Konu: | Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 70 |
Tarih: | 25.03.2025 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin tümü üzerinde İYİ Parti Grubumuz adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, siyasette ahlak ve fazilet mücadelesinin simgesi, idealleri uğruna bir hayat yaşamış, bu bozuk düzenin kirletemediği; dostu düşmanı, iyiyi kötüyü ayırt edebilen, kararlı, cesur lider Muhsin Yazıcıoğlu'nu şehadetinin 16'ncı yıl dönümünde rahmetle, minnetle anıyorum. Biz de bugün öğle saatlerinde kabri başındaydık, kendisine duamızı ettik.
Değerli arkadaşlar, ben kanun teklifinin içeriğine geçmeden önce tabii, sıcak gündemimiz ve Türkiye'yi derinden sarsan, Türkiye ekonomisini ve Türkiye'nin hukuk sistemini derinden sarsan bu İmamoğlu operasyonuyla ilgili bir kısım düşüncelerimi ve tespitlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Şimdi, değerli arkadaşlar, piyasada -biliyorsunuz- ayın 18'indeki diploma ve daha sonra da 19'unda Sayın İmamoğlu'nun önce gözaltına alınması, sonra tutuklanmasıyla birlikte Türkiye ekonomisinde, piyasalarımızda çok derin bir dalgalanma oldu. Bu aslında bana göre iki şeyin işaretiydi. Birincisi: Türkiye ekonomisi çok kırılgan yani yirmi üç yıllık bir iktidar var, yirmi üç yıllık iktidar birçok şeyi yaptığını söylüyor fakat kendilerine göre, işte hukuk içerisinde yapıldığını iddia ettikleri bir operasyon sonrasında Türkiye ekonomisi çok ciddi bir şekilde buna tepki verdi. Bakın, bunu ben kendi tespitlerimden değil gazeteci köşe yazarı Emrah Lafçı'nın tespitlerinden aldım. Mesela borsa açısından bakalım. 2008 küresel finans krizinde borsanın ilk verdiği tepki yüzde 17'lik düşüş; 15 Temmuz darbesinde, o hain darbe girişiminde borsanın verdiği tepki yüzde 13,3'lük düşüş; Covid-19 salgınında -bütün dünyayı sarstı- yüzde 13'lük düşüş, İmamoğlu tutuklanmasında ilk üç gündeki tepki yüzde 16,6'lık bir düşüş dolayısıyla yani maalesef bizim piyasalarımız hâlâ çok kırılgan yirmi üç yıllık bir iktidardan sonra. Belki yarın araştırma önergemiz olacak, bu kırılganlığın nedenlerini, detaylarını konuşacağız yani Türkiye ekonomisinde yapısal reform yapmayan AK PARTİ Hükûmeti ekonomiyi maalesef aldığı güne göre daha da kırılgan hâle getirmiştir.
Şimdi, ikinci olarak, neyi göstermiştir piyasalardaki bu derin dalgalanma? İkinci olarak da şunu kanıtlamıştır: Yapılan operasyon hukuki değildir. Eğer bu operasyonun hukuk içerisinde yapılmış bir yolsuzluk operasyonu olduğu konusunda piyasada bir kanaat olmuş olsaydı, tam tersine, borsa düşmez, faiz artmaz veya diğer, o, işte, piyasadaki dalgalanma olumsuz olmaz, olumlu olurdu çünkü bir ekonomide eğer siz yolsuzluğun üzerine gidiyorsanız buna piyasanın olumlu tepki vermesi lazım, kaynaklar daha verimli kullanılacak demektir. Demek ki piyasa, iç ve dış piyasa bu yapılan operasyonun bir siyasi tasfiye operasyonu olduğunu, hukuk dışı olduğunu çok net bir şekilde görmüştür. Şimdi, tabii, bu nedir? Adalet duygusunun yerle bir edilmesidir, adaletin bu ülkede yerle bir edilmesidir. Hazreti Ömer ne diyor? "Adalet mülkün temelidir." diyor. "Mülk" burada ne? Devlet. Devletin temeli adalet. Yine, Hazreti Ali "Devletin dini adalettir." diyor. Şimdi, fakat, maalesef, bütün bunlardan uzakta bir adalet anlayışı yürüten bir iktidarla karşı karşıyayız; yargı, muhalefetin üzerinde bir sopa olarak, bir silah olarak kullanılıyor. Sayın Müsavat Dervişoğlu'nun sözüdür bu: "Devlet belge biriktirmez." Yani beş yıl boyunca bir kısım belgelerin güya kendilerine göre biriktirmişler; kardeşim, madem öyle bir yolsuzluk gördünüz, niye buna beş yıl önce müdahale etmiyorsunuz? Amaç, kamu zararının önlenmesi değil mi? Hayır, değil. Yani biriktirmiş, biriktirmiş; devlet belge biriktiriyor, devlet adına devleti yönetenler "Bunları bir gün gelir kullanırız." diye. Böyle bir şeyi tabii kabul etmek asla mümkün değil. Dolayısıyla hukuk dışına çıkılmıştır, hukuk dışına çıkılmamış olsaydı piyasalar bu kadar çok tedirgin olmazdı.
