GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:85
Tarih:08.05.2025

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 200 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerine İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, burada neyi görüşüyoruz, bu kanun teklifinde ne getiriliyor? Bizden önceki konuşmacılar tabii ki kısmen değindiler bunlara, ben de tekrar hatırlatmak istiyorum. Biliyorsunuz, 2017 yılında bir Anayasa değişikliği yapıldı. Bu Anayasa değişikliğiyle parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçildi ve sistem 9 Temmuz 2018'de Cumhurbaşkanının göreve başlamasıyla birlikte yürürlüğe girdi. 9 Temmuzdan birkaç gün önce de bir Bakanlar Kurulu kararıyla 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname çıkarıldı. Bu, büyük, geniş bir kanun hükmünde kararnameydi ve burada birçok kanun tamamen kaldırıldı, birçok kanunda da değişiklikler yapıldı. Şimdi, Anayasa Mahkemesi 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle yapılan bu değişikliklerin birçok maddesini Anayasa'ya aykırılığından dolayı iptal etti. Şimdi, şu anda görüştüğümüz kanun teklifiyle bunların bir kısmına ilişkin düzenleme yapılıyor. Plan ve Bütçe Komisyonunda dün -evet, yanlış hatırlamıyorsam- yeni bir kanun teklifini görüştük, gelecek hafta bir kanun teklifi daha gelecek. Böyle plansız bir şekilde, 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği kararlara ilişkin kanun teklifleri gelmeye devam ediyor.

Şimdi, Anayasa Mahkemesi bu 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'deki bazı hükümleri niye iptal etti? İki nedenle iptal etti. Bir tanesi, dedi ki... Tabii, bir yetki kanununa istinaden bu kanun hükmünde kararname çıkarılmıştı eski sistemde. "Yetki kanununun size verdiği yetkinin dışında yani yetkisiz bir alanda düzenleme yapıyorsunuz." diye bir kısmını böyle iptal etti, bir kısmını da "Bu yaptığınız düzenlemeler kanun hükmünde kararnameyle düzenlenemez." şeklinde bir gerekçeyle iptal edildi. Tabii ki bunların hepsi, iptal gerekçeleri haklıydı.

Şimdi, bunları karşılamak amacıyla yani Anayasa Mahkemesinin bu iptal kararlarını karşılamak amacıyla yeni düzenlemeler yapılıyor. Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim: Değerli arkadaşlar, çok net bir şekilde şu anda yapılan düzenlemelerin de bir kısmı yine Anayasa'ya aykırı. Bunun iptal edileceği biline biline aslında bu düzenlemeler yapılıyor. Birazdan bir örnek vereceğim yani buradaki 17'nci madde çok anlamlı bir örnektir. Maalesef, hukuk ve Anayasa tanımıyor bu Hükûmet, bu çok net. Bunu niye yapıyor? İşte, kalıcı düzenleme yapmıyor, Anayasa'ya uygun düzenlemeler yapmak yerine kendi bildiğini yapıyor, "Nasıl olsa Anayasa Mahkemesine gidilmesi, görüşülmesi, iptali beş altı yıl alır." diyor ve bu şekilde, hukuksuz bir şekilde ülkeyi yönetmeye bu anlamda devam ediyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle müsteşarlıklar kaldırılmıştı yani "devletin hafızası" dediğimiz müsteşarlıklar bir çırpıda bu 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle kaldırıldı. Bu düşünülmüş müydü? Düşünülmemişti daha önce, hani böyle çok tasarlanmış, düşünülmüş, etki analizleri yapılmış bir düzenleme değildi. Bunu neye istinaden söylüyorum? Eğer bu başlangıçta düşünülmüş bir şey olsaydı 2017 Anayasa değişikliğinde bu müsteşarlığın kaldırılacağına ilişkin yani kaldırılmasıyla tutarlı bazı değişiklikler yapılırdı. 2017'de Anayasa değişikliği yapılıyor, Anayasa değişikliğinde HSYK'de de -o zaman eski ismi HSYK olan- değişiklik yapılıyor. Sonra orada HSK'ye çevriliyor, HSK'nin tabii üyelerinden biri olarak Anayasa'da müsteşar öngörülüyor ama bir sene sonra -bir sene bile geçmiyor- müsteşarlık kaldırılıyor fakat Anayasa'da müsteşarlık var. Şimdi, 703'le ne yapılıyor? Müsteşarlığı 703 kaldırıyor ve Anayasa'ya aykırı bir şekilde diyor ki... "Anayasa'da müsteşara verilen görevler Adalet Bakanının belirleyeceği bir Bakan Yardımcısı tarafından yerine getirilir." gibi bir hüküm şu anda görüştüğümüz kanun teklifinde var. Arkadaşlar, bu, çok net bir şekilde Anayasa'ya aykırı; bunların gerekçelerini birazdan biraz daha detaylı olarak size vermeye çalışacağım. Yani bu, bilerek yapılıyor. Şimdi, bunun için tekrar Anayasa Mahkemesine gidilecek ve Anayasa Mahkemesi, şu anda sizin, özellikle AK PARTİ ve MHP oylarıyla kabul edileceğini tahmin ettiğimiz bu maddeyi iptal edecek; bu çok net. Biz şunu söyledik: Ya, gelin bunu yapmayın, burada kalıcı, düzgün bir düzenleme yapalım ama maalesef AK PARTİ Grubu bunu yapmaktan kaçınıyor, yine burada hukuksuz, adaletsiz bir şeyi yapmayı tercih ediyor.

