| Konu: | 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 32 |
| Tarih: | 09.12.2011 |
CHP GRUBU ADINA DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Sayın milletvekilleri, bu yılki bütçe görüşmelerinde Yargıtay bütçesi üzerinde CHP Grubu adına görüşlerimi bildirmek üzere söz almış bulunuyorum.
Sözlerime Yargıtaydan yükselen bir sesle, Yargıtaydan istifa eden hâkim Celal Çelik'in sözleri ile başlamak istiyorum. Hâkim Celal Çelik diyor ki: "Mensubu bulunmaktan yakın bir tarihe kadar onur duyduğum Türk yargısının; hukukun üstünlüğü ve halka adalet dağıtmak ülküsünden uzaklaşması, halkımızın beklemekte olduğu ve bu dünyada var olduğuna inandığımız adaletten, Adalet Bakanının idaresi altındaki Kurul eliyle her gün biraz daha uzaklaşması nedeniyle bu oyunun ve sürecin bir parçası olmamak yolundaki kişisel tercihimi kullanıyor ve sevgili mesleğim yargıçlıktan istifa ediyorum."
Bu sözler ki Türk yargısının, Yargıtayın içinde bulunduğu durumu çok net bir şekilde özetliyor. Bu nedenlerle Celal Çelik gibi pek çok yargıç Yargıtaydan ayrılmak zorunda kalmıştır. İşte bu nedenlerle pek çok Yargıtay savcısı başka yerlere sürülmüşlerdir. Artık bu ülkede hukukun üstünlüğü yok, yargı bağımsızlığı yok, adalet duygusu yok; hiç kimsenin can güvenliği ve özgürlüğünün güvencesi de yok.
12 Eylül 2010 Anayasa referandumu bu ülkede bir kırılma noktasıdır çünkü bu referandum sonucunda Anayasa Mahkemesinin, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı tamamen değiştirilmiş, yargı bağımsızlığı sona ermiş, yürütmenin etki alanına girmiş, yargı siyasallaşmıştır. Siyasallaşan ve âdeta Bakanlığa bağlı bir genel müdürlük konumuna indirgenen HSYK yaptığı tüm yargıç atamaları ve kararnameleri ile iktidara yakın görünen yargıç ve savcıları ödüllendirmiş ancak bağımsız ve tarafsız, gerçekten yargıçlık ve savcılık yapanları ise hallaç pamuğu gibi atmış, dağıtmıştır. HSYK bugün yargıç ve savcıların üzerinde Demokles'in kılıcı gibi sallanmaktadır. Bırakın tarafsız ve bağımsız karar vermeyi, korku imparatorluğu ne yazık ki tüm yargı camiasını da sarmıştır.
Özel yetkili mahkemelerde hiçbir baskıya boyun eğmeden hukuksuz tutuklamalara karşı çıkan yargıçlar duruşma gününden birkaç gün önce başka yerlere atanmış, cezalandırılmışlardır. Buna karşı her türlü yasayı çiğneyerek Türkan Saylan, Sabih Kanadoğlu gibi bu ülkenin değerli aydınlarının evlerinin aranması kararını veren yargıç ve savcılar ödüllendirilmişlerdir.
İzmir Belediyesine yapılan operasyonda görüldüğü gibi, emir ve talimatla iş yapacak yargıç ve savcıların özel amaçlı atamaları yapılmıştır. Bu savcılar, Habur'da verilen görevleri yapmışlar, teröristleri karşılamışlar, can güvenliklerini ve tutuklanmadan ülkeye girmelerini sağlamışlardır; İzmir Belediyesinde ise baskı ve zulmün en ileri örneklerini göstermişlerdir.
HSYK'nın yeni oluşumuyla birlikte Yargıtaya yeni atanan 160 yargıç Yargıtay tarihinde ilk kez tüm seçimlerde blok oy kullanarak siyasal tercihlerini göstermişler, Yargıtay Başkanından daire başkanlarına, divan oluşumuna kadar, hatta Yüksek Seçim Kuruluna üye seçimlerine kadar her türlü konuda iktidara yakınlık ölçütü dikkate alınarak seçimlerini yapmışlardır. Artık Sayın Başbakan mutlu olabilir, yargı ayağında pranga olmayacaktır. Aksine iktidarın tüm hukuk dışı işlemleri ve diktatörlük heveslerinin yolunu açacaktır. Ancak bu durumda Türkiye Cumhuriyeti hukuk devleti değil, diktatörlükle yönetilen bir devlet niteliğinde olacaktır. Artık önümüzdeki seçimlerde de seçim güvenliğini sağlayan, seçimlerin doğru yapılmasını, dürüst ilkeler içinde yapılmasını sağlayan Yüksek Seçim Kurulunun yaptığı seçimlerden de şüphe duyar hâle geleceğimizi buradan bildirmek istiyorum.
