Konu: | İklim Kanunu Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 74 |
Tarih: | 09.04.2025 |
YENİ YOL GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İklim Kanunu Teklifi'nin birinci bölümü üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İktidar, ülkemiz ve milletimizin hayatını, ekonomik durumunu ve en önemlisi geleceğini ilgilendiren konularda her zaman yaptığı gibi yalap şalap ve "Ben yaptım oldu." zihniyetiyle önemli bir düzenlemeyi daha huzura getirdi.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidarın bazı milletvekilleri diyorlar ki: "Milletimizin oylarıyla seçilen bizlere 'hukuk ve kanun tanımaz' diyemezsiniz, 'cuntacı' diyemezsiniz." Yahu, sayın milletvekilleri, sizlerin milletin oylarıyla seçilmenize diyecek bir sözümüz yok ki, siz milletin oylarıyla seçildiniz. Sorun şurada: Milletin oylarıyla seçilip millete sopa sallamanız, antidemokratik uygulamalarla çocuklarımızın, gençlerimizin bu ülkeye aidiyet duygularını örselemeniz. Oylarını aldığınız bu milleti ekonomik yoksulluğa ve çaresizliğe düçar bırakmanız, ağzını açanın ağzına lafını tıkmanız ve aynı zamanda hapsetmeniz. Biz bunları eleştiriyoruz ama sizler elma ile armudu aynı sepete koyup mevzuyu gargaraya getiriyorsunuz. Bırakın burada diyalektik yapmayı da niye bu milleti ve ülkeyi bu duruma düşürdüğünüzü konuşalım. Manasız sözlerinizin gereksiz karşılıklarıyla kaybedecek vaktimiz de anlamı da yok. Hem milletimizin oylarına saygı duymayan bizzat sizler değil misiniz?
Bir başka AK PARTİ milletvekili de anayasal hakkını kullanan çocuklarımıza ve elbette bize Anayasa hatırlatması yapıyor ve "Herkes gösteri ve protesto hakkına sahiptir ama kezzap atan, saldıran kişiler bu hakkını kötüye kullanmıştır; bu yüzden hapse attık." diyor. Ben de buradan soruyorum: Hapse attığınız çocuklardan hangisinin kezzap attığını, hangisinin molotofkokteyli attığını, hangisinin polise saldırıp yaraladığını, hangisinin bıçak çektiğini söylemezseniz kendisini doğruları söylemeyen, çocuklarımıza yani bu ülkenin evlatlarına iftira atan biri olarak bu kürsüden milletimize şikâyet edeceğiz. Hem nerede bu kezzap attığı söylenen kişi? Niye yakalamadınız bu kişileri? Yahu vatandaşlarımızın anayasal hakkını kullanması için tedbir almak, tertibat almak sizin göreviniz değil mi? Niye bu provokatörleri yakalamıyor, masum vatandaşlarımızın haklarını gerektiği gibi kullanmasını sağlayamıyorsunuz? Yapmazsınız çünkü sizler bu provokatörlere can simidi gibi ihtiyaç duyuyorsunuz. Masum talepleri zehirlemenin, halkın gözünden düşürmenin en işlevsel yolu budur çünkü ve elbette bu rezil tipler olmazsa bunun propagandasını nasıl yapacaksınız, değil mi?
Değerli milletvekilleri, bu iktidar bir koyundan birkaç post çıkarmadan bir işi asla yapmaz. Milletimiz hakkını arar, terörist damgası vurursunuz; fikrini, düşüncesini ifade eder, hain dersiniz. Bu sebeple, düşündüklerini ifade etmesin ve bizim moralimizi bozmasın diye düşüneni, düşündüğünü ifade edeni kimi zaman soruşturmalarla, kimi zaman dava ve cezalarla susturup sindiriyorsunuz. Alelacele getirdiğiniz kanun tekliflerinin sonuncusu da huzurdaki bu İklim Kanunu Teklifi'dir. Yukarıda söylediğim gibi, Meclis gibi bir prangadan rahatsız olan iktidar bu kanun teklifini Çevre Komisyonunda ciddi bir müzakere ve değerlendirme süreçlerinden geçirmeyerek Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna getirdi. Asli komisyonunda bu şekilde bir oldubittiye getirilen teklifin tali komisyonlardaki serencamını anlatmama gerek var mı? Neredeyse hiçbir görüşme yapılmadan Komisyondaki görüşmelerde bir günde bitirildi. Mesela konunun bileşeni STK'ler dostlar alışverişte görsün minvalinde sembolik olarak güya dinlenip yangından mal kaçırır gibi Komisyondan geçirildi.
