GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:31
Tarih:08.12.2011

AK PARTİ GRUBU ADINA BÜLENT GEDİKLİ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 yılı merkezî yönetim bütçesinin geneli üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmelerine başladığımız 2012 yılı bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Bu vesileyle buradan Sayın Başbakanımıza acil şifalar diliyorum, "Geçmiş olsun." diyorum. İnşallah kısa zamanda da aramıza dönmesini Allah'tan niyaz ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, 2011 yılı sona ererken dünyada genel manzara şudur: Türkiye'nin doğusundaki ülkeler siyasi krizlerle çalkalanırken batısındaki ülkeler ise ekonomik krizler içerisinde kıvranıyor. Eskiden böyle ortamlarda Türkiye âdeta ahşap bir köprü gibi sallanırdı. Ahşap köprü sallanınca siyaset kurumu başta olmak üzere ekonomi gemisi de süratle alabora olurdu. Allah'a şükür ki şimdi ülkemiz kaya gibi dimdik ayakta ve doğu ile batı arasında gücüne güç katmaya, etkinliğini artırmaya, itibarını yükseltmeye devam ediyor.

Bakınız, 2012 yılı bütçesi AK PARTİ iktidarlarının 10'uncu bütçesi olarak huzurunuzdadır. Dokuz yıl üst üste gelişen ve kalkınan Türkiye'mizin onuncu bütçesini gerçekleştirmek tek başına tarihî bir başarıdır. Bu mazhariyet bizden önce hiçbir iktidara nasip olmamıştır. Bu istikrar tablosu hem bizim için hem de ülkemiz için onur vericidir. Peki, dünya ekonomisi niye bu hâle geldi? Düne kadar güçlü olan devletler neden sarsılıyor? Gelişmiş ekonomilerin bu noktaya gelmesi, cari fazla veren Çin, Japonya ile petrol üreten ülkelerin paralarının değerini sürekli düşük tutarak rekabet avantajı sağlamalarından kaynaklandı. Bir başka deyişle, ticaret savaşları kur üzerinden yapıldı. Bu durum dünyadaki gelir dağılımını bozdu, zamanla bir gelir ve talep krizine dönüştü. En nihayetinde bir borç krizi olarak ortaya çıktı. Bankalarla başlayan bu zincirleme kazalar bugün artık ülkeleri de sarmış durumdadır.

Eskiden, batan bankaları devletler kurtarabilirdi ama bugün artık devletler borç batağında. Devletler kurtarılmaya muhtaç. Peki, bu devletleri kim kurtaracak? İşte tartışmanın geldiği son nokta bu.

Böyle bir ortamda biz, hızlı ve doğru kararlar alan bir iktidar olarak sağlam bir bütçe yapıyor, proaktif bir para politikası sayesinde belirsizlikleri başarıyla yönetiyoruz. İşte bu sayede, dünyada son sekiz dokuz yılı en iyi yöneten iktidarlardan biri biz olduk ve Türkiye'nin 2023 vizyonuna giden yolu açmayı başardık. Ülkemizde ilk defa on iki yıl sonrası için hedefler belirlenmiş ve ilk kez kalkınma temel bir hedef hâline gelmiştir. Çünkü ilk kez ülkemiz bu kadar uzun soluklu siyasi istikrarı yakalamayı başarmıştır. Bizden önce birçok hükûmet kendi akıbetlerini düşünmekten ülkenin geleceğini düşünmeye fırsat bulamadı. Kaosun, istikrarsızlığın hâkim olduğu bu dönemlerde tabiidir ki hiçbir hedef, hiçbir vizyon ortaya koyamadı.

Bölgenin en büyük ekonomisi ve en güçlü aktörü olan Türkiye, bir istikrar adası olarak sadece siyasi etkinliğiyle değil, büyüyen ekonomik imkânları ve sunduğu fırsatlarla dünyada en önemli cazibe merkezlerinden biri hâline geldi. Ülkemizin gerçekleştirdiği başarılar bölge için de ilham kaynağı olmaya başladı.

Bugün Avrupa Birliği ülkelerinin birçoğu küresel kriz karşısında havlu atmış, bazı ülkeler de iflasla karşı karşıya kalmıştır. Sosyal patlamaların yaşandığı, hükûmetlerin devrildiği ve yerlerine teknokrat hükûmetlerin iş başına geldiği bu ülkelerin geleceğini kapkara bulutlar sarmış durumdadır. Daha geçen hafta İngiltere'de 2 milyon kamu çalışanı Londra meydanlarında protesto gösterileri yapmış, iş bırakmışlardır. Brüksel'de, Paris'te, Atina'da, Roma'da, Madrid'de 100 binlerce insan benzeri gösterilerle meydanlardadır. Hatta Amerika'da yapılan Wall Street eylemleri artık bir dönemin sonunu haber vermektedir. Dünyada bunlar olurken Türkiye ekonomisiyle, istikrarıyla, güçlü liderliğiyle dimdik ayaktadır. Bugün Avrupa'da herhangi bir insana "Türkiye'de mi yoksa Avrupa'da mı yaşamak istersiniz?" diye sorulacak olsa çoğu insan herhâlde "Türkiye." diyecektir.

Bununla ilgili size bir de belge göstereyim. Bakın, bir gazetede çıkan haber: "Yunanlılar Türkiye'de iş arıyor. Ekonomik kriz ve kemer sıkma paketleri nedeniyle iş sıkıntısı yaşayan Yunanlılar Türkiye'de iş peşine düştü."

SIRRI SAKIK (Muş) - Her gün bize seçim bölgelerimizden gelip iş talep edenler iş bulabiliyor mu?

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Yani bütçeden mi bahsediyorsun, neden bahsediyorsun kardeşim!

MUHARREM İNCE (Yalova) - Belge mi, haber mi?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Her yerde çıkmış bir haber, ajanslarda çıkmış bir haber.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Yok, belge mi, haber mi?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Belge.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Haber mi, belge mi?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Belge.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Haber ne zamandan beri belge oldu?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Ya, sözü anlamıyor musun, belge diyorum.

MUHARREM İNCE (Yalova) - "Haber" dedin az önce!

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - İşte, belge haberdir ya, haber belgedir.

BAŞKAN - Sayın Gedikli, lütfen, Genel Kurula hitap edin lütfen, karşılıklı konuşmayın.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Hayır, arkadaşa anlatmaya çalışıyoruz, bir sorunu var herhâlde.

BAŞKAN - Sayın İnce?

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Başkan, lütfen, Hatip mümkünse bütçeyle ilgili konuşmalar yapsın! Yani İngiltere veya Yunanistan'la ne işimiz var bizim ya!

