Konu: | Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 71 |
Tarih: | 26.03.2025 |
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Bu konuşmaları geçen hafta veyahut da yarın yapmayı çok tercih ederdik ama tam çözemediğimiz bir sebeple AK PARTİ Grubunun bu gece sabaha kadar da olsa bu yasayı çıkarma ısrarı bizim bir Kadir Gecemize mal oldu, Allah hepimizi affetsin inşallah. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Operasyon var yarın, operasyon.
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - Şimdi, bir önceki maddede, arkadaşlar, 633 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin ek madde 4'ü değiştirildi. Hukukçu arkadaşlardan rica ediyorum: Cep telefonlarınızdan mevzuat sitesine girin, 633 sayılı KHK'nın ek madde 4'üne bakın, şimdi yeni getirilene bakın; arada mülga maddelerle ciddi bir açık oluştuğunu göreceksiniz. Örneğin, yeni düzenlemeyle bu yardımı alacak çocukların bir aile birliğinden doğup doğmadığına dair bir husus yok ama öncekinde vardı; yeni düzenlemede bu ödemenin kime yapılacağı yok ama öncekinde vardı; bu ödemeyle ilgili detaylar yok; en sonunda, Cumhurbaşkanlığı sisteminin kolaylığıyla "Bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esasları belirlemeye Cumhurbaşkanı yetkilidir." deniliyor.
Arkadaşlar, bugün, az önce okunarak kabul edilen önerge Komisyona getirilmiş olsaydı, orada bırakınız muhalefeti AK PARTİ'li hukukçu arkadaşların denetiminden geçmiş olsaydı... Sabah 05.00'te aksak bir şekilde, Anayasa Mahkemesinin bu kadar ciddi denetimlerini yok sayan bir mantıkla ve kanundaki dayanakları ortadan kaldıran bir şekilde bu maddenin, bu düzenlemenin getirilmesinin yanlış olduğunu söylüyorum; acele etmeye gerek yok. Biliyorsunuz, biz bir yere -Maraş'tı galiba- rektör atadık, sabah yanlış üniversiteye rektör atadığımızı fark ettik; değil mi? Yani bu hız ve acele, maalesef, ciddi problemler doğuruyor. Ek madde 4'le ilgili olarak bu saatten sonra yapacak bir şey yok ama yasama çalışma prensiplerimiz açısından hukukçu arkadaşların bunu incelemesini rica ediyorum.
Şimdi, bu düzenlemeyle birlikte, "Aile Yılı" kapsamında birtakım iyileştirmeler getiriliyor. Peki, şu soruyu sormaya gerek yok mu arkadaşlar? Dün de bahsettim, yapılaşma ve kalkınma alanında tartışmalı da olsa çok önemli yatırımlar Türkiye'de yürürlüğe girdi ama değerler alanında âdeta bir çöküşün içerisindeyiz. Yirmi iki yılın ardından AK PARTİ döneminde eğitim sisteminden geçmiş gençlerin durumu ortada, kültürel iktidar tartışmalarında Kültür Bakanlığının performansı ortada. Dün, olimpiyat sporlarındaki başarılar üzerinden Türkiye'nin son kırk yıldaki en başarısız olimpiyatını geçen yıl nasıl yaşadığımızı ortaya koyduk. Bu vesileyle de aile kurumundaki çöküşe ilişkin olarak Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Profesör Doktor Emrah Akbaş'ın yaptığı ve bu ay yayımlanmış bir araştırmadan birkaç veriyi paylaşmak istiyorum, samimiyetle dikkatinizi çekmek istiyorum.
Önce şunu söyleyelim: Türkiye toplumu aileye inanıyor. "Geleneksel aile değerleri korunmalıdır." diyenlerin oranı yüzde 90'ın üstünde; en düşük oran liberallerde, o da yüzde 72'nin üstünde; kendine "sosyalist" diyenlerde yüzde 74, "Atatürkçü" diyenlerde 83. Yani Türk toplumunun aileyle kurduğu bağ, bütün bu yaşanmış sıkıntılara rağmen hâlâ çok güçlü. Ama bu insanların yani bu değere inanan insanların yüzde 83'ü "Ailenin geleceği konusunda endişeliyim." diyor ve kadınlarda 83 olan bu oran, erkeklerde 77 olarak gözüküyor.
Ve yine soruluyor: "Türkiye'de aileyi korumaya yönelik politikalar yeterli midir?" Bakın, bunu, arzu eden arkadaşlarla paylaşabilirim; AK PARTİ'lilerin yüzde 56'sı, MHP'lilerin yüzde 76'sı "Yetersizdir." diyor. Kendi seçmeninizi bile ikna edemediğiniz bir aile politikasızlığı var karşımızda arkadaşlar.
Diğer taraftan "Gençler evlenmeyi düşünüyor mu?" diye soruluyor -veriler 2 farklı yerde olduğu için geliyorum- gençlerin yüzde 47'si evlenmeyi düşünmüyor arkadaşlar ve bu yüzde 47'ye "Niçin evlenmeyi düşünmüyorsun?" diye sorulduğunda yüzde 91'i "ekonomik zorluklar" diyor.
Peki, az önceki önergede 2'nci ve 3'üncü çocuğa güzel teşvik var. 1'inci çocuğu doğurdu, sadece Kur'an-ı Kerim'deki süt emzirme süresini baz alsa yirmi beş ay sonra 2'nci çocuğu yapması gerekir. Ya, yirmi beş ay boyunca hiçbir destek vermiyorsun; 1'inci çocuğun da bir desteği olacak ki adamcağız bir sonraki parkura geçebilsin değil mi, 2'nci çocuğu yapabilsin; orada bir destek görecek ki 3'üncü çocuğu yapabilsin. En büyük desteği 3'e koymuşsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NECMETTİN ERKAN (Kırşehir) - Takdire bırakıyoruz.
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Ne parkuruna geçecek?
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - Eğer nefesi yetişirse oraya kadar.
Şimdi "ekonomik zorluklar" deniyor ve gençlerin yüzde 47'si evlenmek istemediğini söylüyor. Ve yine çocuk sahibi olanların tam olarak yüzde 79'u "Yeni bir çocuk yapmak istemiyorum." diyor. Ve aileye yönelik en büyük tehdit, ekonomi.
Şimdi, hukuku yok sayarak, olmadık ekonomik deneyler yaparak ülke ekonomisinin getirildiği bu noktanın aile üzerinde doğurduğu tahribat ortada. 3 çocuk, 3 çocuk dedik, doğurganlık oranı yüzde 1,5'a düştü yirmi iki yıl sonra; çok ciddi bir tehdit. Bugün Türkiye için en büyük tehdit doğurganlık hızıdır desek yeridir. Lütfen, Aile Yılı münasebetiyle başta gündüz kuşağı programları olmak üzere bu mesele üzerinde daha ciddi politikalar üretmeye sizi davet ediyoruz.
Teşekkür ediyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)