| Konu: | 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 31 |
| Tarih: | 08.12.2011 |
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce burada konuşan arkadaşımızı dinledik. Orada da bir sanatçı arkadaşımız var. Yönetmen olduğunu öğrendim Sayın Sırrı Süreyya Önder'in.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) - Sataşma var, söz istiyorum!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - İlk çevireceği filmde başrol oyuncusunu buldu, hayırlı olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) - "İmaj maker" konusunda yardımlarını alıyorum, onu da söyleyeyim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Yani kendi kafasına göre bir senaryo üretmiş. Bu senaryo içerisinde Türkiye ekonomisini ve Türkiye'yi tanımlamaya çalışırken o hayal âleminde de o kadar kendisi inanmış ki en sonunda yaptığı işi, açıkçası son cümlelerini aşırı derecede yadırgadığımı ifade ediyorum. 2002 yılında Türkiye'yi idare eden, bu milletten aldığı yetkiyle Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulmuş bir iktidarı "mazoşist" diye ifade edip, arkasından farklı farklı tanımlamalarla ifade etmek Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine yakışmayan bir davranıştır. Bu, millete yapılmış bir hakarettir (AK PARTİ sıralarından alkışlar) çünkü -Türkiye'de yaşayan herkes- Türkiye'de seçmen olan herkesin analarının ak sütü gibi helal oylarıyla seçilmiş Parlamentoyu, o Parlamentonun içerisinden çıkmış -Türkiye Büyük Millet Meclisi- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini bu şekilde yani amiyane bir tabirle ifade etmek herhâlde milletvekili arkadaşlarımıza yakışmaz ama kendisine yakıştırıyor mu bilmiyorum. Kendi grubunda da bu konuda gülümsemelerin olmadığını gördüm, herhâlde onlar da bundan rahatsız olmuş olabilirler.
Değerli milletvekilleri, 2012 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerine AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bütçede emeği geçen, başta Maliye Bakanımız olmak üzere Maliye Bakanlığının bürokratlarına, tüm bakanlıklarımıza, bakanlıklarımızın bürokratlarına ve uzun bir süre, bir aya yakın bir süre içerisinde Plan ve Bütçe Komisyonunda cumartesi, pazar, hafta sonu, gece gündüz yoğun bir mesaiyle, muhalefet olarak arkadaşlarımızın yaptığı eleştirel katkılarla, AK PARTİ Grubu olarak milletvekili arkadaşlarımızın bu bütçenin doğruluğuyla ilgili yaptığı tartışmalar içerisinde sonuçlanmasında emeği geçen Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanımız başta olmak üzere tüm siyasi parti gruplarına mensup Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi ve komisyon üyesi harici olarak da yine Komisyonda milletvekili olarak katkılarını sunan değerli arkadaşlarımıza teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Muhakkak ki muhalefet bu bütçeyle ilgili meseleleri eleştirecek. Onun eleştirileri yapıcı eleştiri olduğu sürece, düzgün bir anlam ifade ettiği sürece iktidar tarafından da değerlendirilip belki bu bütçede olmazsa bundan sonraki bütçelerde de dikkate alınıp Türkiye'yi huzura ve refaha götürecek bütçe yapma imkânını sağlayacaktır.
Bakınız değerli arkadaşlar, 2002 yılında 3 Kasım seçimlerinde AK PARTİ iktidara geldiği dönemdeki bütçe yapısı ile ondan önceki dönemdeki bütçe yapılarını iyi değerlendirmek gerekir. Türkiye ekonomisindeki ortaya çıkan güzelleşmeleri, Türkiye'deki huzuru, Türkiye'deki refahı, Türkiye'deki güven ve istikrarı "AK PARTİ'den önce" ve "AK PARTİ'den sonra" diye tanımlamak gerekir.
AK PARTİ'den sonra olanlar nedir? Sayın Bakan anlattı ama AK PARTİ'den önce olanları biz dokuz yıl önce yaşadık. Bunu bir siyasi partiyi eleştirmek adına söylemiyorum, sadece 57'nci Hükûmet adına yapılanları söylemiyorum, ondan önceki dönemlerde gelen hükûmetlerin yaptıkları meseleleri de yetmiş dokuz yıldır, seksen yıldır bu Türkiye'nin bazı kamburları, makûs talihi hâline getirilmiş, az gelişmiş ülke süreci içerisinde boğdurulmuş ve o sınırın dışarısına çıkarılmamış bir ülke konumuna getiren kim varsa bunda hep beraber sorumluluğumuzun var olduğunu düşünüyoruz. Belki biz o dönemde siyasetin içinde bulunmayabiliriz ama o partileri iktidara getirirken verdiğimiz oylarla bu ülkede yaşayan 74 milyonun yetmiş dokuz yıllık, yani AK PARTİ öncesi dönemdeki, süreçteki herkesin sorumluluğu vardır ama ne zaman ki 3 Kasım 2002 tarihinde milletin ruhuna, milletin gönlüne hitap ederek onlardan aldığı oylarla birlikte, yine millete hizmet etmeyi kendisine şiar edinmiş bir iktidarın ülkede var olmasıyla birlikte istikrar, güven, huzur ve refah beraberinde gelmiştir.
Bakınız, değerli arkadaşlar, biraz önceki konuşan Sayın Konuşmacı Millî Savunma Bakanlığına ayrılan bütçeyle, emniyet teşkilatına ayrılan bütçeyle bu bütçelerden ne kadar silah alındığını ve bu silahların ne olduğuyla ilgili ifadelerde bulundu.