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Ya, hicri yılın birinci ayı Muharrem ayı biliyorum da beşinci ayı cemaziyelevvele giriyor. Cemaziyelevvelinize sonra geleceğim, acele etme! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUHARREM İNCE (Yalova) - Anlayamıyorum ne dediğini ya!

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Adamdaki şeye bak! Cemaziyelevveline ne zaman gelecekmiş! Şu söylediği söze bak, "Cemaziyelevveline geleceğim." diyor. 

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Evet, "Gazeteye konuşan konsolosluk yetkilileri, Yunan Konsolosluğu yetkilileri bu başvuruların konsolosluk tarihinde bir ilk olduğunu, geçen yıla kadar bir Yunanlının?"

MUHARREM İNCE (Yalova) - Cemaziyelevvelime gelmezsen namertsin!

BAŞKAN - Sayın İnce?

MUHARREM İNCE (Yalova) - Gelmezsen namertsin! Gel de göreyim!

 BAŞKAN - Sayın İnce, lütfen, siz Grup Başkan Vekilisiniz.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Tamam geliyorum. Sen çocukluğunda yalan söyledin mi?

MUHARREM İNCE (Yalova) - Gel göreyim!

BAŞKAN - Sayın İnce, lütfen, siz Grup Başkan Vekilisiniz, böyle bir usul yok.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Televizyon görmeye gitmişsin, televizyonu görmediğin hâlde "Gördüm." demişsin ya. Var değil mi öyle bir durum? Bak, kendi röportajın yani. 

BAŞKAN - Sayın Gedikli, lütfen, Genel Kurula hitap edin, Sayın Gedikli?

MUHARREM İNCE (Yalova) - Senden milletvekili olacak! Tüh!

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Bak, o zaman görmediklerine "Gördüm" diyordun, şimdi gördüklerine "Görmedim." diyorsun.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Şuraya bak, çocukken söylediğim?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Bak, AK PARTİ o kadar icraat yapıyor, hizmet yapıyor, görüyorsun, "Görmedim." diyorsun.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Sekiz yaşında bir çocuğun?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Senin çocukluğundan belli yani durum.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Sen onu söyleyemeyecek kadar samimiyetsiz bir adamsın!

BAŞKAN - Sayın İnce?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Hacca gitmeden hacı olmuşsun; okumadan alim, yazmadan kâtipsin! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUHARREM İNCE (Yalova) - Senden milletvekili olacak!

BAŞKAN - Lütfen, Sayın İnce?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Evet, "Gazeteye konuşan konsolosluk yetkilileri bu başvuruların konsolosluk tarihinde bir ilk olduğunu, geçen yıla kadar bir Yunanlının iş bulma amacıyla kendilerine başvurmasının söz konusu olmadığını belirttiler. Kathimerini'nin haberi Yunan televizyonlarında da ilginç yorumlara neden oldu. Skai TV'de yayınlanan haber programda Kathimerini'nin haberine dikkat çekilirken `Gülme komşuna gelir başına!', `Eskiden Türkiye'yi ti'ye alırdık, şimdi başımıza gelene bak, orada iş arıyoruz!' yorumları yapıldı."

Buna benzer başka haberler de var yani sen buna inanmadın galiba. Bak, başka haberleri de buradan hemen gösterelim size?

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - İnsani gelişmişlik endeksini anlat.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Ona da geleyim, olur.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Yahu, ne zaman geleceksin? "Ona geleceğim, buna geleceğim?"

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - "Avrupalı gençler Türkiye'de iş arıyor." Bakın, Yunanistan değil sadece, Avrupalı gençler. Sizin anlattığınız gibi değil durum.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Türkiye'de gençlerde işsizlik oranı yüzde 27.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Türkiye'deki gençler de iş arıyor.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Bakın, elli yıl önce Türk işçiler Almanya'ya trenlerle çalışmaya uğurlanırken Avrupa ve Amerika'da yaşanan kriz yabancıları Türkiye'de iş arar hâle getirdi. 120 bin yabancı uyruklu aday başvurmuş, tam 120 bin yabancı uyruklu aday. (CHP sıralarından gürültüler)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sen hangi ülkede yaşıyorsun?

BAŞKAN - Sayın Akar?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Başka belgeler de gösteririz.

Bu arkadaşlara, bu iş arayanlara "Türkiye'de niye çalışmak istiyorsunuz?" sorusu sorulmuş, onlar da "Çünkü Türkiye geleceği parlak ve yaşanabilir ülke." diye cevap vermişler. Evet, küresel tablo içindeki yerimiz budur.

Bu bütçe de gösteriyor ki artık devletimizin iki yakası bir araya gelmiştir. Bütçemizin iki yakası bir araya gelmiştir. Tabii, Cumhuriyet Halk Partisinin de iki yakası ne zaman bir araya gelecek merakla bekliyoruz!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Sen kendi işine bak ya! Sen kendi işine bak ya!

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Bu, Türkiye'nin iyi ve kaliteli yönetildiğini gösteren en önemli delildir.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Türkçe bilen birini bulamadınız mı, Türkçe bilen birini?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Bakın, şurada bunu tespit edelim.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Anlamıyorum ki ya, ne dediğini anlamıyorum.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Konuşmacı çok zeki! Acayip laf söyledi ha!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Oradan şeyiniz geldiği için? Laf atarsanız size cevap veririz Cumhuriyet Halk Partisi.

BAŞKAN - Sayın Gedikli, niye karşılıklı konuşuyorsunuz? Lütfen Genel Kurula hitap edin.

VELİ AĞBABA (Malatya) - "İki yakası bir araya gelmezmiş." Vay vay vay vay!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Yakam iki, bak, iki yakam bir arada Sayın Gedikli.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Evet, AK PARTİ dönemi bütçelerinin diğer dönemlerden temel farkı şudur: AK PARTİ Türkiye'nin imkân ve kaynaklarını Türkiye'ye kazandırıyor. Biz faizleri azaltıyoruz, yatırımları artırıyoruz ve sosyal devlet anlayışını güçlendiriyoruz. E, iş bilenin, kılıç kuşananın. Maalesef, bu istikrar döneminden önce Türkiye korkular, krizler, kaoslar ülkesiydi.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Kim indirdi faizleri, sen mi indirdin Bülent Bey?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Yıllarca enflasyon, kronik yüksek faiz, kamu borçlarının döndürülmesi gibi sorunlarını bir türlü çözememişti. "Bütçe açıkları, ek bütçe" gibi kavramlar gündemin baş meseleleriydi ve başka bir gündem yoktu.

