GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:82
Tarih:30.04.2025

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSMEN KIRKPINAR (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin birinci bölümü üzerine İYİ Parti Grubumuz adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Anayasa'ya aykırılığı ayan olduğu hâlde, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişi fırsat bilerek, KHK'lerle, Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle dilediğinizi yürürlüğe koyuyorsunuz. İptal edilmesi neredeyse kesin olan normlar için geçen süreyi kâr sayarak, sonra da yasalaştırma yoluna gidiyorsunuz. Nihayetinde, 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle getirilen düzenlemeler Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Peki, iptal edilen kaç madde bu zamana kadar Meclis gündemine taşındı? Bizler bundan sonra asıl meseleler dururken daha kaç torba teklifle iptal edilen maddeleri görüşmek zorunda kalacağız? Kaldı ki Anayasa Mahkemesinin reddettiği maddeleri torba teklifin içine koyarak "uyum düzenlemesi" adı altında kanuni bir çerçeve oluşturmanızı doğru bir davranış olarak görmüyoruz.

Teklifte yer alan yürürlük ve yürütme maddeleri hariç 28 madde Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarınca hazırlanan maddelerdir. Mesela, sakıncalı gördüğümüz maddelerden biri olan 2'nci maddede 703 sayılı KHK'yle uzman ve yardımcılarına teftiş, denetim, inceleme ve soruşturma görevleri veriliyor. KHK'de yer alan bu yetkiler aynen görüşmekte olduğumuz teklifte de yer alıyor. Uzmanlık, müfettişlik ve denetmenlik birbirinden ayrı görev alanlarına sahiptir. Neden uzmanlara denetim yaptırmaya çalışıyorsunuz? Gerekçede yer aldığı üzere, bazı kamu kurum ve kuruluşlarında teftiş kurumlarının olmaması bu maddeyi meşru kılmaz. En sağlıklı olan, denetim ihtiyacının bakanlığa ait teftiş personelinin görevlendirilmesiyle giderilmesi olacaktır. Dolayısıyla uzmanlara verilmek istenen yeni görev tanımlarının lütfen tekliften çıkarılmasını istiyoruz.

Sakıncalı bulduğumuz bir diğer madde ise 3'üncü maddedir. Bu maddeyle, devlet teamüllerine aykırı olarak, kurumların taşradaki uzman istihdamının yaygınlaştırılması amaçlanmaktadır. Merkez ve taşra teşkilatında aynı ünvanla personel istihdamının uygun olmadığını sizler de bizler gibi pekâlâ biliyorsunuz. Bu durum uzmanlık kariyerini zayıflatacaktır. 666 sayılı KHK'den önce zaten başlatılan bu teklifle tüm kurumlar için geçerli hâle gelecek olan uygulamadan vazgeçin. Uzmanın statüsü yüksektir, uzmanın maaşı iyi olmalıdır. Bir düzenleme yapacaksanız günümüz koşullarının çok altında kalan kariyer uzmanları ve denetim personelinin maaşlarının iyileştirilmesi için bu teklife bir madde ekleyin.

Teklifin 5'inci maddesiyle devam edecek olursam, Cumhurbaşkanlığının, Taşıt Kanunu ve ihale kanunlarından muaf tutulmasına ilişkin düzenleme yapılmaktadır. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle devlet içinde denetleme sistemi iyice çökmüş, yürütmeyle birlikte yasama ve yargı tek kişiye bağlı çalışmaktadır. Üstelik kamu kaynaklarını yağmalamaya yönelik helal ve mübah ölçüler geliştirilmişken ihale kanunları ve Taşıt Kanunu'ndan muafiyetin verilmesini sakıncalı görüyoruz.

