GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 18-20 Mayıs Kırım Tatar Türklerinin soykırımına, 21 Mayıs Çerkez sürgününe, kiraların yüksekliğine, akademiyaya, bayram ikramiyelerine ve seyyanen zamma ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:90
Tarih:21.05.2025

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 18-20 Mayıs 1944 tarihinde Kırım'da bir katliam yaşandı. "Almanları desteklediler." diyerek İkinci Cihan Harbi'nden sonra Kırım Tatar Türkleri büyük bir sürgüne tabi tutuldular, Sibirya'ya gönderildiler. Vagonlara konuldular ve vagonlara konulduktan sonra âdeta canlı canlı Sibirya'da bir büyük tabuta yerleştirildiler ve bu katliamı, bu soykırımı unutturmamak lazım. 1979 yılıydı, "Mustafa Cemiloğlu öldürüldü." dediler. Ben sokaklara çıktım, "Mustafa Cemiloğlu yaşamalıdır, yaşamak istiyor. Neden öldü? Gerçekleri öğrenmek istiyoruz." dediğim zaman da nedense Türkiye'de polisler de beni alıp götürmüşlerdi. Yıllar geçti, Mustafa Cemiloğlu'nun ölmediğini gördük, duyduk ve daha sonra Kırım'da kendileri bir otonom yapı kurmak istediler Ukrayna'yla beraber ama daha sonra Rusya da burayı işgal etmişti. Biliyorsunuz, "Kırım" denilince akla Mustafa Cemiloğlu geliyor; tabii, daha önce Kırım Hanedanlığı geliyor. Mustafa Cemiloğlu onların liderliğini yaptı ama onları bütün dünyaya tanıtan bir şahıs daha vardı, romancı Cengiz Dağcı. Cengiz Dağcı ve arkadaşları 1944'te Kırım'dan sürgüne gönderildiler. Bir kanun çıkarmıştı o zaman Stalin Rusyası "Bir daha topraklarımıza dönemeyeceksiniz." diyerek, o da Londra'ya gitmişti ve orada kitaplar yazdı ve orada "Korkunç yıllar." diyerek, "Onlar da insandı." diyerek romanlar yazdı. Daha sonra, 22 Eylül 2011'de vefat etti. Bir Hristiyan mezarlığına gömülecekti, Ahmet Davutoğlu Dışişleri Bakanıydı, müdahale etti hem Ukrayna'yla hem Rusya'yla görüşerek ve aynı zamanda Türkiye Hükûmeti devreye girerek kendisini tekrar doğduğu topraklara, Kırım'a, Gurzuf'a gömülmesini sağladık ve kendisi şimdi kendi doğduğu topraklarda. Böylece o zamanki Stalin Rusyasının oluşturduğu bir kanun da delinmiş oldu. Kendisine rahmet diliyorum, Mustafa Cemiloğlu'na da hayırlı ömürler diliyorum.

Aynı zamanda da bir Çerkez sürgünü yaşadık 1864'lü yıllarda. Dün de söylemiştim, ben de annesi Çerkez olan ve Besney olan bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. 1864'lü yıllarda benim de dedelerim oradan sürgün geldiler. Bir kez daha o sürgünde hayatlarını kaybedenlere, aynı zamanda sürgün sonrası Osmanlı coğrafyasında bulunanlara, daha sonra Kurtuluş Savaşı'nda rol alan o Çerkez vatandaşlarımıza, Çerkez halklara çok teşekkür ediyoruz. Balkanlarda, Ürdün'de, Lübnan'da Anadolu coğrafyasında ve de Mısır'da kendi geleneklerini yaşatıyorlar; kültürlerini yaşatsınlar, dillerini yaşatsınlar. Bir küçük anekdot da söyleyeyim burada: Burada Kurmançça, Çerkezce, Lazca ve de Zazaca seçmeli ders olarak konulsun diye ana dillerle ilgili bir reform yapılıyordu. Anneme gitmiştim -annem çok yaşlı, 90 küsur yaşlarında, Çerkezce konuşuyordu- dedi ki: "Oğlum, ben Çerkezce kurslara gitmek istiyorum." O nedenle, bu Anadolu'nun çiçekleri olan bu dillerin tamamını yaşatmak adına daha fazla gayret sarf etmek, daha ciddi reformlar yapmak, o reformları yaptıktan sonra da onları uygulamak gerekir diye düşünüyorum ve inşallah bunu da bu Meclis sağlar.

Türkiye'nin bir problemi de kiraların yüksekliği değerli milletvekillerim. Türkiye'de kiralar oldukça yükselmeye başladı. Özellikle Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtikten sonra faizlerin yüzde 50'yi bulması, enflasyon rakamlarının yüzde 70'lere, yüzde 80'lere, zaman zaman 3 haneli rakamlara ulaşması, şimdi ise TÜİK'in rakamlarıyla yüzde 38'lerde olması dahi bu kiraları oldukça yüksek rakamlara getirdi.

Bakıyoruz, eskiden emekli olan... Mesela benim babam emekli bir memurdu. Benim babam emekliye ayrıldığında bir ev alabilmişti, bir araba alabilmişti, hatta bizim evliliğimize de vesile olmuştu kendisi -onu da rahmetle anıyorum- ama şimdi bir memur emeklisi bir ev alabilir mi? Alması mümkün değil ki. Ankara'da normal bir evi almaya kalksa 4-5 milyondan aşağı değil, emekli ikramiyelerinin bunu bulması da mümkün değil. O nedenle bugün Türkiye'de ev sahibi olabilme oranı yüzde 59'lara düşmüş vaziyette, kiracı olma oranı ise yüzde 70'lere çıkmış vaziyette. Avrupa'daki rakamlara -hani bu Avrupalılar bizi kıskanıyorlardı ya- baktığımız zaman ev sahibi olma oranının çok yüksek olduğunu, kiracı olma oranının ise çok düşük olduğunu gözlemliyoruz.