 Eskiden Türkiye koyu bir vesayet altındaydı. IMF komiserleri, siyasi ve ekonomik gündemimizin başrolündeydi. Ekonomiyi yöneten bakanlarımızdan, bürokratlarımızdan ziyade IMF komiserlerini tanırdık. Ekonominin bütün aktörlerinin gözü, kulağı onlardaydı. Vesayet dönemi komiser ekonomisi artık bitti. Bugün artık onları tanıyan, adlarını bilen bile yok. Biz o kavramları, o aktörleri ülkemizin gündeminden kaldırdık. Ekonomik programlarımızı, bütçelerimizi artık stand by anlaşmalarının gölgesinde yapmıyoruz.

Bakın, burada demin de bazı arkadaşlar bahsettiler, dediler ki: "Orta vadeli program zamanında çıkmadı, gecikti." Evet, doğrudur, bir zaman kayması oldu, belki onunla ilgili yeni bir düzenleme de yapılabilir. Fakat değerli arkadaşlarım, şunu sizlerle paylaşmamız lazım: Evet, orta vadeli programlar biraz gecikmeli çıktı ama IMF komiserlerinin gözetiminde de çıkmadı. Bağımsız bir ülke olarak biz bu programları yaptık, hazırladık.

MUSA ÇAM (İzmir) - Siz onun devamısınız, IMF'nin devamısınız.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Bürokrat arkadaşlarımız çalıştılar. Eskiden IMF komiserlerinin gözetiminde yapardık bu çalışmaları.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ya Bülent Bey, biz o zaman iktidar değildik. Necmettin Erbakan'a, kendi hocanıza söylüyorsunuz, var mı böyle bir şey?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Bugün artık, hatırlamak istemediğimiz bu olumsuzlukları şimdi dünyanın gelişmiş ekonomileri farklı şekillerde yaşıyor. Bakın size bir başka belge daha göstereyim, enteresan, bunlar tabii geçmişte Türkiye'de yaşadığımız hadiselerdi: "Euro bölgesi IMF'den destek istiyor." Görüyor musunuz? "Euro bölgesi IMF'den destek istiyor." Eskiden Türkiye destek isterdi değil mi?

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ya IMF'nin yerini NATO aldı bugün. Biz bunu söylesek sizin hoşunuza gider mi? Talimatla Libya'dasınız?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Bakın, nerelerden iş, nerelere gelmiş. Bugün Avrupa Birliğinin durumu bu. Yani bugün Avrupa vesayet altında.

30 Kasım 2011 tarihli gazetede şöyle bir haber geçti: "Hollanda Maliye Bakanı Avrupa Finansal İstikrar Fonu'na ek kaynak yaratılabilmesi için IMF'ye yönelmek gerektiğini belirterek, `Avrupa'daki ya da Avrupa dışındaki ülkelerin IMF'ye daha fazla para vermeye hazır olması gerektiğini düşünüyorum.' dedi. Avrupa Birliği kaynakları da avro bölgesi merkez bankalarının IMF'ye kredi vermesi ve IMF'nin de kendi borçlanma koşullarını uygulayarak İtalya ve İspanya'ya kredi verebilmesi gibi bir seçeneğin ortada olduğunu söylediler.

Evet, daha düne kadar gıptayla, hayranlıkla bakılan bu ülkelerin hâlini görüyorsunuz. Kim konuşsa "Adamlar sistemlerini oturtmuş." derlerdi, Avrupa'ya hayranlıkla bakardı. Artık, gıptayla baktığımız bu ülkeler âdeta bütçe hakkını kaybetme noktasına gelmişlerdir. Avrupa Birliği ülkelerinin, artık, bütçe hakkını yapmaktan feragat ettiği bir noktaya doğru gelinmiş vaziyette.

MUSA ÇAM (İzmir) - Böyle bir zulüm görmedik.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Bak görmediysen bir fotoğraf daha göstereyim o zaman, şöyle bir fotoğraf: "İtalyan Bakan kurtarma paketini açıklarken ağladı."

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayın Başkanım, bir şey anlamıyoruz, birtakım resimler gösteriyor, gerçekten anlamıyoruz.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Bakın, ağlayan bir bakan görüyorsunuz değil mi?

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Bülent Bey anlayamıyoruz, cidden anlayamıyoruz.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Ama bakın, bizim sayın bakanlarımızın yüzü gülüyor.

MUSTAFA SERDAR SOYDAN (Çanakkale) - Bak bak! Ne kadar kolay gösteriyorum sana bak! Bak, bak! Hangi fotoğrafı gösteriyorum sana bak!

BAŞKAN - Sayın Milletvekilim, lütfen?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Bu fotoğrafı gördünüz mü?

MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Gedikli, böyle bir zulüm görmedik biz ya!

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Bak, maalesef? Ülke vesayet altına düşünce böyle oluyor.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Geçmişe ilişkin faturaları muhasebe etmişsin! Bak bak!

BAŞKAN - Sayın Tanal?

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Geçmişe ilişkin faturaları muhasebe etmişsin! Bak kardeşim!

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - İtalya'nın durumu.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Alsana bunu! Bak!

BAŞKAN - Sayın Tanal?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - İtalya ve Yunanistan kayyuma devredildi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Anlayamıyoruz Sayın Gedikli.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Kayyuma devredilen bakanlar böyle oluyor, evet.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bakar mısın! Geçmişe yönelik faturaları muhasebe etmişsin buraya! Bütçeye bakar mısın! Bunu bir okuyup öyle gelseydin karşımıza!

BAŞKAN - Sayın Tanal, bırakınız lütfen Sayın Gedikli icraatları anlatsın.

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Sayın Başkanım, lütfen?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Şimdi, Avrupa Birliği ülkeleriyle bir mukayese yaparak bu söylediklerimizi daha net ortaya koyalım. Türkiye, büyüme performansıyla âdeta göz kamaştırmaktadır; 2010'da yüzde 9 oranında büyüdük, 2011'de de yüzde 7,5 civarında büyüyeceğimiz netleşti. Dolayısıyla Çin, Hindistan ve Brezilya gibi ülkeleri de kapsayan gelişmekte olan ülkeler ortalamasının bile üzerinde bir büyüme performansı sergiledik.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Gedikli, 5.6 şiddetinde depremde 40 kişinin öldüğü başka bir ülke var mı?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Bu performans, artık, gelişmiş ülkeler için bile örnek teşkil ediyor. Bakın, burada Amerika'nın 2010 büyümesi yüzde 3, 2011 yüzde 1,5 tahmin edilen; Rusya'nın 2010'da yüzde 4; 2011'de yüzde 4,3; Hindistan'ın 2010'da yüzde 10,1; 2011'de 7,8; Brezilya yüzde 7,5; Türkiye ise 2010'da yüzde 9 büyüdü, 2011'de ise yüzde 7,5 oranında bir büyüme bekleniyor?