İlk defa cumhuriyet döneminde, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından hazırlanan bütçelerde Millî Eğitim Bakanlığı bütçeleri birinci sıraya yerleşmiştir. Ondan önceki dönemlerde Millî Savunma Bakanlığının, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bütçeleri hep ön sıradadır, hatta bazı dönemlerde bütçenin üçte 1'e yakın kısmının Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Millî Savunma Bakanlığının bütçesi olduğunu görürüz.
Şimdi, soruyor yine Sayın Bakana, diyor ki: "Siz bu bütçe içerisindeki kaynaklardan ne kadarını Kandil'e bomba atarak kullanıyorsunuz?"
Senin savunduğun, bu ülkenin huzuruna, bekasına, geleceğine kastetmiş...
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Rakamı açıkla.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - ...bu ülkenin birliğini, beraberliğini yok etmek için gayret gösteren...
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Bu bütçeyi açıklamamanın gerekçesi olamaz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - ...çalışan teröristleri savunuyorsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Biz terörü durdurmak için, bu ülkenin 74 milyon insanı...
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Bütçeyi açıklamamanın gerekçesi olamaz ama. Bütçeyi açıklayacaksın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - ...teröristle mücadele etmek için bütün gayretini hep beraber yapacaktır ve terörü durdurmak için...
HASİP KAPLAN (Şırnak) - O bahaneyle de başka yere götürmeyeceksin malı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - ...bütün muhalefet partileriyle birlikte, seçilmiş bütün milletvekilleriyle birlikte...
HASİP KAPLAN (Şırnak) -Yani böyle bir gerekçe olur mu?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - ...terörü durdurmak için ne yapmamız gerekiyorsa onları da yapmak bizim en önemli meselelerimizden birisidir. Terörle mücadele...
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Kandil'e gönder, Kandil'e, Suriye'ye değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Senin yapman gereken şu olabilir: Silahlar sussun, doğru. Mademki Kandil'le bu kadar yakın ilişkin var, onlara söyle, de ki: Sustur şu silahları, yeter artık kardeş kanına girdiğin." diye bunları ifade et...
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Siz daha çok yakın temas görüşüyorsunuz, onun için siz yapın!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - ...varsa cesaretin ama bu cesareti bulamıyorsun. Kandil'den aldığın talimatla, KCK'dan aldığın talimatla gelip burada...
SIRRI SAKIK (Muş) - Doğru konuş ya, ayıp sana be!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - ...Türkiye'nin barışına ve huzuruna katkı sağlamıyorsun.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Yakın temasla on iki mektup taşıdınız, bari siz yapsaydınız!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Türkiye'nin huzursuzluğunu katbekat üstüne doğru getiriyorsun.
Değerli milletvekilleri, bu yaptığımız bütçeler, 2002 yılı öncesi bütçeler, hatırlayın bir Allah aşkına, en önemli sorunlarımızdan birisi devlet memurlarının maaşlarını nasıl tahsil edeceği, hak ettiği haklarını hangi bankadan sabah namazında kuyruklara girerek alabilecekleri çilesiyle geçerdi. AK PARTİ iktidarlarından önceki dönemlerde vatandaş tüp gaz kuyruğundaydı, vatandaş telefon sırasına kaydolma kuyruğundaydı, vatandaş emekli maaşlarını alabilme kuyruğundaydı, akrabalıkların oluştuğu dönemleri yaşadı. Yine 2002 yılı öncesinde, AK PARTİ İktidarı öncesindeki dönemlerde?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Sayın Elitaş, 2011'i konuş Sayın Elitaş!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - ?vatandaş sağlığını taneye bağlamıştı. İlaç alırken bütçe yetmediğinden dolayı tane tane ilaçları alarak ancak bu imkânlarla sağlayabilirdi. Bakın, o dönemin bakanlarından birisinin ifadesini sizlerle paylaşmak istiyorum.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - O dönemde Necmettin Erbakan başbakandı, kendi hocanıza laf ediyorsunuz.
MUSA ÇAM (İzmir) - Hocanın kemiklerini sızlatıyorsun!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Aynen okuyorum: 15/7/1999 günü dönemin Çalışma Bakanı Sayın Yaşar Okuyan Mecliste yaptığı bir konuşmada "Sisteme müdahale edilmezse azami beş yıl sonra emeklilere maaş ödeyemeyecek duruma gelinecektir. Emekli maaşları yüreğimizi parçalıyor. Bu sistem en fazla beş yıl sonra bu gülünç rakamları da veremeyecek duruma gelecektir." Neyi söylüyor? Sosyal Güvenlik Kurumunun, SSK'nın içinde bulunduğu durumu ifade etmeye çalışıyor.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Şu an çok daha kötü.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Yine devam ediyor, diyor ki Sayın Yaşar Okuyan 27 Mayıs 2002 tarihindeki Antalya'daki yaptığı bir konuşmada: "SSK'nın iflas derecesine gelmesinde en büyük etken geçmiş hükûmetlerin SSK'yı babalarının çiftliği gibi görmüş olmalarıdır. Şu anda SSK emeklilerinin maaşlarını ve ilaç paralarını ödeyememekteyiz, bunları hazineden aldığımız paralarla ödeyebilmekteyiz."
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Şu an çok daha kötü.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın değerli arkadaşlar, vatandaşın, bu ülkedeki yaşayan insanların sağlığını iyi bir şekilde takip etmekle sorumlu olan SSK'nın içinde bulunduğu pozisyonu o dönemin bakanı açık ve net bir şekilde ifade ediyor.
