| Konu: | (10/2608, 2609, 2610, 2611, 2612, 2613) Esas No.lu 2025 Yılının Nisan Ayında Ülkemizde Gerçekleşen Zirai Don Olayının Sonuçlarının Araştırılması, Üreticilerin ve Tarımsal Ürünlerin Uğradığı Zararların Tespiti ve Gelecekte Yaşanabilecek Benzer Olayların Etkilerinin En Aza İndirilmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergelerin Ön Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 76 |
| Tarih: | 15.04.2025 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YAVUZ AYDIN (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarih 26 Şubat, çok değil, bundan sadece iki buçuk ay önce Mersin'den Kahramanmaraş'a uzanan geniş bir hatta yine bir zirai don felaketiyle karşı karşıya kalmıştık. Hava sıcaklığı eksi 15 derecelere kadar düşmüş, bağ, bahçe, tarla ne varsa dört gün içinde buz kesmiş, tarumar olmuştu. Bizler bu kürsüdeydik, TARSİM'in zarar tespit çalışmalarını derhâl tamamlamasını, Ziraat Bankası ve tarım kredi borçlarının faizsiz ertelenmesini, elektrik, prim borçları başta olmak üzere çiftçimizin sırtındaki yükün hafifletilmesini, sigortaların zaman kaybetmeden ödenmesini talep etmiştik. Demiştik ki: "Bu yaşananlar artık münferit değil, iklim değişiyor, doğa dönüşüyor." Biz bu afetleri önleyemeyebiliriz ama çiftçimizi koruyacak mekanizmaları önceden kurabiliriz. Alternatif ürünler, yeni üretim teknikleri, bölgeye özel destekler içeren bir yol haritası için araştırma komisyonu kurulmasını istemiştik; bu, Mecliste oylandı, iktidar ve ortaklarının oylarıyla reddedildi. Tarım o gün de partilerüstü bir konuydu, çiftçi o gün de hepimizin ortak meselesiydi. Eğer o gün sesimize kulak verilseydi bugün elimizde bir yol haritamız olurdu ama olmadı çünkü siz samimi değilsiniz. Söze önce "millet" diye başlıyorsunuz fakat konu muhalefetin getirdiği öneriye geldiğinde önce partiniz diyorsunuz, içeriğine bakmaksızın sadece muhalefetten geldi diye reddediyorsunuz. Konuşmama bu samimiyetsizliği, bu duyarsızlığı, bu siyasi kibri vicdan sahibi üreticimizin takdirine havale ederek başlamak istiyorum.
Sayın milletvekilleri, tarım sektörü sadece ekonomik faaliyet alanı değildir aynı zamanda bir ülkenin gıda güvenliğinin, stratejik bağımsızlığının ve toplum istikrarımızın temel dayanaklarından biridir. Tarım sadece çiftçinin derdi değildir, o toprağa bağlı milletimizin tamamının meselesidir. Bu nedenle, biz tarımı millî güvenlik konusu olarak değerlendirmekteyiz. Tarım varsa gıda vardır, gıda varsa hayat vardır fakat özellikle son yıllarda iklim değişikliğinin etkileriyle tarım sektörü çok ciddi tehditlerle karşı karşıyadır. Mevsim normallerinin dışına çıkan hava olayları Türkiye'nin dört bir yanında etkili olmaktadır. Bahar aylarında beklenmedik şekilde gerçekleşen don olayları, kuraklıklar, dolu yağışları, ani sıcaklık değişimleri gibi meteorolojik afetler tarım üretimini olumsuz etkilemektedir. 2025 yılında ülkemizin birçok bölgesinde etkili olan zirai don felaketi fındıktan cevize, limondan kiraza, meyveden tahıla kadar onlarca ürünü etkilemiştir. Özellikle, çiçeklenme döneminde gelen bu ani don olayı ürünleri doğrudan vurmuş, bazı yerlerde rekolte kaybı yüzde 60'lara, hatta yüzde 90'lara ulaşmıştır. Üretici sabırla, emekle, ümitle beklediği mahsulünün bir gecede kül oluşuna çaresizce tanıklık etmiştir. Dalında kuruyan meyve sadece çiftçinin değil, aynı zamanda, tedarik zincirinin her halkasının kaybıdır. Bu rekolte düşüşü sadece bahçedeki ürünü değil halciden esnafa, nakliyeciden ihracatçıya kadar uzanan tüm üretim zincirini olumsuz etkileyecektir. Üstelik bu kayıplar yalnızca ekonomik değildir; üreticinin umudu, emeği, geleceğe olan inancı da zedelenmektedir.