Şimdi, Sayın Erdoğan'a bakıyorsunuz, bir de burada muhalefeti suçluyor; işte, sonuçlar üzerinden birtakım sözler sarf ediyor. Ya, sebebe bakmak lazım yani sebep ne, bu piyasadaki dalgalanmanın sebebi ne? Sebebi sizin yaptığınız bu antidemokratik ve hukuk dışı haksız muamelelerdir. Tabii, burada bu adaletsizliğe tepki gösteren vatandaşa da terörist muamelesi yapılmaya çalışılıyor bugün; bunu asla kabul etmek mümkün değildir.
Seçerek müdahale ediliyor değerli milletvekilleri, bunu çok net bir şekilde görüyoruz. Amaç, yolsuzlukla mücadele olmuş olsa seçerek müdahale etmezseniz, nerede bir yolsuzluk varsa onun üzerine gidersiniz ama öyle değil. Mesela, burada yine AK PARTİ içerisinde, Sayın Bülent Arınç Melih Gökçek'le ilgili "Parsel parsel sattı Ankara'yı" dedi, bununla ilgili herhangi bir soruşturma biz göremedik. Ama şimdi geliyorsunuz, burada, işte, önünde arkasında ne olduğunu bilmediğimiz bir müdahale yapılıyor; bunları hiçbir şekilde kabul etme imkânımız yok.
Şimdi, "Bu müdahale sonrasında tabii, piyasalar derin bir şekilde dalgalandı." dedik. Bakın, Hükûmet ne yapmak zorunda kaldı bunları yatıştırmak için? Hesaplar çok net değil, daha bu haftanın hesapları da çıkmadı ama geçen hafta sonu itibarıyla 23 veya 26 milyar dolar civarında bir rezerv eritildi dolardaki veya döviz kurundaki o artışı sınırlamak için. Yani binbir zorlukla biriktirilmiş, bu ülkeye binbir maliyetle biriktirilmiş rezervlerin çok önemli bir kısmı, yaklaşık 23-26 milyar dolarlık rezerv bu Hükûmetin yanlış tutumundan dolayı eritilmek zorunda kaldı.
Başka ne yapıldı? Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası gecelik borç verme faiz oranını 42'den 46'ya yükseltti. Türkiye'de faizler otomatik olarak yükseldi arkadaşlar. Devlet iç borçlanma senetlerinde, iki yıllık senetlerde faiz oranları yüzde 7,6 arttı. Yani dünyada faizin 0,25'lerle konuşulduğu bir ortamda bizim bir operasyon nedeniyle devlet borçlanma senetlerindeki -iki yıllık kâğıtlar için söylüyorum- faiz oranındaki artış 7,6 puan. Dediğim gibi, bir yandan da yine politika faizi diyebileceğimiz gecelik borçlanma faiz oranlarında da yüzde 42'den 46'ya yükseltmek durumunda kaldı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası. Hangi ortamda? Faizleri düşürmeye başladığımız ortamda.
