GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:88
Tarih:15.05.2025

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun hakkında konuşmayacağım. Zaten kanunun torba yasa olması nedeniyle "hayır" oyu vereceğiz. Bu şekilde gelerek siz komisyonları ortadan kaldırıyorsunuz ve muhalefetin konuşmasını engellemek istiyorsunuz. 1'inci madde zaten bir yaş sınırlaması getiriyor; Anayasa Mahkemesi bununla ilgili itirazlarını söylemiş, aynıyla devam edip eklemeler yapıyorsunuz. 2'nci maddeyle ilgili olarak da TRT'nin denetim mekanizmalarının ortadan kaldırılmasını istiyorsunuz, yeni şirketler kurmak ve burada Sayıştay denetiminden de kaçırmak istiyorsunuz.

Ben engellilerle ilgili konuşmak istiyorum. Engellilerle ilgili dün bir grup önerisi verdik burada, araştırma önergesi verdik ve araştırma önergesinde 48'in, 48 sayısının AK PARTİ Grubundan yani 273'ten büyük olduğunu gösterdik. Ardından da şunu yaptınız, dediniz ki... Bizim grup önerimizde, araştırma önergemizde ne vardı? Sadece engellilerin problemlerini ve engellilerin bu problemlerine karşı çözüm önerileri sunmak adına veya belirlemek adına değil bir engelliler bakanlığı kurmak, engellilerin bu problemlerini giderebilmek ve çözüm önerilerini ortaya koyabilmek adına bir birleştirme yapabilmek. 7 tane bakanlık bu engellilerle ilgileniyor; Millî Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bunlarla ilgileniyorlar. Bir engelliler bakanlığı kuralım dedik, bizim önergemizi bu şekilde kabul etmediniz ve dediniz ki görüşmeler sonucunda: "Gelin, hep beraber bir genel görüşme talebiyle birlikte verelim." Peki, niye kabul etmemiştiniz daha önce? Madem böyle problemler vardı, niçin o problemlere "evet" oyu vermeyecektiniz? Çünkü siz şöyle düşünüyorsunuz: "Bu muhalefet hiçbir şey bilmez ve bizim çoğunluğumuz var, bu çoğunlukla beraber de istediğimizi yaparız." İşte, bazen de böyle ilahi adalet tecelli eder ve aynı zamanda da 48'in sizden büyük olduğunu idrak edersiniz.

Değerli milletvekilleri, burada bir komisyon kuracağız. Bu komisyonlar kuruluyor; aileyle ilgili komisyonlar var, kadına şiddetle ilgili, çocukların ölümüyle ilgili, çocuk istismarlarıyla ilgili var, İliç maden kazasıyla ilgili olarak var, Kartalkaya'daki oteldeki yangınla ilgili olarak var, en sonunda da zirai don felaketiyle ilgili olarak da bir Komisyon kuruldu ve devam ediyor bunlar. Peki, daha önceki komisyonlar da kurulduktan sonra, hakikaten, işlevini yani fonksiyonunu tam ve kâmil manada bu komisyonlar yerine getirebiliyor mu? Hayır, getirmiyor. Neden? Yine, iktidar partisinin yapmış olduğu düşünce tarzından, zihniyet tarzından dolayı. Bu komisyonlarda çalışıyoruz; üç ay, dört ay, beş ay, altı ay, yedi ay çalışılan komisyonlar var. Bu komisyonların raporları bazen çok geç yazılıyor, bazıları bu Genel Kurula inmiyor. O zaman bu komisyonları niye kuruyoruz? Biz akademiya mıyız veyahut da bir sivil toplum kuruluşu kuruluşu muyuz, biz "think tank" kuruluşu muyuz? Biz bir Meclisiz. Bu problemler varsa, o problemlerle ilgili eğer bir yönetmelik eksikliği varsa, eğer bir Anayasa eksikliği varsa, bir yasa eksikliği varsa veyahut da toplumu aydınlatma konusunda bir aydınlanma eksikliği varsa bunları giderecek olan bu Parlamentodur. Onun için burada bu komisyon kurulduktan sonra bir an önce görevini tam ve kâmil manada yapması lazım. Ne demek istiyorum? Ben burada Darbeleri Araştırma Komisyonunun üyeliğini yaptım, 15 Temmuz FETÖ Darbesini Araştırma Komisyonunun Başkan Vekilliğini yaptım. Biz buraya Cumhurbaşkanlarını getirdik, biz buraya genelkurmay başkanlarını getirdik, generalleri getirdik biz buraya, biz buraya bakanları getirdik. Şimdi, yine, aynı şekilde, komisyonlara bakıyorsunuz; Kartalkaya'yla ilgili olarak bir bakan, atanmış bir bakan gelmiyor. O zaman o bakanların çoğunluğu seçilmiş bakanlardı, geliyorlardı ve burada bildiklerini söylüyorlardı. Araştırma komisyonuydu, yazıyorduk. Gelmeyenler vardı. Deniz Baykal geldi mesela, sorularımıza cevap vermeden gitmişti; biz onu dinledik, dinledik, dinledik. Bazıları da gelmemişti; mesela Mesut Yılmaz gelmemişti, bazı milletvekilleri gelmemişlerdi ama onlar yazılı olarak cevaplarını göndermişlerdi. Bazıları yazılı olarak da göndermediler, onları da kamuoyuyla paylaşarak kamuoyuna "Bakın, bunlar da bu şekilde demokrasiye inanmıyorlar, çoğulculuğa inanmıyorlar, fikir özgürlüğüne inanmıyorlar, bildiklerini söylemiyorlar." diye şikâyette bulunmuştuk. Şimdi, aynı şekilde, bir bakan niye gelmez komisyona? Bir açığı mı var veya söyleyecek sözleri yok mu onunla ilgili yani o Kartalkaya'daki yangınla ilgili, ölen çocuklarla ilgili? Anne ne diyordu orada? "Çocuğum için babama sordum, dedim ki: 'Yansın mı yoksa bu pencereden atayım mı?'" Ya, bu bir trajedi, büyük bir dram. Biliyor musunuz, dünyada gerçek demokrasinin olduğu ülkelerde böyle bir yangında bu cümle üzerine o bakanların hepsi istifa ederler, o hükûmet de istifa eder; onunla ilgili örnekler vermek istersem biliyorsunuz zaten bunları, bilmiyor değilsiniz ki. Ben Türkiye'de bir demokrasi olsun istiyorum, Türkiye'de insan hakları olsun istiyorum yani bir parti iktidar olduktan sonra kendisini devlet yerine koymasın, "Bana bir emanet verildi, ben bu emaneti layıkıveçhile taşıyayım, diğer partiler de gelebilir..." ama şöyle düşünüyorsunuz, "Diğer partiler gelmesinler, ben ilanihaye burada iktidarda kalayım." diyerek onunla ilgili mevzuatlar yapıyorsunuz, onunla ilgili düzenlemeler yapıyorsunuz, onunla ilgili siyasi mühendislikler yapıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Uzatmayacağınızı söylemiştiniz.

BAŞKAN - İyi ama Grup Başkanınızın da aldığı karar yani.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Peki.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)