Yine Sayın Ercan Kumcu 1 Ağustos 2002 tarihindeki bir yazısında diyor ki: "Bu kuruluşlar yakın bir gelecekte emeklisine hiç yardım yapamayacak hâle gelecektir. Emeklisine maaş veremeyen devlet emeklisini daha da aç bırakan bir devlet hâline dönüşeceği kaçınılmaz bir noktaya gelecektir."
Şimdi, değerli arkadaşlar, AK PARTİ'den önceki dönem, yetmiş dokuz yıllık süre içerisindeki yaşanan ve üst üste birikmiş kamburları telafi etmek için, bu kamburları teker teker yok edebilmek için Sayın Genel Başkanımız, Başbakanımız, Recep Tayyip Erdoğan'ın önderliğinde, bu hükûmetler, Türkiye'yi huzura ve refaha, gelişmiş ülkeler seviyesinde önemli bir noktaya çıkarmakta gayret gösteriyorlar.
2002 tarihinden önceki dönemde 26'ncı büyük ekonomi olan Türkiye ekonomisi, 2011 yılında dünyanın 16'ncı büyük ekonomisi hâline gelmiş. İnşallah, 2023 hedefimizde Türkiye ekonomisinin gelişmiş 10 ülke içerisinde bulunacağını ifade ediyorum çünkü yaptığımız planlar, yaptığımız programlar, hedeflerimiz o çerçevede.
Biraz önce Sayın Kılıçdaroğlu burada konuşurken dedi ki: "Ben 2023'le ilgili konuşmuyorum, 2023'le ilgili değerlendirme yapmak istemiyorum. 2011'i değerlendireceğim." Ben de Sayın Genel Başkana şunu tavsiye ediyorum: Ne olur, ufkunuzu geniş tutun?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sen kendi haddini bil, sen öyle bir tavsiyede bulunamazsın. Sen kendi grubuna konuş, sen bunu söyleyemezsin. Haddini bil!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - ?vizyonunuzu ileriye doğru dönük tutun, eğer vizyonunuzu geniş tutarsanız, ufkunuzu açık tutarsanız bu millet size iktidara gelmek için oy verebilir ama siz sadece Hükûmeti eleştirmek bazlı yaptığınız sözlerle?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Söylediğin her şey yanlış sosyal güvenlikten bilmem neye kadar.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - ?vizyonunuzu küçük anlamda tutarsanız? Sadece geçmişe yönelerek değil gelecekle ilgili bir ufuk çizgisini önüne koyarsanız işte, o zaman bu millet size iktidar yolunu açabilir.
MUHARREM İNCE (Yalova) - "Hedef" askerî bir terimdir, yok edilmek için kullanılır o. "Hedef 2023" demek, "Yok edeceğiz 2023'te" demek. Askerî bir tanım kullanıyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bir öz eleştiri yapmanız gerekir. Siz 1950'den sonra niye tek başına iktidara gelmediniz? Bunun öz eleştirisini yapmanız gerekir. Tek parti iktidarı döneminde?
MUHARREM İNCE (Yalova) - Anlıyorum ben seni.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Ben sana hitap etmiyorum. Sayın Genel Başkanla biz burada diyalog kuruyoruz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ama yanlış konuşuyorsun, verdiğin rakamlar hatalı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sayın Genel Başkan bu konuyla ilgili bir şey varsa biraz sonra gelir, Sayın Elitaş bana sataşmadan diye söylemiştir.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sen genel başkan değilsin ki Genel Başkana konuşuyorsun, sen grup başkan vekiline konuşursun ancak.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Peki, Sayın Genel Başkan da der ki, Sayın İnce, Sayın Genel Başkan eğer gerek duyarsa sizin kulağınıza der ki?
MUHARREM İNCE (Yalova) - Başbakan gelsin, Başbakan konuşsun.
BAŞKAN - Sayın İnce lütfen, lütfen Sayın İnce?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - ?Sayın İnce, siz Sayın Elitaş'a grup başkan vekili olarak cevap verirsiniz diye söyler.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Senin haddine mi düşmüş Genel Başkana cevap vermek? Sen ancak grup başkan vekiline cevap verirsin. Başbakan cevap verir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bak, Sayın Genel Başkan sana bile bakmıyor, bu senin yaptığın hareketleri Sayın Genel Başkan değerlemeye bile tabi tutmuyor. Lütfen, lütfen Sayın İnce, bırakın ben konuşmalarıma devam edeyim.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sen kendi konuşmanı yap!
MUHARREM İNCE (Yalova) - Grup başkan vekiline cevap verebilirsin ancak, Genel Başkana cevap veremezsin! Senin ayarında ben varım!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen hatibe müdahale etmeyin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Şimdi, bu kürsüde kimin kime cevap vereceğini, bu kürsüde nasıl konuşulacağıyla ilgili, sistem içerisinde, İç Tüzük'e sadık kalarak, kişilik haklarıyla oynamadığımız sürece, şahsiyetlere hitap etmediğimiz sürece, hakaret etmediğimiz sürece her şeyi ifade edebiliriz.
Ben, burada Sayın Genel Başkanın bir cümlesinden alarak diyorum ki, Sayın Genel Başkan, siz de 2011 seçimlerine giderken, 2023 vizyonunu ortaya koymuştunuz. AK PARTİ İktidarının kopyasını çekerek, AK PARTİ İktidarının ortaya koyduğu programlar çerçevesinde, Haziran 2011 seçimlerinde 2023 vizyonunu ortaya koymuştunuz. O vizyonların hepsinin içi boş muydu Allah aşkına? Onları dolduramamış mıydınız?
