GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: SPORDA ŞİDDET VE DÜZENSİZLİĞİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN VE ANAYASANIN 89 UNCU VE 104 ÜNCÜ MADDELERİ GEREĞİNCE CUMHURBAŞKANINCA BİR DAHA GÖRÜŞÜLMEK ÜZERE GERİ GÖNDERME TEZKERESİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:32
Tarih:09.12.2011

MHP GRUBU ADINA ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Cumhurbaşkanının veto ettiği Sporda Şiddet ve Düzensizliği Önlemeyi Düzenleyen Kanun'da değişiklik yapan metin üzerinde grubum adına söz aldım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, önce 6222 nasıl hazırlandı, nasıl geldi, bunun üzerinde sizleri kısaca bilgilendirerek, çok belki yirmi dakikayı da kullanmadan bazı konuları mülahaza etmek istiyorum çünkü çok geniş bir bilgi kirliliği var.

Bu bilgi kirliliği neden kaynaklanıyor? Bir: Elbette ki çok büyük ekonomik rantların ve sosyal statülerin oluşturulduğu, tartışıldığı ve paylaşıldığı bir alan, bir dünya. Dolayısıyla, taraflar var, takımların taraftarlıkları var, bu taraftarlık anlayışı içerisinde rakiplerini sıkıştırmış olmanın verdiği, rekabet etmenin farklı bir boyutunda olayı algılama ve fırsat düşkünlüğü var. Bunun yanında bilgisizlik var, inanmak istediği gibi sektörün içinde olmadan sektörle alakalı, sektörün başka alanlarına bağlantılar tutarak, Türkiye'deki ve dünyadaki konumu ve hedefi belli olmadan yapılan konuşmalar var.

Hedefi belli olmadan yapılan konuşmalardan kastım ne? Spor dünyasını, Türkiye'deki ve dünyadaki etkinliklerini, büyüklüğünü duygularla karıştırarak, sporun hedeflerini evrensel anlayışlarını, kurumsallaşmasını, bu dünyayı tanımadan, kendi dünyamız içerisinde bir rol biçmeye kalktığımızda elbette ki kişisel değerlendirmeler yanlış bilgilenmeye götürecektir. Bunların önüne geçmek için ben konuyu yakından bilen ve ilgilenen, geçmişi olan birisi olarak sizlerle bazı şeyleri paylaşmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, 6222 sayılı Kanun, kamuoyunda konuşulduğu gibi Kulüpler Birliğinin teklifi falan değildir, esas fonksiyon Türkiye Futbol Federasyonunun olmuştur o yasa çıkarken. İşte "Bütün kulüpler imza attı.", "Bütün kulüpler biliyordu." falan gibi birtakım argümanlar o sürecin içerisinde olmayan ve yanlış bilgi sahibi olan, kamuoyunu da yanlış bilgilendiren arkadaşlarımızın söylemleridir. Teklifte etkin olan esas kurum o günün Türkiye Futbol Federasyonudur. Tabii ki, Kulüpler Birliği olarak spor içerisindeki etkin insanlar, değerli milletvekilleri, işte o zaman okumadılar, kabul ettiler, kabul etmediler? Elbette ki insanlar hata yapabilir. O hatalar hepimize şamildir. Önemli olan hatalardan dönmektir. Dolayısıyla, şikeyle veya başka konuyla ilgili verilecek olan cezaya hiçbir kimse, bir kulüp başkanı, hele o atmosfer içerisinde şiddetle ilgili yasalarda "Ben bu cezayı fazla görüyorum, işte bu ceza şu kadar olsun." falan deme cesaretini gösteremez değerli arkadaşlar. Öyle bir argümanı da söyleyemez. Söylemesi de mümkün değil. Hemen diyecekler ki: "Haa, o zaman bu şikeci." Bunu hepimiz yaşıyoruz beraber. İşte, ona karşı çıkmak, cezanın yüksek olmasını savunmak sanki şikeyi önlemek gibi veya şikeci olmadığını ispatlamak gibi bir psikolojinin içerisinde kanun yapma tekniğinin de kabul edilebilir olması mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, her şeyden önce teklifin, 6222'nin gelişi bu şekildedir. 6222'nin, biz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak da çok acele çıktığını, doğru tartışılmadığını hatta 2005 yılında Şiddeti Araştırma Komisyonunun raporlarının, 2011 yılındaki yine Şiddet ve Düzensizliği Araştırma, Spor Kulüplerinin Sorunlarını Araştırma Komisyonunun raporunun beklenmeden, dikkate alınmadan bu yasanın çıkmasının sağlıklı olmayacağını, bu yasanın doğru olmadığını savundum ve bugün de savunuyorum ve ben ve grubum bu meselelere bakarken bir projeksiyon olarak, bir vizyon, bir misyon olarak Türk sporuna bakıyoruz ve kökten çözümler peşinde olarak bir çözüme bakıyoruz.

Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, siz eğer sporun evrensel değerleri, evrensel hukuku açısından, evrensel, kurumsal yapıları açısından düzenlerken adli cezaları esas alırsanız spora en büyük kötülüğü yaparsınız. Bunu ben her zaman savunuyorum ve savunmaya devam edeceğim.

Sporla ilgili yönetimlerde hiçbir zaman adli cezaların yüksekliği ve adli cezalar esas olmamalıdır. Sporu spor yönetmelidir ve sporda tali cezalar, destekleyici cezalar adli cezalar olmalıdır, esas cezalar sportif cezalar olmalıdır.

Bundan meramım, bundan kastım nedir? Eğer, nasıl ki bir zamanlar Türkiye'de ekonomik suçlara ekonomik ceza gibi bir düşünce sistematiği gelişmiş ve doğru da kabul edilebilecekse, sporda da sportif cezalar esas olmalıdır. Adli yasalarla, ceza yasalarıyla siz tali olarak birtakım düzenlemeler yapabilirsiniz, yapmalısınız. Ama bunun yanında esas olarak, talimatnamelerle, yönetmeliklerle sportif cezalara ağırlık verilmelidir. Sayın Bakana bunu Adalet Komisyonunda da söyledim. Spor mahkemeleri bir an önce kurulmalı. Bunun yanında, federasyonlara yönetmeliklerinde ve talimatnamelerinde mutlaka sportif cezaları ve sportif ceza kurullarına ve tahkim gibi birtakım kurullar -ki Anayasa'mızda değişiklik yaptık, sporda tahkimi- ve bunlar geliştirilmeli. Spor bu şekilde kurumsal bir yapıya dönüştürülmeli ve spor kurumsal bir yapıyla yönetilmeli. Eğer bu mantık içerisinde bir bütüncül olarak spora bakmazsanız Türk sporu dünyadaki rekabet gücünü kaybeder. İşte, o zaman, bizi felaketler beklemektedir çünkü spor, direkt ve dolaylı etkileriyle, tartışmalara göre 4 ve 5'inci sırada ekonomik büyüklüğe ulaşmış bir sektördür dünyada. Türkiye, bu sektörde layık olduğu yere gelebilmek için bu düzenlemeleri, bu projeksiyonları, objektif ve dünyadaki sportif kurum ve kurallarla bu meselelere çözüm aramalıdır. Dolayısıyla, 6222, bu noktada, acele ve eksik çıkmıştı.

Sayın Cumhurbaşkanımızın veto gerekçelerine baktığımızda? 6250'yi de biz burada tartışırken ben, gene, aynı meale yakın konuşmalar yaptım, gene, acele çıktığını ve bunda da yanlışların olabileceğini, tartışılabileceğini söyledim ve Sayın Cumhurbaşkanımızın veto gerekçelerine baktığımızda, zaten birçok şeyi görmek mümkün değerli arkadaşlar.

Tabii, burada, hemen şu rezervi koymak istiyorum: Bu kadar tartışmaların olduğu Türkiye'de, maalesef değerli arkadaşlar, çoğunluğa dayalı güvenerek çıkarılan bu yasaların eksik ve yanlış çıktığını görmemiz gerekiyor. "Bir musibet bin nasihatten iyidir." cümlesinden yola çıkarak bizim, hiç olmazsa AKP çoğunluğunun, bundan sonraki yasaları daha dikkatli çıkartması için, muhalefetle beraber hareket etmesi gerektiği, burada "Virgülüne dahi dokundurmadan geçireceğiz." mantığının terk edilmesi gerektiğini burada yaşamamız ve bilmemiz gerekiyor. Zaten, hep, bugüne kadar, karşıtlıklardan beslenerek, uyumsuzluklardan beslenerek AKP geldi.

Değerli arkadaşlar, bu veto gerekçesinde iki endişe taşınmaktadır:

1) Sayın Cumhurbaşkanımız, yarınlarda, acaba siyasi bir manevra alanı açmak için mi bu yasayı veto etmiştir? Bu, çok keskin bir kanaate dönüşmüştür.

2) Sayın Cumhurbaşkanımız, acaba bu yasayı veto ederken hâlen daha AKP'yle bir duygusal bağ içerisinde iktidarı ve muhalefeti toplumda beraber kucaklama endişesiyle mi bu yasayı veto etmiştir, toplumdaki kanaatlerin hepsini kucaklayabilmek için? Bu da toplumda keskin bir kanaattir.

