Konu: | Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 86 |
Tarih: | 13.05.2025 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Sayın Başkan, sayın vekiller; geçen hafta bir, bu hafta iki, gelecek hafta da böyle olacak, üç; üç haftadır torba yasalarla uğraşıyoruz ve bu torba yasaların ortak özelliği, Anayasa Mahkemesi tarafından bozulmuş olan kanun maddelerinin karşımıza gelmiş olması ve bütün bunların Plan ve Bütçe Komisyonuna gelmiş olması. Şimdi, yani Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarıyla hem Plan ve Bütçe Komisyonu hem de Büyük Millet Meclisi vakit kaybediyor. Peki, yani olabilir, bazen hatalar yapılır, Anayasa Mahkemesinin bozacağı kanunlar yapılabilir, olabilir böyle bir şey. Bu öyle bir durum mu? Öyle bir durum değil, bile isteye yapılıyor yani bile isteye Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle pek çok konuda düzenlemeler yapılıyor ve bu düzenlemelerin bozulacağı biliniyor çünkü Anayasa'da açıkça yazıyor, "Kanunla yapılabilecek düzenlemeleri kanunla yapmak gerekir, kararnamelerle değil." diyor Anayasa. Ama Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi normlar hiyerarşisini uygulamada bozduğu için Meclis baypas geçiliyor ve bu yöntemle yani Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yapılan düzenlemeler hayata geçiriliyor, uygulanmaya başlanıyor, bir süre sonra -bir süre dediğim öyle üç beş gün değil, epey bir süre sonra, yıllar geçince- Anayasa Mahkemesi bu düzenlemeleri iptal ediyor ama bu süre boyunca da yani bu düzenlemeler iptal edilene kadar da bu kanunlar uygulanıyor yani atı alan Üsküdar'ı geçmiş hikâyesi oluyor; yan yol bulunuyor, kurnazlık yapılıyor, Meclis baypas ediliyor. Neden yapılıyor bu? Yani geçmişte de böyle şeyler Türkiye'de olurdu Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarda değilken, çok eski yılları hatırlatıyorum, 70'li yılları hatırlatıyorum; bu tür şeyler olurdu fakat bu çok ayıp olarak değerlendirilirdi ve Anayasa Mahkemesinin aslında bozacağı kanunları uygulamada kullanmayı gerçekten etik olarak doğru bulmayan bir kamuoyu vardı, bir siyasi zemin vardı ve bu çok eleştirilirdi, yapılmaması için de özen gösterilirdi ama şimdi öyle bir durum yok artık, öyle bir durum yok ve açıkça, antidemokratik taktik desek değil, işte, yan yol desek değil, kurnazlık desek değil, nedir bilmiyorum ama bile isteye yapılan bir şey ve Meclisin itibarını gerçekten ciddi ölçüde zedeleyen, ortadan kaldıran bir uygulama. Yani ne bürokratlar Meclisi önemsiyor artık ne siyasetçiler önemsiyor. İşte, AK PARTİ Grubunun durumu belli, konuya ne kadar ilgili oldukları belli; Plan ve Bütçe Komisyonunda da görüyoruz, hepsi tıkır tıkır geçiyor, "Ya, biz ne yapıyoruz, neden böyle oluyor?" diye sorgulama yok. Peki, bunu bir kenara koyalım yani bir torba daha gelecek galiba bundan sonra, artık ondan sonra umarım daha fazlası olmaz.
Şimdi, bu torbada üzerinde durmak istediğim bir iki konu var. Bunlardan bir tanesi TRT. 6 madde TRT'yle ilgili. TRT sözde kamu kurumu yani hepimizin vergileriyle, ödediği paralarla yayın yapan, habercilik yapan, eğlence programları yapan bir kamu kurumu TRT. Peki, gerçekten, kamu kurumu olmanın gereklerini yerine getiriyor mu yani bütün toplumdan toplanan vergilerle, paralarla bu yayıncılık faaliyetini sürdürdüğünün farkında mı? Öyle mi davranıyor? Maalesef öyle davranmıyor. Yani üzülerek bunu söylüyorum ama TRT özellikle haberciliği açısından baktığımızda, tartışma programları açısından baktığımızda, esas itibarıyla iktidarın bir tür borazanı gibi davranıyor, öyle davranıyor. Yani bunu doğru buluyor, hâlbuki doğru değil bu, çok yanlış bir tutum. Ve yeni de değil bu yani şimdiki TRT Genel Müdürü burada oturuyor, sadece ona yönelik söylemiyorum bunu, ondan önceki Genel Müdürlerin davranışlarına da baktığımızda aynı meseleyi görüyoruz. Yani halkın parasıyla yayın yapan TRT, gerçek anlamda özerk ve tarafsız yayıncılık yapmıyor. Bu ilkelere dönmesi lazım. Dönecek mi bu hâliyle? Dönmüyor. Editöryal bağımsızlığı var mı? Yok. Haber ve programların, toplumun bütün kesimlerinin ihtiyaçlarını hem kültürel hem iletişim hem bilgi ihtiyaçlarını ve taleplerini dikkate alan bir anlayışla hazırlandığını söyleyebilir miyiz? Değil. Yanlış bir politika bu ve bu yanlış politika uzun zamandır sürdürülüyor. Bunun değişmesi gerekiyor ama bunun değişmesi için tabii, iktidarın kararlı bir tutum göstermesi lazım TRT'ye dönük olarak ama iktidarın da işine geldiği için böyle bir durum, asla bunu göstermiyor.