İşte, o anlamda diyorum ki, biz, 2023 vizyonu içerisinde, bugüne kadarki yaptığımız işlemler, bugüne kadarki yaptığımız politikalar çerçevesinde, 2023 vizyonunda Adalet ve Kalkınma Partisinin İktidarı içerisinde, dünyanın en büyük 10 ekonomisi içerisinde yer alacağımızı iddia ediyoruz. İşte, biz de size diyoruz ki iddialı olun diyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ya, 87'de 16'ydık, şimdi 17'yiz, çok daha kötü! Kimi kandırıyorsunuz! Neyi kandırıyorsunuz! Aptal mı sanıyorsun bizi! 87'de çok daha iyiydik biz! Kimi kandırıyorsun?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Ben sizi aptal falan zannetmiyorum Değerli Milletvekilim.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Bil konuş, bilmeden konuşma! Sen bizi cahil mi sandın kendin gibi!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Değerli Milletvekilim, ben sizi aptal olarak değerlendirme mükellefiyetinde değilim, ama siz kendinizi nasıl görürsünüz, bilmiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ya, söylediğin doğru değil! 87 sırasına bak!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Ama şunu diyorum. Şunu diyorum. Ben diyorum ki bu milletin seçtiği her milletvekili, bu millete yakışan bir şekildedir diye ifade ediyorum.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Söylediklerin yanlış, sadece cahiller alkışlar, sen bizi onlarla karıştırma!
BAŞKAN - Sayın Erdoğdu, lütfen? Sayın Erdoğdu?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bakınız, AK PARTİ İktidarından önce satın alma gücü paritelerine göre, satın alma gücü değerlerine göre vatandaşımızın içinde bulunduğu pozisyonu ifade etmek istiyorum. Asgari ücret 2002 yılında 184 lira olabilir, 2011 yılında asgari ücret 650 lira olabilir, ama bu asgari ücretle alınıp insanların mutluluğuna, refahına ne gibi katkılar sağlamış, onu değerlendirebilmek gerekir.
Bakın, 2002 yılının Aralık ayında en düşük emekli aylığı alan bir vatandaşımız 174 kilogram pirinç alabilirken, bugün 215 kilogram pirinç alabilir hâle gelmiş. 2002 yılının Aralık ayında en düşük emekli aylığı alan bir memurumuz 370 kilogram ekmek alabilirken, 438 kilogram ekmek alabilir hâle gelmiş.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Dünyanın hangi ülkesinde 5,6'lık depremde 40 kişi öldü Sayın Elitaş?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Yine 2002 yılında 2.803 kilogram peynir alabilirken, bugün 3.438 kilogram peynir alabilir hâle gelmiş.
Bakınız, 2003 yılında, 2002 yılının Aralık ayında en düşük emekli maaşı ile ücret alan, emekli aylığı alan bir değerli kardeşimiz bu maaşıyla 2.345 kilovat elektrik tüketebilirken, bugün, çok yüksek olduğunu ifade ettiğimiz süreç içerisinde 3.688 kilovat elektrik tüketebilmektedir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Ne kadar kira ödüyor? Bir de onu hesaplar mısınız?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın değerli arkadaşlar, 2002 yılında bir emekli memur ancak iki aylık, iki buçuk aylık maaşıyla bir buzdolabı satın alabilirken?
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Kira bedelini açıklar mısınız?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - ? bugün en düşük emekli maaşıyla çalışan bir memur?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - 2002 yılı için bakıyorsan, başta kendi partine bak. Kendi Hoca Efendi'ne hakaret ediyorsun sen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - ?emekli aylığı alan bir memur bir aylık maaşıyla buzdolabı alabilir hâle gelmiş.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - 95'ten beri Necmettin Erbakan'la birlikte yönettiler bu ülkeyi. Sanki biz yönettik 2002'de.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Yine 2002 yılında bir emekli memur iki buçuk aylık maaşıyla çamaşır makinesi alabilirken, bugün 28 günlük maaşıyla çamaşır makinesi alabilir hâle gelmiş.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sen Anavatan Partisinden değil misin? 2002 yılına Anavatan Partisi getirmedi mi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Değerli milletvekili arkadaşlarım, bunu niye söylüyorum? Bunu sizin anlayabilmeniz için söylüyorum. Siz anlayamıyorsunuz. Haa, bizi millet anlıyor.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sen anla. Sen Anavatan Partiliydin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sen anlayamadığın için zaten problem çıkıyor.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sen anlamıyorsun. Sen yalan söylüyorsun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bunu bizim millet anlıyor. Bunu nasıl anlıyor?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Bu hâle getiren senin Anavatan Partindi.
BAŞKAN - Sayın Erdoğdu?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Yüzde 34 oy aldığımız 2002 seçimlerinde "Beni bu hâle getiren, yetmiş dokuz yıldır sırtımdaki kamburları almayıp, kambur üstüne kambur yükleyen iktidarlardan bıktım, onları bir tarafa attım, ben AK PARTİ İktidarını istiyorum." dedi ve 2002 yılında AK PARTİ'yi iktidara getirdi. Arkasından, 2004 yılında tekrar bir seçim oldu, fazla bir zaman geçmedi. Yine burada muhalefetin acımasız eleştirileri karşısında, kantarın topuzunu kaçıran, hiç de gerçek olmayan iddiaları karşısında 2004 yılı Mahallî İdareler seçimine geçtik. 2004 yılı Mahallî İdareler seçiminde yine çok büyük bir başarıyla bu millet, bizi çok iyi anlayan, bizi çok yakından tanıyan ve bilen millet AK PARTİ'ye tekrar dedi ki: "Sen genel idarede bu kadar başarılısın. Zaten geçmişte de yerel yönetimlerde başarını tasdik etmiştin. Ben tekrar sana bu tasdiki veriyorum. 2004 yılından itibaren beş yıllık süreyle de mahallî idarelerde sen bizi idare et." diye yetkiyi verdi. Arkasından bir seçim daha yaptık. Neydi o seçim? 2007 seçimleriydi.