VELİ AĞBABA (Malatya) - Dünyanın hangi ülkesinde on üç yaşında bir çocuğa tecavüz edene hoşgörü gösterilir ya!

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - ?ki dünyayla ilgili bu rakamlar, Avrupa ülkelerinin bu rakamları da sürekli aşağıya doğru revize edilmek durumunda, sürekli de yenileniyor.

MUSA ÇAM (İzmir) - Resmi göster bize, resmi!

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Yaşanan bütün bu olumsuzluklara rağmen?

VELİ AĞBABA (Malatya) - Dünyanın hangi ülkesinde kurtarma ekibi ölüyor?

BAŞKAN - Sayın Ağbaba?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - ?ülkemiz 2009'un son çeyreğinden itibaren hızla büyümeye başlamış, en hızlı büyüyen ekonomilerden biri olmuştur. 2011 yılının birinci çeyreğinde?

MUSA ÇAM (İzmir) - Grafiği gösterir misin!

BAŞKAN - Siz konuşuyorsunuz Sayın Milletvekilim, ondan sonra da duyulmuyor diyorsunuz.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Bu rakamlar TÜİK'te var.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Hayır, duymuyor değiliz, anlamıyoruz. Duyuyoruz da bir gürültü geliyor.

MÜSLİM SARI (İstanbul) - Anlayamıyoruz.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - TÜİK'te var.

BAŞKAN - Ama susarsanız anlaşılır.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Anlayamıyoruz, anlaşılabilir bir Türkçe değil.

BAŞKAN - Lütfen?

MUHARREM İNCE (Yalova) - Cevap hakkımızı sonra tutanaklara bakarak kullanacağız. Anlayamıyoruz yani.

BAŞKAN - Ama sizin grup konuşuyor Sayın İnce.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Hayır efendim, Türkçeyi anlayamıyoruz.

BAŞKAN - Lütfen? Başka, konuşan grup yok burada. El insaf yani!

Bak, şimdi anlaşılıyor. Sustunuz, anlaşılıyor.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Başkan benim sizden istirhamım var. Bakın, bize iki cilt?

BAŞKAN - Lütfen Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Benim sizden istirhamım...

BAŞKAN - Sayın Tanal, lütfen oturur musun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - İki cilt kitap bize verdiniz.

BAŞKAN - Sayın Tanal, lütfen oturur musunuz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bunlarla ilgili konuşmayı yapsın. Bana Yunanistan'dan, İngiltere'den, başka yerden bahsetmesin. Sizden istirhamım bu.

BAŞKAN - Konuşturmayalım o zaman Sayın Hatibi!

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Sayın Başkan, arkadaşlar anlıyor da anlamak istemiyorlar benim gördüğüm kadarıyla.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Gedikli.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Anlaşılmayacak hiçbir şey yok.

Bu olumsuzluklara rağmen, ülkemiz 2009'un son çeyreğinden itibaren hızla büyümeye başlamış, en hızlı büyüyen ekonomilerden biri olmuştur. 2011 yılının birinci çeyreğinde yüzde 11,6; 2011 yılının ikinci çeyreğinde ise yüzde 8,8 oranında büyüme gerçekleştirerek tarihî bir başarıya imza atmıştır. Peki, bu işin sırrı nerede? Biz bu büyüme performansını nasıl yakaladık? Bu işin sırrı sağlam bütçe politikasında, mali disiplinde. Diğer ülkelere baktığımızda, bütçe açığı konusunda da ülkemizin çok iyi bir durumda olduğu net bir şekilde görülmektedir. Bütçe açığından örnek verirsek İspanya yüzde 9,2; Amerika yüzde 10,6? Bunlar anlaşılıyor mu? (CHP sıralarından gürültüler)

VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkan, laf atıyor!

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - İngiltere yüzde 10,4; Fransa yüzde 7,7. Bakın, Türkiye yüzde 2,1.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayın Başkan, soru soruyor, cevap veriyoruz.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Anladığınız anlaşıldı.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - 2,1'i anladık, gerisi?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Yine birçok ülkenin işsizlik oranı artma eğilimindeyken Türkiye'de işsizlik oranı ağustos ayı itibarıyla yüzde 9,2'ye geriledi.

Bakın, burada Sayın Genel Başkanınız kadın istihdamının azaldığına dair bazı şeyler söyledi.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - O söylemedi ki?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - TÜİK'in verilerine bakarsanız kadınların hem iş gücüne katılım oranının arttığını görürsünüz?

MÜSLİM SARI (İstanbul) - Ne zaman? Hangi dönemde?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla)  - ?hem de kadın istihdamının arttığını görürsünüz. Bunları görmek zor şeyler değil, çok basit. Birkaç doküman açacaksınız, bakacaksınız.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Burada hakikate aykırı beyanda bulunuyorsun.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Sanayi sektöründe sadece 152 bin kadın istihdamı artışı var.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Hakikate aykırı beyanda bulunuyorsun.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Atanamayan öğretmenleri söyle, 800 liraya çalışan işçileri söyle.

BAŞKAN - Sayın Akar, Sayın Tanal?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Burada verileri doğru kullanalım. Yani veriler yerli yerinde kullanılsın.

Evet, öte taraftan Uluslararası Çalışma Örgütünün bu yıl yayımlanan raporuna göre G20 ülkeleri içinde küresel krize rağmen, 2008 yılından bu yana geçen üç yıl içinde, 2011 yılı ilk çeyreği itibarıyla istihdamı artıran ülkeler sıralamasında Türkiye 1'inci geliyor, istihdam artışında bu rakam.

 Bir de sözü edilen borç stoku rakamlarına bakalım. Borç stoku, biliyorsunuz, zaten, borcun millî gelire oranı.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Üniversite mezunu gençlerde yüzde 27 işsizlik oranı, yüzde 27. Bunu söyle.

BAŞKAN - Sayın Akar, lütfen?

Sayın Hamzaçebi?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Borç stoku Amerika'da yüzde 100, Fransa'da yüzde 87, İtalya'da yüzde 121?

MUHARREM İNCE (Yalova) - Ben anlayamıyorum.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - ?İspanya'da yüzde 67, Japonya'da yüzde 233, Türkiye'de ise yüzde 40, yani borç rakamları böyle.