Değerli milletvekilleri, bir Türk milliyetçisi olarak, devleti ebet müddeti savunan, ömrünü buna vakfetmiş bir milletvekili olarak sizlerle bir şey paylaşmak istiyorum. Bayrağımızı arabasında taşıyan üç makam vardır, bunlardan birisi Cumhurbaşkanlığıdır, ikincisi büyükelçiliklerdir, üçüncüsü valiliklerimizdir. Bunun bir anlamının olması gerekir. Cumhurbaşkanlığı, büyükelçilikler ve valilikler eğer araçlarında Türkiye Cumhuriyeti'nin Bayrağı'nı taşıyorlarsa bu makamlar bu milletin, bu cumhurun makamlarıdır anlamına gelir, bir partinin, bir siyasi görüşün, bir siyasi düşüncenin makamı olmaktan uzaklaşması gerekir. Eğer, hâlen çok saygı duyduğum Cumhurbaşkanlığı makamında bu endişelerimizi söylediğimiz argümanlarla birtakım vetolar ve onaylar yapılıyorsa bundan üzüntü duyacağımı sizlerle paylaşmak istiyorum. Bakın, Sayın Cumhurbaşkanımız veto gerekçesinde ne diyor? Kırgızistan seyahatinden önce, yasanın ilk uygulanacağı dönemde değişikliğe uğramasının yasanın dikkatli bir şekilde incelenmesi gerekliliğini gösterdiğini belirten Gül: "Açıkçası bu yasa ile ilgili rahatsızlığım var, çünkü altı ay önce çıkmış olan bir yasanın daha düzgün çıkması gerekirdi." Yani altı ay önce çıkan yasa 6222; 6222'nin düzgün çıkmadığını Sayın Cumhurbaşkanımız kendisi beyan ediyor. Sayın Cumhurbaşkanım niye onayladın o zaman 6222'yi? Peki, Sayın Cumhurbaşkanımız ölçülülük ve caydırıcılık, süren soruşturmalara etkisi açısından ve kişiye yönelik bir yasa çıkarmanın endişesinden bahsediyor.

Değerli milletvekilleri, eğer bu ülkede süren soruşturmaları etkilemesi düşünülüyorsa bir yasa çıkarken bu Meclisin tatil etmesi lazım kendisini, çünkü hayat devam ediyor. Hayat devam ederken biz yasaları çıkartıyoruz. Çıkan yasalar, mutlaka birilerini, süren soruşturmaları, kesinleşmiş cezaları etkileyecektir. Bundan imtina etmemiz mümkün değil. O zaman ilan edeceğiz, "On sene şu faaliyeti göstermeyin, biz o alanla ilgili bir yasa çıkartacağız." diyeceğiz, o zaman kesintiye uğramayacak bu işler.

Tabii, süren soruşturmalarla ilgili şunu da ben sizlerle paylaşmak istiyorum: Burada AKP çoğunluğuna dayalı birçok yasa değişiklikleri yapıldı süren soruşturmaları etkileyecek. Görevi kötüye kullanmayı burada AKP çoğunluğu geçirdi. Peki, o zaman süren soruşturmaları etkilemedi mi bu yasa? Kişiye dönük yasa çıkartma, Allah rahmet eylesin, bugünkü bazı arkadaşlarımıza nazaran çok daha millîydi, rahmetli Erbakan Hoca için af çıkmadı mı bu memlekette, Erbakan Hoca için bu memlekette yasa çıkmadı mı değerli arkadaşlar? Sayın Cumhurbaşkanımız bunları onaylamadı mı? Ha, bunları onaylamış olması demek, böyle bir yasa çıktığı zaman bu onaylamayı sürekli hâle getirsin anlamında bunları kullanmıyorum, tasvip ettiğim anlamında kullanmıyorum ama gerekçeyle, yapılışla, yapmak istediğinizle, yapmanız gerekenle çelişki olduğunda, bir çıkış aradığınızda bu gerekçeler bizlere inandırıcı gelmemektedir.

Dolayısıyla, burada olayı kişiselleştirmeden bir başka meseleyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Değerli milletvekilleri, milletvekillerinin konuşma alanları en başta Genel Kurul salonudur, ihtisas komisyonlarıdır. İhtisas komisyonlarında ve Genel Kurul salonunda isterlerse grupları adına, isterlerse şahısları adına, isterlerse önergeler vererek sayın milletvekilleri konuşma fırsatı bulabilir ve düşüncelerini açıklayabilir. Bir televizyon programında, şahsıma dönük, hiç de muhatap olamayacağım şekilde bir ithamla karşılaştım. Güya "Bu yasanın sorumlusu Ali Uzunırmak'tır, Yıldırım Demirören'i, mihmandarlık yaparak Mecliste bütün grupları gezdirmiştir." gibi Sayın Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar Bey'in bazı beyanları oldu televizyonda açık, TV 8'de.

