Konu: | Anayasal hak olan protesto hakkını kullandığı için tutuklanarak cezaevine gönderilen üniversite öğrencilerinin durumuna ilişkin gündem dışı konuşması |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 76 |
Tarih: | 15.04.2025 |
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Bir ülkenin dünyadaki gücünü, büyüklüğünü belirleyen en önemli kriter, yurttaşlarının ne kadar adaletle yönetildiğidir. İşte Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, madde 34 ne diyor: "Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir." Koltuğunu kaybedeceğini anlayan tek adam iktidarı 19 Mart sivil darbesiyle milyonların Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nu tutukladı. İradesine sahip çıkan, adaletsizliklere sesini çıkaran milyonlar Saraçhane'ye, şehirlerdeki meydanlara aktı. Üniversitelerde gençler bu hukuksuzluğa karşı çıktı, sesini yükseltti. Peki, yirmi üç yıldır bu ülkeyi yöneten bu iktidar olarak siz ne yaptınız? Geleceğimiz gençlerimiz ile üzerine titrediğimiz polislerimizi karşı karşıya getirdiniz. Binlerce öğrenciyi Ekrem İmamoğlu'na özgürlük istedikleri için döverek, gaz sıkarak, su sıkarak, taciz ederek gözaltına aldınız. Kolu kırılanlar, dişi dökülenler, gözü moraranlar, psikolojisi bozulanlar; hiçbirine acımadınız. Saatlerce ters kelepçeyle, aç, susuz, tuvaletsiz bıraktınız. Delilsiz, sadece gözaltı fotoğraflarıyla bu çocukları tutuklayıp bayramda günlerce cehennemi yaşattınız. İşte, utanarak gösterdiğim fotoğraflar... Bu morluklar gördüğü polis şiddeti sonucu oluştu. Savcısı, hâkimi, emniyeti, valisi, hepsinin haberi var. Ve bu görüntülerden yüzlercesi, binlercesi var. Bu çocuklar ne yaptı size? Cinayet mi işledi, çete mi kurdu? Gözüne, ağzına biber gazı sıkacak, tekme tokat orantısız güç kullanacak kadar öfkelenmeniz için ne yaptılar? Hepsi bizim evlatlarımız, bu ülkenin yetiştirdiği pırıl pırıl gençler ve meydanlarda tek istedikleri şey adalet ve özgürlük ama Türk Bayrağı açmak bile suç oldu iktidarınızda. Hatta gençler cezaevindeyken bile yeni suç iddianameleri ürettiniz, delilsiz, belgesiz. Günlerce aynı kıyafetlerle hijyenden uzak eziyet ettiniz. "Hastayım." dediler, ilaçları vermediniz, doktor yüzü göstermediniz. "Sınavım var, ders çalışayım." dediler, ders notlarını vermediniz. Gençleri ya en tehlikeli mahkûmlarla, IŞİD'çilerle, çetelerle aynı koğuşa koydunuz ya da betonda yatırdınız. En vicdansızı da anaları babaları günlerce çocuklarından habersiz bıraktınız. İşte, engelli anne Şerife Akargöl ilk kez bir bayramı 2 çocuğundan ayrı geçirdi; biri 25, biri 29 yaşında 2 kardeşi "Annemize biz bakıyoruz." dedikleri hâlde bırakmadınız.
18 yaşında, Bursa'da Nuri kardeşimiz cezaevinde, anne kanser hastası, kendisi sınava hazırlanıyor. Evlatlarımız, anne babalar bu hâldeyken siz bayramı nasıl huzur içinde geçirebildiniz, soruyorum.
Değerli arkadaşlarım, bayram boyu kurdukları dayanışma ağıyla aileler, milletvekilleri, barolar, gönüllü avukatlar, gençlerimizin mağduriyetlerine çare aradık. Suçlamaların yatarı dahi olmamasına rağmen bu gençlerin çoğunun on beş yirmi gün boyunca özgürlüğünü çaldınız. Şu anda hâlâ 80 evladımız Silivri'de, İzmir'de, Bursa'da hukuksuzca cezaevinde. Derslerine katılamadığı için sınavına giremeyen, yıl kaybetme riski yaşayan var, çalışıp ailesine bakan, tutuklanınca işinden olanlar var, hâlâ ilaca erişimde sıkıntı var. Hafta sonu işte Bakırköy'de ziyaret ettiğim 22 yaşındaki Esila kızımız onlardan biri. Kronik böbrek hastası ve tam bir haftadır ilacına erişemiyor. Bu gençlerin sadece anayasal hakkını gasbetmediniz, barınma ve eğitim hakkını da çalıyorsunuz. Öğrenciler çıktıklarında da zulüm devam ediyor; Muğla'da, Kocaeli'de "Protestolara katıldılar." diye öğrencileri fişleyip yurtlarından atıyorsunuz, rektörler bu çocukların eğitim hakkı için parmaklarını dahi kıpırdatmıyor. Gazi Meclisten hâlâ vicdanıyla hareket eden hâkim ve savcılara çağrıda bulunuyorum: Artık yeter, Anayasa'mıza uyun. Bu zorba iktidarın susturmaya çalıştığı bu gençlerimizin cezaevinde bir gün bile olmaması gerekir; 18 Nisanda ve sonrasında duruşmaları var, duruşmayı dahi beklemeden bu gençlerimizi derhâl serbest bırakın. Bu gençlerimiz normal hayatlarına, okullarına, eğitimlerine, ailelerine dönsün, yurtlarını, okullarını kaybetmesin. Bu çocuklar ülkemizin geleceği; gelecek korkuyla, zindanla değil, gençlere duyulan güvenle yazılır. 19 Mart sivil darbesine karşı çıktıkları için bu zorba iktidar tarafından hukuksuzca tutuldukları zindanlardan "Yine de adalet ve özgürlük." diye haykıran gençlerimizi selamlıyor ve dayanışma duygularımızı gönderiyorum.
Bir başka selam da bu iktidarın kayırmacı, keyfî, liyakatsiz atamaları karşısında Türkiye'nin dört bir yanında öğretmenlerine sahip çıkan lise öğrencilerine.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Çakırözer.
Buyurun.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) - Sizler bizlerin umudumuzsunuz, bizler de sizlerin ve öğretmenlerinizin sonuna kadar yanınızda olacağız.
Sayın milletvekilleri, cezaevlerinde sadece öğrenciler yok; 15,5 milyon yurttaşın Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu yirmi üç gündür, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ seksen gündür, EMEP İstanbul İl Başkanı Sema Barbaros elli beş gündür, seçilmiş belediye başkanlarımız, seçilmiş milletvekili Can Atalay, gazeteciler, Elif Akgül, Ercüment Akdeniz, Yıldız Tar, Selahattin Demirtaş, Osman Kavala, Tayfun Kahraman, Mine Özerden, Çiğdem Mater; hepsi uydurma gerekçelerle aylardır yıllardır haksız hukuksuz şekilde cezaevinde. Bir de şimdi tutukluları farklı şehirlere gönderme uygulaması çıktı. Hüküm giyene kadar masum olan, sayılan tutukluların farklı şehirlere gönderilmesi savunma hakkının ihlalidir. Türkiye, 86 milyon, cezaevlerindeki bu utanç tablosunu hak etmiyor. Öğrencileri, belediye başkanlarını, siyasetçileri, hak savunucularını derhâl serbest bırakın.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)