MÜSLİM SARI (İstanbul) - Borcun vadesi ne, vadesi?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Dolayısıyla, burada abartılacak herhangi bir şey yok. Bakın sadece?

MÜSLİM SARI (İstanbul) - Vadesi ne, vadesini de söyle.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Ne dediğini anlayamıyorum. Gidip tutanaklara bakacağım.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Şimdi, kaçmayın, gelin, gelin, daha CHP'yle?

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Gedikli?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - ?ilgili bazı şeyler söyleyeceğim, gelin, kaçmayın.

Bakın, bu uluslararası borcun 577 milyon doları Cumhuriyet Halk Partisine ait, onu biliyor musunuz?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Yuh be!

BAŞKAN - Sayın Akar, yakışıyor mu size?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - CHP'nin piyasa değerinden haberin var mı?

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Beyefendi, konuşmanı yapsana, adam gibi konuşun orada. Neyi konuşuyorsun sen orada? Bana bütçeden bahsetsene sen, laf atıyorsun.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - 5 Katrilyon sizin piyasa değeriniz, İş Bankasından dolayı. Bak, borsadan al değerleri, rakamları. Sizden başka dünyada bankası olan tek bir parti yok, tek parti sizsiniz. (CHP sıralarından gürültüler) Üç tane bankanız var ve aldığınız temettüleri de ilgili kurumlara aktarmıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Şu banka hisselerinizi artık devredin.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) -  Bakın, İş Bankası-CHP ilişkileri de masaya yatacak, bunları unutmayın, daha yatacak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) - Size versek siz peşkeş çekersiniz, peşkeş!

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Bakın, birkaç gündür yayın yapılıyor. İş Bankasındaki toplantı tutanakları yayınladığında göreceğiz bakalım, İş Bankası üzerinden CHP hangi siyaseti yapmış.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, bizim arkadaşlarımızı uyarıyorsunuz, hatibi neden uyarmıyorsunuz efendim?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Siz böyle bir siyaset yapıyorsunuz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Bak, elektriği anlat, elektriği. Elektrikte kaç para vergi olduğunu anlat.

BAŞKAN - Sayın Akar?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Bakın, İtalya'nın borç durumunun detayını vereyim size. İtalya, 2 trilyon? (CHP sıralarından gürültüler)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Bak, elektrik? Bunları anlat, bağcının sırtına nasıl bindiğinizi anlat.

BAŞKAN - Sayın Akar, lütfen oturun.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Bir dinleyin, öğrenin. Bizim söylediklerimizin hepsinin temeli var, merak etme.

VELİ AĞBABA (Malatya) - İş Bankası bizde olmasaydı öbürleri gibi peşkeş çekerdiniz onlar gibi.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) -  Rahat ol sen, rahat ol, otur, dinle. Otur, dinle, rahat ol.

VELİ AĞBABA (Malatya) - En iyi yaptığın şey peşkeş.

BAŞKAN - Sayın Ağbaba, lütfen?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Bak, sizin her biriniz bir bankersiniz, farkında mısınız?

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ya sen konuşmanı yapsana, niye bize sataşıyorsun?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Bankanız var. Yok mu?

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Sayın Başkanım, sırayla konuşalım.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Bakın, siz, partisi 1 trilyon kayıptan dolayı? Kayıp trilyon, öyle eski şeylere özgü değil, size de özgü?

VELİ AĞBABA (Malatya) - Kayıp trilyon ne oldu, kayıp trilyon?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Kayıp trilyondan dolayı savcılığa intikal etmiş hesaplarınız var sizin.

BAŞKAN - Sayın Gedikli, lütfen?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Orada öyle boş konuşmakla olmaz bu iş.

MUSA ÇAM (İzmir) - Biraz YİMPAŞ'tan bahset, KOMBASSAN'dan bahset biraz.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Buraya gelip kadrolaşmadan bahsediyorsunuz, kadrolaştığımızı söylüyorsunuz.

MUSA ÇAM (İzmir) - KOMBASSAN'dan bahset biraz. Bak, Bakan bile gülüyor, Bakan bile gülüyor.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Ya bu kadrolaşmayı sizin eski Adalet Bakanınız çok daha iyi bilir be! O Seyfi Oktay'a sorun. "Kendi militanlarımı almayacaktım da MHP'nin militanlarını mı alacaktım." diyen kim, kimin bakanları? (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

MUSA ÇAM (İzmir) - Siz! Sen, sen! Sen daha iyi bilirsin!

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Sizin bakanlarınız. Kadrolaşma öyle olur. Kadrolaşma ona denir.

MUSA ÇAM (İzmir) - Acayip bir laf ettin.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Belgeli, bir sürü de yayın var onunla alakalı. Niye bunlara cevap veremiyorsunuz?

MUSA ÇAM (İzmir) - Yapma, etme eyleme ya!

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Ondan sonra, depremden bahsediyorsunuz. Siz deprem sözünü hiç ağzınıza almayın, mahcup olursunuz.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Siz depremden mahcup olursunuz. Dünyanın hangi ülkesinde 5,6 depremden 40 kişi öldü, cevap versene!

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - 98 depreminin altında kalırsınız. Sayın Başbakanımız Van'da deprem olduktan dört saat sonra oradaydı, cumhuriyet tarihinde ilk kez bu görüldü.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Ne oldu? "Kendimizi test ettik." İnsanlar öldü.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Bir Başbakan depremden sonra merkez üssüne dört saat içerisinde hareket etti.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sizin yüzünüzden insanlar öldü.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Bunları görmeden? Ben huzurunuzda, Sayın Başbakanımıza da bakanlarımıza da çok teşekkür ediyorum depremde gösterdikleri üstün başarıdan dolayı. Bunlar cumhuriyet tarihinde ilk kez oluyor. (CHP sıralarından gürültüler)

VELİ AĞBABA (Malatya) - Evet, ilk kez. Kendinizi test ediyorsunuz!

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Ha, ama bakın, bunları siz anlamamakta mazursunuz, onu anlıyorum, mazursunuz. Bak, sizi mazur görüyorum, niye biliyor musunuz çünkü siz hiç böyle bir Hükûmet görmediniz be, siz hiç böyle Başbakan görmediniz be! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Doğru söylüyorsun! Doğru söylüyorsun!

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Daha göreceksiniz, daha neler göreceksiniz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Doğru söylüyorsunuz! Bu kadar ihaleye fesat karıştıran, bu kadar suç dosyası olan üyeler görmedik.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Egemen güçlerden bahsediyorsunuz. O egemen güçler sizin eski genel başkanlarınızın Amerikan başkanları karşısındaki duruşuyla herhâlde ortaya çıkıyor.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bu kadar suç dosyası olan üyeler görmedik, doğru söylüyorsunuz!

