GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Engelli bireylerin eğitim, rehabilitasyon, istihdam ve sosyal hayata katılım konusunda erişilebilir bir hayat sürdürmeleri için kapsamlı politikaların geliştirilmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin Önergelerin ön görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:88
Tarih:15.05.2025

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ŞENOL SUNAT (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; engellilerin sorunlarıyla ilgili araştırma önergemize başlamadan önce bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. Evet, DEM PARTİ Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan'ın kamuoyuna yansıyan açıklaması çok çirkindi. Bu ülkenin güvenliği için gece gündüz görev yapan korucularımıza çirkin bir şekilde saldırmıştı. Bursa Milletvekilimiz Sayın Selçuk Türkoğlu bu konuyu gündeme getirdiğinde Grup Başkan Vekilinin çok hadsiz ve çok çirkin ifadelerini duydum ve çok üzüldüm. Evet, ben de buradan açıkça söylüyorum sayın milletvekilleri: Tuncer Bakırhan denilen zat, sen kimsin! Senin ne haddin ne hakkın var ki bu milletin evlatlarına dil uzatıyorsun. "Koruculuk sistemi feshedilsin." diyerek PKK ağzından devlete ayar mı veriyorsun? (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Senin sırtını yasladığın örgüt, bu ülkenin köylerini yakıp yıktı, öğretmenleri öldürdü, bebekleri öldürdü, Kürt'ün de Türk'ün de kan ve gözyaşına sebebiyet verdi ama senin hedefin belli, PKK'ya karşı dağda göğüs göğüse savaşan korucuların varlığını tasfiye etmek çünkü sen biliyorsun ki korucular olduğu için PKK halk üzerindeki terör hâkimiyetini kuramadı çünkü korucular bu milletin öz evladı, PKK ise milletin baş belası.

Sayın milletvekilleri, korucular sadece bir güvenlik gücü değil onlar bu milletin beka refleksidir; o köyde, o yaylada, o dağ yamacında devletin sesidir; bazen askerdir, bazen öğretmendir, bazen bayraktır. Evet, korucularımızı hedefe koyan bu alçak dil sadece bir kişi ya da bir partiye ait değildir. Bu, yıllardır terörü özgürlük mücadelesi kılıfında pazarlayan, teröristlere "gerilla" diyen, devlete "faşist" diyen bir zihniyetin dışa vurumudur. Bu terminoloji üzerinde de bundan sonra yapacağım konuşmalarda çok sık duracağım sayın milletvekilleri. Ne Meclis çatısı altında terör güzellemesi yapılmasına ne de vatan evlatlarının onuruna dil uzatılmasına asla müsaade etmeyeceğiz!

Buradan bir kere daha sesleniyorum: Korucular yalnız değildir; korucular Türk milletinin vicdanıdır, korucular PKK'nın korkulu rüyası, bu milletin dağdaki sancaktarlarıdır. Unutmayın, bir milletin düşmanına "özgürlük savaşçısı," evladına "çete" diyenlerin bu memlekette söyleyecek sözü, barınacak yeri de asla olmayacaktır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Evet, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; engelli bireylerin eğitime erişim hakkını ve bu hakkı yaşama geçirecek olan öğretmenlerin yetiştirilmesindeki derin eksiklikleri bu önergemize de katmak istiyorum. Evet, Türkiye'de engelli bireyler için eğitim hakkı anayasal bir güvence altındadır. Evet ama bu güvence sahada sadece kâğıt üzerinde kalmaktadır çünkü sistem hem engelli bireyleri hem de onları eğitecek öğretmenleri yolda yalnız bırakmaktadır. Öncelikle şunu bilelim: Her engelli birey aynı değildir, otizmli bir çocuğun ihtiyacıyla bedensel engelli bir öğrencinin ya da işitsel engelli bir bireyin ihtiyaçları aynı değildir. Ama biz ne yapıyoruz? Farklı tanıları, farklı ihtiyaçları aynı çuvala doldurup herkese aynı çözümleri sunmaya çalışıyoruz. Devlet okullarında işitme engelli çocuk için altyapı yok, işaret dili bilen öğretmen yok; görme engelli çocuk için Braille materyali yok, rehberlik yok. Otizmli çocuk için sabırla yaklaşacak, özel eğitim almış öğretmen yok. Mental engelli öğrenciler için bireyselleştirilmiş eğitim programı yok. Ve dönelim asıl meseleye, bu çocukları kim eğitecek? Özel eğitim öğretmeni yetiştirmede ciddi açık var. Türkiye genelinde özel eğitim öğretmeni sayısı hem yetersiz hem de dengesiz dağıtılmış durumda. Birçok okulda rehberlik öğretmeni bile yokken özel eğitim öğretmeni bulmak çoğu yerde hayalden ibaret. Engelli bireylerle çalışmaya ne pedagojik hazırlığı var ne de psikolojik desteği var mevcut öğretmenlerin. Düşünün, öğretmeni eğitmeden çocuğu eğitmesini bekliyoruz ve özel eğitim merkezlerine dönersek, devlet teşvikiyle çalışan birçok kurumda yetersiz, donanımsız personelle sadece maddi kazanç hedefleniyor; çocuklar gelişmiyor, sadece oturum sayısı kadar var sayılıyor.

