Konu: | YENİ YOL Grubu önerisi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 80 |
Tarih: | 24.04.2025 |
YENİ YOL GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kıbrıs merkezli rüşvet ve yolsuzluk skandalı önergemiz üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, İstanbul'da meydana gelen deprem nedeniyle hem İstanbullulara hem de ülkemize geçmiş olsun diyorum.
Ama bu sırada bir şeyi de hatırlatmak istiyorum: Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Erdoğan "Deprem gibi hepimizi sarsan konuların günlük siyasetin konusu hâline getirilmesini asla tasvip etmiyoruz. Bunu milletimize karşı bir saygısızlık olarak görüyoruz. Fırsatçılık yapmaya çalışanları da vicdanlı olmaya çağırıyoruz ve bu konuda da milletçe kardeşliğimizin teşhir edileceği günlerden geçiyoruz." demiş ve aynı zamanda da "Laf üstüne laf değil taş üstüne taş koyma zamanıdır." ifadesini kullanmış. Ben de Sayın Cumhurbaşkanına diyorum ki: Yirmi üç yıldır iktidardasınız, laf üstüne laf değil de taş üstüne taş koymuş olsaydınız yani TOKİ konutlarını yapmış olsaydınız, o 100 bin konutu tamamlamış olsaydınız; o 500 bin konut, artı 250 bin arsa, artı 50 bin de dükkân projenizi, vaatlerinizi yerine getirmiş olsaydınız bugün bunları söylemeyecektiniz, taş üstüne taş da koymuş olacaktınız ve çok rahat bir şekilde depremin üstesinden de gelmiş olacaktık.
Bugün ülkemiz, her tarafından kuşatılmış, eli kolu bağlanmış, kafasını kaldırmasına fırsat dahi verilmeyen bir ülke konumuna getirilmiştir. Bu öyle bir cendere ki insanlar yaşamak yerine ölmeyi bile düşünür hâle geldi. İntihar eden vatandaşlarımızdan "Zaten kaybedecek bir şeyim kalmadı, ne olursa olsun." diyen insanlarımıza kadar berbat bir ruh hâlini yaşıyoruz. İktidar umut vermiyor. Ekonomi desen iğneli fıçı gibi, kafasını çevirenin eline yüzüne batar olmuş. Bütün bu içinde bulunduğumuz ekonomik ve siyasi krizlerin temelinde mensubiyetine, ideolojisine, nüfusuna ve elbette biat anlayışına göre tesis edilen soruşturmalar, adalet duygusunu örseleyen yargı kararları ile gelir adaletsizliğinin yarattığı sahipsizlik ve yoksulluk gelmektedir ve maalesef kamu otoritesinin suçlulara iltimas geçen lakin dürüst ve kanunlara saygılı vatandaşlara hayatı zindan eden yönetim anlayışı ise bunların üstüne tuz biber ekmektedir. Kamu kaynaklarının, vergilerin har vurulup harman savrulduğu bir yönetim düzeni ve siyasi iktidarın kamu görevlilerinin yolsuzluklarına yol veren tavır ve uygulamaları bu algıyı daha da güçlendirmektedir. Esasen, hangi kategoride ve düzeyde olursa olsun devlet görevlerinde bulunan kişilerin dedikodu dâhil her türlü menfi iddialardan vareste bir hayat sürmeleri gerekmektedir. Bu durum, üst düzey kamu görevlerinde bulunan, mesela güvenlik birimlerinde ve misyonlarımızda görevli olan istihbaratçılar ve özellikle de devleti en üst düzeyde temsil eden kişiler için daha da elzem hâle gelmektedir. Bu görevlerde yer alan devlet insanı ve kamu görevlilerinin herhangi bir açığı ya da yanlışı hem suç örgütlerinin hem de uluslararası istihbarat örgütleri ve dolayısıyla devletlerin gizli, açık şantajlarına muhatap olmalarına vesile olmaktadır.