Değerli milletvekilleri, ben spor camiasının içinden gelen birisiyim. Fenerbahçe'nin şu andaki Başkanlığını yürüten Sayın Özdemir benim üniversite yıllarında okulda asistanımdır. Yıldırım Demirören, ben Beşiktaş'ın kongre delegesiyim, benim Kulüp Başkanımdır, dostumdur. Kayseri, Recep Mamur Başkan benim dostumdur. İlhan Cavcav Bey, Gençler Birliği Başkanı, benim dostumdur. Hatta Gaziantep'in Başkanı İbrahim Kızıl Bey benim dostumdur ve bize bu arkadaşlarımız gelirken bu diyaloglardan dolayı Kulüpler Birliği Vakfı olarak gelmişlerdir. Sayın Demirören Kulüpler Birliği Vakfının Başkanıdır ve ben sadece Milliyetçi Hareket Partisi Grubunda kendilerine eşlik ettim. AKP Grubunda, CHP Grubunda, BDP Grubundaki ziyaretlerinde ben yokum ve bir sayın milletvekilinin televizyonda bu tür konuşmalarını çok yadırgadım, kendisinden rica ettim medeni bir şekilde, "Sayın Milletvekilim, böyle bir yanlış bilgi var sizde, yanlış anlaşılma var, bunu düzeltmenizi rica ediyorum." dedim ve bugüne kadar bekledim Sayın Tayyar'ın düzeltmesini. Eğer televizyonlarda düzeltmiş olsaydı ben bugün bu Genel Kurulda bu konuşmayı yapmazdım ama bugün bu Genel Kurulda bu konuşmayı yapıyorum. Ne konuştuğumu da iyi bilen birisiyim. Sayın Şamil Tayyar savcılığı bıraksın, gazeteciliği bıraksın, milletvekili olduğunun farkına varsın, Genel Kurulda konuşsun, komisyonlarda konuşsun. Öyle?

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) - Ona sen mi karar vereceksin?

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) - Sen de avukatlığa soyunma oradan, Şamil Tayyar gelsin konuşsun, avukatlık yapma, sana da cevabı veririm, hiç merak etme.

Dolayısıyla, değerli milletvekilleri, bu düzenleme Türk sporu için adli cezaların destek ceza olarak görülmesi, esas düzenlemelerin federasyonlara baskı yapılarak, federasyonlarla görüşülerek sportif cezalara döndürülmesinin bir başlangıcı olmalıdır.

Değerli milletvekilleri, şike elbette ki emek hırsızlığıdır ama bu soruşturmanın safahatını düşündüğümüzde de çeşitli soru işaretleri doludur. Nisanda kanun çıktı, mayısta ligler bitti. Mayısta ligler bitmezden önce şike takibinde ilk şikede eğer suçlular yakalansa ondan sonraki şike devam etmeyecek, belki şampiyonluk farklı bir takımın olacak ama ondan sonraki şikenin devam etmesine âdeta fırsat tanınmıştır; o yetmemiş, soruşturma 3 Temmuzdan, seçimlerden sonraya bırakılmıştır; ondan sonra, federasyon seçimlerinden sonraya bırakılmıştır ve federasyon da bugün kucağında saatli bir bomba bulmuştur. Dolayısıyla, bu saatli bomba içerisinde federasyon da birtakım çelişkilerin içerisindedir.

İşte, UEFA'daki Komiser Cornu'dan tutun başkalarına varıncaya kadar bazı soruşturmalarla, araştırmalarla ilgili âdeta Türkiye'de bunları hiç kimse üstlenmek istememekte ve uluslararası bir şahit tutularak, bir mesul tutularak Türkiye'de âdeta mesuliyetten kurtulma çabası sürmektedir. Bunlar Türk sporuna ve Türk yöneticisine yakışmayan davranışlardır.

Doğruca, dürüstçe, kendinden emin bir şekilde, ister ceza hâkimleri isterse spor kulüp yöneticileri isterse spor organizasyonlarının yöneticileri mesuliyetleri üstlerine alarak bu meseleleri çözmelidir diyorum ve düzenlemenin mutlaka ve mutlaka, söylediğim gibi, adli cezaları tali, sportif cezaları esas alan konuma gelmesini gerektiğini savunuyorum.

Yılda 1 milyon dolara sözleşme imzalayan bir futbolcu, beş yıl ceza alacağını öngördüğünüz zaman 5 milyon dolardan vazgeçip 50 bin liralık şikeye tevessül etmez. Bir Sivas maçı için de milyon dolarlarla şike yapılmaz değerli arkadaşlar. Piyasayı, kuralları ve işleyişi bilerek yasaları çıkarırsak ülkeye doğru hizmet etmiş oluruz.

Hepinize en derin saygılarımı sunuyorum ve hayırlı akşamlar diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Uzunırmak.