Ben eski TRT günlerini hatırlarım, o zaman gençlik günlerimdi, burada bir çoğunuz hatırlamaz bunu hatta TRT'nin tek başına yayın yaptığı, televizyon yayını yaptığı günleri de hatırlarım. Hepimiz TRT'nin haberlerini merakla izlerdik, dinlerdik ve hem öğrenirdik hem de tarafsız yayıncılık yaptığını hissederek rahatça izlerdik. Şimdi o günler geçti, böyle bir durumla karşı karşıya değiliz, "tarafsız yayıncılık" "tarafsız habercilik" diye bir şey yok; taraflı habercilik var çünkü iktidarın kadrolaşması da TRT'de almış başını gitmiş vaziyette, bunu da biliyoruz ve görüyoruz. Şimdi, böyle bir durumla karşı karşıya TRT.
Baktığımızda, biraz evvelki konuşmacıların da dile getirdikleri örnekler vardı, gerçekten ölçü olsun diye söylüyorum yani bütün zamanları elden geçirmek lazım ama ölçü olsun diye söylüyorum; seçim zamanları değil mi en dikkat edilmesi gereken, tarafsızlık açısından en özen gösterilmesi gereken zamanlar seçim zamanları. TRT tarafsızlığa dikkat ediyor mu? Etmiyor. Bakıyoruz, işte, biz kendimiz geçmiş dönemde HDP olarak, şimdi DEM Parti olarak bunu yaşadık. 2014, 2015, 2 tane seçim üst üste; 2014, 2015'te o zaman HDP'yiz yani bir adaya Cumhurbaşkanlığı seçiminde yüz seksen bir saat, bizim adayımıza otuz iki dakika yer verdi TRT. Bakın, o dönemde söylüyorum. Şimdi, 2018... TRT 6 şimdi yayına devam ediyor, o zaman tek yer verilmeyen parti HDP'ydi o dönemde. Kürtçe yayın yapıyor ya TRT 6, HDP'yi görmemek... Bunların hepsi çok taraflı tutumlar. Anlaşılmıyor mu zannediyor TRT'yi yönetenler? Anlaşılıyor, biliniyor, toplum da bunu görüyor, bizler de bunu görüyoruz. Çok örnek verilebilir dakikalarla ilgili. 2018 seçimleri böyle, 2023 seçimleri böyle ve apaçık, halkın değil Hükûmetin propaganda aracı olarak çalışıyor TRT, apaçık bunu yapıyor. Yani mesela Cumhur İttifakı'na baktığımızda son seçimlerde toplamda elli dokuz saat TRT Haber'de yer verilmiş, bizim partimizin içinde olduğu Emek ve Özgürlük İttifakı'na sıfır dakika. TRT tarafsız yayıncılık yapıyor değil mi? Yapmıyor, bunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Şimdi, TRT'nin durumu bu.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Ambargo kalkmış, kalkmış!
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) - Şimdi, bir de bu ihale meselesiyle ilgili bir şey söylemek istiyorum bu kanun teklifi içindeki. TRT'nin yaptığı ihalelerin Kamu İhale Kanunu kapsamı dışına çıkarılması hedefleniyor. Neden? Yani böyle bir tutum bugün iktidarın, Hazine ve Maliye Bakanının tasarruf tedbirleriyle uyuşan bir durum mu? Uyuşmuyor, apaçık uyuşmuyor yani denetimden muaf tutulacak, kamu harcamalarının tasarruflu kullanımını önceleyen genelgeye ve bütçe disiplinine aykırı hareket edilecek. Neden? Nedeni belli değil. Vardır bir nedeni ama yani bizim hepimizin tahmin ettiği çeşitli nedenler var. Şimdi, bu tutumun değişmesi gerekiyor. Bunu bir kez daha özellikle vurgulamak istiyorum. Ben burada TRT'nin Genel Müdürünü ya da bürokratlarını rencide etmek için bütün bunları söylemiyorum çünkü nihayetinde bürokrat oldukları için elbette onların üstünde bu talimatları veren yerlere bakmak lazım ve esas itibarıyla da iktidara bakmak gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) - Sayın Başkanım, toparlıyorum izin verirseniz.
BAŞKAN - Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) - Dolayısıyla Genel Müdür ve bürokratların aslında -tırnak içinde söylüyorum, kişisel bir rencide anlamı yok- kifayetsiz oldukları çok açık, iktidar karşısında özerk bir kamu kurumunun yöneticisi gibi davranmayı beceremiyorlar. "Hayır kardeşim, bunu yapmıyoruz." diyemiyorlar. Anlaşılır çünkü iktidarın bu açıdan çok ciddi cezalandırıcı tedbirleri olduğunu da hepimiz biliyoruz. O nedenle hani iktidara seslenmek istiyorum: TRT'nin bu durumunu değiştirin, eşitliği sağlayın, siyasi partiler arasında eşitliği sağlayın; habercilik anlamında da yorumculuk anlamında da. Bunun kimseye bir zararı olmaz, tam tersine, Türkiye'de demokrasinin, hukukun işlediğine dair en azından bazı örnekler geliştirilmiş olur. Bu konuda bir kez daha çağrı yapmış olayım.
Teşekkür ediyorum dinlediğiniz için. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)