Değerli milletvekilleri, İklim Kanunu gibi bir düzenlemeye bu ülkenin ihtiyacı var mı? Elbette var. Buna rağmen, kanun teklifinin içeriği bu ihtiyaçlarının gözetildiği ve vuzuha kavuşturulduğu dört başı mamur bir metin midir? Değil ama bir farkla: Birilerinin ihtiyaçları ince ince gözetilmiş, sadece günü kurtarma çabasından ibaret bir kanun teklifinden bahsediyorum. Söz konusu teklifin niye günü kurtarmak için hazırlandığını da söyleyeyim: 2021 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinde, küresel iklim değişikliğinin etkilerinin en aza indirilmesi, kuraklıkla mücadele ve su kaynaklarının verimli kullanılması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması komisyonu kurulmuştu. Bu raporda dile getirilen hususların ciddi bir şekilde dikkate alınmadığı ve hayata geçirilmediği bu kanun teklifiyle bir defa daha anlaşılmıştır. Eğer ciddi bir kanun teklifi hazırlanmış ve huzura getirilmiş olsaydı 2021 yılındaki bu rapor dikkate alınır, kanun buna göre düzgün bir şekilde ve işlevsel olarak önümüze getirilirdi. Burada yine tipik bir iktidar tarzıyla karşı karşıyayız. Teklif metninde kamu kurum ve kuruluşlarının yetki ve sorumlulukları muğlak bırakılmıştır. İdari ceza ve yaptırımların sadece adı var, kendisi yok gibidir. Yetkiler gibi sorumluluklar da Bakanlığın takdirine bırakılmıştır. Niye? Bu işler takdire binaen icra edilen işler midir? Yahu, kanun hazırlıyorsunuz ama kanunun en önemli özelliği olan kanunilik ilkesi maşallah burada yok.
Değerli milletvekilleri, iktidar 2022 yılında bir iklim şûrası düzenlemişti, ülkemizin nasıl bir iklim düzenlemesine ihtiyacı olduğu masaya yatırılmıştı. Tartışmaların odağında yapılacak düzenlemenin Avrupa Birliği standartlarına ve şartlarına uygun olması gerektiği ısrarla vurgulanmıştı. Hükûmet de söz konusu bu talepleri dikkate aldığını söyleyerek bunu taahhüt etmişti. Peki, huzura getirilen kanun teklifinde taahhüt edilen hususlar mevcut mu? Elbette alakası bile yok yani iktidar konunun tüm bileşenleriyle bizzat kendi yaptığı iklim şûrası kararlarına uymuyor. Peki, dünyada başarılı örnekleri olan iklim yasalarına benzeyen bir yanı var mı? O da yok.
Hatırlanacağı üzere Ekim 2022'de Paris İklim Anlaşması'nı Türkiye olarak onayladık. Onayladığımız bu uluslararası anlaşma 2053 yılına kadar net sıfır emisyon hedefini amaçlamıştı. Peki, iktidar şimdi bu kanun teklifini alelacele huzura niye getirdi? Çünkü Avrupa Birliği sera gazı emisyonunu 2030'a kadar yüzde 55 yani yarıdan fazla azaltmayı hedefliyor. Söz konusu bu hedef Ukrayna savaşıyla birlikte ortaya çıkan doğal gaz krizi sebebiyle tekrar fosil yakıtlara ağırlık verilmesiyle zorlaştı ve bu hedefe ulaşmak mümkün görünmüyor ama hedef yine de bu. Bunun için bir mutabakata varılmıştı. Avrupa Birliği 2025'te bu anlaşmanın ilk aşamasını bitirmeyi amaçlıyor yani anlaşmanın ilk aşaması 2025'te bitecek, 1 Ocak 2025'te bu yeşil mutabakatın yeni bir evresine geçilecek ve orada mali yükümlülükler başlıyor. Bunun anlamı, ilk aşama bitince önümüzdeki yıldan yani 2026'dan sonra ceza ve mali yükümlülükler başlıyor ve hedeflerin çok gerisinde olan Türkiye'nin bir şeyler yapıyor görünmesi lazım çünkü Türkiye, dünyada atmosfere en fazla sera gazı salan 20 ülkeden biri ve üstelik iklim krizinden en çok etkilenecek bölgelerden olan Akdeniz havzasında olan bir ülke. Bunun anlamı, hem sorunun hem de bundan en çok etkilenecek ülkelerin başında geliyoruz. Son yıllarda yaşadığımız tabii afetler, yangınlar, kuraklık vesaire bunun en önemli göstergelerinden biri.