Sayın milletvekilleri, özel eğitim öğretmenliği bölümleri güçlendirilmeli, kontenjanlar artırılmalı; eğitim fakültelerinde engelli hakları ve farklı engel türleri ile çalışma becerileri zorunlu ders hâline gelmeli; okullarda farklı engel gruplarına uygun altyapı, materyal ve rehberlik sistemleri yaygınlaştırılmalı. Sadece öğretmeni değil okul yöneticisini, personeli ve tüm eğitim sistemini kapsayacak bir duyarlılık politikasını hayata geçirmek durumundayız. Çünkü bu mesele sadece bir eğitim politikası değil insanlık onuru meselesidir. Eğitim hakkı herkese eşit sunulmadıkça biz bu Mecliste eşitlik üzerine ne kadar konuşsak boştur.

Değerli milletvekilleri, yine, en önemli konulardan biridir; engelli bireylerimiz için yaşam yalnızca kişisel bir mücadele değildir, aynı zamanda onların ailelerinin, özellikle annelerinin, babalarının, kardeşlerinin omuzlarına yüklenmiş sessiz bir sorumluluktur. Bu ülkede engelli bir çocuğa sahip olmak çoğu zaman sosyal hayattan dışlanmak, ekonomik sıkıntılara göğüs germek, psikolojik bir yalnızlığa itilmek demektir. Oysa bir devletin en temel görevi, en savunmasız vatandaşlarının yanında durmaktır sayın milletvekilleri.

Engelli bireyler için gündüz bakımevleri bir lütuf değil bir hak olmalıdır. Bu bakımevleri yalnızca engelli bireylerimize rehabilitasyon, eğitim ve sosyalleşme imkânı sunmaz, aynı zamanda annelere bir nefes, babalara bir omuz, kardeşlere biraz çocukluk hakkı verir. Evladını kimseye emanet edemeyen anneler, uykusuz gecelerle mücadele eden babalar, işinden, sosyal yaşamından, kendi sağlığından vazgeçmiş aile bireyleri... Evet, Türkiye'de her ilde, uygun olan ilçelerde en az bir gündüz bakımevi kurulmalıdır. Engellinin de ailesinin de hayata tutunabileceği bir liman olmalı bu merkezler. Bu çağrım bir siyasi polemik değil, bir insanlık çağrısıdır çünkü bu ülkenin medeniyet seviyesi engellisine verdiği değerle ölçülür.

Değerli milletvekilleri, bu ülkede engelli olmak sadece bedensel bir sınır değil, hayat boyu süren bir mücadeleye mahkûm edilmek demektir. O mücadelenin adı bazen yoksulluk, bazen yalnızlık, çoğu zaman da unutulmuşluktur. Bir engelli gencin hayali iyi bir üniversiteye gitmekten çok, kaldırımsız bir sokakta düşmeden yürüyebilmektir; asansörü çalışan bir okulda arkadaşlarıyla aynı sınıfa çıkabilmektir. Bir annenin duası, sadece çocuğu koşsun, zıplasın, oynasın diye değil, devletin verdiği engelli maaşı kesilmesin, evde bakım yardımı iptal edilmesin diyedir.

Sayın milletvekilleri, engellilik, bu ülkede bir bireysel durum değil bir devletin vicdan testidir ve üzülerek söylüyorum, bu devlet bu testi kaybediyor giderek. Otizmli çocuklarımız özel eğitim merkezlerinde şiddet görüyor. Dün konuşmamda bahsettim bundan. "Rehabilitasyon" adı altında çocuklar dövülüyor, susturuluyor, devletin denetim mekanizması ortada yok. Yine bahsettim, bir hastanede yoğun bakımda mental engelli çocuğa istismar uygulanıyor ve bu, sadece bir güvenlik meselesi de değil sayın milletvekilleri; bu, insanlığın iflasıdır.