Yine, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası on sekiz yıl aradan sonra likidite senedi ihraç etmek durumunda kaldı. Faiz oranı ne? Yıllık bileşik faiz oranı yüzde 60,1 değerli arkadaşlar. Yüzde 60,1'le Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası para topluyor Hükûmetin yaptığı yanlışı telafi etmek için. Bunun bedelini kim ödeyecek? Yine, bunun bedelini, işte, vatandaş ödeyecek. Yani Hükûmet yanlışı yapacak, bedel her defasında vatandaşa ödettirilecek. APİ'yle -açık piyasa işlemleri- piyasadan yaklaşık 900 milyar lira çekildi ki para dövize gitmesin diye. Şunu da çok net bir şekilde söyleyeyim: Bugün doların 38, işte, 38,2; 38,3'lerde filan göründüğüne bakmayın, piyasada hiçbir firma aslında -döviz pozisyon açığı olan firmalar dâhil- döviz alım talebinde bulunamıyor çünkü hemen telefon açılıyor "Hayırdır, ne oluyor?" diye. Dolayısıyla sağlıklı işleyen bir piyasa da yok, aslında millet... Yani serbest bırakılmış olsa insanlar açık pozisyonları kapatmak için döviz talep edecek, dövizin de çok daha fazla fiyatı artacak. TL referans faiz oranı bu dönemde bakın, üç günde yüzde 4 puan arttı değerli arkadaşlar; bu, işletmelerin kullandığı kredilerin faiz oranındaki artıştır, yüzde 4 arttı. Dolayısıyla bir yanlış yapılıyor; bakın, bu yanlış her tarafı ne kadar etkiliyor, ne kadar çok kaynağımız gidiyor.
Tabii, bu demokrasi ve hukuk dışı yollara sapılmasının bütçe üzerinde de etkisi oldu. Bunlarla ilgili biz detay çalışmalarımızı yaptık, kamuoyuyla da paylaştık, şu anda detayına girmeyeceğim ancak bütçeye bunun etkisi değerli arkadaşlar, bu yapılan hukuk dışı operasyonun bütçeye etkisi 950 milyar liradır. Bunu kim tartışmak isterse kendisiyle tartışırım; hesaplarımız, kitaplarımızda, sosyal medya hesaplarımızda zaten çok net bir şekilde görülüyor.
Emeklilere 28 milyar lirayı çok gören, bunun için -şimdi kanun teklifinde vaktimiz olursa girmeye çalışacağım; hatırlayın, basından takip ettik- AK PARTİ Grup Başkanı, Hazine Bakanı, Cumhurbaşkanı Yardımcısı günlerce bir araya geldiler, geldiler, emekliye bin lira zam verebildiler ve toplam maliyetinin de 28 milyar lira olduğunu söylediler. Emekliye 28 milyar lirayı çok görenler bir çırpıda bu devletin sırtına, sadece ekonominin geneline değil devletin sırtına, bütçenin sırtına 950 milyar lirayı acımadan, insafsızca yüklediler. Dolayısıyla bu maliyet de yine geldi, vatandaşın üzerine bindi.
