Konu: | Asbest ve pestisitin yol açtığı sorunlar ile taklide ve tağşişe ilişkin gündem dışı konuşması |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 73 |
Tarih: | 08.04.2025 |
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; asbestle havayı, suyu, yaşamı; pestisitle doğayı, canlıları; taklit ve tağşişle gıdamızı bozuyor, insanlığı ölüme, geleceğimizi tehlikeye doğru sürüklüyoruz. Bu konu önemli olduğu için Meclis gündemine bir kere daha getirmek istedim çünkü asbest ülkede 2010 yılında yasaklandı ama o günden bu yana hâlâ asbest kullanılan binalar yıkıldığında, insanlar bunu soluduğunda doğrudan bundan etkilendiği gerçeğiyle yüz yüzeyiz. Deprem bölgesinde, kentsel dönüşüm alanlarında bu sorun devam ediyor ama bunun yanında daha bir vahim olanı da içme sularında hâlâ asbestli boruların varlığı. Bu konuda bölgemde Çukurkuyu kasabasında, Kemerhisar kasabasında, Çiftlik ilçesinde, Azatlı kasabasında içme suları hâlihazırda asbestli borularla yapılıyor. Bunun yanı sıra, belediyeden köye dönüşen başta Kızılca köyümüz olmak üzere çok yerde de hâlen asbestli içme suyu boruları var. İller Bankası bu boruları değiştireceğini ifade etmiş, Bakanla yaptığımız görüşmelerde de "Kısa sürede bu iş gerçekleşecek." denmişti; on beş yıl geçti, asbestli içme suyu boruları devam ediyor, bir an önce bunların değiştirilmesi gerekiyor. Türkiye genelinde 15 bin kilometre asbestli borunun yüzde 82'si değiştirilmiş ama 2.700 kilometre hâlihazırda asbestli borulardan içme suyu veriliyor. Bu, insan sağlığı açısından riskli olayın bir an önce çözümü gerekiyor. Keza, belediyelerden köye dönüşen yerlerde bu konuların çoğunun farkında bile değiller.
Değerli arkadaşlar, pestisit ise daha riskli. Bakana soru önergesi verdim, Bakan Bey "Son yıllarda yüzde 50'ye yakın azalma meydana geldi." diyor. Bununla ilgili verileri çıkardım, acaba Bakan Bey'in verdiği belgeye göre yüzde 50 azalma var mı dedim; son iki yılda verilere baktığımız zaman Avrupa Birliğine ihraç ettiğimiz ürünlerle ilgili Avrupa Birliğinde toplamda 10.044 pestisit ve aflatoksin saptanmış, bunun 853'ü ülkemize ait ve ilk sıradayız. 2024 yılında toplam 4.800 ton meyve ve sebze iade edilmiş; 2023 yılında 359, 2024 yılında ise 492 uygunsuz bildirim var. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, arkadaşlar, mart ayına kadar 2024 yılında 41 bildirim varken 2025 yılının Mart ayına kadar 42 bildirim var. Bu durumda nasıl yüzde 51 azalmış? Ayrıca ithal edilen ürünlerle ilgili yeterli denetim yapılmadığı için başka ülkelerde bu sorunlardan iade var, Türkiye'de bu konuda da iade yok. "Yok" demekle bir şey yok olmuyor. Tarım zehirlerinin mutlak suretle kullanılması gerekiyor zararlılara karşı ama bunların insan sağlığına zararsız olanlarının tüketilmesi gerekiyor. Çiftçiler risk altında, doğa risk altında, toprak, su risk altında ve bu zehri tüketen insanların sağlığı da tehdit altında. Onun için pestisitle ilgili de sözde kalmayacak uygulamaların gerekliliğini bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Bunun yanında, ülkemizde taklit ve tağşişle ilgili -yine 2012 yılında yapılan bir düzenlemeyle ifşa edilecekti, yılda açıklanıyordu- Bakanlık doğru bir şey yaptı, her ay bu konularda açıklama yapıyor ama yapılan açıklamalardan sonra bu işler azalmıyor. 2025 yılında 279 hileli ürün tespit edilmiş, bunun 119'u da bitkisel yağlar. Bakanlık Ekim 2024'ten beri 1.097 adet taklit ve tağşiş ürünü açıkladı. Buna rağmen bu konuda mevcut kadrolarla bu işin sürdürülebilirliği sorunlu çünkü 750 bin gıda işletmesi var, burada 8 bin kişiyle denetim yapılıyor ve bilinen yerlerde kontrol yapılıyor yani merdiven altının ya da kayıt dışı üretimin takibi de mümkün değil. Para veriyorsunuz, zaten geliriniz sınırlı, emeklisiniz, dar gelirlisiniz, aldığınız ürün kendi sağlığınıza zarar veriyor, hastane kapısına gidiyorsunuz. Bakınız, Bakanlığın verilerine göre iki yılda gıda zehirlenmesi tanısı konan kişi sayısı 39.778. Son üç yılda zoonotik hastalık vaka sayısı 50 bin; bunlar bilinen, bilinmeyenlerle ciddi anlamda taklit, tağşiş, zoonotik ya da pestisitten oluşan sorunlardan dolayı insanların sağlığı gidiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gürer, lütfen tamamlayın.
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) - Yani para veriyorsunuz, ürün alıyorsunuz; aldığınız ürünle sağlığınız bozuluyor. Burada sorumlu kim? Biz "devlet" tanımını kim için yapıyoruz? Mevcut iktidarın sorumluluğu olarak yapıyoruz.
Bu bağlamda, iktidara çağrımdır: Asbestli içme suyu borularının değiştirilmesi, pestisit kalıntılarıyla ilgili daha sıkı denetimin yapılması, taklit, tağşişte sürdürülen mücadelenin cezasının ağırlaştırılmasının gerekliliğini belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)