Meclis iradesi hiçe sayılarak son çıkartılan 650 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Yargıtaya seçilecek tetkik hâkimleri için kıdem süresi kaldırılmış, başkan ve daire başkanları için ise hizmet süreleri üç ve dört yıla indirilerek Yargıtayda iktidar yanlısı örgütlenmenin kısa bir süre içinde tamamlanması amaçlanmıştır. Hatta tüm kurumlarda olduğu gibi memurlarda dahi sınırlama kaldırılarak 582 memur atanması kararı verilmiş, baştan aşağıya partizanca kadrolaşma Yargıtayda gerçekleştirilmiştir. Yani artık Yargıtay da iktidarca ele geçirilmiş olup, dikensiz gül bahçesi yaratılmıştır.
Bunun yanında, yüksek mahkemeler arasında ast-üst ilişkisi varmış gibi bir hava yaratılarak Anayasa Mahkemesine "en üst mahkeme" unvanı verilmeye çalışılmakta; yüksek yargı arasında bu nedenle de çelişkiler yaratılmaktadır. Anayasa Mahkemesi üyeleri hatta raportörleri çok daha iyi özlük haklarıyla çalışmakta iken, Yargıtay ve Danıştay yargıçlarının özlük hakları geriletilmektedir. Oysaki bu yargıçlar korkunç bir iş yükü altında çalışmaktadırlar. Bu bütçe kanununda bu haksız uygulamaya son verilmelidir.
Sayın milletvekilleri, hafızalarımızı tazeleyecek olursak HSYK, Yargıtay, Danıştay ve Anayasa Mahkemesindeki tüm bu operasyonlar, görünürde yargı reformu ve yargının hızlandırılması gerekçeleriyle yapılmıştır. Bir an için bu gerekçelerin doğru olduğunu düşünelim. Yargıtaya atanan yeni 160 yargıçla birlikte Yargıtayda işler hızlandı mı, daha çok karar mı çıktı? Ne yazık ki hayır. Çünkü yeni gelen yargıçların ne odası ne de masası vardı ne de mesleki deneyimleri yeterliydi. Yeni atanan yargıçlar değişik dairelerde görevlendirilmelerine rağmen müzakere ve karar çıkmasında bir katkılarının olmadığını öğrenmiş bulunuyoruz. Acaba iktidar için önemli olan kararlarda mı varlıklarını gösterecekler, işlevleri bu mu yeni atanan yargıçların? Bunu merak ediyoruz.
Bir başka önemli soruna da dikkatinizi çekmek istiyorum. 9 Şubat 2011 tarihinde Yargıtay Kanunu'nda yapılan değişiklikle Yargıtayda yeni dairelerin kurulması ve bu nedenle de 137 yeni yargıcın atanması sonucunda, yeterli birikim ve donanıma sahip olmayan bu yargıçlar eliyle çelişkili Yargıtay içtihatları çıkabileceğinden bu durum da hukuka olan güveni zedeleyecektir düşüncesindeyim.
Hepimizin bildiği gibi Yargıtayda dosyaların çok fazla beklemesi, hatta bazı ceza davalarının zaman aşımına uğraması gibi kanayan bir yara var bu ülkede. Ancak yine biliyoruz ki bunun nedenlerinden en önemlisi, özellikle ceza davalarında Ceza Yasası'ndaki ve Ceza Muhakemeleri Kanunu'ndaki sıkça yapılan değişikliklerdir. 5237 sayılı Ceza Kanunu'nun yürürlüğe girmesiyle birlikte lehte ve aleyhteki yasa uygulamalarının gözden geçirilmesi amacıyla dosyalar ilk derece mahkemelerine geri gönderilmek zorunda kalınmıştır. Aynı şekilde CMK madde 231 uyarınca hükmün açıklanmasının ertelenmesine yönelik yapılan değişiklikler nedeniyle dosyalar mahkemelerine geri gönderilmiş, bu işleyiş ceza dosyalarının kesinleşmesini engellemiştir.
Yine referandum öncesinde Adalet Bakanı HSYK toplantılarına katılmayarak boş olan yerler için Yargıtaya yeni yargıçların atanmasını engellemiştir. Yargıtayın iş yükü nedeniyle de çalışmalar daha az yargıçla yapılmış ve karar çıkması bu yolla engellenmiştir. Yani Adalet Bakanı yargı üzerinde yapacakları operasyonu haklı göstermek için?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yılmaz, süreniz bitti efendim.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Efendim, ek bir süre?
BAŞKAN - Lütfen?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Evet arkadaşlar, sözlerim yarım kaldı ama bu nedenle Yargıtay bütçesine ret vereceğimizi CHP Grubu adına bildiriyorum.
Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yılmaz.