Bir diğer problem ise akademiya. Üniversiteye girişlerle ilgili olarak, üniversitede hoca oluşlarla ilgili olarak -Sayın Meclis Başkanı da bir profesör, ben de bir akademisyenim- bu üniversitelere girişlerde "ÖYP" (Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı) diye bir program vardı ve hiçbir torpil yoktu. Ya, öğretmen olamayan bir şahıs çok rahat bir şekilde bizim üniversitelerimizde öğretim görevlisi veya araştırma görevlisi olabiliyor. Eskiden araştırma görevlisi olarak 1 kişi alırken 4 kişiyi, 2 kişi alırken 8 kişiyi, 3 kişi alırken 12 kişiyi çağırıyordunuz, burada da ciddi problemler meydana geliyordu; ÖYP'yi getirdiniz... İktidara sesleniyorum...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Tekrar, yeniden öğretim elemanı yetiştirmeyi getirmemiz, hiçbir torpilin olmadığı bir sistemi getirmemiz lazım. Dehalarımız, öğretmenlerin üstündeki öğretmenlerimiz burada, akademiyada yer almalı.

Peki, yer alan akademiya hakikaten hak ettiği ücreti alabiliyor mu? Alamıyor. Bugün bir profesör 100 bin lira civarında bir maaş alabilmekte, doçentler 75-80 bin lira, araştırma görevlileri ise, öğretim görevlileri ise 55-65 bin lira arasında bir maaş dilimine mahkûm edilmiş vaziyette. O nedenle, akademiyaya yeniden bir maaş zammı yapılması lazım. Bu memlekette gücü olanlar istediklerini alabiliyorlar. Mesela, doktorlar, hatırlarsanız eğer "Bizim maaşlarımıza biraz zam yapılması lazım." diyorlardı ki doğru söylüyorlardı. Yurt dışına gidiyorlardı, Sayın Cumhurbaşkanı demişti ki: "Gidiyorsanız gidin." Baktı ki pabuç pahalı, onlara çok ciddi bir zam yapıldı. Hâkimler ve savcılara da yine aynı şekilde çok ciddi bir zam yapıldı ama aynı meslek grubunda bulunan kamu mühendislerine, kamu avukatlarına, kamu doktorlarına, şehir plancılarına bunlar yapılmamakta, verilmemekte. Bunları yeniden düşünmemiz icap etmektedir. Aksi takdirde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın.

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Tamamlayacağım efendim.

Eğer akademiyaya değer vermezseniz, bilim olmazsa, teknoloji olmazsa bu memleket geri kalır ve beyin göçünü tersine çeviremeyiz. Bizim dehalarımızı... Allah 100 kişiden 3 kişiyi, bazen 4, bazen 2 yapıyor ama 1 yapmıyor, 5 yapmıyor. O nedenle, bu dehaların Türkiye'de kalması gerekiyor ve bu dehaların da Türkiye'nin kalkınmasına katma değer sağlaması gerekiyor. Üniversiteleri yüksek bir lise olmaktan çıkarıp hakikaten üniversite hâline dönüştürmek gerekir.

Bir de bayram ikramiyeleri var biliyorsunuz, 4 bin lira gibi bir ikramiye verilecek. Geçen Ramazan Bayramı'nda 4 bin lira verilmişti, şimdi de yine aynı şekilde emeklilere 4 bin lira verilecek. Bu ilk çıktığında önce Kılıçdaroğlu gündeme getirdi, Hükûmet buna karşı çıktı, ardından Hükûmet de doğru olduğunu gördü ve emeklilere biner lira ikramiye vermişti. O bin lirayla çok rahat bir şekilde kurbanlarını alıyorlardı, 850 lira ile 950 lira arasındaydı. Bugün ise Diyanetin rakamlarında veyahut da Kızılayın rakamlarında veyahut da Mehmetçik Vakfının rakamlarında ise 13.500 lira ile 16.500 lira civarında.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın.

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Tamamlayacağım efendim.

Bu ikramiyeleri de tekrar, yeniden vatandaşların kurban alabileceği noktaya getirmek lazım. Enflasyon oranlarının çok yüksek olduğu bir yerde, burada 4 bin lira yapmayı da komik olarak değerlendiriyoruz. Ve bunlarla ilgili çok fazla örnekler verebilirim ama vermek istemiyorum yani "Şu kadar simit alıyorlardı, bu kadar simit alıyorlardı, şimdi bunları alamıyorlar. 200 simidi, 300 simidi nerede bu insanların?" diyebiliriz ama... Bunlara bir emekli ikramiyesi verecektiniz hatırlarsanız eğer, seyyanen zamlarla ilgili, Parlamentoyu da olağanüstü toplantıya çağırmıştık. Memurlara verdiğiniz o 8.070 lirayı burada emeklilere de vermeniz gerekiyordu. Daha sonra, muhalefetin gayretleriyle, 5 bin lirayı da âdeta emeklilerin göbeğini çatlatırcasına, zorla vermiştiniz. Tekrar, yeniden, yine maaşlara zam yapılacak. Bu seyyanen zamlar olacaksa eğer memurlara yapacaksanız emeklilere de yapmanız gerekir diyorum ve de Genel Kurulun verimli bir çalışma içerisinde görevini tamamlamasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.