Şimdi, tabii, müsteşarlık devletin hafızasıdır dedik. Hiç düşünmeden bir çırpıda siz bir kanun hükmünde kararnameyle, Meclise getirmeden, müsteşarlığı kaldırdınız. Bunun zaten sıkıntılarını ülke olarak çekiyoruz, o ayrı bir konu da şimdi burada da dediğim gibi, tekrar 15'inci maddede müsteşarlık getiriliyor bu kanun teklifinde, Adalet Bakanlığına has bir şekilde ama burada bir hile olduğu da çok net. Sadece bir maddede yapılan düzenlemeyle müsteşarlık bu ülkede gelmez. Müsteşarlığı eğer siz yeniden getiriyorsanız bununla ilgili detaylı bir düzenleme yapmanız lazım; özlük haklarına ilişkin, nasıl atanacağına ilişkin, efendim, soruşturmasının nasıl yapılacağına ilişkin. Hiçbir şey yapılmadan, sadece bir maddede "Müsteşar getirildi." deniliyor; bu 15'inci madde. 17'nci maddede de deniliyor ki: "Müsteşarın ataması yapılıncaya kadar müsteşarın vazifelerini -yani HSK üyeliği vazifesini- bir bakan yardımcısı yerine getirir." diyor. Bu neye benziyor biliyor musunuz? Şöyle bir kanun getirdiklerini düşünelim yani Anayasa'da Cumhurbaşkanının nasıl seçileceği var, Cumhurbaşkanının görevleri var, vasıfları var, her şeyi var ama bir kanun geçiriyor burada AK PARTİ, diyor ki: "Cumhurbaşkanı seçilinceye kadar Cumhurbaşkanının görevlerini Beştepe Mahallesi Muhtarı yapar." Yani şu anda yapılan işin bundan hiçbir farkı yok arkadaşlar. Bu ne kadar tuhaf geliyorsa size, şu anda 17'nci maddeyle yapılan iş de bu kadar tuhaf ve bu kadar Anayasa'ya aykırı. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum fakat maalesef, bunları arkadaşların bilmemesi mümkün değil yani Anayasa Mahkemesindeki hukukçular biliyor, biz hukukçu olmadığımız hâlde bunu biliyorsak AK PARTİ Grubundaki hukukçuların bunu bilmemesi mümkün değil ancak böyle bir şeyi yapmayı tercih ediyorlar.

Şimdi, niye Anayasa'ya aykırı? Bunun için Anayasa'ya aykırılık önergesi de verdik biz Plan ve Bütçe Komisyonunda. Tabii, orada her şey parmak usulü olduğu için bizim önergemiz reddedildi. Şimdi, değerli arkadaşlar, Anayasa’nın 159'uncu maddesinde Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyeleri açıkça ve tahdidi olarak sayılıyor. Burada "Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kurulun tabii üyesidir." deniliyor. Dolayısıyla, bu teklifte de Adalet Bakanlığı Müsteşarına verilecek görevin Bakan Yardımcısı tarafından yerine getirilmesi öngörülüyor. Dolayısıyla, bu düzenleme hem lafzi olarak hem de ruhu itibarıyla Anayasa'ya açık bir şekilde aykırıdır. Anayasa'yla öngörülmemiş bir makam üzerinden anayasal bir görevin yerine getirilmesinin düzenlenmesi Anayasa’nın askıya alınmasıdır ama maalesef, dediğim gibi, bu düzenleme buraya getiriliyor, büyük ihtimalle de bu düzenleme kanunlaşarak geçecek ama bunu tekrar Anayasa Mahkemesi iptal edilecektir. Tabii, bu yetki devredilemez bir yetkidir. Bunları filan hiç önemsemiyor; AK PARTİ'nin böyle bir tutumu var.

