GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlarda ve 660 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:92
Tarih:28.05.2025

ZÜLKÜF UÇAR (Van) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Öncelikle Değerli Genel Kurulu ve değerli halklarımızı saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Sayın Öcalan'ın 27 Şubatta yaptığı barış ve demokratik toplum çağrısı, daha doğrusu manifestosundan bu yana tarihî bir sürecin içindeyiz. Bu süreç, bin yıllık Türk-Kürt ilişkilerini yeniden kardeşlik zeminine çekmenin sürecidir. Sürecin menzili, barış ve demokratik toplum hedefidir. Bu, bütün halkların eşit ve özgür şartlarda ortak yaşamasının inşa edilmesi demektir. Yapılacak kanunlar, atılacak adımlar, kurulacak söylemler hatta alacağımız nefes dahi bu amacın gereklerine uygun olmak zorundadır. Bu, yaşamsal önemdedir çünkü Kürt halkı için de Türk halkı için de sürecin başarısı telafisi olamayacak kadar büyük bir önem taşımaktadır, hakikat budur. Sayın Öcalan ısrarla "toplum sözleşmesi" diyor. Yukarıdan dayatmalarla, iktidar ve menfaat hesaplarıyla bu sürecin başarıya ulaşamayacağının farkında çünkü. Toplumsal dinamiklerin dâhil olduğu bir yöntem benimsenmek zorundadır. Bunun ön şartı ise tanımaktır; toplumu dili, kimliği ve tarihiyle tanımaktır. Bu sürecin başka bir bakımdan tanımı da şöyle yapılabilir: Bu süreci bin yıllık Türk-Kürt ilişkilerinin son yüz yılının öz eleştirisi olarak kabul etmemiz gerekmektedir.

Değerli arkadaşlar, modern devlet aklının yıkıcı etkileri her alanda yaşanmaktadır. İktidar ve sermaye hesapları toplumun kaderi hâline gelmiştir. Toplum, tarihi ve kimliğiyle birlikte dar bir grubun hesaplarına kurban edilmiştir. Adaletle eş değer tutulan hukuk kuralları da bu yıkıcı aklın normlarına dönüşmüştür. Bu hukuk kurallarının her birinin altında yatan dinamik ise güç ve sömürü etkileşimidir. Bu kuruluş kodu bütün devlet kurumlarına, bürokrasiye, yargıya ve hatta topluma dahi etki etmiştir. Demokratik toplumun inşası için bu anlayış ve işleyişin aşılması şarttır. Bu yıkıcı ve atıl akla bulaşmamış, özgür düşünebilen ve demokrasinin hem teorisini hem de pratiğini bilen öznelere ihtiyaç vardır.

Değerli arkadaşlar, bugüne kadar siyasi tutsakların tahliye edilmeleri gerektiğini ifade eden herkes hukuki ve etik gerekçelere vurgu yaptı. Bu, doğrudur. Siyasi tutsakların tahliye edilmesi hukuken de vicdanen de bir zorunluluktur ancak mevcut süreç açısından çok daha acil bir zorunluluk da vardır, o da demokratik toplumun inşasıdır. Evet, siyasi tutsaklar demokratik toplum inşasının doğal öncüleridir. Tutsaklıkların ilk anından başlayarak her biri, amansız bir okuma, yoğunlaşma, düşünme ve öğrendiklerini yaşamsallaştırma arayışına girdi. Bunun sonucunda her bir siyasi tutsak derin bir entelektüel, ahlaki ve politik bir birikime ulaştı. İddia ediyoruz, onlar mevcut sosyal bilimleri katbekat aşan bir hakikat bilgisine sahiptirler. Sayın Öcalan'ın dediği gibi, zindanda tahammül gücünün tek ilacı hakikat algısını geliştirmektir. Zaten zindan özgürlük içinse orada büyüyecek olan hakikat algısıdır. Bu hakikat bilgisi tarih, toplum ve siyasete dair en doğru çözümlere ulaştırdı onları. Demokrasinin teorisi ve pratik imkânları da bizzat onlar tarafından bilince çıkarıldı ve test edildi. Bu gerçekliğin tarihte birçok örneği vardır, Antonio Gramsci bu örneklerinden birisidir, Mahatma Gandhi bu örneklerden birisidir, Nelson Mandela bu örneklerinden birisidir ve bu örneklerin hepsini aşan bir derinleşmeyle demokrasinin en ileri teorisini geliştiren Sayın Öcalan bu örneklerin başında gelmektedir.

Değerli arkadaşlar, demokratik toplum bu coğrafyanın geleceğinde bir kaderdir, buna uygun davranmak ve konuşmak da her birimizin etik sorumluluğudur. Bu sorumluluğumuzun bir gereği de tutsakların demokratik toplum adına bir an önce özgürleşmesi gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen, buyurun.

ZÜLKÜF UÇAR (Devamla) - Bu ülke yıllardır demokrasiyi zindanda hapsediyor ama şimdi hapishanelerde büyüyen demokrasi kültürünü topluma ulaştırma zamanıdır. Bu, hem barışın iyi niyet adımı, adaletin gereği hem kardeşlik hukukunun pekiştirilmesi hem de demokratik toplumun inşası için zorunlu bir adım olacaktır. Toplum bayram öncesi tutsakların özgür bırakılmasını istiyor ve biz de diyoruz, bu beklentiyi Meclis olarak karşılayalım, zindanların kapısı açılsın.

Teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)