Konu: | DEM PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 70 |
Tarih: | 25.03.2025 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidarın yargı eliyle demokratik siyasete müdahale etmesini ve kayyum siyasetinde ısrarcı olmasını araştırmak üzere bir Meclis araştırması açılması önergemiz var. Partimizin bu konudaki görüşlerini sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, Türkiye'nin en büyük şehrini, Türkiye'nin en büyük metropolünü, dünyanın en büyük metropollerinden bir tanesi olan İstanbul'u da meğer bir terörist yönetiyormuş; AKP öyle diyor. Anımsarsanız Türkiye'nin Genelkurmay Başkanı da teröristti, meğer Türk Silahlı Kuvvetlerini de bir terörist yönetiyordu! Hava Kuvvetleri Komutanı terörist, ordu komutanları terörist, generallerin üçte 2'si terörist, Emniyet müdürleri terörist; İstanbul Valisi teröristlere yataklık ediyor, İstanbul Emniyet Müdürü teröristlere yataklık ediyor! Sanırım Efkan Bey söylemişti, Sayın Efkan Ala'nın -yanlışım varsa kendisi düzeltebilir- şöyle bir ifadesi vardı: "81 ilin neredeyse tamamının Emniyet müdürü terörist." demişti. Mülkiye terörist, akademisyenler terörist, öğretmenler terörist, doktorlar terörist, hemşireler terörist! İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının neyi eksik? Elbette İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı da terörist! Kürtlere "terörist" diyerek başladınız. Sizden önce de Kürtlere "terörist" diyorlardı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Sayın İmamoğlu'na da geldiniz, ona da artık "terörist" diyorsunuz. Herhâlde dünyada metrekareye en fazla teröristin düştüğü ülke Türkiye. AKP Türkiyesi belki teknoloji üretemiyor, belki bilim üretemiyor ama maşallah, iyi terörist üretiyor. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
Kürtlere "terörist" demekle kalmadınız -Kürtlere "terörist" demek kolaydı- partilerine "terörist" dediniz, eş genel başkanlarına "terörist" dediniz, vekillerine "terörist" dediniz, belediye başkanlarına "terörist" dediniz, on binlerce üye ve yöneticisine "terörist" dediniz; şimdi topyekûn bütün muhalefete "terörist" diyorsunuz.
Vicdanınız o kadar körelmiş ki kent uzlaşısına şu anda "terörizm" diyorsunuz. Bakın, 2839 sayılı Kanun var. Bu kanuna 2018 yılında 12 (a) maddesi diye bir madde eklediniz ve kanunun bu maddesine göre "Seçime girme yeterliliğine sahip siyasi partiler seçime ittifak yaparak girebilirler." Bu çok açık. 2972 sayılı Mahallî İdareler Seçim Kanunu'nda seçim ittifakı yapılmasına olanak tanınmıyor ama yasaklayan bir hüküm de yok. Nitekim, AKP ve MHP en son 31 Mart seçimlerinde 30 tane büyükşehir ve 29 tane şehirde ittifak yapmıştı. Bazı yerlerde AKP aday gösterdi, MHP aday göstermedi; bazı illerde de MHP aday gösterdi, AKP aday göstermedi; karşılıklı olarak birbirinizi desteklediniz. Biz de bir seçim stratejisi uyguladık ve buna "kent uzlaşısı" dedik. Kent uzlaşısını ülkenin batısında da doğusunda da uyguladık. 150 tane yerde, 1'inci ve 2'nci olduğumuz kentlerde, 150 merkezin 90'ı aşkın yerinde kent uzlaşısıyla adaylarımızı belirledik, ön seçim yaptık. Sadece kendi üyelerimizle değil o kentteki demokratik kitle örgütlerinin, sendikaların, emek-meslek örgütlerinin, odaların, baroların hepsinin yönetim kurulu üyelerine oy kullandırdık. Ülkenin batısında da yine demokratik kitle örgütleriyle görüştük, sosyalist partilerle görüştük, emek-meslek örgütleriyle görüştük ve adaylarımızı buna göre belirledik. Bazı merkezlerde aday gösterdik, bazı merkezlerde aday göstermedik. Örneğin İstanbul'da aday gösterdik; Ankara'da, Antalya'da, Adana'da aday gösterdik, Mersin'de aday göstermedik. Yozgat'ta, Kastamonu'da, Çankırı'da aday göstermedik.
Peki, şimdi siz ne yapıyorsunuz? Siz ittifak yapabilirsiniz, bir yerde bir adayı destekleyebilirsiniz; bu normal ama başka siyasi partiler aday göstermediklerinde, bir başka adayı desteklediklerinde siz buna "terörizm" diyorsunuz; bu, kabul edilemez. Sizin siyasetiniz de vicdanınız da maalesef körelmiş. Siyasi olarak böyle deseniz sorun yok ama bunu yargı konusu yapıyorsunuz. Bundan dolayı Türkiye'nin en büyük şehrinin belediye başkanını yargılıyorsunuz. Bakın, "Türkiye'de yargı bağımsız." diyorsunuz ya, "Bırakın yargı karar versin." diyorsunuz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Devamla) - Sayın Başkan, tamamlayacağım.
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Devamla) - Bakın, Türkiye'deki yargı şu anda neye benziyor biliyor musunuz? Millî Eğitim müdürlükleri var, Sağlık müdürlükleri var, bir Millî Eğitim müdürü, bir Sağlık müdürü, Millî Eğitim Bakanına karşı, Sağlık Bakanına karşı ne kadar bağımsızsa Türkiye'deki mahkemeler de Adalet Bakanlığına ve Hükûmete karşı o kadar bağımsız. Emin olun, mevzuat daire başkanı gibi Meclisi çalıştırıyorsunuz ve Adalet Bakanlığının taşra teşkilatı olarak bütün yargı kurumları görev yapıyorlar. Bu yüzden hiç kimse buna bir yargısal süreç olarak bakmıyor.
Son olarak, sevgili Azad Barış'la ilgili bir şeyler söylemek istiyorum: Bütün dosyayı Azad Barış'ın üzerine kurmuş durumdalar. Azad Barış'a tek bir tane suçlama yöneltemiyorlar. Spectrum House'un sahibi, onlarca yıldır araştırma şirketi yönetiyor. Azad bir gün gelecek, bütün iddialarınıza cevap verecek. Eşi ve çocuklarını ziyarete Almanya'ya gitmişti, bu ülkede yaşıyor, asla sizden korkmaz. Yargının karşısına da çıkacak, ona soracağınız hiçbir hesap yok. Alnı açık ama yalanınız büyük, Azad'a hiçbir suçlama yöneltemediniz diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)