimli bir şirketi görevlendiriyor bu nükleer sızıntı olan toprağı alması için ve bu şirketin de normalde A tipi uluslararası bir şirket tarafından gözetlenmesi gerekiyor ama bunlar yapılmamış şu ana kadar, bu tam bir skandaldır.

Yine, aynı şekilde, bu atıkların Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu yani TENMAK tarafından alınması gerekirken bunlar alınmamış. Kamunun, Bakanlığın ağır ihmali söz konusu ve bunun da mutlaka üzerine gitmesi gerekiyor. Bakınız, Bakanlık bir "tweet" atıyor, "11 milyon lira ceza kestim." diyor ama böylesine ağır bir sağlık skandalının cezası 11 milyon olamaz. Buna göz yuman, görevini yapmayan yetkililer hakkında mutlaka soruşturma açılmalıdır.

Yine, bir resim daha paylaşayım. İşte, ülkemizde radyoaktif madde kalıntısı bulunan toprak açıkça bir yerden getiriliyor 3 kamyonla, bir başka yere, çocukların yaşadığı, insanların yaşadığı yere boşaltılıyor ve bunun da bedeli 11 milyon liralık ceza.

Şimdi, biraz önce milletvekillerimiz benim de onurlandığım bir şekilde İstiklal Marşı'mızın 104'üncü kabul ediliş yılını kutladılar ama... Yani, evet "Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak," diye başlıyor millî marşımız. Evet, al sancağımız sönmeyecek bu şafaklarda ama bu şafaklarda radyoaktif sızıntı oluyor, buna bir şey söylemeniz lazım. Bu topraklarda birileri bütün mevzuatı tersine çevirip kamyonlarca radyoaktif madde dolu toprağı bir başka yere getirip atabiliyorlar. Asıl, eğer siz yüz dört yıl önceki o ruha sahip çıkacaksanız, işte şafaklara sahip çıkmanın tam da yeridir; bu şafaklarda radyoaktif madde sızıntısı var. (CHP sıralarından alkışlar)

Yine, yeri gelmişken söyleyelim, onurla ve gururla söyleyelim: Yüz dört yıl önce millî marşımız kabul edildiğinde onu 100 Cumhuriyet Halk Fırkası milletvekili ayakta alkışlamıştır ve bunu da buradan mutlaka kayda geçirmek gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Emir.

MURAT EMİR (Ankara) - Siyasi iktidar sahipleri İkinci Dünya Savaşı'ndaki o ekmek karnelerini, o zorlukları Cumhuriyet Halk Partisine yüklerler ama millî marşı, Bayrak Kanunu'nu, İstiklal Savaşı'mızı bir türlü Cumhuriyet Halk Partisine mal edemezler ama biz buradan bir kez daha söylemiş olalım.

Sayın Cumhurbaşkanı bu yılı "Aile Yılı" ilan etti, geçen yılı da "Emekliler Yılı" ilan etmişti. Geçen yıl emeklilerin belini kırdılar, emeklileri mahvettiler; açlığa, yoksulluğa, sefalete mahkûm ettiler. Sadece bir örneğini vereceğim, sürenizi almayacağım Sayın Başkan: 2018'de verilen 1.000 lira ikramiye asgari ücretin yüzde 62'siydi ama şimdi verdikleri 4.000 lira asgari ücretin sadece yüzde 18'i; üç kat daha düşmüş alım gücü bakımından.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Emir.

MURAT EMİR (Ankara) - Şimdi, böyle bir yıla "Emekliler Yılı" dediler ve Sayın Cumhurbaşkanı yine bildiğimiz ve alışageldiğimiz şekilde "Başka şeyler de olabilecek mi? Emekliler umutla bir artırım bekliyorlar." sözünü söyleyen, soran gazeteciyi de azarladı "Daha ne olsun?" dedi. Daha ne olması gerektiğini bir kez de buradan söylemiş olalım, asgari ücretin yüzde 62'si olsaydı yani sadece 2018'de verilen verilseydi olması gereken 13.793 lira. İşte, Sayın Cumhurbaşkanı, "Daha ne olsun?" sorusunun cevabı, olması gereken, hiç olmazsa ikramiyenin 13.793 lira olmasıdır.

Peki, "Bu Aile Yılı nereden çıktı?" diyorsunuz. Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki: Boşanmalar artıyor, evlilikler azalıyor. Doğru, doğru teşhis ama Sayın Cumhurbaşkanı muhalefet partisi lideri mi? Yirmi iki yıldır Sayın Cumhurbaşkanı yönetmiyor mu bu Türkiye'yi? Eğer boşanmalar yüzde 104 artmışsa bunun sorumlusu Cumhurbaşkanı değil mi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Emir, tamamlayalım lütfen.

MURAT EMİR (Ankara) - Gençler bu ülkede umut görmüyorlar, bu ülkede evlenecek maddi kaynak bulamıyorlar, iş bulamıyorlar. Çocuk yapacak cesaretleri yok, çocuklarını okula gönderecek, en basit şeyleri bile alacak hâlleri kalmamış gençlerin, dönüyorsunuz "Aile Yılı ilan ettik." diyorsunuz. Anlaşıldı, bu yıl da ailelerin belini bükecekler. Sizden rica ediyorum, 2025'i hiçbir şeyin yılı yapmayın çünkü neyin yılı yaparsanız o yıl onların belini büküyorsunuz. Tabii, bunları çözemeyince ailenin niye çöktüğünü, niye zayıfladığını görmezden geliyor, bir LGBT tartışması açmaya çalışıyor. Bakın, Türkiye'nin gündemi açlıktır, yoksulluktur, sefalettir; Türkiye'nin gündemi LGBT değildir, çıkartın onu aklınızdan. Varsa cesaretiniz gelin, emekliye verdiğiniz ikramiyeyi 13 bin lira yapalım. Hodri meydan! (CHP sıralarından alkışlar)