Şimdi, diğer bir husus da -yani bu zannediyorum anlaşılabildi- biliyorsunuz, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçildikten sonra bu Genel Sekreterlik kaldırıldı, yerine Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı diye bir makam getirildi, kabaca Genel Sekreterliğin görevlerini yapıyordu. Bu niye getirildi? Bununla ilgili kamuoyuna bir açıklama yapılmadı, bu bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yapıldı. Değerli arkadaşlar, Aralık 2024'te bu sefer yine bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı kaldırıldı ve yerine tekrar eski sistemdeki yani daha doğrusu eski ismiyle Genel Sekreterlik getirildi. Yani şimdi -bilmiyorum- arkadaşların vicdanına havale ediyorum; sizin kamuoyuna bir açıklama yapmanız gerekmiyor mu? Niye kaldırdınız, tekrar niye getiriyorsunuz? Yani devleti böyle bir oyuncak hâline getirmenin hiçbir mantığı olamaz değerli arkadaşlar. Şimdi, tabii, burada bununla ilgili kanuni düzenleme yapılması gereken düzenlemeler var. Onlarla ilgili özellikle ikinci bölümde de bir kısım düzenlemelerin yapıldığını görüyoruz.

Özetle şunu söylemek lazım: Hukuktan ayrılmamamız lazım yani Anayasa tanımazlık kabul edilebilir bir şey değildir. Türkiye bir hukuk devleti olmak durumundadır. İçinde bulunduğumuz ekonomik sıkıntılardan çıkmanın en kolay yolu, daha doğrusu tek yolu aslında bundan sonra hukuka Türkiye'yi geri döndürmektir, evrensel hukuk normlarında Türkiye'yi yönetmek gerekir. Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde Türkiye'nin en son 10'da yer aldığını hepimiz biliyoruz, yeni açıklandı bu endeks. Yani Türkiye her yıl üç beş basamak, üç beş basamak kötüleşerek gidiyor.

Tabii, hukuktan ayrılıyorsunuz. Bu, ülke yönetimiyle ilgili kötü bir şey ama bunun bütün sıkıntısını aslında millet çekiyor. Yani en son 19 Mart operasyonunu tekrar hatırlayalım. Orada hukuka uygun olmayan bir şekilde bir siyasi tasfiye operasyonu yapıldı ve o operasyon sonucunda Türkiye ekonomisi -başka yönlerini de bir kenara bırakıyorum- çok ciddi bir şekilde zarar gördü. Tekrar hatırlayalım: Türkiye 57 milyar dolar rezervini kaybetti 19 Mart operasyonundan sonra, bütçeye 950 milyar lira yani yaklaşık 15 trilyonluk bütçeye 1 trilyon lira civarında bir yük geldi. Herkes ekonomide faizlerin düşmesini beklerken çok yüksek olan faizlerimiz, politika faizi zımni olarak 900 baz puan artırıldı değerli arkadaşlar. Yani dünya 2'lik, 3'lük faizleri konuşurken bizdeki artış 900 baz puan.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Usta, lütfen tamamlayın.

ERHAN USTA (Devamla) - Bunları da görmek lazım, bu yapıldı. Borsada 2 trilyon civarında bir kayıp yaşandı başlangıçta ve bu kayıp hâlâ telafi edilmedi. Dolayısıyla şu anda tepeden tırnağa zaten işçi, memur, emekli çok zor durumda, bunu biliyoruz, bugün de konuşuldu ama bunun ötesinde, şu anda hakkıyla çalışan, alın teriyle bir şey üretmeye çalışan sanayici de çok zor durumda; bunu görmek lazım. Yani Türkiye çok ciddi istihdam kayıpları riskiyle karşı karşıyadır. Bakın, en son atıl işsizlik oranı yüzde 28,8 geldi; gerçek işsizlik rakamını gösteren budur. Dolayısıyla Türkiye'nin hukuka dönmekten başka çıkar yolu yoktur ancak hukuksuzluk devam ediyor. Bugün veya bu hafta veya gelecek hafta işte muhtemelen geçecek olan bu kanun teklifi de bu hukuksuzlukların devam edeceğini bize bir kez daha gösteriyor. Bunu yapmanın yanlış olduğunu düşünüyorum. AK PARTİ Grubuna da bunu yapmaması konusunda önerimizi bir kez daha buradan beyan ediyoruz.

Genel Kurul saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti, CHP ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)