GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'na, yürütülmekte olan sürece ve "silah bırakma ve barış bildirisi" denilen çağrı metnine, 18 Mayıs Kırım Tatar sürgününün yıl dönümüne, Galatasaray'a ve Türkiye Futbol Federasyonunun 3.Lig'de yaş sınırı getirmesine ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:76
Tarih:11.04.2025

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dün, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı'nı kutladık. 19 Mayıs büyük ve önemli bir mücadelenin çok kritik bir dönemecidir. İstanbul'dan Samsun'a yola çıkan küçük bir vapur bir milletin kaderini değiştirmiş ve Samsun'dan bütün bir Anadolu'ya yayılarak bugünlere gelinmiştir. Bugünlerde ne hikmetse önemli zaferlerimizi "Biz orada, şu tarihte hep birlikteydik." diye anlatma ve vurgulama zarureti hissediyoruz. Ya, böyle bir zarurete gerek yok. Bu, kendisini bu ülkeye ait hisseden, bu topraklarla gurur duyan herkesin zaferidir. Dolayısıyla böyle bir ilave tanımlamaya bugünlerde ihtiyaç duyuluyor olması da düşündürücüdür. Bu vesileyle Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere bütün Millî Mücadele kahramanlarını, şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz.

"Her millet, icraatlarına tahammül ettiği hükûmetin mesuliyetine ortaktır." demiş Mustafa Kemal Atatürk. Biz de bugünkü Hükûmetin icraatlarına ortak olmamak için -yürütülmekte olan bir süreç var- bu süreçle ilgili çekincelerimizi, bu süreçle ilgili itirazlarımızı, bu süreçle ilgili gördüğümüz tehlikeleri mümkün olduğu kadar gündeme getirmeye çalışıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'ne ve onun kurucu iradesine saldırılan, dil uzatılan, Lozan'ı yok sayan bir anlayışa sahip çıkılması, buna teşekkür edilmesi, kendisini bu iradenin sahibi gören milletimizi âdeta yok saymaktır. Millet iradesini önemseyen, Türk devletinin gücünü ve varlığını üstün tuttuğunu söyleyenlerin sözüm ona "silah bırakma ve barış bildirisi" denilen ancak militanca bir dille yazılmış bu çağrıyı önemli bulması ve çağrı metninin oluşmasında etkisi olanlara minnet ve şükranlarını sunması kabul edilebilir ve anlaşılması mümkün olmayan bir yaklaşımdır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin yüz yıllık soykırım politikası uyguladığı iddiasına mı teşekkür ediyorsunuz? Ülkemizin güvenliği ve milletimizin kardeşliğinin perçinlenmesi adına mı bu metni önemli buluyorsunuz? Bu ifadeler mi kardeşliğimizi perçinlemektedir? Terör örgütünü "özgürlük savaşçıları" olarak tanımlayan bildiriye teşekkür etmek nedir, ne anlama gelmektedir? PKK'nın silahlı eylemleri meşru ve özgürlük mücadelesi ise PKK'yla elli yıldır mücadele eden Türk Silahlı Kuvvetleri ve güvenlik güçlerinin mücadelesini o zaman nasıl tanımlayacaksınız? Bu "gayrimeşru ve faşist" güçler mi olarak tanımlanacak? Bu metin belli ki belli yerlerin denetiminden ve kontrolünden geçmiş. Şimdi soruyorum: Devletimizin güvenlik birimleri şayet bu metni gördüyse ve ona rağmen bu metin kamuoyuyla paylaşıldıysa vay halimize! Eğer görmediyse o zaman iki kere vay halimize!

Bölgenin sömürge olduğu tezinin sahibi bütün kurucu değerlere saldırmaktadır. Kuruluş kongresinde, bakın, bunlar o teşekkür edilen metnin sahiplerinin sözleri; "Akıtılacak kan kazanılacak özgürlüğün suyu olacaktır." diyen terörbaşının sözleri. Devamında, 1995'te yazdığı bir metin var: "Sömürgeci Cumhuriyet Kirli ve Suçludur" adlı çalışma. Böyle mi olacak barış, böyle mi olacak uzlaşma?

