GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (10/2608, 2609, 2610, 2611, 2612, 2613) Esas No.lu 2025 Yılının Nisan Ayında Ülkemizde Gerçekleşen Zirai Don Olayının Sonuçlarının Araştırılması, Üreticilerin ve Tarımsal Ürünlerin Uğradığı Zararların Tespiti ve Gelecekte Yaşanabilecek Benzer Olayların Etkilerinin En Aza İndirilmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergelerin Ön Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:76
Tarih:15.04.2025

CHP GRUBU ADINA AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

10-12 Nisan arasında 36 ilde yaşanan don felaketi gerçekten de çok ciddi hasarlara sebebiyet verdi. 36 ilden bahsediyoruz ve bu 36 ilden bir tanesi de, belki de en fazla zararın olduğu illerden bir tanesi de Manisa. Hafta sonu Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak sahadaydık, 10 ilçe gezdik, özellikle hasarın çok fazla olduğu Saruhanlı, Akhisar, Turgutlu, Ahmetli, Sarıgöl, Gölmarmara, Salihli, Alaşehir gibi 10 ilçeyi gezdik; inanın, gördüğümüz manzara gerçekten de korkunç. Manisa'daki bağlarda, meyve bahçelerinde, zeytinliklerde, karpuzda yani aklınıza gelebilecek bütün ürünlerde yüzde 100'e varan hasarlar söz konusu ve ben öncelikle burada, bu hasarlardan zarar gören tüm üreticilerimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Burada birçok milletvekilimiz konuştu, 36 il olunca hemen herkes kendi ilinde gördüğü manzaralardan bahsetti, televizyonda gördüğümüz manzaralar da Manisa'dakine benziyordu ve milletvekillerimiz çözüm önerilerinden bahsettiler; oradaki çalışmalarından, üreticilerle yapmış oldukları sohbetlerden edindikleri bilgileri burada aktardılar. Manzaralar her yerde aynı, üreticilerin talepleri de üç aşağı beş yukarı aynı. Biz Manisa'da üreticilerle bir araya geldiğimiz zaman hemen herkesin söylediği şey şu: "Çok borçluyuz. Bizim Ziraat Bankasına, Tarım Kredi Kooperatifine, özel bankalara çok ciddi şekilde borcumuz var." 935 milyar liraya çıkmış çiftçinin toplam borcu ve diyorlar ki: "Bizim zaten ödeme kapasitemiz yoktu. En son, artık bu dondan sonra biz bu borcumuzu ödeyemeyiz." Ne yapılması lazım? "Bu borcun ötelenmesi lazım hatta yıllara sâri yapılandırılması lazım. Yalnız, faizsiz şekilde ötelenmesi lazım." diyorlar.

Burada herkes Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifinden bahsetti ama özellikle özel bankalara da ciddi borçlar var. Bu borçların da yapılandırılması gerekli. Peki, borçlar ötelendi, bağlarda bir kilogram dahi üzüm yok ama masraf devam ediyor. Yani bugüne kadar, bağlarda hasar olana kadar ortalama 10 bin lira civarında masraf edilmiş, bundan sonra da belki bir salkım, belki bir kilogram üzüm almayacağını bilen üreticimiz masraf etmeye devam edecek çünkü seneye hazırlanmak zorunda. Gene gübresini atacak, sulamasını yapacak, budamasını yapacak. Peki, ne lazım? Bunun için de finansman lazım. Şunu istiyorlar: "Biz hibe desteği istiyoruz." diyorlar. Bütün üreticiler "Zarar gören üreticilere hibe desteği istiyoruz." diyorlar. Bir taraftan da tabii, hayat devam etmekte "Yani, evet, bir taraftan üretime devam etmek istiyoruz, bir taraftan da bakmak, geçindirmek zorunda olduğumuz ailemiz var; o nedenle bize hibe desteği verin." diyorlar, fide desteği istiyorlar, fidan desteği istiyorlar ve ihtiyaç hâlinde yeni kredi imkânı istiyorlar.

Başka ne? En büyük problemlerden bir tanesi, üretimde en büyük maliyetlerden bir tanesi elektrik. Bir kere şunu söylüyorlar: "Yüzde 12 buçuk zam geldi geçtiğimiz günlerde, derhâl bu yüzde 12 buçukluk zammı geri çekin. Her ay ödeme yapıyoruz biz. E, bizim paramız yok, borcumuz var; biz elektrik parasını nasıl ödeyeceğiz? Bu elektrik parasını da öteleyin." Ne zamana? "2026'nın mahsulüne öteleyin." diyorlar yani "Bu sene değil bir sonraki yılın mahsulüne öteleyin." diyorlar. Başka? Tarım sigortası tek yıllık bitkilerde sigortalandığı zaman 15 Nisandan sonraki hasarları kapsıyor, burada da ciddi bir sıkıntı var, bununla ilgili bir düzenleme istiyorlar. Yani özetle şunu istiyorlar: Çiftçi, devleti yanında görmek istiyor.