Bakınız, tüm bu gerekçelerle güya hazırlandığı belli olan kanun teklifinde ülkemizin kangren olmuş sorunlarına bir çözüm var mı? Mesela, bu kanun yürürlüğe girdiğinde kömür santralleri kapanacak mı? Hayır. Toplu taşımaya öncelik verilip bireysel otomobil kullanımı azaltılacak mı? Hayır. 5'li, 10'lu, 20'li çetelere verilen ve doğamızı katleden imtiyazlar devam edecek mi? Evet. Mesela, Kaz Dağları'nda, Karadeniz'de, Ege ve Akdeniz'de ağaçların kesilmesinin önüne geçilecek mi? Hayır. Yani tüm bunları önleyecek bir düzenleme yok. Ülkede hava kirliliğine neden olan kömür, petrol, gaz kullanımını azaltacak mı? Hayır. Peki, artıracak mı? Bakınız, buna kesinlikle evet diyorum. Söz konusu düzenlemede halk sağlığının korunmasına, sağlık sisteminin iklim krizine dirençli hâle getirilmesine yönelik bir düzenleme var mı? O da yok. Hava kalitesinin iyileştirilmesi için herhangi bir somut hedef ortaya konulmuş mu? O da yok. Kahvehane sohbetlerindeki argümanlardan hâllice ve tek bir elle tutulur veriye dayanmayan gerekçelerle bir kanun metni hazırlanıyor ve bunun ülkemizin iklim sorununa çözüm getireceği iddia ediliyor. Ne kadar hazin değil mi? Bakınız, ülkeler iklim mevzuatlarını hazırlarken ciddi, somut, rakamsal verilerden yola çıkıyor ve hedefler ortaya koyuyor. Huzura getirilen kanun metninde ve gerekçelerinde öyle bir veri de yok, adamakıllı bir hedefi de yok. Mesela, sıfır emisyon hedefi için net bir çerçeve belirlenmemiş. Fosil yakıtlardan kademeli de olsa vazgeçilip yerine ikame edilecek bir enerji alternatif hedefi de yok.
Gelelim insan sağlığına ilişkin ne vadedildiğine. Sağlık politikaları esasen ekosistemin bütününden ve insan sağlığından ayrı düşünülemez ama maalesef bu konuda da hiçbir veri ve hedef yok. Ormanlarımızın, su kaynaklarımızın, denizlerimizin ve diğer tabii kaynak varlıklarımızın korunmasına yönelik bir ajanda da yok. Bugün ülkemizin devasa sorunlarından biri olan vahşi madencilik politikasının önünü alacak bir düzenleme de değil. Ekolojik tahribatın önlenmesine ve rehabilite edilmesine dair bir düzenleme olmadığı gibi, iklim ve ekosisteme zarar veren ve suç işleyenlere de herhangi bir ceza ya da yaptırım getirilmiyor. Diyeceksiniz ki: "İklimi, ekosistemi ve insan sağlığını göz ardı eden söz konusu bu iklim kanunu düzenlemesinin amacı nedir?"
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdağ, lütfen tamamlayın.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Teşekkür ederim.
Adı "iklim" ama iklimle alakalı olmayan bir metinden mi bahsediyoruz? Evet, tam olarak böyle. Bu kanun düzenlemesi "Dünyada ve özellikle ülkemizde hazır iklim de değişirken biz buradan nasıl para kazanırız?" düzenlemesidir. Nasıl mı? Daha çok kömür satarak, daha çok kömür yakarak. Peki, sadece bu kadar mı? Değil elbette, bir de işin "kâğıt kürek" diye tabir ettiğim belgelendirme, yetkilendirme tarafı var ki esas amaç, birilerine -ki kimler olacağının şimdiden belli olduğuna inanabilirsiniz- buradan yıllara sâri imtiyazlar sağlamak ve bu imtiyazları da belge, yetki vesaireye taşere ederek monopol bir piyasa yaratmaktır.
Bu düzenlemeyle, bir taraftan da demir çelik, alüminyum, çimento ve kömür kullanan termik santrallere büyük avantajlar sağlanacak; petrol şirketlerinin, akaryakıt firmalarının kârları katlanacak. Peki, vatandaşlara bir faydası olacak mı? Elbette hayır. Bakınız, buradan söylüyorum, vatandaşa hiçbir faydası olmayacak bu düzenlemeyle insanların sadece faturası yükselecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Türkiye 2002'de atmosfere 290 milyon ton sera gazı salıyordu, 2022 yılında bu rakam 550 milyon tona çıkacak, neredeyse 2'ye katlanmış olacak.
Ve bu İklim Kanunu Teklifi'ne "ret" oyu vereceğimizi bir kez daha ifade ediyor ve Adalet ve Kalkınma Partisinin, özellikle bu kanun teklifi üzerinde tekrar, yeniden bütün paydaşlarla görüşülerek, bu kanun teklifini çekerek yeniden buraya getirmesini özellikle salık veriyorum.
Teşekkür ediyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)