Yine, bizim zamanında başka çevrelerden de duyduğumuz sık sık tekrarlanan bir söz var: "Mustafa Kemal varlığını Vahdettin'e borçludur." Şimdi, bu iki kesim bu konuda âdeta bir araya gelmiş, âdeta mutabakat yapmış durumda. Bu çalışmada aynı zamanda Mustafa Kemal için "ikiyüzlü" ve "komplocu" da deniliyor. Şimdi, teşekkür edilen metnin sahiplerinin kullandığı dil bu. Dikkat edin, kendini "liberal" olarak ve "siyasal İslamcı" olarak tarif eden, siyasal İslam'a yani İslami değerlere sahip çıkıldığı kadar İslami değerlere saldıranların üzerinde ortak olduğu bir noktayla karşı karşıyayız. Nedir o da? Cumhuriyete, Atatürk'e ve Lozan'a olan alerjileri ve düşmanlıklarıdır. Kendi narsist kişiliklerini çeşitli kisvelerle etrafına dayatan bu sözde liderler, kitleleri de kendileriyle beraber felakete sürüklemektedirler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarihinde cumhuriyete ve onun kurucu değerlerine bu kadar saldırıldığı ve bu saldırılara da bu kadar sessiz kalındığı bir dönemi ben hatırlamıyorum.

Az önce de söyledim: Her millet, icraatına tahammül ettiği hükûmetin mesuliyetine ortaktır. Feslilerin zihniyetini esas alanların, cumhuriyetimizin kurucularına "iki ayyaş" diyenlerin zihniyetlerinin hâkim olduğu bir ortamda aslında bu durum da bizler için çok şaşırtıcı bir durum değildir. Kurtuluş Savaşı'nda Arap'ın yaptığı ihaneti görmeyip Şah İsmail ile Emir Timur'u diline dolayanların elbette ki Türk ve Türklükle alakalı birçok mevzuda da rahatsızlığını ifşa etmektedirler. Artık icraatlarınızın tahammül edilecek bir tarafı kalmamıştır, bu mesuliyete biz hiçbir şekilde ortak olmayacağız.

Dün, 18 Mayıs Kırım Tatar sürgününün yıl dönümüydü.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Stalin rejimi tarafından vagonlara bindirilen yüz binlerce insan vahşice katledildi ve soykırıma maruz bırakıldı. Bugün de Kırım Tatarları bir varoluş mücadelesi vermektedir. Bu mücadelenin önderlerinden başta Sayın Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu olmak üzere bütün bu mücadelede emeği geçenleri, vefat edenleri ve şu anda hayatta olup mücadele eden Sayın Mustafa Cemil Kırımoğlu'nu da saygı ve minnetle anıyorum.

Son bir önemle değinmek istediğim konuya çok tepki geliyor. Öncelikle Galatasaray'ın şampiyonluğunu kutluyorum, hem Süper Kupa'da hem Süper Lig'de almış oldukları şampiyonluk kutlu olsun. İnşallah, Avrupa'da da bize en iyi şekilde temsil ederler.

Geçtiğimiz hafta Gençlik Haftası'nı kutladık, beraberinde de şunu tartıştık: Türkiye Futbol Federasyonunun 3. Lig'deki yaş sınırı belirlemesine çok büyük tepkiler var. Bu karara göre 3. Lig kulüpleri, 31 Aralık 2000 ve öncesinde doğmuş en fazla 5 futbolcuya lisans çıkarabilecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Son cümlem.

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Yani 31 Aralık 2000 öncesinde doğanlar futbol yaşantısından büyük ölçüde dışlanıyor. Amatör ligler burada oynayan futbolcular için bir ekmek kapısıdır. Bunun göz önünde bulundurulması gerekiyor. Amatör kulüpler buna çok ciddi bir tepki gösteriyorlar. Bu tepkiye Türkiye Futbol Federasyonu tarafından kulak verilmesi çağrısını da buradan bir kez daha yineliyoruz diyorum.

Teşekkür ederim.