Sahadan gelen bilgiler de gösteriyor ki don zararı meyve ve sebze üretiminde ciddi kayıplara yol açmıştır, fiyatlar daha şimdiden yükselmeye başlamıştır. Bu artışlar yalnızca zarar gören ürünlerde değil, bağlantılı tüm gıda ürünlerinde zincirleme fiyat artışlarına yol açacaktır. Tüketiciye yansıyan fiyatlar yükselecek, enflasyonist baskı artacaktır, hatta gıda arzındaki açığı kapatmak için ithalat gündeme gelecek, bu da döviz giderlerini artıracaktır yani zarar tarlayla sınırlı kalmayacaktır; soframıza, cebimize, ülke ekonomimize kadar ulaşacaktır.
Peki, biz ne yapıyoruz? Değerli milletvekilleri, İYİ Parti olarak bu felaketin yarattığı mağduriyetin siyasi polemiklere kurban edilmeden bilimin ve vicdanın ortak paydasında ele alınması gerektiğini düşünüyoruz. Mevcut yasal düzenlemelerde tarım afetlerine karşı bazı koruma ve destek mekanizmaları bulunmakla birlikte, afet bölgesi ilanı belirsiz ve keyfî uygulamalara açık durumdadır. İşte bu nedenle, 5488 sayılı Tarım Kanunu'nda değişiklik yapılmasını öngören bir yasa teklifini dün Meclis Başkanlığımıza sunduk. Bu yasa teklifimizle birlikte zirai don, dolu, kuraklık, aşırı sıcak gibi meteorolojik afetlerin ardından objektif ölçütlere ve teknik raporlara dayalı olarak "tarımsal afet bölgesi" ilan edilmesi zorunlu hâle getirilecektir. Bu bölgelerde zarar gören çiftçilere doğrudan gelir desteği verilecektir. Tarım Kredi Kooperatiflerine ve Ziraat Bankasına olan borçlar en az bir yıl süreyle faizsiz olarak ertelenecektir. En az iki yılı geri ödemesiz, yüzde sıfır faizli beş yıla kadar vadeli özel kredi desteği sunulacaktır. Sulama ve teknik altyapılarındaki afet hasarları hazine desteğiyle karşılanacaktır. TARSİM sistemi kapsamı genişletilerek üretici dostu bir yapıya kavuşturulacaktır. Afet yaşayan çiftçilere ücretsiz veya indirimli fidan, gübre, ilaç ve mazot desteği sağlanacaktır. Dekar başına 10 bin TL doğrudan gelir desteği sağlanacaktır. Prim, mazot ve gübre desteği acilen devreye alınacaktır. Ayrıca tarım sigortası olmayan üreticiler de kapsam dışı bırakılmayacak, onlar için özel destek paketleri oluşturulacaktır. Bu düzenlemeyle birlikte artık afetin büyüklüğü keyfî olarak belirlenmeyecektir. Meteoroloji Genel Müdürlüğünün ve tarım müdürlüklerinin teknik verilerine göre, ölçülebilir şekilde belirlenecek ve destek süreçleri bu verilere göre devreye alınacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu teklif siyasi bir gösteri değil topluma karşı sorumluluğun, vicdanın ve adaletin sesidir. Gelin, bu çağrıyı siyasetin değil ortak aklın ve insanlığın süzgecinden geçirerek değerlendirelim. Mesele partiler meselesi değil memleket meselesidir. Üretici susarsa hepimiz aç kalırız. Çiftçinin tarlasındaki umut sönerse soframızdaki ekmek azalır. İYİ Parti olarak biz kanun teklifimizi milletimizin ve üreticimizin hizmetine ve kamunun vicdanına sunuyoruz. Bugün burada atacağımız her adım yalnızca bugünü değil yarının da bereketini belirleyecektir.
Son olarak, vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez.
Genel Kurulu ve alın teriyle bu ülkenin bereketini var eden tüm çiftçilerimizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)