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Böyle bir şey var mı? Bunlara, kendi hâlinize bakacaksınız önce.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bu kadar ihaleye fesat karıştıran, dosyası olan milletvekillerini görmedik, doğru!

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Dosyası? Ya güzel bir söz "Herkes için adalet, herkes için özgürlük." Ne güzel, buna katılmamak mümkün mü, hepimiz katılırız. Peki, sizin özgürlük ve adalet anlayışınız, bizim partimize kapatma davası açıldığında neredeydi? E-muhtıra verildiğinde neredeydi? (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

Dersim konusunda nerede peki? Nerede? Dersim konusunda nerede? (CHP sıralarından gürültüler) Ne oldu Dersim konusu?

BAŞKAN - Sayın milletvekili, lütfen?

MUSTAFA SERDAR SOYDAN (Çanakkale) - 2002'de Sayın Başbakan?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Dersim'de baltayı taşa vurdunuz tabii, normal. (CHP sıralarından gürültüler)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sizde her şeyi yapanlar geziyor dışarıda.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Adalet ve özgürlük anlayışı, ne güzel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - E-muhtıra verene araba hediye ettiniz.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - O zaman neredeydiniz? Niye hiç ağzınızı açıp söylemediniz, konuşmadınız?

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Sayın Başkan?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Anayasa referandumunda neredeydiniz? Parti kapatmayla ilgili madde burada konuşulurken niye destek vermediniz?

MUSA ÇAM (İzmir) - Biz 12 Eylülün kapattığı partiyiz, sen bırak!

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - 12 Eylülle ilgili yargılamaya ilişkin maddeye niye destek vermediniz?

MUSA ÇAM (İzmir) - 12 Eylülün kapattığı partiyiz biz!

MÜSLİM SARI (İstanbul) - Kenan Evren ne oldu, Kenan Evren?

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Kenan Evren nerede? Yani onu unuttunuz. Nerede resim yapıyor?

MÜSLİM SARI (İstanbul) - Hesap soracaktınız, ne oldu?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Evet, değerli arkadaşlarım, dünyada son yüzyılın en büyük ekonomik krizi var. Bakın, son yüzyılın en büyük ekonomik krizinden bahsediyoruz. Son dört yıldır bu devam ediyor. Böyle bir ortamda bütçeyi konuşuyoruz, böyle bir ortamda müzakere ediyoruz, böyle bir ortamda bütçeleri değerlendiriyoruz ve bu krizin nereye varacağı da meçhul. Bakın, sadece Amerika'da batan banka sayısı ne biliyor musunuz?

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Ya biraz da oraya konuş kardeşim, biraz da o tarafa bak! O tarafa bak biraz da!

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Niye ya? Size konuşmamdan rahatsız mı oldunuz? Ne güzel, size, muhalefete anlatıyorum işte.

424 banka Amerika'da battı. Bunun 161'i 2010'da, 90 tanesi de 2011 yılında battı. Evet, eskiden olsaydı tabii, böyle bir ortamda hemen IMF'ye koşa koşa giderdik biliyorsunuz, hemen para isterdik: "Aman IMF, canım IMF, gel ne olur, senin şartlarında anlaşalım." Bunlar yıllarca Türkiye'de böyle oldu.

Şimdi, "Özelleştirme paraları nereye harcanıyor?" diye soruyorlar değil mi? Özelleştirmeden elde edilen paralar nereye harcanıyormuş? IMF'ye vaktiyle yaptığınız borçları ödüyoruz hâlâ yahu özelleştirme paralarıyla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) IMF'ye borç yaptınız ya! 23,5 milyar dolar devraldık IMF'den.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Buraya niye söylüyorsun?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Bugün ne biliyor musunuz? 3,7 milyar dolara indi IMF'ye borç.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Kim borçlandı, kim?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Haa, bak, bu özelleştirme paralarıyla ödendi değerli arkadaşlarım. Bütçeden de ödeniyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Kim borçlandı? Biz mi borçlandık?

MUSA ÇAM (İzmir) - Ya bize değil, Metiner'e söyle sen bunları, bize değil!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Bize niye söylüyorsun?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Hayır, siz soruyorsunuz. Bunları burada siz söylediniz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Ya, bize niye söylüyorsun? Kim borçlandı? Biz mi borçlandık?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Sizin Genel Başkanınız söylüyor bunları burada. Bu kürsüde ifade etti, hep beraber dinledik.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Biz mi borçlandık?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Evet, küresel finans krizi ortamında iyi yönetimin nasıl sonuç verdiğini de yatırımlardan anlamak mümkün.

Değerli arkadaşlarım, öyle bizde boş konuşmak yok. Bakın, geçmişte yılan hikâyesine dönen birçok proje bizim dönemimizde tamamlandı. Neler var? Karadeniz sahil yolu. Hepiniz gidiyorsunuz.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Rize'de gördük, Rize'de!

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Karadeniz sahil yolu, yahu 12 hükûmet eskitti, 16 bakan eskitti Karadeniz otoyolu.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Rize'yi söylesene, Rize'yi!

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - On altı yılda yüzde 40'ı tamamlandı Karadeniz otoyolunun. Biz geldik, altı yılda tamamını bitirdik. Bak, yapınca oluyor, siyasi irade olunca oluyor, adam gibi adam olunca oluyor. Hepsi olur, hiç korkmayın.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Rize'de ne oldu, Rize'de? Rize'de ne oldu?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Bolu Dağı Tüneli? Size soruyorum, yılan hikâyesi değil miydi Bolu Dağı Tüneli? Defalarca konuşulmadı mı, üzerine fıkralar üretilmedi mi? E, biz geldik, bitti. Oluyor demek ki. Bolu Dağı Tüneli, bak ne güzel? Ha, patates deposu Ayaş Tüneli olacak. Birileri de Ayaş yolu yaptılar. Biliyorsunuz, sürat treni inşa ediyorlardı, Ayaş Tüneli'ne girdiler, bir daha da çıkamadılar. Hâlâ bekliyoruz ne zaman çıkacaklar diye. (CHP sıralarından gürültüler)

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Sen onların zamanında bürokrattın, onları niye ilgilendirmedin o zaman?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Ankara-Konya hızlı treni, Ankara-Eskişehir hızlı treni? Ankara-İstanbul hızlı treni de 2013 sonunda bitiyor değerli arkadaşlarım, 2013 sonunda İstanbul-Ankara üç saate iniyor.