Bizim -bundan iki hafta önce grup toplantımızda, İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Müsavat Dervişoğlu'nun- çalışanlar ve emekliler için refah paketi diye bir paketimiz vardı. Biz bunu kanun teklifi hâline de getirdik ve Meclise sunduk, gündeme alınmasını bekliyoruz. Bakın, burada hem çalışanların hem de emeklilerin şu andaki hemen hemen bütün sorunlarını veya bütün sorunlarını demeyeyim de acil olan ve çok önemli sorunlarını çözecek bir paket biz gündeme getirdik. Çok kısa söylüyorum: Orada vergi dilimlerinden kaynaklanan bir zulüm vardı. O zulmün giderilmesine yönelik ilk vergi diliminin 158 bin liradan 415 bin liraya çıkartılması; asgari ücretlinin büyümeden de pay alacak şekilde, bu yalancı enflasyonla değil millî gelirdeki enflasyonla asgari ücretin artırılmasına yönelik madde var içerisinde; en düşük emekli maaşının asgari ücretten az olmamasına ilişkin madde var, memur emeklisine o söz verilip de yapılmayan seyyanen artışın verilmesi var, memurlara ve tüm emeklilere ocak ayından itibaren enflasyon güncellemesi nedeniyle kaybı olan yüzde 5'lik ilave zam yapılması var; artı, bayram ikramiyesinin asgari ücretin yarısına çıkarılması, 11.052 liraya çıkartılmasına ilişkin maddeleri içeren kanun teklifinin toplam maliyeti ne kadar biliyor musunuz arkadaşlar? Net maliyeti 735 milyar TL. Bakın, bir çırpıda 950 milyar lira maliyete katlanılıyor ama bütün çalışanların ve emeklilerin sorunlarının çok önemli kısmını çözecek bu paketin maliyeti bunun çok çok altında. Fakat, maalesef, Hükûmet tercihini hep kendi siyasi hırsları uğruna kullanıyor, kendi iktidarına devam etme yönünde kullanıyor.
Şimdi, bu torba yasa... Torba yasa da değil aslında bu da, tamamen hakikaten bir çorba yasa. Yani burada katıldığımız maddeler de var, katılmadığımız maddeler de var. 3 tane madde üzerinde duracağım ama ona geçmeden önce, aslında burada toplumun beklentisi vardı. Neler bekliyordu mesela toplumda insanlar? Az önce ifade ettim; bizim kanun teklifimizde olan seyyanen zam verilmesini bekliyordu çünkü daha önceden buna ilişkin Cumhurbaşkanının verdiği bir söz vardı, bu maalesef bu kanun teklifinde yok. En düşük emekli maaşlarında düzeltme bekliyordu, bu yok. Söz verilen 3600 ek göstergedeki mağduriyetin giderilmesi bekleniyordu, bu kanun teklifinde bu yok. Efendim, uzmanların ve denetim elemanlarının maaşlarında iyileştirme bekleniyordu, bunlarla ilgili de siyasi parti grupları arasında aslında bir görüş birliği de oluştu, Komisyonda gündeme getirdik, Cumhurbaşkanı Yardımcısı "Tamam." dedi, efendim, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı "Tamam." dedi ama bu kanun teklifinin içerisine bu da konulmadı. Kademeli emeklilik meselesini vatandaş bekliyor, o yok. Staj ve çıraklık mağdurlarının mağduriyetlerinin giderilmesine ilişkin bir düzenleme yok. Taşerondan kadro alamayanlar var, bunlara ilişkin bir düzenleme yok. Fahri Kur'an kursu öğreticilerine kadro verilmesine ilişkin bir düzenleme yok. BAĞ-KUR esnaf primlerinin 9000 günden 7200 güne indirilmesine ilişkin Cumhurbaşkanının yine verilmiş bir sözü vardı, bu sözün tutulmasına ilişkin bir madde de yok. Astsubaylarla ilgili, onların özlük haklarıyla ilgili ciddi sıkıntılar var, onların hiçbirisi yok. Burada ne var? Yap-işlet-devret modeli çerçevesinde kaçak geçişlerin önlenmesi ve yap-işlet-devret modeli çerçevesindeki o firmaların zararının giderilmesine yönelik madde var değerli arkadaşlar. Bakın, Hükûmetin tercihi toplumdan yana değil, Hükûmetin tercihi kendi yandaşından yana; maalesef bunu çok net bir şekilde biz burada gördük.
Şimdi, bununla ilgili -bizim kanun teklifimizde olan, birazdan onun detaylarda vaktim olursa girmeye çalışacağım- birçok önerge verdik biz. Mesela, işte, az önce söylediğim gibi, bayram ikramiyesi, seyyanen zam, işte en düşük emekli maaşının asgari ücrete çıkartılması; efendim, SGK, BAĞ-KUR emeklilerine yüzde 5 ve memur emeklilerine yüzde 5 ilave zam yapılmasına ilişkin tekliflerimizin tamamı Komisyonda reddedildi. Yani, vatandaş için, vatandaşa biraz para vermeye yönelik bütün teklifler maalesef reddedildi. Şimdi, Trendyol'un cebine bir çırpıda 46 milyar lirayı koyan eller, onun için kalkan eller vatandaşa bir şey vermeye gelince maalesef Komisyonda kalkmadı, muhtemelen Genel Kurulda da aynı tutumu AK PARTİ Grubu ve MHP Grubu devam ettirecektir diye düşünüyorum.