TUFAN KÖSE (Çorum) - Masal anlatma!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - 2007 seçimlerine gitmeden önce cumhurbaşkanını seçememişti bu Parlamento. Biraz önce, siyasi parti grupları adaletten yakınırken, yargının yandaşlığından yakınırken "Yargı yandaş; şöyledir böyledir." diye ifade ederken, Anayasa'nın 102'nci maddesi net olarak ifade ederken 367 garabetini Anayasa Mahkemesine götüren zihniyetle karşı karşıyayız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Siz, milletin seçtiği iradeyi ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sında bizden önceki dönemlerde konulmuş ve ondan önceki dönemlerde seçilmiş cumhurbaşkanlarının seçildiği usul ve esaslar çerçevesinde seçilmesine engel olmaya çalışıp ve hatta üç tane kapıya üç tane grup başkan vekilini nöbetçi dikerek, Parlamento içerisine, Genel Kurul içerisine girmesini engellemeye çalıştığınız günleri herhâlde unutmazsınız diye düşünüyorum.
Bakın değerli arkadaşlar, yargıyı şu anda "militarize" diye ifade etmeye çalışan "Militan bir yargı." diye ifade etmeye çalıştığınız süreçte bu 367 garabetiyle ilgili ve Adalet ve Kalkınma Partisinin 2007 seçimlerinden sonra, halktan aldığı yüzde 47'lik destekten sonra aldığı kapatma davasından ve emekli olduktan sonra sizin de başucu kitabı olarak koyduğunuz "Militan Demokrasi" kitabını nereye koymanız gerekir? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Yargının yaptığı eylemleri, yargının bağımsızlaşmasını, yargının tarafsızlaşmasıyla ilgili 12 Eylül darbe Anayasası döneminde yapılan ve hepimizin de kabul etmediği, elimizin tersiyle ittiği "Bu Anayasa değiştirilmelidir." diye söylediği ve bizden önceki iktidarların bize gelene kadar süre içerisinde çokça Anayasa'yı değiştirdiği süreçte, 1982 darbe Anayasası'nı elimizin tersiyle itecek 2010 yılı 12 Eylül Anayasası'nı, halkın anayasasını çıkarmamak için elinizden gelen gayreti gösterdiniz. Şimdi de -ha, mutlulukla ifade ediyor, sevinerek söylüyorum- diyorum ki: Şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir komisyon kuruldu, Uzlaşma Komisyonu kuruldu. Niye kuruldu? Çünkü, 2011 yılında aldığımız yetki çerçevesinde, milletin bize verdiği mesaj doğrultusunda, dedi ki vatandaşlarımız, seçmenlerimiz, Türk milleti: "2012 yılında, benim sana verdiğim yetki çerçevesinde, 1982 darbe Anayasası'nı değiştirmekle görevlendiriyorum. Bu görevinizi yerine getireceksiniz." ve tüm siyasi partiler, umuyorum, diliyorum ve öyle olduğuna inanıyorum, o mesajı doğru şekilde algıladılar ve Meclis Başkanımızın Başkanlığında Anayasa Uzlaşma Komisyonunu kurdular. İnşallah, diliyorum, 2012 yılında?
SIRRI SAKIK (Muş) - Peki, Siyasi Partiler Yasası'nı ve Seçim Kanunu'nu niye değiştirmiyorsunuz? Yüzde 10, Kenan Evren yasaları değil mi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - ?2012 yılında, bu Anayasa'yı değiştirmek 24'üncü Dönem Parlamentosunun en önemli icraatlarından, demokrasiye yaptığı en büyük katkılarından biri olacaktır diye inanıyorum. Bu şeref madalyasını, hep beraber, 2011 yılındaki yapılan seçimlerde seçilmiş milletvekillerinin göğüslerine takacağını ve evlatlarına, ondan sonraki geleceklerine, saygıyla yâd edecekleri bir hatıra bırakacaklarına inanıyorum. İnşallah bu dileğimiz, Komisyon üyesi arkadaşlarımızın samimi çalışmaları çerçevesinde bu şekilde devam edecektir diye düşünüyorum.