Bakın, size bir örnek vereyim: 91'de zamanın Başbakanı konuşma yapıyor, diyor ki: "Türkiye'de 40 bin yerleşim birimi var, 20 bin tanesinde içme suyu şebekesi yok." 91, yirmi sene önce, çok fazla değil.

Bir başka örnek daha veriyor: "Ankara-İstanbul arasında bir tren var ama ortalama 40 kilometre hızla gidiyor, on saatte İstanbul'a varılabiliyor. Bu bütçeyle bunları nasıl yapacağız?" diyor, hâlinden şikâyet ediyor. Demek ki yapılabiliyormuş değerli arkadaşlarım; bakın, hepsi tamamlanabiliyormuş.

Bakın, size bir de Konya Ovası Projesi'nden bahsedeyim. Yakında devreye girecek. Buğday ithal ettiğimizi söylediniz. Evet, biz buğday ithal ediyoruz ama unu da ihraç ediyoruz. Niye hep tek taraflı söylüyorsunuz? Un da ihraç ediliyor, yani ondan un yapılıyor. Ve yakında göreceksiniz, hem Konya Ovası Projesi hem Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP)? Öyle sizin söylediğiniz gibi değil, yılda 4 milyar lira  ödenek tahsis ediliyor GAP'a.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Nerede, nerede? Göster, göster? Nerede? Boru hatlarını görelim, üzerinde yükselen sanayiyi görelim. Söylemekle olmuyor. On yılda yüzde 1 artmışsınız.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - 2012'nin sonunda da GAP ana hedeflerini bitiriyor, tamamlıyor. Ondan sonra her türlü bereketli üretim buralarda yapılacak.

Bakın, asrın projesi Marmaray, kentsel dönüşüm projeleri, on sekiz yeni şehir inşa eden TOKİ'nin projeleri, barajlar, elektrik üretim santralleri? Sayısını vereyim: 78'i termik, 524'ü hidrolik, 115'i de yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı yani jeotermale dayalı 717 elektrik üretim santrali inşa ediliyor şu anda. E, bunların hepsi hayal gibiydi vaktiyle değerli arkadaşlarım, hepsi gerçek oldu. Oluyor demek ki; çalışınca, üretince oluyor; olmayacak bir şey yok. Çalış senin de olsun. Evet, güzel söylüyor değerli arkadaşlarım.

Kârlara baktığınız zaman 2010'da, 2011'de -birinci  500, ikinci 500, hiç fark etmez- bunlar gayet iyi durumda. Finansman giderlerinde özel sektörün müthiş bir düşüş var, kredi faizlerinin düşmesinden dolayı. Finansman giderlerinden muazzam bir tasarruf yapıyorlar, kârlılıklarının temel sebebi bu.

Ücretleri Değerli Maliye Bakanı arkadaşım anlattı, söyledi, o yüzden girmiyorum.

Evet, bu bütçenin de, 2012 bütçesinin de bazı temel özellikleri var.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Altı dakika kaldı.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Ben, altı dakikaya çok şey sığdırırım, sen hiç endişe etme. Daha geleyim mi başka şeylere, cemaziyelevvele dönelim mi? Bak, bir tanesi kaçtı gitti Genel Kuruldan.

BAŞKAN - Sayın Gedikli, lütfen? Lütfen?

MUSA ÇAM (İzmir) - Anlasak altı saat de konuş, altı saat de konuş?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - 2012 bütçemizin temel özellikleri var. Bunları da öğrenmiş olursunuz, ne gibi temel özellikleri var. Bu bütçe, ülkemizin sorunlarını daha da hafifleten bir hizmet bütçesidir, sosyal devlet anlayışını daha da derinleştiren bir bütçedir ve halkımıza refahı yansıtan ve dağıtan bir bütçedir.

Biz, bu bütçeleri yaparken popülizm de yapmıyoruz değerli arkadaşlarım; popülizm bitti, siyasi hayatımızdan çekildi, gitti. Bakın, bütçenin hedeflerine baktığınız zaman, gerçekleşmelerine baktığınız zaman popülizm yapılmadığını görürsünüz. 2011'de bütçe yapıldı değil mi, seçim yapıldı değil mi? Seçimde, seçim yapılmasına rağmen, ortaya çıkan bütçe açığı son derece küçük, on aylık rakam 1,7 -eski rakamla söyleyelim- katrilyon. Açık, öngörülen açık 33'tü biliyorsunuz, 33 katrilyondu. Demek ki popülizm falan yapmamışız, yapsaydık aradaki farkları da harcardık. 30 milyar para var, niye harcamamışız yani?

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Önceden kim yapıyordu?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Evet, şimdi bir de faiz yüküne bakalım. Ağır faiz yükünün de artık hafiflediği bir bütçe bu. Bakın, 2002'de, örnek veriyorum, faizin bütçe içindeki payı yüzde 43,2'ydi.

Değerli arkadaşlarım, inanabiliyor musunuz böyle bir rakama? Bütçenin yarısı faize gidiyor. Böyle bir bütçeyle de hizmet üretmeye çalışıyorlar, olacak şey mi? Ama şimdi bu oran, bakın bütçe harcamaları içindeki payını diyorum, yüzde 14,3.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Önceki libor kaçtı? Sen liboru bilmezsin (!)

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Evet, dolayısıyla artık faizin de bütçe içindeki payı, hem de vergi gelirlerinden karşılanan payı son derece düştü. Vergiden örnek vereyim, daha iyi anlaşılır. Eskiden 100 liralık vergi gelirlerinin 85 lirası faize gidiyordu, şimdi 100 liralık vergi gelirinin 18 lirası faize gidiyor. Aradaki fark bu.

Evet, nereden nereye?  Sayın Başbakanımızın söylemiyle, değil mi, nereden nereye ya! İşte oradan buraya!

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Bunu anladık, bunu anladık.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Evet, IMF komiserlerinden bugünlere, aydınlık günlere geldik. IMF vesayeti bitti, değil mi?

Evet, herkes emin olsun, milletimiz müsterih olsun, ülke emin ellerde oldukça, milletimiz demokratik güven ve istikrarı korudukça yarınlar daha da aydınlık olacak, daha da güçlü olacak, bundan hiç kimsenin endişesi olmasın.

Evet, deminki faiz hesabıyla bir hesap yapsak yaptığımız tasarruf da aşağı yukarı 60 milyar dolara tekabül ediyor, o faiz hesabıyla. Peki, bu 60 milyar dolar nereye gidiyor acaba? Evet, bu kaynak, 60 milyar dolar nereye gidiyor hemen söyleyeyim size: Personele gidiyor, emeklilere gidiyor, yatırımlara, sosyal harcamalara, sosyal güvenliğe, eğitime, sağlığa, esnafımıza, çiftçimize, KÖYDES'e, BELDES'e, SUKAP'a, buralara gidiyor.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Çalık'a, Çelikler'e, Telekom'a?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Bizde böyle; KÖYDES biter, BELDES başlar; BELDES biter, SUKAP başlar; SUKAP biter, başka bir hizmet başlar; biz hizmetkârız, kendimizi öyle tanımlıyoruz.

