Konu: | 20 Mart Onbaşı Ramazan Nayir ile Onbaşı Oğuzhan Taş'ın şehadetlerinin yıl dönümüne, yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına, ülkenin içinde bulunduğu sürece ve temennisine ilişkin açıklaması |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 69 |
Tarih: | 20.03.2025 |
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli Genel Kurul, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, 20 Mart 2020 yılında şehit olan 2 şehidimizin yıl dönümü, müsaade ederseniz, onları anarak başlayacağım konuşmama. İdlib'de şehit olmuş Onbaşı Ramazan Nayir ve Onbaşı Oğuzhan Taş bu vatan için şehit olmuşlar, canlarını feda etmişler; Allah'tan gani gani rahmet diliyoruz, yakınlarına da sabırlar ve bir kez daha başsağlığı diliyoruz.
Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusu sadece bugün değil, belki son on yıldır Türkiye'de konuşulan bir konu. Sadece şu soruyu kendimize samimi olarak sormamız gerektiğini düşünüyorum: Neden, Türkiye'de neden her konu, yargıyla alakalı her konu bu kadar mesele oluyor, neden bu kadar tartışılıyor? Bundan yıllar önce de Türkiye'de belediye başkanları sorgulandı, haklarında birtakım iddialarda bulunuldu ama insanlar sokağa dökülmedi; daha önce benzer durumları yaşadık. Mesela, dünyanın başka bir ülkesinde herhangi bir belediye başkanıyla ilgili bir soruşturma başlatıldığında herkes o ülkede yargının kararını bekliyor değil mi? Yani hiç kimse sokaklara dökülmüyor, herkes diyor ki: "Bekleyelim, bakalım, yargı ne karar verecek." Ama bizim ülkemizde olmuyor bu arkadaşlar, olmuyor. Olan her hadiseden sonra muhakkak bu konuyla alakalı çok ciddi soru işaretleri ve şüpheler ortaya çıkıyor; burada bir problem var. Bakın, yargının tarafsızlığı, bağımsızlığı bize de lazım, size de lazım, hepimize lazım. Hazreti Ali yüzlerce yıl önce söylemiş "Devletin dini adalettir." diye. Bununla oynarsak, bununla ilgili bir şüphe yaratırsak, adalete karşı bir güvensizlik oluşturursak, yargı eliyle birilerinin susturulmaya çalışıldığı gibi bir ortamı var edersek bunun altında hepimiz kalırız.
Neden oluyor bu? Neden bunlar oluyor? Şimdi "Turbun büyüğü heybede." dedikten sonra bu süreçlerle ilgili bambaşka bir ortama gidilirse, teğmenlerle ilgili "Buradan temizlenilecekler." ifadelerinde bulunulursa, devam etmekte olan veya açılması muhtemel birçok davayla ilgili ülkenin en başındaki, yürütmenin başındaki kişi birtakım beyanlarda bulunur ve o beyanların üzerine bu yargı süreçleri de onun verdiği beyanlar doğrultusunda neticelenirse işte o zaman "Yargı siyasallaştı." dersiniz, işte o zaman "Yargıya olan güven kaybolmuş." dersiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Mesele, İstanbul Büyükşehir Belediyesi veya Ekrem İmamoğlu meselesi değil; bir siyasi rakibi ekarte etme meselesinden çok daha öte, çok daha önemli bir meseledir. Tehlikeli bir sürecin içerisindeyiz, çok tehlikeli bir sürecin içerisindeyiz. Bakın, eğer yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı konuşuluyorsa, eğer bu ülkede etnik kimlik üzerinden siyaset yapılıp, terör örgütleri meşrulaştırılıp itibarlı hâle getiriliyorsa, eğer bütün bunlarla beraber demografik yapımızı zedeleyecek derecede plansız bir şekilde bu ülkeye göçle alakalı risk oluşturacak ciddi bir akının önü açılıyorsa, kutuplaşma artıyor ve bu kutuplaşma gün geçtikçe daha çok derinleşiyorsa, ülkedeki gelir dağılımındaki adaletsizlik her geçen gün daha da artıyorsa o ülke için tehlike çanları çalıyordur diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bitirelim lütfen.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Bitiriyorum, son cümlem.
En büyük temennim de artık bu noktadan sonra şudur, inşallah bu mübarek Ramazan gününde o temenniyi söyleyeceğim: En kısa sürede ve seçimler yoluyla artık bu iktidar yakamızdan düşer diyorum.
Teşekkür ediyorum.