Bakınız değerli milletvekilleri, 2002 yılında, iktidara geldiğimiz dönemde yaptığımız bütçe farklı bir bütçeydi çünkü 2002 yılının süreci içerisindeki bütçeyi yaparken, Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu sıkıntıları dikkate alarak, dünyanın Türkiye'ye bakışını, algısını iyi okuyarak o çerçevede bir bütçe yapmaya çalıştık. Yani, 2002 yılına gelene kadar süre içerisindeki yapılan tüm bütçeler, esnekliği az olan bütçelerdi. Ufacık bir rüzgârla, kelebek etkisi, kelebek kanatlarının ortaya çıkardığı rüzgâr etkisiyle bütçemizin dengesinin bozulduğu bir süreci yaşadık. Az önce söyledim, ilaç taneyle veriliyordu ki SSK'nın bütçe açıklarını, aktüeryal dengesinin bozulmasını engellemek adına, taneyle ilaçlar veriliyordu ama sıradan, ilaçları almaya veya doktorun size bakma sırasından, bu sağlık hizmetlerinden faydalanmaya imkân bulamazdınız, insanların ömrü ya maaş kuyruğunda geçerdi ya SSK'da doktor kuyruğunda geçerdi ya da eczanede ilaç kuyruğunda geçerdi. 2002 yılındaki yaptığımız bütçeyle birlikte geçmişteki kırılganlığı ortadan kaldırabilmek için, bu kırılganlığı azaltabilmek için yaptığımız bütçe ve dünyadaki bütün piyasa algılayıcıları tarafından okunarak, iyi okunarak Türkiye'deki güven ve istikrarın sağlanacağını, milletin içinden çıkmış Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarına yetkiyi vermesiyle birlikte, bu imkânları, bu kaynakları iyi değerlendirecek hem iç dünyada hem Türkiye'nin içindeki hem de dış âlemdeki bu konuyla ilgili kişilerin Türkiye'ye bakışlarının değişmesiyle birlikte Türkiye ekonomisi 2004'ten itibaren raylarına girmeye başladı.
Bakın, değerli arkadaşlar, yetmiş dokuz yılda bu ülkede 334 bin derslik yapıldı, yetmiş dokuz yıllık cumhuriyet tarihi döneminde, Türkiye Cumhuriyeti tarihi döneminde 334 bin derslik yapıldı ama dokuz yıllık AK PARTİ İktidarı döneminde 169 bin derslik yapıldı; işte fark bu, fark bu.
MUSA ÇAM (İzmir) - Senin ANAP döneminde de öyle değil mi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bırak sen ANAP'ı manapı. Ben, rahmetli Özal zamanında ANAP'ın içindeydim ve o dönemde bulunduğumla da gurur duyuyorum, geçmişimle de ilgili hiçbir eziyetim, sıkıntım yok. Sayın Genel Başkanın Demokratik Sol Partiden, ona sor ne olacağını, beni o taraflara götürme. Bırak bu işleri, ne söyleyeceğini.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Ne ilgisi var ya?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sayın Aslanoğlu, ne yapacaklarını, bırak bu? Ben, Anavatan Partisinin rahmetli Özal'la birlikte yaptığı süreçte bulundum, belediye başkanı adayı oldum, il yönetim kurulu üyesi oldum ve onunla da gurur duyuyorum, onur duyuyorum. Ne zamanki rahmetli Sayın Özal on gitti, Cumhurbaşkanı oldu, o zamanki Genel Başkan "Bütün siyasi partilerin, dört eğilimin partisi kurulmuştur, her parti?" diye yerine gönderdikten sonra biz de yerimizi bulduk. O zaman, AK PARTİ vardı da girmedik mi? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) AK PARTİ o zaman kurulsaydı biz Anavatan Partisinde değil, AK PARTİ'de olurduk.
SIRRI SAKIK (Muş) - İktidara oynuyorsun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Oradan "İktidara oynuyorsun." diyen arkadaşa ben söyleyeyim, benim Refah Partisine girdiğim dönem 28 Şubat öncesidir. Herkesin fareler gibi kaçtığı, çil tavuk gibi dağıldığı dönemde ben Refah Partisine girdim Sayın Sakık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Cesaretle girdim. Niye girdim biliyor musunuz? Türkiye'de millet iradesine karşı durulmakla, milletin verdiği iradeye birilerinin egemen güçler vasıtasıyla, dipçikle, namluyla korkuttuğu dönemde ben korkmadım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) - Bravo Başkan!
SIRRI SAKIK (Muş) - O zaman bize niye saldırıyorsun?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Çünkü "Benim geleceğimle ilgili, benim yavrularımla ilgili geleceği tayin emek dipçikle değildir, demokrasiyle olur." dedim. "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." diye ifadeye? (CHP ve BDP sıralarından gürültüler)
SIRRI SAKIK (Muş) - Bize anlatma! Ateş çemberinden geliyoruz biz.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) - 114 sene hapis yatmış?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sayın Başkan, Sayın Sakık ve Sayın Önder sataşmasın.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen ama?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sayın Önder sataşıyor bana, sataşmasın.
BAŞKAN - Söz atmayınız lütfen yerinizden.
SIRRI SAKIK (Muş) - Ateş çemberinden geliyoruz biz.
BAŞKAN - Lütfen? Sayın milletvekilleri, oturur musunuz.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Elitaş, cesaretle girmişsin, inanarak girmedin.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) - 114 yıl hapis yatmış?