MUSA ÇAM (İzmir) - Bravo (!)

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Bravo Sayın Gedikli (!)

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - İşte, bakın, bu, milleti anlamak; siz de anlayacaksınız bir gün eminim, belki doksan dokuz yıl sonra, geç olacak ama bir gün anlarsınız milleti. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Özür dileyeceğiniz makamları bile öğrenememişsiniz, İnönü'den özür diliyorsunuz, ya siz milletten özür dileyin be! Milletten özür dileyin, milletten!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Ya Bülent Bey ya, insanlarla dürüstçe konuş, alay etme ya, alay etme!

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Bu milleti hangi konuma düşürdüğünüzü seçimlerden sonra gördük.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Haddin değil senin ya! Alay etme! Alay etme! Ayıptır ya!

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, lütfen.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Evet, değerli arkadaşlarım, bu bütçeyle?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Ayıptır ya! "Doksan dokuz yıl sonra?" Ayıptır ya!

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Siyaseti germe! Orada arkadaşlarımız var diye bir şey demiyoruz ama  cehalet gösterme, Ortaçağ'dan sadece bir gürültü geliyor senin konuşmandan, hiçbir şey anlaşılmıyor, ne dediğin belli değil.

BAŞKAN - Sayın Erdoğdu?

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ama sataşma var Sayın Başkan. Biraz sorumluluk sahibi olur kürsüdeki hatip.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Deminden beri can kulağıyla dinliyorsun yalnız.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, kimseye hakaret etmeye hakkı yoktur. Niye müdahale etmiyorsunuz Sayın Başkan! Kimseyle alay etmeye hakkı yoktur.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Evet, 2011 yılında 15,4 milyar lira olan sosyal yardımlar 2012 yılında 19,1 milyar liraya çıkıyor.

Bakın, "sosyal yardımlar" diyorum değerli arkadaşlarım, yüzde 24 artış demektir bu.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sosyal yardımlardaki çalıntıyı söyle! Kömür hırsızları!

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - 2002 yılında sosyal yardımlar neymiş biliyor musunuz? Devede kulak, 2 milyar bile değil. Tam kaç kat artmış biliyor musunuz sosyal yardımlar bizim dönemimizde? Tam 10 kat artmış, 10.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Biz biliyoruz ne kadar para aktarıldığını!

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Evet, bu bütçeden reel kesime, esnafımıza, çiftçimize de ne düşüyor, onlara bir bakalım. Esnafımız bizim omurgamızı teşkil ediyor. Reel destekler 2011 yılında 7,3 milyar lira iken, 2012 yılında 8,3 milyar liraya çıkıyor. Bu da yüzde 14 bir artışa tekabül eder.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - TOKİ'den, vergiden çaldığınız paraların miktarını söyler misiniz? Kentsel dönüşümden aldığınız paraları söyler misiniz?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Evet, esnafımıza sağlanan destekler? Bakın, birkaç örnek vereyim hemen. Halk Bankası esnaf kredileri: 2002'de 153 milyon lira. Değerli arkadaşlarım, şu rakamlara bir dikkat edin: 2002'de 153 milyon lira Halk Bankasının esnafa verdiği kredi. 2011 Eylül sonunda 3,7 milyar lira, yani 24 kat artmış. Faiz ne peki o zaman? Yüzde 47. Bugün yüzde 5. Buna tabii KOSGEB tarafından verilen destekleri de eklemek lazım. 2003 yılından bugüne kadar KOBİ'lerimize 415 milyon lira destek verilmiş. 203 bine yakın KOBİ için 11,3 milyar lira kredi hacmi oluşturulmuş.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Halk Bankasına, Çalık Grubuna verilenleri söyle!

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Evet, KOBİ'ler için 11,3 milyar lira kredi hacmi oluşturulmuş. Daha önce on iki yılda, 90 ile 2002 arasında KOBİ'lere verilen destek sadece 14,5 milyon lira.

Evet, tarıma da yüzde 12 artış öngördük bu bütçede. Önemli destekler devam ediyor. Ziraat Bankasının yine 2002'de kullandırdığı kredilere göre en son kullanılan kredi hacmi -değerli arkadaşlarım, sadece kaç kat arttığını söylüyorum size- Ziraat Bankası kredileri tam 58 kat artmış, 2002'den bugüne kadar 58 kat. Evet, o zaman 67 bin çiftçi kredi kullanıyormuş, 2010'da tam 813 bin çiftçi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (İstanbul)- Kaç tane çiftçiyi icraya verdiniz, onların dosya sayısını söyler misiniz? Kaç tane çiftçiyi icraya verdiniz?

BAŞKAN - Sayın Gedikli, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurun.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Evet, bunun yanında savunma sanayisinde yerli üretimin payı arttı. ARGE Kanunu çıktı, artık Türkiye kendi silahını üretiyor; insansız hava aracı Anka'yı, helikopterimiz ATAK'ı, savaş gemimizi -Heybeliada'yı- tankımız Altay'ı üretiyoruz. Hastanede kuyruklar, rehinler bitti, hava ambulans sistemi kuruldu, kamu hastaneleri tek çatı altında birleşti, 2023 vizyon projelerine start verildi. Evet, işte bunlar Türkiye'de artık oluyor. Oluyor mu? Oluyor.

Devlet olmak bu, iktidar olmak bu, aradaki fark da bu.

MUSA ÇAM (İzmir) - Nereden nereye?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Evet çok güzel, nereden nereye? Bak çok güzel öğrenmişsin, devam et. Bizim sloganlarımızın hepsini öğreneceksin, öyle görünüyor.

Evet, yoksullukta yüzde 28'den yüzde 18'e indik, biliyorsunuz yoksulluk oranlarında?

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bu anlattıklarınızı Kızılay Meydanı'nda halka anlatabilir misiniz?

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - ?ve şu andaki yatırım bütçemizde de tam 2.534 adet yatırım projesi var. Bu projeler de tam 4,2 yıl içerisinde bitecek. Evet, hedefimiz 2023 yılında her alanda dünya standartlarını yakalayan en büyük 10 ekonomide olan bir Türkiye oluşturmak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Gedikli, teşekkür ediyorum.