| Konu: | YENİ YOL Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 73 |
| Tarih: | 08.04.2025 |
YENİ YOL GRUBU ADINA İRFAN KARATUTLU (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; hepinizi YENİ YOL Grubu ve DEVA Partisi adına saygıyla selamlıyorum.
Bugün Dünya Fizyoterapistler Günü. Bu çerçevede, 1961 yılında Hacettepe Üniversitesinde ilk fizyoterapi okulunu açan meslektaşım, fizik tedavi uzmanı Doktor Rıdvan Özker'i saygıyla anıyorum. Oradaki doktorayı veren, Candan Algun ve Hülya Kayıhan gibi fizyoterapistlere doktorayı veren, akademisyen olmalarını sağlayan, yine Rıdvan Özker ve Sabri Narman Hocamı da saygıyla selamlıyorum.
Bugün Türkiye'de sağlık sistemi tıp hekimlerinin, tıp doktorlarının önderliğinde ve kontrolündedir. İyi ki kontrolündedir, yüz yıldır Türkiye'deki sağlık sorunları büyük bir başarıyla yok edilmeye çalışılmıştır. 1928 yılında Tababet ve Şuabatı Kanunu'nda der ki: "Türkiye Cumhuriyeti dâhilinde tıp icrası ve herhangi surette olursa olsun hasta tedavisi tıp fakültesinden diploma sahibi olmayı gerektirir." Tıp fakültesi okumak o kadar kolay değildir, kazanmak da zordur; ilkokuldan, ortaokuldan, liseden devam eden disiplinli bir çalışma gerektirir. Kazanmakla bitmez, altı yıl boyunca dünyanın en zor eğitiminden geçersiniz. Bu da bitmez "uzmanlık" denilen yine en zor sınavlardan geçip dört, beş, altı yıl boyunca uzmanlık eğitiminden geçersiniz. Türk tıbbı, hekimlerin önderliğinde geçmişinden bu yana, disiplinli eğitim ve uygulamalarından dolayı yüzyıllardır başarıyla halkımıza hizmet etmektedir. Hekimlik mesleğinin öğrenimindeki usta-çırak ilişkisi, hekimlerin yeni bilgiye ulaşmak için ömür boyu çaba sarf etmesi halkımız ile hekimler arasında her zaman saygın bir iletişim oluşturmuştur. "Beni Türk hekimlerine emanet ediniz." ibaresi, devletimizin kurucu başkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün bu konuya nasıl yaklaştığının da göstergelerindendir.
AK PARTİ iktidarı 2003 yılında Sağlıkta Dönüşüm Programı'nı uygulamaya başlamıştır. Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın birtakım iyi yönleri olmuştur; mekân problemi çözülmüştür, hekimlere birtakım şartlar sağlanmıştır ama Sağlıkta Dönüşüm'de 2003 yılından beri hiçbir zaman hekimlere ne fikirleri ne de talepleri sorulmuştur, hekimler tamamen yok sayılmıştır. Bütün bunlara rağmen hekimler, geçmişten gelen Türk tıbbı deneyimiyle Covid'de bile dünya sıralamasına girmiş, büyük bir başarıyla Covid yönetimini yapmışlardır.
Son yıllarda hekimlere karşı iktidarın negatif yaklaşımları, çözülemeyen sağlık sistemi sorunlarını hekimler üzerine yıkarak halkımızla hekimleri karşı karşıya getirme çabaları olanca hızıyla devam etmektedir. Bu uygulamalardan biri de Sağlık Bakanlığının 29 Mart 2025 Cumartesi günü bir gece yarısı alelacele çıkardığı "Sağlık Meslek Mensuplarının Serbest Meslek İcrası Hakkındaki Yönetmelik"tir. Sağlık Bakanlığı on yıllardır denetlemediği, merdiven altına açılmış, hekimlerin çalışmadığı veya denetimin olmadığı "sağlıklı yaşam merkezi" "danışma merkezi" "terapi merkezi" "fizik tedavi merkezi" adı altında binlerce ruhsatsız, yetkisiz büroyu yasal hâle getirebilmek için alelacele bu yönetmeliği çıkarmıştır yani anlayacağınız gecekondu tesislere imar izni vermiştir. Yönetmelik o kadar acele ki neyin, ne zaman, kim tarafından yapılacağı; sorumlusu kim, çıkacak komplikasyonların sonucunda kimler sorumlu olacaktır; insanlar bu işten zarar gördüğünde tazmini nasıl olacaktır, belirsizdir.
"Sağlık meslek mensubu" diye saydıkları sadece 10 kişi vardır, 10 meslek mensubu; hâlbuki sağlık meslek mensupları yaklaşık 25-30 kişidir, bunların arasından cımbızlayarak 10 kişiyi bu işin içerisine almışlardır.
Sağlık meslek mensubu olanlardan biri de bildiğiniz gibi psikologlardır, onlar da klinik psikologların emri altına verilmişlerdir.
İlgili hekim tarafından tanısı konulan hastalara tedavi planı ve reçetesi düzenlenir, buraya başvurursa tedavisi yapılırmış. Sağlık Bakanlığı mensupları, teşhis ile tedavinin birbirleriyle bütünleşik bir süreç olduğunun farkında değiller mi? Teşhisi tedaviden ayırmak neyin nesi? Zaten ne olduysa SGK'nin "Tedavileri zapturapt altına almak için standardize ediyoruz." şeklindeki çalışmaları sonucunda hekimler hastalarından uzaklaştılar.
Madde 16'da, yine 16'nın (e) fıkrasında düşünebiliyor musunuz, tedaviyi yapan hekim eğer oraya gittiğinde, bir diyetisyen, bir fizyoterapist veya bir sağlık meslek mensubu "Ben uygun görmüyorum, bundan zarar görecek." dediği zaman yapılmayacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Karatutlu, lütfen tamamlayın.
İRFAN KARATUTLU (Devamla) - Onun dışında, reçeteyi yazan ve takip eden hekim "Ben bunu göreyim" dediğinde yine (f) fıkrasında "Hastanın izni olmadan göremezsin." diyor. Evet, binlerce sağlık personeline bu yetki verildi. Bu ruhsat vermeyi planladığınız, "Halkımızı tedavi edin." dediğiniz bu insanların, bu binlerce insanın arasında en az beş yıldır, on yıldır mesleğini dahi yapmayanları var. İnsan bir yeterlilik sınavı yapar da öylece alır bunları. Bugün hukukta bile yeterlilik sınavı çıkmıştır. Maalesef, bunları yapmadan "ilgili hekim" diyerek bu insanlara bu yetki verilmiştir. Hâlbuki, bunlar entegre edilebilirdi, hekimler üzerinde denetimle entegre edilebilirdi. 2020 yılında -fizik tedavi- tedavi etmek için ruhsat başvurusunda bulundum, reddedildi ama bugün altı yıl tıbbın üzerine dört yıl uzmanlık yapmışım, bana verilmeyen yetki bir fizyoterapiste verilebiliyor "al gülüm ver gülüm" hikâyesiyle.
Sağlık Bakanının kendisine önerim: Bu yönetmeliği derhâl geri çeksin ve yönetmeliğin taraflarıyla, özellikle hekimlerle tekrar konuyu istişare etsin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İRFAN KARATUTLU (Devamla) - Hekimlerin pozisyonlarına, gururlarına, geleceklerine, en sonunda tanı ve tedavi haklarına müdahale etmeniz artık son noktadır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)