BAŞKAN - Sayın Önder, lütfen oturun.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Elitaş, niye cesaretle girdin? İnsan inanarak girer bir partiye. Ben CHP'ye inanarak girdim, cesaretle girmedim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın, değerli milletvekilleri, 28 Şubat döneminde yargı mensuplarının otobüsle Çevik Bir Paşanın karşısında esas duruşa gelip "Dikkat!" diye ayağa kaldıran dönemi alkışladınız. Bunları unutmayın, bunları unutmayın! (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
28 Şubat döneminde partilerin kapatma süreci içerisinde, o dönemdeki yargı mensuplarını ikna odalarına alıp onları farklı yöntemlerle ikna ettikleri dönemleri alkışladınız.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) - Hac organizasyonu yapıyor şimdi, size danışmanlık yapıyor şimdi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - 14 Mart 2008 tarihinde milletten yüzde 47 oy almış bir siyasi partinin kapatılmasında -günlerden Cuma, saat 16.35- Başsavcıya soruyorlar, "Niye kapatma davasını Cuma günü 16.35'te açtınız?" deyince, "Piyasalar kapansın ondan sonra." Çünkü piyasalar kapanmadan eğer bunu açarsa Türkiye ekonomisinin gireceği krizin ne olacağını çok iyi biliyor. Nitekim, o günkü faiz oranları yüzde 16'dan yüzde 21'e fırladı. Türk ekonomisinin faiz oranlarının 1 puan artmasının hangi noktaya geldiğini, herhâlde içimizde ekonomist arkadaşlar, tüm siyasi partilerden olan arkadaşlar?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Elitaş, şimdi otomatik olarak artıyor, otomatik olarak.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Haydar Bey, Allah aşkına, Allah aşkına yeter! Otur sen, otur Allah aşkına, otur!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Otomatik olarak? Onu da bil, öyle söyle!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bak, burada konuşacak arkadaşların var. Yani, bak burada arkadaşlarımız?
Sayın Aslanoğlu, sayın konuşmacıya bir şeyi düzeltmek için yaptığı ifadede "Grup Başkan Vekili Sayın Aydın, arkadaşımız laf atıyor." dedi. Sayın Aslanoğlu, lütfen sizi göreve davet ediyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Haydar Beye söyleyin, artık bizim konuşmamıza müdahale etmesin.
BAŞKAN - Sayın Elitaş, lütfen Genel Kurula hitap edin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sayın Başkanım, beni uyarana kadar, benim sözümü?
MUHARREM İNCE (Yalova) - Bence, Elitaş o filmde sen de başrol yardımcısı olabilirsin.
BAŞKAN - Uyarıyorum efendim uyarıyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Ama konuşmanızı çok sevdikleri için cevap veriyorlar.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sayın İnce'yi de uyarın Sayın Başkanım.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Bence sen de rol alabilirsin o filmde.
BAŞKAN - Sayın İnce lütfen?
Uyardım efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sayın Başkanım, Sayın İnce, ince ince laf atıyor.
Bakın değerli arkadaşlar, bu kaynak nereden bulundu? 2002 yılında Türkiye borç batağı içerisinde, Türkiye faiz batağı içerisindeydi. Faiz batağı nereden? Güven olmazsa, istikrar olmazsa, verdiğini geri alamayacağı kaygısı olursa bu rakamlar yüksek noktalara doğru çıkar. Türkiye, dünyadaki en yüksek borçlanan ülkeydi.
Bakın değerli arkadaşlarım, 2001 yılında kendi içimizden ortaya çıkan kriz süreci içerisinde, 2001 yılında toplanan vergilerin tamamı faiz giderlerini ödemeye yetmiyordu, üste 3 lira daha borç para bulmamız gerekiyordu. Kimden? Ya iç âlemden ya dış âlemden. Yani, faiz giderleri 103 lira, bütçenin vergi gelirleri 100 lira. Bu kaynağı bulamayan bir noktadaydı. 2002 yılında Türkiye, bütçesinde yüzde 84 civarında faiz ödemelerine ayırmaya başladı. Şu anda bütçe içerisindeki faiz giderlerimizin oranı yüzde 5 civarında.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Niye arkaya bakıyorsun, bilmiyor musunuz Elitaş, arkaya bakıp onay istiyorsun?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Size bakayım üstat, peki size bakayım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Sayın Elitaş, 2011'e gel 2011'e, 2002'yi bırak artık.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın değerli milletvekilleri, gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki faiz giderlerinin çok yüksek olması bu memleketin belini büküyordu.
Yine, Sayın Genel Başkan Kılıçdaroğlu burada borçlarla ilgili bir meseleyi gündeme getirdi. Tahmin ediyorum yanlış hesaplamadan kaynaklanan bir konuyu ifade etti. "Kişi başına borcu 1.790 dolar" söylediniz diye hatırlıyorum. Ama siz, eskale edilmiş, yeni hesaplara döndürülmüş 231 milyar dolarlık gayrisafi yurt içi hasılada borçları orantılarsanız ve onu da eskale edip kişi başına gelire böldüğünüz takdirde 1.790 dolar değil, 2.300 dolar kişi başına borcun 2002 yılında olduğunu görürsünüz diye tahmin ediyorum.
Bakın değerli arkadaşlar, 2002 yılında kişi başına gelirimiz 3.431 dolar, yeni rakamlarla hesaplanmış kişi başına gelirimiz 3.431 dolar, o zamanki kişi başına borcumuz 2.300 dolar. Şu anda en son rakamlar, tahminî rakamlara göre kişi başına gelirimiz 10.313 dolar, kişi başına borcumuz 3 bin dolar. Borçlarla ilgili kamu net borç stok konusunu da söylüyorum Sayın Hamzaçebi, bu konuyu.
Bakın değerli arkadaşlar, borçlarla ilgili insanlarımız? Gayrisafi yurt içi hasıla nedir? Bir ülkede bir yıl içerisinde ortaya çıkarılan katma değerdir; işçinin maaşı, memurun maaşı, işletmecinin kârı neyse bu artı değerlerdir. Bu değerlerin kişi başına bölünmesiyle kişi başına gelir bulunur. Bunun ancak 3.431 dolardan 2.300 doları borç yani yüzde 70'e, yüzde 84'e yakın. Yüzde 73'lük kısmı borca gitmiş ama AK PARTİ iktidarı döneminde kişi başına gelirle gayrisafi yurt içi hasıla arasında büyük bir oran var, büyük bir farklılaşma ortaya çıkmış. Gayrisafi millî hasılanın, yurt içi hasılanın ancak yüzde 28'i borç noktasına gelmiş.