Bu ülkede engelli bireyler sabah uyanınca "Bugün başımıza ne gelecek?" korkusuyla yaşıyor. Ne eğitime güvenebiliyorlar ne sağlığa ne de adalete.

İşte, dün de bahsettim, engelli kadroları boş duruyor. "Mülakat" adı altında engelli öğretmen adayları eleniyor. Üniversite okuyan, diploma alan, umut kuran gençlerimiz sırf birilerine uygun görülmedikleri için sistem dışına itiliyor. Engelli maaşı hane geliri bahanesiyle kesiliyor. Kadınlar evde çocuklarına ömür boyu bakım veriyor ama sosyal güvenceleri yok, bakım emeği görünmüyor, yok sayılıyor.

2025'te çıkarılan yasayla binlerce engelli bireyin kazanılmış emeklilik hakkı geriye dönük olarak ellerinden alındı. Bu nasıl bir adalettir sayın milletvekilleri? İnsanların hayalleriyle, gelecek planlarıyla böyle oynanır mı? Engelliler hayatı dört duvar arasında yaşamak zorunda değil ama bu sistem onları evlerine, odalarına, hatta yataklarına hapsediyor. Toplum onları görmezden geliyor, devlet onları masraf kalemi olarak görüyor ve biz de ne yazık ki büyük ayıbın sessiz tanıkları oluyoruz bu Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında.

Erişilebilirlik yok; kaldırımda yürüyemeyen, otobüse binemeyen, kamu binasına çıkamayan bir vatandaşın anayasal hakkından söz edebilir miyiz sayın milletvekilleri? İstihdam yok, engelli kotası göstermelik, denetim sıfır. Çalışmak isteyen engelli birey yük gibi görünüyor. Psikolojik destek yok; kronik yalnızlık, değersizlik hissi, sosyal izolasyon var. Bugün Türkiye'de engelli bireylerde depresyon oranı toplum ortalamasının 3 katı.

Toplumsal kabul yok. Bir kafede, bir okulda, bir iş yerinde engelli bir birey gördüğümüzde hâlâ acınası gözlerle bakıyoruz. Oysa ihtiyaç duydukları şey merhamet değil eşitliktir, saygıdır, adalettir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, biz burada, Meclis sıralarında otururken bir engelli çocuk sokakta yürüyemiyor, bir genç istihdam hayali kuramıyor, bir anne çocuğun bakımından dolayı sosyal güvenlik hakkı kazanamıyor. Evet, bu yüzden ben buradan yeniden çağrı yapıyorum: Bir kere, engelli çocukların eğitim hakkını, ailelerin bakım yükünü, istihdam ve erişim sorunlarını, ayrımcılıkla ve şiddetle mücadeleyi kurumsal bir zemine oturtacak engelliler bakanlığı üzerinde çalışma yapmamız gerektiğini ifade ediyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar) Ki bu konuda YENİ YOL Partisinin vermiş olduğu bir kanun teklifi de var. Ki bugün Türkiye'de 10 milyondan fazla engelli birey yaşıyor; hepimiz engelli olmaya da adayız, hepimiz biliyoruz bunu. Bu sadece bir birey demek değil bu sayı aynı zamanda aile demektir, bakım veren demektir, umut veren demektir. Bu yüzden değerli milletvekilleri, bizim derhâl bir Meclis araştırması komisyonu kurmamız gerektiğini dün söylemiştik, bugün bu karar alındı, bundan mutluluk duyarız ama eğer YENİ YOL Partisinin vermiş olduğu önerge kabul görmeseydi -yani siz salonda olmadığınız için kabul gördü- bugün burada bütün parti gruplarıyla bu karar alınmazdı maalesef. Yani engellilere verdiğiniz değeri bir kere daha size hatırlatmak için söylüyorum: Evet, bu komisyon gerçekten önemli işler yapmalı; rehabilitasyon merkezlerinde yaşanan şiddeti de kamu kurumlarında süregelen ayrımcılığı da engelli kadınların yaşadığı sosyal güvencesizlik sorununu da istihdamdan eğitime, erişimden sağlığa kadar her boyutta yaşanan ihlalleri araştırmalıdır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)