Şimdi, bayram ikramiyesi konusunun biraz daha detaylarına gidecek olursak değerli arkadaşlar, en son açıklanan enflasyon yüzde 39,1. Bayram ikramiyesi ne kadar artırıldı? Yüzde 33,3 artırıldı yani zaten daha önce artırılmayan yıllar da var. Şimdi günlerce çalıştıklarını ifade ettiler, sadece bin lira artış yapıldı, 28 milyar lira bir maliyetten bahsediliyor. Şu bir defa çok net, teknisyenler bunu bilir: Bir şeyi enflasyonun altında artırıyorsanız onun zaten yükünden, maliyetinden de bahsedemezsiniz. "28 milyar lira" denilende maliyet de yok çünkü enflasyonun altında artırıyorsanız zaten siz kâra geçmişsiniz demektir. Şimdi bütün bunlara rağmen Recep Tayyip Erdoğan ne dedi? "Daha ne olacaktı, daha ne istiyorlar?" şeklinde, tamamen toplumun beklentisinden kopuk, realiteden kopuk birtakım beyanatlarda bulundu. Bunu bir lütuf olarak gördüler, hâlbuki biz "Bu, lütuf olmasın, kurala bağlansın, her defasında bunu tartışmayalım; işte, bunu asgari ücretin yarısı şeklinde, her bayramda yarısını verelim dolayısıyla bir yılda asgari ücret kadar verelim." dedik fakat bu teklifimizi maalesef -dediğim gibi- reddettiler. Oysaki 2018 yılında, ilk verildiği yıla göre baktığınızda, dolar cinsinden baktığınızda bayram ikramiyesinin -şimdi 3.000 liradan 4.000 liraya çıkarılıyor ya- bunun 9.100 lira olması lazım. TÜİK'in açıkladığı o makyajlanmış enflasyona rağmen bile olması gereken rakam 8.350 lira, asgari ücrete endeksleyerek baktığımızda 13.800 lira olmalıydı, Diyanet'in fitresi üzerinden baktığımızda 9.540 lira olmalıydı, Diyanet'in yurt içi vekâleten kurban bedeli üzerinden baktığımızda da -2025 açıklamadı ama tahminî rakamı biliyoruz- bunun 18.800 lira olması lazımdı ama olan rakam, getirdikleri rakam önümüze maalesef 4 bin liradır. Dolayısıyla bunları bizim kabul etmemiz maalesef mümkün değil. Dediğim gibi, bir çırpıda Trendyolun cebine 46 milyar TL'yi koymak için kalkan eller emekli için kalkmadı. Limanlardan biraz daha vergi almaya yönelik -detaylarına girmeyeceğim- bir kanun teklifi Meclisteydi, Plan ve Bütçe Komisyonundaydı, hemen bir görünmez el bu maddeyi oradan çektirdi; yine yandaş için kalkan eller emekliler için maalesef kalkmadı.
