Konu: | Siber Güvenlik Kanunu Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 65 |
Tarih: | 12.03.2025 |
KEZBAN KONUKÇU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 18'inci maddeyle Siber Güvenlik Başkanlığına kamu destekli siber güvenlik ürünlerinin yurt dışına satışında ve şirketlerin ticari işlemlerinde onay yetkisi tanınmaktadır. Ancak bu yetkiler net kriterleri ve sınırların belirlenmemiş olması nedeniyle keyfî uygulamalara açık bir yapı oluşturmakta ve Başkanlığa aşırı geniş yetkiler vermektedir. Şaşırdık mı? Hayır. Bu aşırı geniş yetkilerin nasıl suistimal edildiğini biz son on-on beş yılda çok yakın bir şekilde yaşamaktayız.
Ben, bugün buradaki konuşmamda özellikle şuna yer vermek istiyorum: Yıllarca üyesi olmaktan onur duyduğum EĞİTİM SEN'e, Eğitim Emekçileri Sendikasına bir saldırı gerçekleşti, kriminalize etme saldırısı, Millî Eğitim Bakanı tarafından alenen ve açık bir şekilde yapıldı bu. Bunun üzerine burada bir şeyler söylemek isterim. Yıllarca içinde mücadele etmiş olduğum, bana haklarımı öğreten, mücadele etmeyi öğreten, KHK'yle ihraç edildikten sonra da her anlamda dayanışmasını benden eksik etmeyen, hiçbir üyesinden eksik etmeyen EĞİTİM SEN'e dönük bu saldırının nedeni de neydi bakalım? EĞİTİM SEN bir açıklama yaparak, üyelerine duyuru yaparak 10 Mart günü toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda ders yapılması kararı aldı 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle. Toplumsal cinsiyet eşitliğinden ne anlıyorlarsa -tabii, bilemiyoruz artık her "cinsiyet" geçen kavramdan ne anlaşılıyor, belli travmalar var herhâlde bu konuda- hemen bir saldırı gerçekleşti, kriminalize etme saldırısı gerçekleşti. Biz ilk bu saldırının işaretlerini Yeni Şafak'ta gördük, böyle gerçekten hiç şaşırmadığımız bir dille çok ciddi bir saldırıya maruz kaldı sendikamız. Yusuf Tekin'in bu konuyla ilgili yaptığı açıklamayı kendileri de Yeni Şafak'ta ciddi yorumlar katarak "toplumsal cinsiyet eşitliği" adı altında LGBT propagandası yapılacağını iddia ettiler. Toplumsal cinsiyet eşitliği kadın ve erkeklerin toplumda eşit haklardan faydalanması gerektiğini, bu anlamda eşit olduğunu ifade eden bir kavramdır ve aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitliğiyle ilgili AKP iktidarı daha önce bir proje içinde yer almıştır, bunu da hatırlatmak isterim. Millî Eğitim Bakanlığı 2014-2016 yılları arasında yürüttüğü Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Geliştirilmesi Projesi'ni uygulamaya çalışmıştır ama o zamandan bu zamana çok şey değişti, biz bunun da farkındayız. Bu değişikliklerin bir sonucu olarak yani faşizmin inşa edilmesi yönünde yeni bir toplum yaratılması, bir toplum mühendisliğiyle toplumun yeniden şekillendirilmesinin eğitimdeki yansımalarını biz çok net bir şekilde görüyoruz. Bilimsel eğitimden, laik eğitimden, demokratik eğitimden tamamen uzaklaşıldığını görüyoruz. MESEM ve ÇEDES projeleriyle eğitimle toplumun yeniden şekillendirilmeye çalışıldığını görüyoruz. ÇEDES'lerle okullara vakıflar, tarikatlar, hatta bazı derneklerden -bu derneklerden biri de Ülkü Ocaklarıdır- kişilerin gelip dersler verdiğini biliyoruz, bu derslerde bu toplumda tekçi anlayışın ve o anlayışa uygun bir neslin yetiştirilmeye çalışıldığını biliyoruz ve bunun karşısında mücadelemiz devam ediyor.
Sevgili arkadaşlar, yıllarca öğretmenlik yaptım ama böylesini görmedim, "Yusuf Tekin" vakası diye bir vaka var. Millî Eğitim Bakanlığı yapan Yusuf Tekin duruyor, duruyor bir şeylere sardırıyor. En son, biliyorsunuz, şöyle bir gündem oldu: Ücretli öğretmenler sendikası var, Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası ve ücretli öğretmenlerle ilgili belli haklar talep etti ve en son Yusuf Tekin şöyle bir açıklama yaptı: "Uydurma bir kavram, bu mevzuatta yok." dedi ama o arkadaşlarımız e-devletten girip kendi durumlarına baktıklarında "ücretli öğretmen" tanımını görüyorlar. "Yalandan kim ölmüş?" deniyor herhâlde. "Yoktur." deyip inkâr etmeye çalışıyor.
Bakın, en son ne yapılmış Millî Eğitim Bakanlığında Yusuf Tekin'in döneminde: Okullarında temizlik personeli çalıştıracak kadar bütçesi olmadığını söylüyor, bütçe bulamıyor buna ama Ankara'da termal otelde dört günlük bir Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Çalıştayı düzenleniyor ve buna 17 milyon lira harcanıyor sevgili arkadaşlar, bu çalıştaya 17 milyon lira bulunuyor ama çocuklar pislik içinde okullarda eğitim öğretim almaya devam ediyor. Okullardaki eksiklikleri çok net bir şekilde biliyoruz.
EĞİTİM SEN'e saldırı ve kriminalize etme çabaları için aynı zamanda Yusuf Tekin şunu da iddia etti: "Sendikalar var, bunlar iş bırakma eylemi yaptılar. Kendilerine emanet edilen çocukların eğitim öğretim hakkını engellediler." Peki, çocukların tarikatlarda cinsel istismara uğradıklarını biz unuttuk mu? Kesinlikle unutmadık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KEZBAN KONUKÇU (Devamla) - Tamamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Konukçu, tamamlayın lütfen.
KEZBAN KONUKÇU (Devamla) - Bunlar karşısında bir önlem alındı mı, bunlar soruşturuldu mu, etkin soruşturmalar yapıldı mı? Yapılmadı. Biz çok iyi biliyoruz ki bu projeyle, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, ÇEDES'ler, MESEM'lerle yeni bir toplum şekillendirilmeye çalışılıyor ve bu şekillendirilmeye çalışılan toplumdaki en önemli saldırı noktaları da direnç noktalarına dönük oluyor. Sendikalar da bu toplumda faşizme karşı, sömürüye karşı en önemli direnç noktalarındandır ve EĞİTİM SEN de bunun için saldırıya maruz kalıyor.
Şunu ifade etmek isteriz ki toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı mücadelemiz de eşitsizliklerin tümüne karşı mücadelemiz de devam edecek. Ben buradan en son tutuklanan sendikacılara da selam göndermek isterim. Bunlardan birisi Antep'teki işçi direnişinde ciddi rol almış BİRTEK SEN Başkanı Mehmet Türkmen'dir, bir diğeri İNŞAAT-İŞ sendikasından Deniz Gider arkadaşımızdır; onları de selamlıyoruz ve bu toplumu bu şekilde sindiremeyeceksiniz.
Tekrar bunu ifade etmek isterim.
Teşekkürler. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)