Bu minvalde, son günlerde ulusal ve uluslararası kamuoyunda gündeme gelen, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde mukim bir mafya liderinin organizasyonu etrafında şekillendiği iddia edilen kriminal olaylar, maalesef üst düzey Türkiye Cumhuriyeti kamu görevlilerinin de adının karışmasıyla ciddi bir boyuta evrilmiştir. 2022 yılında bir suikast neticesi öldürülen uluslararası kumar ve sanal bahis şebekesi lideri Halil Falyalı ve onunla rüşvet, şantaj, kara paranın aklanması gibi konularda gayrimeşru iş ilişkisi içinde bulunan Hükûmet görevlileri hakkındaki iddialar ülke güvenliğini de tehdit eden bir aşamaya gelmiştir.
2023 yılında benzer bir iddiayı Türkiye Büyük Millet Meclisinde gündeme getirmiş, konu hakkında bir araştırma önergesi de vermiş olmamıza rağmen iktidar çoğunluğu tarafından konu tartışmaya bile açılmadan kapatılmış, önergemiz reddedilmişti. İddialar, istihbarat birimlerinin peşinde olduğu 5 kayıp video, devletin en üst kademelerine uzanan kirli ilişkiler ağı şeklinde gazete manşetlerine taşınmıştır. Haberlerde yolsuzluk, rüşvet, infazlar ve kayıp videolarla örülü bir karanlık tablodan bahsedilmektedir; Halil Falyalı suikastının ardından suç örgütü imparatorluğunun kalan mirasının paylaşımı ve buna üst düzey kamu görevlilerinin adının karışması gibi iddialar ifade edilmektedir.
2023 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisine sunduğumuz ve iktidar partisi tarafından reddedilen araştırma önergemizin konusuyla örtüşen benzer iddia ve olayların yaşandığı da bir vaka olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir, eski-yeni bakanlar ile İletişim Başkanlığı söz konusu iddiaların asılsız olduğuna ilişkin bazı açıklamalar yaptı. Evet, bu açıklamalara itibar etmek istiyoruz ancak söz konusu iddialar şüyuu vukuundan beter hâle gelmişken konunun bu şekilde yapılan sosyal medya açıklamalarıyla geçiştirilemeyecek kadar ciddi olduğunu da ifade ediyoruz. İki, iddialarda adları geçen bu görevlilerin de hukukunu tescil etmek adına Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu konuların ciddiyetle araştırılması gerektiğini düşünüyoruz. Üç, sıradan bir memur için bile bir güvenlik soruşturması yapılırken devletin en üst kademesinde bulunan insanlarla ilgili olarak bu konu mutlaka araştırılmalıdır. Bir memur alıyorsunuz, memuru araştırıyorsunuz; annesini, babasını, kardeşlerini, evliyse hanımını ve akrabalarını da araştırıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Tamamlıyorum efendim.
BAŞKAN - Buyurun.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Veyahut da 15 Temmuz sonrası on binlerce kişi işlerinden atıldılar, bazıları yargı kararı olmadan, idari tasarrufla beraber atıldılar. Sonra, yargı kararıyla atılanlar beraat ettiler ve takipsizlik kararı aldılar, görevlerine dönmek istediler. Ne dediniz? "Döndürmüyoruz." dediniz. "Niçin?" dedik? "Çünkü biz bunlara güvenmiyoruz." dediniz. Bir memura bile güvenilmediği bir iklimde, şimdi, burada Türkiye Cumhuriyeti devletinin en üst kademelerinde görev yapmış olan insanların ne yapmaları gerekiyor biliyor musunuz? Önce, kendileri hemen diyecekler ki "Biz Yüce Divana gitmek istiyoruz." veya Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri bu araştırma komisyonuna "Evet." diyecekler, araştıracağız ve bu insanlar aklanacaklar. Bu şekilde siyaset yaparken de Türkiye, bir şantaja veyahut da başka şeylere maruz kalmamış olacak. Bunun sonucunda da kazançlı çıkan Türkiye olacak, kazançlı çıkan siyaset kurumu ve siyasetçiler olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - İnşallah grup önerimize "evet" oyu verirsiniz veyahut da o şahıslar Yüce Divana gitmeyi kendileri isterler ve sonuçta da kendi atadığınız Anayasa Mahkemesi üyeleri onları yargılar ve sonuçta da bir karar verirler; kârlı çıkan da Türkiye olur diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)