Değerli arkadaşlar, önemli konulardan bir tanesi, bu kanun teklifindeki maddelerden bir tanesi buydu. Diğer bir konu, bu Devlet Hava Meydanları İşletmesiyle ilgili bir madde var. EUROCONTROL'den Devlet Hava Meydanları İşletmesi çalışanlarına bir kısım ödemeler yapılıyor. Bir defa, burada şunu öncelikle bir görmemiz gerekiyor: Bakın, Türkiye kötü yönetiliyor değerli arkadaşlar, Türkiye kötü yönetiliyor. Şimdi, bu EUROCONTROL, tabii, hava sahaları kullanılan ülkeler adına para topluyor ve bu paraları da ülkelere bir şekilde ödüyor. Şimdi, Fransa'ya bakıyorsunuz, bizim Fransa'yla uçuş sayılarımız hemen hemen aynı fakat Fransa yıllık yaklaşık 1,5 milyar euro alıyor EUROCONTROL'den -bu karşılıksız bir para, ülkeye bir kaynak- Türkiye aynı uçuş sayısına rağmen 500 milyon euro alıyor yani yıllık 1 milyar euro bu beceriksiz Hükûmet yüzünden, bu Hükûmetin beceriksizlikleri yüzünden Türkiye sadece bu kaynaktan kaybediyor, görebiliyor musunuz arkadaşlar? Şimdi, o yüzden, Komisyonda onu gündeme getirdik yani bir defa buradan, EUROCONTROL'den bizim daha fazla para almanın yollarını bulmamız lazım, Bu parayı da çalışanlarımıza adalet içerisinde dağıtmanın yollarının bulunması lazım. Bu maddenin biz çıkmasından yani maddenin kanunlaşmasından yanayız.
Burada bir kısım personel arasında sıkıntılar var, onların hepsinin Cumhurbaşkanı kararnamesiyle düzeltebilecek durumlar olduğunu düşünüyoruz. Orada dengesizlik varsa üç tane grup var, o gruplardaki dengesizliklerin de Cumhurbaşkanı kararnamesiyle düzeltilmesi lazım ancak bu kanun buradan geçerken Komisyonda bunları ben gündeme getirdim ve orada bir mutabakat oluştu gibi, üç tane hususun düzeltilmesinin zaruri olduğunu düşünüyoruz. Bu maddenin yürürlük tarihi 1 Nisan yerine 1 Ocak olmalı, bu birincisi. İkincisi: Senelik izin durumunda da EUROCONTROL'den verilen bu ilave paralar kesiliyor, bu paraların kesilmemesi lazım. Senelik izin insani bir hak, hem hukuki hem de insani bir durum, bunu kesilmesinin bir mantığı yok. Üçüncüsü de yöneticiler kapsamında şeflerin ve müdür yardımcılarının da bu tazminattan faydalanması gerekir. Bu konu bu anlamda önemli.
Şimdi, diğer önemli bir madde burada değerli arkadaşlar, doğum yardımıyla ilgili maddedir. Şimdi, Şubat 2024'tü yanlış hatırlamıyorsam, biz burada İYİ Parti Grubu olarak Meclis araştırma önergesi verdik. Bu önergemiz de her zaman olduğu gibi AK Parti ve MHP Grubu tarafından reddedildi. Önerge şuydu, şunu söyledik, dedik ki: Bakın, Türkiye'de nüfus artışıyla ilgili ciddi sorun var, doğurganlık hızı Türkiye'de düşüyor yani Türkiye bu doğurganlık hızıyla giderse nüfus yenilenme oranının altında bir doğurganlık hızını bizim kabul etme imkânımız yok, Türkiye açısından ciddi bir risktir, ciddi bir beka sorunudur. Bu konuyu Meclisin araştırması gerekir. Bununla ilgili detayları anlattık fakat maalesef burada bizim önergemiz reddoldu. Ben buradan tekrar bunu söylemek istiyorum: Şimdi, Hükûmet bir kısım meseleyi anlamış gibi görünüyor bu doğum yardımı meselesiyle ama bu, bu meseleyi çözmekten çok uzak bir mesele. Yani siz doğum yardımı veriyorsunuz, güzel; bu maddelerdeki şeyler çıksın yani olsun, bunlar olmasın falan demiyoruz hatta daha fazlasını imkân varsa verelim ancak şunu görmek lazım: Bin lira, 1.500 lira veya işte ilk doğumda 5 bin lira verdik diye bir insan çocuk yapma kararı vermez. Şimdi, bakın, bir de bölgeler arasında da farklılıklara, doğurganlık