Biraz evvel Ali kardeşim bir metafor yaptı "Mehmet Cengiz ile Mehmet ağabey, Mehmet amca..." dedi. Ben hakikaten de Sarıgöl'de öyle bir amcayla karşılaştım, bir büyüğümüzle karşılaştım, dediği şey şu: "Ben bugüne kadar devletime olan bütün yükümlülükleri yerine getirdim. Askere gittim, vergimi verdim -ki vergiyi biz veriyoruz, vatandaşlar veriyor- pırıl pırıl 2 evlat yetiştirdim; birisi mühendis, birisi öğretmen. Ben bugün zor durumdayım ve devleti yanımda görmek istiyorum." Gerçekten de böyle ihtiyaçları var. Başka? Genç bir çiftçiyle karşılaştık, şunu söylüyor: "Ben millî gelirden payımı istiyorum." Haksız mı? Bir Tarım Kanunu çıkarıldı, o Tarım Kanunu'nun 21'inci maddesinde diyor ki: "Türkiye Cumhuriyeti devleti gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 1'ini çiftçilere destekleme olarak vermek zorunda." 2025 yılında bu yüzde 1; 615 milyar lira yapıyor, oysa verdiği, bütçede ayırdığı para 135 milyar lira yani 2025 yılında bile 480 milyar lira eksik destekleme alıyor kanuna rağmen. Bugüne kadar, kanunun çıktığı günden bugüne kadar -topladığımız zaman- 1 trilyon 300 milyar liralık eksik destekleme ödemesi yapmış devlet çiftçisine. Çiftçinin bankalara borcu ne? 935 milyar lira.

Şimdi, Bakan Bey bir açıklama yapmış, şöyle söylüyor: "Gıda arzında problem yok." Bakın, 24 milyon hektar tarım arazisinin -biraz evvel Grup Başkan Vekili belirtti- 14 milyon hektarında hasar var, ciddi hasarlar var ve Tarım Bakanı çıkıp şunu söyleyebiliyor: "Gıda arzında bir problem yok." Çok büyük problemimiz var. Önümüzdeki günlerde bu problem daha da çok ortaya çıkacak ve bunun için de ciddi kaynağa ihtiyaç olabilir. Olağanüstü günler geçiriyoruz, olağanüstü bir durum bu. Ben Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olarak şunu öneriyorum: Gerekirse, daha önce yaptığımız gibi, ek bütçe dahi yapmayı düşünmemiz lazım, durum gerçekten vahim.

Yani özetle söylemimiz gerekirse çiftçilerimiz bizden lütuf istemiyor, devletten lütuf istemiyor, haklarını talep etmekteler.

Bir diğer husus ise tarım sigortası, TARSİM, burada bahsedildi; bizim bölgemizde, bilhassa bağlarda çok ciddi maliyet çünkü devamlı hasar almaya başladı, çok ciddi bir maliyet. Dekar başına 10 bin lirayı geçen yerler var; bakın, 10 bin lirayı geçiyor dekar başına. Muafiyet fazla, bir de ayrıyeten de kesintiler yapılmakta ve ekspertizde de özellikle bağcılarımız ciddi sıkıntı yaşıyor, hizmetlerden memnun değil. Böyle olduğu için Manisa'da son dönemlerde, özellikle biraz evvel bahsettiğim gibi bağlarda TARSİM yapılma oranında ciddi düşüşler söz konusu.

Bir diğer problem ise 24 milyon hektar tarım arazimiz var, bunun 16,7 milyon hektarının yani yüzde 70'inin ancak ÇKS kaydı var, yüzde 30'unun ÇKS kaydı yok ve bu insanlar ne desteklemeden faydalanabiliyorlar ne de tarım sigortası yapıyorlar. Bu kayıt dışılığın biran önce ortadan kaldırılması gerekmekte.

Bir de milletvekillerimiz sıklıkla şunu söylediler: "Afet bölgesi ilan edilsin." Açıyorsun, bakıyorsun ilgili yönetmeliğe şunu söylüyor: Eğer bir bölge afet bölgesi ilan edilirse şayet, oradan ancak tarım sigortası yaptıranlar faydalanabiliyor; bir kere bunun da değiştirilmesi lazım. Bazı milletvekillerimiz de bahsetti, ciddi bir iklim kriziyle karşı karşıyayız ve ülkemiz de Türkiye de dünyada bu iklim değişikliğinden, bu iklim krizinden en çok etkilenecek ülkelerden bir tanesi. Bu ve buna benzer meteorolojik olayları, afetleri bundan sonra daha sık ve daha şiddetli bir şekilde yaşayacağız. Öyle ki biz daha önce iklim değişikliğiyle alakalı bir komisyonda, araştırma komisyonunda yer almıştık, bize gelen bir bilim insanı şunu söylemişti: "Yüz yılda bir görülen afetleri artık her yıl görmekle karşı karşıya olacağız." Yalan da söylemiyor esasında, dedikleri çıktı. Mesela geçtiğimiz yıllarda ülkemizin kuzeyinde, Giresun'da sel felaketi vardı, Antalya'da orman yangınları vardı. O nedenle, tarımın sürdürülebilir olması için bu araştırma komisyonunun kurulmasını gerçekten biz esasında önemsiyoruz, önemsiyoruz ama inanın çok da umutlu sayılmam. Neden umutlu sayılmam? Yani seçilecek olan komisyonun ciddi bir çalışma yapacağından şüphem yok. Daha önce de çeşitli araştırma komisyonlarında bulunduk, özellikle iklim değişikliğiyle alakalı araştırma komisyonunda bulunmuştuk, orada da çok ciddi bir çalışma yaptık, çok ciddi bir rapor hazırladık, Meclisimizde bulunmakta.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bakırlıoğlu, tamamlayın lütfen.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Devamla) - Ancak en son çıkan, tartıştığımız hatta geri çekilen İklim Kanunu Teklifi'ni gördükten sonra, ne kadar boş olduğunu gördükten sonra inanın, ister istemez bu kurulan araştırma komisyonlarının ne gibi neticeler verdiğini insan düşünmeden edemiyor.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)