GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Meclis Başkan Vekili Sırrı Süreyya Önder’e, 1988 ve 2008 yılları arasındaki 22 Nisanlarda şehit olanlara, Türk Ocaklarının 113'üncü kuruluş yıl dönümüne, 23 Nisan kutlamalarına ve Çocuk Özel Oturumuna, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" sözüne ve Bülent Arınç’ın söylemlerine ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:78
Tarih:22.04.2025

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben de konuşmama başlamadan önce Meclis Başkan Vekili Sayın Sırrı Süreyya Önder'e acil şifalar diliyorum. Geçmiş olsun dileklerimizi de buradan iletiyoruz.

22 Nisanda, 1988 ve 2008 tarihleri arasında 22 Nisanda tam 37 şehidimiz olmuş bölücü örgüt tarafından şehit edilen. Ben hepsini burada rahmetle, minnetle anıyorum, Allah gani gani rahmet eylesin diyorum.

Geçtiğimiz pazar günü Türkiye'de Türk düşünce dünyasının yapı taşlarından, çok önemli bir sivil toplum kuruluşu olan Türk Ocaklarının 113'üncü kuruluş yıl dönümüydü, 47'nci Olağan Kongrelerini yaptılar. Türk Ocakları 1912 yılında 190 Harbiyeli tıp öğrencisinin -ki bugün mevcut olmayan Harbiyeli tıp öğrencilerinin- temelini attığı ve hemen hemen tamamının da Çanakkale'de şehit olduğu çok güzide bir kuruluştur. Ben yeni seçilen Genel Başkan Profesör Doktor Sayın Mehmet Öz'e ve Yönetim Kuruluna da başarılar diliyorum. İnşallah, Ocağın ateşi tütmeye de devam eder.

Yarın 23 Nisan ve çok önemli bir günü hep beraber kutlayacağız. Bugün çocuklarımız Türkiye Büyük Millet Meclisindeydi. Dışarıda, Meclis bahçesinde çok güzel de bir aktivite yapılıyor. Ben Meclis Başkanlığımızı yapmış olduğu bu çalışmalardan dolayı da kutluyorum. Kendileri bugün Genel Kurulda da bulundu bu çocukların ve burayı anlamaları, bu havayı teneffüs etmeleri çok önemli. Tabii, onlar buradayken, ağırlanırken yapılan konuşmaların mahiyeti de çok önemli. Bunlar çocuk; pedagojiden, çocuk psikolojisinden anlayacak bir hassasiyetle umarım bu çocuklara seslenmiştir Sayın Meclis Başkanımız.

Ben biraz, arkamızda, duvarda yazılı olan "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." sözü üzerinde durmak istiyorum. Çok kıymetli bir söz. Bakın, 1921 yılında bu söz, bu topraklarda ilerici ve en kapsamlı ifadeye imza atacak şekilde dile getirilmiş, hâkimiyetin kayıtsız şartsız millette olduğu ve millete verildiği söylenmiş. Aynı anlayış devam ediyor mu; bunu düşünmemiz ve sorgulamamız lazım. 1921 yılında temeli atılıyor bu sözün ve Kurtuluş Savaşı döneminde bile Türkiye Büyük Millet Meclisinde millet iradesi bir şekilde tecelli ettiriliyor; tartışmalar oluyor, kavgalar oluyor ama düşman Ankara'ya dayanmışken bile Türkiye Büyük Millet Meclisi o millet iradesini yaşatmak için elinden geleni yapıyor. Bu çok ama çok kıymetli. 1876'dan beri devam eden bir maceradır bu, yaklaşık yüz elli yıla varmış bir maceradır ve Türkiye'de darbeler olmuştur, bu darbelerin üstüne anayasalar yapılmıştır ancak parlamenter sistem tecrübesinden hiçbir zaman imtina edilmemiştir, hiçbir zaman vazgeçilmemiştir. Ne yazık ki biz bugün bu bayramı "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" denen bu sistemin gölgesinde kutlamak zorunda kalıyoruz. Umarım bir sonraki yıl olan 106'ncı yılı, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi gibi bir ucube sistemde değil parlamenter sisteme, parlamenter demokrasiye yakışır bir şekilde kutlama imkânımız olur.

"Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir." sözünü yaşatabiliyor muyuz? Yargının bağımsız ve tarafsız olmadığı bir ülkede hâkimiyetin millete ait olduğundan bahsedebilir misiniz? İktidarın, istediği sonuç çıkmadığında seçimlerin iptal edildiği bir ülkede egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğundan bahseder misiniz? Mühürsüz, nereden geldiği belli olmayan pusulaların geçerli sayıldığı bir ülkede millet iradesinin tam olarak tecelli ettiğinden bahsedebilir misiniz? Tüm şartları yerine getirmiş olmasına rağmen, yeni kurulmuş bir siyasi partinin, her şeyi yapmış olmasına rağmen, Yüksek Seçim Kurulu tarafından "Seçime acaba sokulacak mıyız, sokulmayacak mıyız?" tereddüdünü yaşadığı bir ülkede, tam olarak millet egemenliğinden bahsedebilir misiniz? Demokrasiyi sadece sandıktan ibaret sanan, seçimlerde adayların her birinin kendini eşit olarak ifade etmesini engelleyen, bizim verdiğimiz vergilerle ayakta duran, devlet televizyonunda bile siyasi partilerin eşit şartlarda imkân bulamadığı bir ortamda hâkimiyetin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu söyleyebilir misiniz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Çok uzağa gitmeyin; bakın, az ötede, Mili Eğitim Bakanlığı önünde mülakata itiraz eden öğretmenler var. Bu öğretmenler şuna isyan ediyorlar, diyorlar ki: "Adam kayırmanın, mülakatla nepotizmin, kamu yararının değil de 'Ben tekrar seçilebilirim ve tekrar iktidar olmak istiyorum.' diyen bir anlayışın hâkim olduğu bir ülkede siz hakimiyetin kayıtsız şartsız millete ait olduğundan bahsedebilir misiniz?" Gene çok yakına gidin, bir özel hastane, burada çalışan bir güvenlik görevlisi rahatsızlanıyor, rahatsızlandığı zaman tedavi altına alınmadan önce bir fatura dayanıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Yedinci dakikadayız, buyurun.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Bu faturayı ödeyemeyeceği için garibim evine gidiyor ve ölüyor. Böyle bir ülkede siz hâkimiyetin kayıtsız şartsız millette olduğundan bahsedebilir misiniz? Biraz daha uzağa gidelim, Niğde'ye. 14 yaşında bir çocuk, geri dönüşüm fabrikasında çalışıyor, kolunu kaybediyor ve hayatını kaybediyor. Bugün bu ülkede her gün 4 işçi iş güvenliğinden dolayı hayatını kaybetmekte. Acaba egemenlik kayıtsız şartsız millete mi ait, yoksa vahşi bir sisteme mi ait bu egemenlik? Biraz daha uzağa gidelim, Uşak'a gidelim, ben Uşak'taydım; Uşak'a girerken yolda Şehit Abdulkadir Kılavuz Anadolu Lisesindeki öğrencilerin eylem yaptığını gördüm, liseli öğrenciler; arabayı durdurdum, yanlarına gittim; proje okulları konusundan dolayı sıkıntıya düşmüş öğretmenlerine destek çıkmak için orada eylem yapıyor 15, 14, 16 yaşında çocuklar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Tabii, buyurun tamamlayın.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Sadece bu eylemi yaptıkları için yönetim tarafından inanılmaz baskıya maruz kalmışlar, bana anlattılar, ben de bunu kamuoyuyla paylaştım. Biraz daha uzağa gidelim, deprem felaketinin yıktığı Hatay'a. Ve Ata'mızın emanet ettiği Hatay'da "kamulaştırma" adı altında insanlar yerinden ediliyor. İstanbul'a gidelim, başka sıkıntıyla karşılaşıyorsunuz. Bakın, bütün bunların olduğu bir ortamda biz şu Meclis duvarında yazan "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." sözünün bu ülkede tam anlamıyla yaşandığından bahsedemeyiz.

Ankara'da, Bülent Arınç gibi, sizin içinizden çıkmış bir -gizli tanık falan değil ha- açık tanık, aleni bir şekilde dosyalara dayanarak demokratik siyasetin önünü açacak söylemlerde bulundu, hiçbir şey yapılmadı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Son temennimi söyleyip bitiriyorum.

BAŞKAN - 9'uncu dakikadayız yani.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Yarın 23 Nisanı kutlayacağız; bize bu bayramı emanet eden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bütün Millî Mücadele kahramanları, şehitler ve gaziler adına kutlayacağız. Tekrar söylüyorum: 105'inci yılı "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" denen bu ucube yapının gölgesinde kutluyoruz; inşallah, bundan sonrakileri güçlendirilmiş parlamenter sistemle, anayasal demokrasinin hâkim olduğu bir şartta kutlarız diyorum. Tüm bayram ülkemize kutlu olsun.

Sağ olun.