Bakın değerli arkadaşlar, biraz önce yine Sayın Genel Başkan bir konuyla ilgili meseleyi gündeme getirdi, Sayın İnce'nin seçim dönemindeki yaptığı bir konuşmadan yapılan tutanakla ilgili. Ben de bu tutanağı incelettim, istettim ve inceledim. Hakkında inceleme yapılan kişi Muharrem İnce, Cumhuriyet Halk Partisi Yalova Milletvekili.
"Muhabere evrakı incelendi." Pamukova Cumhuriyet Başsavcılığı Kabahat Bürosunun metni. "Pamukova İlçe Emniyet Müdürlüğü ve Pamukova Kaymakamlığının Cumhuriyet Başsavcılığımıza yapmış olduğu müracaatla ve tutulan 25/5/2011 tarihli tutanakta?" Tırnak içine almış ve orada da "Çevrede toplanan halka iktidarın icraatlarını eleştirmek suretiyle mikrofonda propaganda yaptığı, bu propaganda sırasında meydanda minibüslerin trafiği olumsuz yönde etkilediği, trafik akışını engellediği, konuşmacı olarak sadece milletvekili adayı Muharrem İnce'nin konuşma yaptığı, ilçe teşkilatı ya da diğer iktidarı eleştirir nitelikte olduğu tespit edilmiştir."
Bunu, polis veya oradaki görevli kimse, tutanağı tutan kişi bu.
MUHARREM İNCE (Yalova) - İktidarı eleştirmek suç mu?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın, yapılan?
MUHARREM İNCE (Yalova) - Suç mu iktidarı eleştirmek?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Açıkça söylüyorum Sayın İnce.
Oradaki polis, işgüzarlık yapmış ama buradaki?
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) - Savcı ne yapmış?
MUHARREM İNCE (Yalova) - Bak, bak, bugün bir saat önce Cemil Çiçek bana gönderdi bunu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sayın İnce, müsaade et.
Sayın Başkan, Sayın İnce zamanımdan çok çalıyor.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Bir saat önce?
BAŞKAN - Sayın İnce, lütfen ama? Sayın İnce, böyle bir usul yok ki.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkan, bakın, işgüzarlık yaptıysa? Bir saat önce? Bu yenisi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın, burada bir polis işgüzarlık yapmış ama kendi yaptığınız işin Siyasi Partiler Kanunu'na, Seçimlerin Temel Hükümleri Kanunu'na muhalefetten dolayı olduğunu ifade edebilmek için, sohbet yapmıyorsunuz, siyasi bir eylem içerisinde bulunuyorsunuz, o eylemi ifade edebilmek adına polis memuru veya tutanağı tutan kimse, bunu pekiştirebilmek için?
MUHARREM İNCE (Yalova) - Bir saat önce geldi dokunulmazlığımın kaldırılması.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - ?bunu daha etkili hâle getirebilmek için böylesine bir yanlışlığı yapmış ama bunu cumhuriyet savcılarına gönderip cumhuriyet savcılarını bu şekilde, "Haksızlık yaptı." diye ifade etmek, herhâlde doğru değildir diye düşünüyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Bir saat önce geldi. Cemil Çiçek'in imzası var onda Sayın Meclis Başkanı.
BAŞKAN - Sayın İnce, lütfen?
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Seçim Kanunu'na muhalefet, yoksa başka bir şey değil, eleştiri için değil.
MUHARREM İNCE (Yalova) - "Hükûmeti eleştirdi." diye yazıyor.
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Seçim Kanunu'na muhalefet?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Değerli milletvekili arkadaşlarım?
MUHARREM İNCE (Yalova) - Bak, orada ne yazıyor? Hükûmeti eleştirmek suç mu?
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Hayır, suç değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Değerli milletvekili arkadaşlarım, bakın?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Elitaş, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) - Hepimizin var ondan dosyası.
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Seçim Kanunu'na muhalefet etmekten?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Hayır, hayır, "Hükûmeti eleştirmek." diyor Ahmet Bey.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Değerli milletvekili arkadaşlarım, biraz önce Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına konuşan milletvekili arkadaşımız, doğuya, güneydoğuya yatırım yapılmadığını ifade etti.
Bizim iktidarımız döneminde ve bizden önceki iktidarlar döneminde doğuda ve güneydoğuda ekonomik istikrarı sağlayabilmek için, ekonomiyi güçlendirerek oradaki insanların daha iyi gelir seviyesinden faydalanabilmelerine imkân kılabilmek için yatırım yapmak üzere bütün iktidarlar teşvik ettiler ama sizin savunduğunuz Kandil'dekiler ne yaptı?
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, ikide bir sataşma imkânı veriyor, not alın lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Fabrikaları yaktılar, işçileri dövdüler, iş adamlarını oraya götürtmediler.
Ama şunu söylüyoruz: Barış ve kardeşliği sağladığımız sürece, terörün belini hep beraber yıktığımız sürece biz bu yükün altından kalkacağız, Türkiye'nin 780 bin kilometrekarelik coğrafyasında, her bir noktasında eşit bir dağılımı sağlamak için gayret göstereceğiz.
SIRRI SAKIK (Muş) - Siz yapamazsınız, biz yapacağız, merak etmeyin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bütçenin ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Elitaş.