GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İklim Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:74
Tarih:09.04.2025

MAHMUT DİNDAR (Van) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sözlerime cezaevinde rehin olarak tutulan tüm siyasetçilere, hasta tutsaklara, düşünce insanlarına selam göndererek başlamak istiyorum. Bu ülkeyi demokratik hâle getirdiğimizde insanlar fikir ve düşünceleri nedeniyle tutsak edilmeyeceklerdir ya da tersinden söyleyecek olursak, kimse fikir ve düşünceleri nedeniyle tutsak edilmediğinde bu ülke demokratik bir cumhuriyete dönüşmüş olacaktır.

Değerli milletvekilleri, iklim krizi insan faaliyetleriyle hızla derinleşen bir krizdir. Sermaye, rant odaklı politikalar geri dönülemez bir şekilde doğayı tahrip etmekte ve insan başta olmak üzere tüm canlı yaşamını tehdit etmektedir. Bu yasa teklifinin adında "iklim" kelimesi var ama yasanın korumaya çalıştığı şey sermaye, rant ve çıkar gruplarıdır. Bu yasa teklifi ekolojik bir bakış açısıyla değil ekonomik bir rant kafasıyla tasarlanmıştır. Kanunda geçen "yeşil büyüme" "yeşil kalkınma" "yeşil iş" gibi kavramlar iklim krizine çözüm olmayacak ve sonuçları itibarıyla ekokırımı durduramayacaktır. Bir kelimenin başına "yeşil" sıfatını getirerek onun zararlarını ortadan kaldıramazsınız.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'deki iktidar da küresel iktidarlar da doğa katliamlarını ve ekolojik kırımı artıran politikalarda ısrar etmektedirler. İklim krizi tesadüfen değil bu politikaların sonucu oluşmaktadır. Ormanların korunmaması, yakılması, imar alanlarına açılması yaygın bir politika örneğidir. Karbon emisyonunu azaltan ormanlıklar, sulak alanlar ve sazlıkları koruyamayan bir iktidarla karşı karşıyayız. Ormanları madencilik faaliyetlerine kurban eden bir zihniyetle maalesef karşı karşıyayız. Hasankeyf, Zilan, Kaz Dağları, İkizdere, Akkuyu ve birçok yerde çevre ve doğa ranta heba edildi. Bunlar gibi HES, enerji ve madencilik programları devam ediyorken İklim Kanunu'ndan söz etmek anlamsız kalacaktır.

Değerli milletvekilleri, her yıl yüzlerce hektar ormanın yanmasını içimiz yana yana, çaresizce izledik. Mademki ormanlar bu kadar önemli, neden yangınlara erken, kapsamlı müdahale edilmiyor, orman yangınlarını önlemek için gerekli önlemler alınmıyor ve önlemler artırılmıyor? Bu kanun teklifinde "yutak alan" olarak ifade edilen ormanları bu yaz koruyabilecek miyiz? Hava kontrol teknolojisi ormanları korumak amacıyla kullanılsın, bu teknoloji biraz da topluma hizmet için kullanılsın. Bu kanun teklifinde "adil geçiş" olarak ifade edilen süreç bir itirafı da açığa çıkarıyor: İklim krizi herkesi aynı oranda etkilemiyor; iklim krizi kadınları, yaşlıları, engellileri, çocukları daha çok yoksul bırakıyor. İlginç olan, bu krizle mücadele etmek amacıyla uygulanacak olan bu politikalar da bu toplum kesimlerini daha çok etkileyecektir. Bu kanun teklifi küçük işletmecileri, endüstriyel tarım yapmayan çiftçileri sınırlandırıyor. Birçok ürünü üreten çiftçi işini yapamaz duruma gelecek. İklim krizi konusunda gerçekçi bir yol almak, alınmak isteniyorsa toplumsal ihtiyaçlar göz önünde bulundurulmalıdır. Kömür üretimi ve tüketimine değinmeden bu kanun teklifinin sıfır emisyondan söz etmesi tutarsızlıktır. Evde, işte, ulaşımda doğal gaz kullanımının bölgesel olarak eşit dağıtılmadığını biliyoruz. Yine, enerji üretimi ve tüketiminin nasıl eşitsiz dağıtıldığı da açıktır. Yani ilkesel olarak ekolojiyi ve toplumu esas alan bir iklim yaklaşımı bu kanunda mevcut değildir, yürürlüğe girmesi hâlinde iklim krizine çözüm olmayacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Dinçer, lütfen tamamlayın.

MAHMUT DİNDAR (Devamla) - Zarar gören küçük işletmeciler, geri bırakılmış bölgeler ve toplumun yoksul kesimleri olacaktır.

Değerli halkımız, bildiğiniz üzere 27 Şubatta Sayın Öcalan tarihî bir çağrı yaptı, barış ve demokratik toplum inşası için herkesi sorumluluk almaya davet etti. Bu sürecin gerekleri hassasiyetle yürütülmelidir. Barış hava, su, toprak kadar kıymetlidir. Bugün konuştuğumuz iklim krizine dair yol almak istiyorsak çatışmaya, güvenlikçi politikalara ve savaşa ayrılan kaynakların toplumun ihtiyaçlarına, ekonomiye, ekolojik yıkımın önlenmesine ayrılması gerekir. Ülkede demokrasi ve toplumsal barışı inşa edebilirsek tüm ekonomik, ekolojik krizlerin çözümü de mümkün olacaktır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)