8'inci maddeyle ise Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine uyum kapsamında değişiklikler yapılmak istenmektedir. "Müsteşarlar" ibareleri "Bakan yardımcıları" şeklinde ve "Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı teşkilatı" "Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği" şeklinde değiştirilmektedir. Bürokratik mekanizmaların en yüksek rütbeli kamu yöneticisi olan, devletin aklı ve hafızasını temsil eden bakanlık müsteşarlıklarını nasıl yok ettiğinizi bu madde üzerinden bir kez daha üzülerek hatırlıyoruz. Ne var ki mızrak çuvala sığmıyor. Yedi yıllık uzun tecrübe sonucu Cumhurbaşkanlığı sisteminin işlemez hâlini artık siz de saklayamıyorsunuz. Dört ay önce Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği geri getirildi. Parlamenter sistemdeki bürokratik mekanizmaların en önemlilerinden olan bakanlık müsteşarlıklarının da geri getirilmesi şart. Peki, belli ölçüde kesintiye uğrayan devlet aklı ve hafızası geri getirilebilecek mi? Maalesef hayır.

Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere, demokratik toplumların temel unsurlarından biri olan sendikal haklar Anayasa, yüksek yargı kararları ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmıştır. Fakat 2018 yılında 703 sayılı KHK'yle, sendika üyesi olma hakkı, Cumhurbaşkanlığına bağlı 3 Başkanlıkta istihdam edilenler hariç bu hak için uzun yıllar mücadele verenlerin elinden alınmıştı. Teklifin 10'uncu maddesiyle ise Anayasa Mahkemesinin iptal kararına rağmen yapılan bu antidemokratik uygulamada ısrar edilmektedir. Sendikal haklar geçmişte de kaldırılmıştı. 12 Mart 1971 darbesi sonrası yapılan Anayasa değişikliği ve 1980 darbesiyle sendikal faaliyetler ciddi şekilde kısıtlanmış ve birçok sendika kapatılmıştı. AK PARTİ de bugün o darbelerin izinde sendikal faaliyetleri, sendikal hak ve özgürlükleri engelleyerek anayasal suç işlemektedir. Unutmayın ki bu ülke emek veren tüm çalışan kesimin çabasıyla, emeğiyle, fedakârlığıyla büyüyor ve kalkınıyor. Sendikal hakların korunması, güçlendirilmesi ve sosyal güvenlik sistemimizin sürdürülebilir olması gerekirken sendikal haklar Türkiye'de nasıl bir tehdit oluşturabilir ya da sendikal hakları tehdit gören zihniyet bu ülkede nasıl hâlâ iktidarda kalabilir? Bu sorular bizim için pek anlaşılabilir değil. Her ne kadar Komisyon üyesi milletvekillerimiz, görüşmeler esnasında, sendika üyesi olabilecek kamu personelinin 2018 yılı öncesi durumuna getirilmesini önermiş olsa da sizler tarafından bu öneri de reddedilmiştir.

Teklifin 13'üncü maddesiyle, acil çağrı merkezlerini gereksiz yere arayarak personelin görev yapmasını engelleyen kişilere yönelik idari para cezası uygulanması öngörülmektedir. Bu maddede bizce eksiklik ve muğlaklık söz konusudur ve bu hâliyle sorunludur. Maddede yer alan "meşgul etmek amacıyla" ifadesi farklı yorumlamalara açık hâldedir. Aynı şekilde, "asılsız ihbar" ibaresi için de nesnel bir ölçüt getirilmemiştir. Bu düzenlemeler belirsiz olmakla da kalmıyor, kişilerin keyfî yargısına ve kararına bırakılıyor. Ciddi sorunlar doğurabilecek potansiyele sahip ifadelerin düzeltilmesi şarttır. Anayasa'da açıklanan hukuki belirlilik ilkesi gereği bu düzenlemelere dair somut kriterlerin bu madde içerisinde belirtilmesi gerekir. Bu kanun teklifinde olduğu gibi, geçici çözümler günü kurtarsa da kalıcı çözüm getirilmesi mevcut iktidar anlayışıyla ve tek adam sistemiyle mümkün değildir. Devlet düzenindeki bu dağınıklığın giderilmesi için zorunlu gördüğümüz yasama faaliyetlerindeki keyfîliğin ve özensizliğin bir an önce sona ermesi gerekiyor. Bu hâliyle bile teklif kabul edilmezliği ifade ediyor.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)