hızındaki farklılıklara bakmamız gerekiyor. Yani batı bölgelerinde, refah durumu daha iyi olan, eğitim seviyesi daha yüksek, çocuğunu daha iyi yetiştirme imkânı olan bölgelerde doğurganlık hızı daha düşük. Bununla ilgili ne yapılması gerektiği üzerinde çalışılması lazım. Yani burada "Bin lira, iki bin lira veriyorum, ben bu işi çözerim." anlayışıyla bu işi geçiştiremeyiz, savuşturulmayız. Dolayısıyla siz geçen sefer reddettiniz ama Komisyonda da dedim, burada da diyorum: Ya, siz getirin bu önergeyi, biz buna olumlu oy kullanalım, Meclis bunu araştırsın. Türkiye'de bununla ilgili, nüfusla ilgili ve demografiyle ilgili, bölgesel dağılımıyla ilgili aynı zamanda da ciddi bir problem var. Bu problemin üzerine gitmemiz gerekiyor, sorunu iyi teşhis etmemiz lazım ve çözümlerini de ona göre oluşturmamız lazım. Dediğim gibi, bu maddede getirilen hususlara karşı çıktığımız filan yok, bunlar olsun ama bunlar bu meseleyi, az önce konuştuğumuz meseleyi çözmekten çok uzaktır; bunu da çok net bir şekilde görmemiz gerekiyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, tabii, önümüzde de ciddi riskler var, şimdi bir miktar da onu söyleyeceğim, bu kırılganlık.... Şimdi, tekrar İmamoğlu operasyonu meselesine dönüyorum. Yani bu riskleri eğer Türkiye görmezse ve Türkiye yönetmezse önümüzdeki dönemde çok ciddi bir finansal çöküntüye doğru Türkiye gidebilir. Bu gerginliğin devam etmemesi lazım, Türkiye'nin hukuk içerisinde kalması lazım, hukuk dışı yollara saptığı sürece önümüzde çok ciddi riskler vardır. Bir defa faiz indirim süreci zaten kesintiye uğradı ama bundan sonra artırılan bu faizlerin daha da devam etmesi riskiyle Türkiye karşı karşıya. İşletmelerimizin uzun süre bu yüksek faizli sürdürme imkânları yok. Biz likidite sıkıntısı içerisine giren firmalarımızın el değiştirme riskiyle karşı karşıyayız. Bunun anlamı şu: Firmalarımızı biz kelepir fiyatına yabancılara satmak durumunda kalacağız. İnsanların yıllarca emek vererek belli bir noktaya getirdikleri firmaları bu Hükûmetin yanlış uygulamaları, yanlış politikaları ve hukuk dışı yollara sapması nedeniyle Türkiye kaybetme riskiyle karşı karşıyadır; bunu görmemiz gerekiyor.
Yine, rezerv kayıpları; böyle giderse, bu hâl devam ederse, rezerv kayıpları devam edecektir. O zaman, Türk lirasının değerini nasıl koruyacaksınız? Yani rezervi olmayan bir ekonomi yerli parasının değerini koruyamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun tamamlayın.
ERHAN USTA (Devamla) - Dolayısıyla diğer bir risk ne? Zaten yabancı çok fazla kalmadı ama var olan da bu gerginliğin devam etmesi durumunda, bu hukuk dışı uygulamaların devam etmesi durumunda yabancılar daha fazla Türkiye'den çıkacaktır, yenisi de asla gelmeyecektir. Gelmemesi durumu da nedir? Çünkü Türkiye ekonomisi aşırı ölçüde dışa bağımlıdır. Türkiye'ye -maalesef bunu üzülerek söylüyorum; bu, AK PARTİ hükûmetleri döneminde arttı- dışarıdan kaynak girmediği zaman bizim ekonominin çarkları dönmüyor değerli arkadaşlar. Dolayısıyla çarkları dönmeyen bir ekonomide ne istihdam olur ne üretim olur ne ihracat olur, bu risklerle Türkiye karşı karşıyadır. Ben, Hükûmeti buradan bir kez daha hukuk içerisinde kalmaya, yolsuzlukla mücadele yapacaksa bile adaletten ayrılmadan bu mücadelenin yapılması gerektiğini söylüyorum ve bu konuda tavsiyelerimizi kendilerine iletmek istiyoruz.
Bu duygularla yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)